“Bizler Birlik Olmadıkça Açlığa, İşsizliğe Mahkum Oluyoruz”

Pandemiden en çok etkilenen kesimlerden olan yeme-içme ve eğlence sektörünün emekçileri, kurdukları Kafe Bar Çalışanları Dayanışması ile sorunlarına çözüm arıyor. Dayanışma sözcüleri; “Eğitim, sağlık, beslenme ve aklınıza gelebilecek her şeyin insanlık için değil de para kazanmak için düzenlendiği bir toplumda her dönem bugünkü gibi sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Burada bizlere yani işçilere düşen görev örgütlenmek! Sendikalarda, dayanışma ağları ve benzeri kurumlarda yer almak ve bu ağları büyütmek için çabalamak, sorunlarımızı çözüme kavuşturmak için atılacak en önemli adımdır” diyor. 

Topluluğunuzu tanıyabilir miyiz? Ne zaman ve nasıl bir araya geldiniz, neler yapıyorsunuz? 

Pandemi öncesinde birkaç işçinin “nereye kadar bu güvencesizlik, çalışsak sigorta yok, işten atılsak tazminatımız” gibi sorunlarla bir araya gelmesiyle başladı. ‘Yeni normal’ ilanıyla birlikte birkaç toplantı yapıldı. İkinci kez kısıtlamalar gelince, bizler için görünür olmak, sesimizi duyurmak kaçınılmaz olarak dayattı kendisini. Kafe-Bar Çalışanları Dayanışması bu şekilde çıktı ortaya. 

Pandemi, tüm dünyayı zorlu bir sınava soktu. Bundan en çok zararı görenlerse kültür sanat ve eğlence sektörü ve yeme içme alanında çalışanlar oldu. Mart ayından itibaren neler yaşadınız?

birlik olmadıkça açlığa işsizliğe mahkum oluyoruzYelpazesi geniş tutulmuş bir sektör. İşin kamu ve özel sektör ayakları var. Kamu da yemekhane, KYK yurtları, öğretmen – hakim – savcı – polis – ordu evleri çalışanları. Özel sektörde otel, tatil köyü, kamp alanı, esnaf lokantası, kafe, restoran, kıraathane, bar, düğün salonu, büfe, spor kulüpleri, tiyatro ve sinema gösterimi yapan yerlerde çalışan işçileri kapsıyor. Pandemi ilanıyla birlikte kamu da çalışan işçilerin tamamı ya çalışmaya devam etti ya da ödeneklerden yararlandılar. Özel sektörde Akdeniz ve Ege’de sezonluk çalışan otelleri saymazsak bir bölümünde yine ödenekler alındı. Bir kısmı da sigortayı asgarî ücret üzerinden gösterdiği için işçilerin düşük KÇÖ almasına sebep oldu. Kafe-bar-restoran gibi yerlerde çalışanlar kurumsal olanların da KÇÖ ve Nakdi Yardım alabilirken, birçoğunda maalesef hiçbir şey alamadılar. Sebebi de 1 milyon kayıtlı, 1,5 milyon kayıt dışı işçi çalışıyor olması (meclis konuşmalarında milletvekillerinin söylediği böyle. Biz daha fazla olduğunu düşünüyoruz). Kafe, restoran, büfe, esnaf lokantaları, kıraathane ve barlarda çalışan işçilerin en büyük sıkıntısı bu oldu. Güvencesiz oluşları pandemi de en büyük sorunu yaşayanlar olmalarını sağladı. Bu alanda çalışan genç popülasyonun öğrenci ve gurbetçi olanlarının önemli bölümü borç alarak ailelerin yanına memleketlerine döndü. Bir de buralarda çalışarak aile geçindirmek durumunda olanlar var. İkinci kez yasakların ilanıyla birlikte başladığımız ‘sessiz’ eylemler kamuoyuna ‘biz varız, görün bizi’ mesajı vermemizi sağladı. Kamuoyuna sesimizi duyurduk sanıyoruz ama asıl duyurmak istediklerimiz oralı değil. Ne bulduğumuz için erken olsa da durum bu maalesef. Mekanlar açılınca da bizim sorunlarımız pandemiyle doğmadığı için tek avantajımızın dayanışma sayesinde birbirimize sahip olduğumuz gerçeği. 

Yaşadığınız sorunların temelinde kimlerin ve nelerin olduğunu düşünüyorsunuz? Haklarınıza ulaşma yolculuğunda kurumlara ve kişilere düşen görevler neler? 

Son bir yıldır dünyayı alt üst sorunlar bugüne kadar filmlerde ya da romanlarda kötü ütopya olarak işlenmiş bir pandemiyle birlikte başladı. Fakat bu sorunlarla gerçek hayatta karşılaşıldığında onları çözmek, yazarak olduğu kadar kolay olmuyor. Çünkü aslında yaşadığımız sorunlar daha karmaşık ve tarihsel sorunlar. Yaşadığımız toplumsal yapının işçilere sunduğu şey; işgüçlerini satmalarının karşılığında hayatta kalacak kadar ücrete ve yaşam koşullarına sahip olmak. Bu nedenle işçilerin zaten içinde bulundukları hayat koşulları bugünkü gibi bir pandemi de daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. Çalışmakta olduğumuz sektör üzerinden örnek verecek olursak eğer, sigortasız ve güvencesiz çalışmanın yaygın olduğunu görürüz. Bu durum pandemi olsun olmasın sağlık ve diğer güvencelerden yoksunluk anlamına geliyor.

Bugün otel, kafe, restoran, bar vb. yerlere çalışan birçok işçi KÇÖ ve başka haklardan yararlanamıyor. Bunun sorumlusu elbette bugüne kadar bizleri böyle çalışmaya mahkum eden işverenler ve kanun koyucuların ortak tutumudur.

Çünkü üretim araçlarına sahip olan azınlık bir sınıfın, devlet ile ortaklaşa yürüttüğü bir sermaye düzeni var ki bu da kuşkusuz bütün sorunlarımızın kaynağıdır. Eğitim, sağlık, beslenme ve aklınıza gelebilecek her şeyin insanlık için değil de para kazanmak için düzenlendiği bir toplumda her dönem bugünkü gibi sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Burada bizlere yani işçilere düşen görev örgütlenmek! Çünkü yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey varsa o da şu; bizler birlik olmadıkça açlığa, işsizliğe mahkum oluyoruz ve bir hükümet açıklamasında gündem bile olamadan geçiştiriliyoruz. Sendikalarda, dayanışma ağları ve benzeri kurumlarda yer almak ve bu ağları büyütmek için çabalamak sorunlarımızı çözüme kavuşturmak için atılacak en önemli adımdır. 

Asgari ücretle ilgili de bir eyleminiz oldu Kadıköy Esnaf İnisiyatifi ile birlikte. Bu noktada talepleriniz nelerdi? Genel olarak sektörünüzdeki hakları, ücret politikasını nasıl buluyorsunuz? Temel sıkıntılar neler? 

birlik olmadıkça açlığa işsizliğe mahkum oluyoruzAsgari ücret üzerine herhangi bir esnaf organizasyonuyla ortak eylemimiz olmadı. Sektörde haklarımız diyebildiğimiz bir şey yok desek yalan olmaz. Kurumsal yerlerin dışında çok az mekan da sigortalı, sekiz saat çalışan işçiler var. Büyük çoğunluğu kayıt dışı güvencesiz çalıştırmakta. Asgari ücret bile verilmeyen çocuk işçilerin yaygın olduğu gibi azımsanmayacak sayılarda göçmen işçilerin de çalıştığı mekanlar oldukça fazla. Yoksulluk sınırının altındaki her ücret de aslında insanları yoksulluğa mahkûm etmektedir. Yoksulluk sınırının üzerinde maaş alan işçi var mı? Bilemiyoruz. 

Kafe, bar, restoran çalışanları arasında part-time ya da sezonluk çalışan kişiler de oluyor. Sigortasız, güvencesiz çalışmanın önüne nasıl geçilebilir? 

Kafe, bar, restoran çalışanları içerisindeki part-time ve sezonluk çalışan sayısı azımsanamayacak ölçüde. Açıkçası sektörün bu durumu, yasaların ve denetimlerin yetersizliği de hesaba katıldığında ciddi bir sömürüyü de beraberinde getiriyor. Sigortasız ve güvencesiz çalıştırmanın zaten genel bir eğilim olduğu bu sektörde denetimlerin ve yasal düzenlemelerin ciddi olarak gündeme getirilmesi gerekiyor. Fakat bu denetlemenin ilk ayağı işçinin kendisidir. Bu nedenle işçilerin bulundukları kurumlarda haklarının takibini yapması ve bir hukuksuzluk karşısında Çalışma ve Sosyal güvenlik kurumuna şikayette bulunması önemli. Bunu elbette kendi işkoluna ait bir sendikada yapması işçiler için çok daha önemlidir. İşçiler arası dayanışma ve kurumsal bir müdahale olması açısından sendika önemli bir yerde durmaktadır.

Sektörde güçlü bir örgütlenmeden söz etmek mümkün mü? Siz dayanışma olarak neler yapıyorsunuz? Neler yapacaksınız? 

Kayıtlı ve kayıtsız birlikte 3 milyona yakın bir işçi kitlesinin olduğu bu sektörde sendikalı işçi sayısı maalesef yok denecek az. Aşağı yukarı 35 bin civarı sendikalı işçi var ve bu en temel anayasal hakkımızdan mahrum olduğumuzun en acı göstergesi. Dayanışma kurulduğu günden beri pandemi döneminde ve sonrasında işçilerin kendi sorunlarını kendilerinin öz iradeleriyle çözeceği bir platform olmak için çaba harcadı ve harcıyor. Kaderine terk edilen binlerce kafe, bar, restoran işçisinin sesini bugüne kadar duyurmayı başardık. Bu çabamız aynı zamanda tüm ülke çapında karşılık buldu. Onlarca işçi bizimle iletişime geçti ve birlikte mücadele etmeye başladık. Hedefimiz bu ağı genişletmek ve sesimizi ulaştırabildiğimiz her yere ulaştırabilmek. İhtiyacımız olan güçlü bir örgütlenmenin adımlarını atmak. 

Son olarak, 2021 yılından beklentileriniz neler? Bir şeylerin değişeceğini umuyor musunuz? 

En başta pandeminin bir an önce bitmesini, mekanların açılıp insanların çalışmalarının bekliyoruz. Ölümü görüp sıtmaya razı olduk gibi. Ama çevremizde insanların intihar ettiğini görüyoruz ve gün geçtikçe daha fazla insanın intihar etmesinden endişe ediyoruz. Dayanışmamız güçlenmezse bizler için değişen şey daha kötü koşullarda yaşamak olacak. Mekanların açıklanma tarihi olarak “15 Mart olabilir” dendi ama bizce bu çok uzun bir süre. Pandemideki ilk kapatmada 75 gün süreyle kapalı kalmıştık. O dönemin yükleri hala sırtımızda. Şimdi de çok uzun bir süre kapalı kalmamız öngörülüyor. Sorunlarımıza bir çözüm getirilmesini talep ediyoruz.