Mahalle@İzmir: Yaşadığımız Mahalleleri Ne Kadar Tanıyoruz? 

İzmir'in farklı semtlerinde yaşayan 9 sanatçının kendi mahallelerini fotoğraflayıp mahalle kavramını yorumladığı Mahalle@İzmir projesi sanatçıları ile üretim aşamaları ve mahalleye dair gözlemlerini konuştuk. Proje kapsamında üretilen tüm çalışmalara www.mahalleizmir.com adresinden ulaşmak mümkün...

Çalışmanın üretim aşamasında nelerle karşılaşıldığına ve mahallelerine dair gözlemlerini proje sanatçılarından Aliye Erkurtulgu, Aslıhan Güçlü, Esin İlmen, U. Oluş Beklemez, Koray Aykanat ve Sinan Kılıç Sivil Sayfalar için değerlendirdi. 

İzmir’in ortasında ama kaosun dışında kalmış/kalmayı başarmış Dumlupınar Mahallesi, tarihi yapılarını da koruyarak varlığını sürdürüyor. Doğduğunuzdan beri yaşadığınız mahallenizi yaşadığınızdan yerden neredeyse hiç ayrılmadan, terasınızdan fotoğrafladınız. Bu durum mahallenize dair gözlemlerinizi ve hislerinizi ne yönde etkiledi?

aliye erkurtulguAliye Erkurtulgu: Mahalleme içinde yaşadığım yer terasım olduğu için çoğu zaman fotoğrafladığım alandan bakıyorum. Mahalle İzmir projesi vesilesiyle mahalle üzerine düşünmek yeniden ve bu sefer bilinçli olarak bakmamı sağladı. Bazı özel nedenlerle sınırlı alandan üretim üzerine düşünmek mahalle ile kurduğum ilişkimin sadece bana ait olmadığımı gösterdi. Etrafımda görebildiğim tüm mahalleli de kaostan soyutlanarak kendilerini kendi alanlarında izole etmişler. Rutinleri birbirlerine ve benim rutinlerime benziyor. Mahallenin yaşam biçimimizi etkilediğini düşündüm ve bu durum metinde bahsettiğim güvenli alan hissimi yoğunlaştırdı. 

Yoğun kentleşme, hızlı nüfus artışı, bitmek bilmeyen yapılar, Gediz Deltası ve hakkında birçok detaydan söz ettiğiniz Çiğli’de çekimler sırasında karşılaştığınız mahalle yaşantısına dair bizimle neler paylaşabilirsiniz?

Aslıhan GüçlüAslıhan Güçlü: Bana sorduğunuz sorunun yanıtı olarak Çiğli’de klasik anlamda bir mahalle ilişkisi gözlemlemedim. Tabi bu özellikle benimde oturduğum daha çok toplu konut olarak tasarlanmış yerleşim yerlerinde mevcut. Ben Evka 2’de oturuyorum ve burası hem Bostanlı hem de Karşıyaka ile sınırda bulunuyor. Hem toplu konut hem de toplu konut olarak tasarlanmış ancak göçler nedeniyle özellikle Güneydoğu’dan ve Balkanlar’dan göç eden aileleri barındıran müstakil evleri barındırıyor.

Toplu konutla ev sahibi olan insanların mahalle kültürü ve ilişkisi daha  zayıfken göçle gelip müstakil evlerde oturan insanlarda bu ilişki daha kuvvetli.

Son 15 yılda hızla artan yapılaşma daha önce mera olarak kullanılan alanların talanına ve tarımla kendi çapında uğraşan insanların tarım arazilerine sıçraması mahalle yapılarını da ciddi anlamda etkilemiş. Çekim sırasında sürülerini otlatan çobanların hayvanları otlatacak yer bulamamasından şikayetçi olması da bunun bir göstergesi. Aynı zamanda çekim yaptığım sırada konuştuğum çobanlar mahallelilerin kendilerini şikayet ettiklerini, burasının kırsal bir alan değil şehir olduğunu belirterek bu bölgede hayvan otlatmamalarını istediklerini belirttiler. Oysa ki bu büyük bir çelişki. Konutların bulunduğu bölge dağlık ve insan eliyle değiştirilmiş doğal alanlar. Aynı şeyi toplu konutların hemen dibinde tarınla uğraşmaya çalışan küçük bahçeler yapan insanlarda da gözlemledim. Kendi kültürlerini devam ettirme çabası aynı zamanda ekonomik olarak alt seviyedeki insanların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme kaygısını gözlemledim.

Göçün büyük etkisi yanında şehir algısı da Çiğli için oldukça karmaşık. Küçük bir köy olarak kurulan zamanla göçle gecekondu yapılaşmasına sahne olan Çiğli, son zamanlarda korumalı, kapalı ve kendi ihtiyaçlarını site içinde karşılamayı amaçlayan site yapısına dönmeye başladı. Bu da mahalle kavramına yaklaşımı etkilemekte. Yazımda da belirttiğim gibi benim için de İzmir’in en uzak yeri olan Çiğli’de yaşam çoğu insan için evde olma haliyle ilgili. Dışarısıyla ilişkisi çok az olan bu yaşam şekli, mahallenin de algılanış şeklini etkiliyor. İnsanların çoğunun Çiğli’de değil de komşu olan Bostanlı’da zaman geçirmesi, izin ve tatil günlerinde şehir merkezine kaçması da bunun bir göstergesi.

Burada yaşayan çoğu insan Çiğli’nin içindeki Eski Gediz Deltası koruma alanından, Kuş Cenneti ve Çamaltı Tuzlası’ndan haberdar değil. Oysaki bu alanlar dünyada sayılı olan yerlerden. Organize Sanayi Bölgesi’nin komşusu olan Gediz Deltası, kirlilik tehdidi altında.

İsmini, pandemi nedeniyle son bir yıldır duymaktan çok da hoslanmadıgımız “karantina” kelimesinden alan Karantina semtinin hikayesini ve bugününe dair gözlemlediklerinizi sizden dinleyebilir miyiz?

Esin İlmen-U. OluşEsin İlmen-U. Oluş Beklemez: Karantina Semti ismini 1840 yılında, bugünkü Mithat Paşa Meslek Lisesi’nin yanındaki yerde bir karantina binası inşa edilmesiyle alıyor. Karantina 40 sayısının İtalyancası olan ‘quaranta’ kelimesinden gelir. O yıllarda gemiler, kırk gün sahile demirlenip bekletilirdi. 

Karantina semti yıllar boyunca Rum ve Yahudi ailelerine ev sahipliği yaptı. Şimdilerde ise birkaç bina ve ev dışında kültürel mirasını koruyabildiğini söyleyemiyoruz. Bizim çalışma alanımız da zaten 2019’da belediye araç trafiğini yer altına alıp bu alanı bir kent meydanına dönüştürüldükten sonraki süreci kapsıyor.

Bölgedeki dikey mimari ve sıkışık yapılar insanlar arasındaki iletişimi ne kadar kısıtlasa da projemizin odak noktası buraya taşınmadan önce defalarca önünden geçtiğimiz veya sahilinde oturduğumuz bu alanın kent meydanına dönüştürülmesinden sonra mahallelinin hayat pratiklerinin değişimini gözlemlemek oldu.

Karantina’nın artık ismi kadar ilginç bir hali yok İzmir’in birçok yeri gibi sıkışık ve dikey mimarili binalardan oluşan tarihi dokusu korunmamış bir alan.

Ancak Karantina Meydanı bir zamanlar şehrin en uç noktası olan, denizaşırı yerlerden gelip şehre giriş yapmak isteyenlerin salgın hastalıklara karşı önlem nedeniyle kırk gün beklemek zorunda olduğu bu bölge, bugün şehrin merkezinde kalan meydanıyla, herkesi ve her şeyi bir araya getiren, mahallelilerin nefes almak için sığındıkları bir alana dönüşmüş durumda.

Yüksek binalar, lüks konutlar, sokaklarda dolasan koyun sürüleri ve derme çatma yapılar gibi pek çok farklı şeyi bir arada barındıran Gaziemir’de bir mahalle kültüründen bahsedebilir miyiz? Metninizde kişisel olarak mahallenizle bağ kuramadığınızı söyleseniz de çekimler sırasında karşılaştığınız örnekler vardır muhakkak.

Koray AykanatKoray Aykanat: Evet, bahsedebiliriz. Özellikle Gaziemir’in temelini oluşturan Seydiköy zamanlarından ayakta kalan köy evlerinin bulunduğu mahallede insanlar kapı önlerine tabure atarak birbirleriyle iletişim haline geçebiliyorlar. Ayrıca ilçe meydanında yer alan kıraathaneler masa ve sandalyelerini bu alana yayarak ilçe sakinlerine hizmet vermekte, bu da sanki bir köy meydanındaymış hissi uyandırıyor bende. Tüm bunların eskiden bu yana Gaziemirlilerin vazgeçemediği alışkanlıklardan olduğunu söyleyebilirim.

Plansız yapılanmalardan anlaşıldığı üzere çok da eski bir tarihi olmayan Yesilyurt’a ait izlenimlerinizi paylaşır mısınız?

Sinan KılıçSinan Kılıç: Türkiye’deki kentleşme, çok boyutlu bir olgu olup sadece kırsaldan kente göçten ibaret olmamakta, toplumu göçlere iten ekonomik, siyasal ve sosyal bazı nedenleri de içinde barındırmaktadır. Yeşilyurt semti, bütün bu nedenleri içinde barındıran sosyal bir yapıya sahip.

Tarihsel, ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok faktör, Türkiye’de kentleşmeyi çarpık kentleşme ve gecekondulaşma düzeyinde kalmaya mahkum etti. İlk aşamada ve sonrasında da kente uyum sağlayamayan göçle gelen insanlar, geldikleri kırsala ait çeşitli ortak bağları, hemşerilik ilişkilerini kentlerde yaşatmayı bir zorunluluk olarak devam ettirmişlerdir. Yeşilyurt, böyle bir tablonun somut bir örmeği aslında.

Bu nedenle, fotoğrafladığım Yeşilyurt’ta gözlemlediğim şey, mahalle düzeyinde farklı hemşerilik ilişkilerinin hakim olduğu bir yapı söz konusu.  Bu esas olarak, Türkiye’de ki kentsel, sınıfsal, sosyal gelişimin önünde bir engel aynı zamanda. Çünkü şehirlerdeki milyonlarca emekçi politik tercihlerini sınıfsal bir zemin üzerinden oluşturmaktan öte, hemşerilik ve çeşitli ortak bağlar üzerinden oluşturuyor. Sonuç olarak bu tablo,  toplumsal düzeyde emek – sermaye çelişkisini görünmez kılıyor.

@mahalle Projesi Hakkında

Mahalle olgusunu özel-kamusal yaşam, kentleşme, kültürel miras, toplumsal hafıza gibi farklı boyutları ile belgelemek hedefiyle başlayan Mahalle@İzmir projesi ile İzmir’in farklı semtlerinde yaşayan 9 sanatçının kendi mahallelerini fotoğraflayıp mahalle kavramını yorumladığı ve bir metropolde nasıl farklı mahalle deneyimlerinin yaşandığı görselleştirildi. Proje, HAYY Açık Alan ve GAPO’nun işbirliğiyle hazırlandı. Proje kapsamında, proje sanatçılarına yönelik editörlük / mentörlük oturumları, çeşitli seminerler, GAPO’nun 2009 ve 2018’de İstanbul’da gerçekleştirdiği ‘Mahalle’ edisyonlarında yer alan sanatçıların sunumları, proje sanatçılarının ve onların davet ettikleri mahallelilerin @mahalle.izmir instagram hesabı üzerinden çevrimiçi sergiye dek olan süreçte gerçekleştirmekte oldukları üretime ve/veya mahalle kavramından hareketle iş üreten başka sanatçılara dair paylaşımları, sanatçıların projedeki üretimleri ve akademisyenlerin mahalle kavramı ve işler bağlamında kaleme aldığı metinlerden oluşan çevrimiçi sergi, serginin çevrimiçi olmasını takiben sanatçıların işlerini anlatıp deneyimlerini paylaştıkları sunumlar gerçekleşti.

Etiketler