”Covid-19 Aşısı Bulunmadan Ekonomi İçin Işık Göründü Diyemeyiz”

Platin Dergisi Borsa/Finans Editörü Mustafa Gündoğdu ile 'yeni normal'deki ekonomik düzeni masaya yatırdık. Gündoğdu, Covid-19 aşısı bulunmadan ekonomi için 'ışık göründü' denilemeyeceğini belirtiyor.

Pandeminin yarattığı ekonomik kriz ülkelerin gelir ölçeklerine bakmaksızın bütün dünyayı şiddetli bir biçimde etkiledi. İnsan hareketliliğinin dünya çapında kısıtlandığı bir dönemde üretim, tüketim ve yatırım gibi ekonomik hareketliliğin temelini oluşturan birçok unsur büyük bir oranda zarar gördü. Hal böyle olunca karamsar tabloların oluşması aşikârdı. Pandemi dönemi boyunca (ki hala etkisi azalsa da ciddi bir şekilde devam ediyor) dönem sonrası yeni-normal düzene dair birçok senaryo ortaya atıldı. 

Mustafa gündoğduPandemi sonrası açıklanmaya başlanan ekonomik küçülmelerin olağan olduğunu belirten Platin Dergisi Borsa/Finans Editörü Mustafa Gündoğdu, piyasaların ikinci dalgaya önlemler aldığını ve olumsuz senaryonun aşı bulunana kadar devam edeceğini ifade ediyor: “Covid-19’un başladığı 2020 yılı başından bu yana sekiz ay geçti ve bu dönemde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin peş peşe kurtarma paketlerini açıkladıklarına şahit olduk. ABD ve Japonya yönetimleri 2 trilyon dolar düzeyini aşan destek paketleri açıklarken, Avrupa da yüz milyarlarca Euro büyüklüğünde paketleri devreye aldı. Son dönemde Avrupa’dan gelen büyüme rakamlarında ise gelişmiş ekonomilerde çok büyük küçülmeler izledik ve yeni çeyreklerde de bu küçülmeleri izlemeye devam edeceğiz.

Şu noktada yeni normal dönemdeki beklentiler uyuşuyor demek için henüz çok erken. Çünkü ortada katlanarak devam eden bir pandemiden bahsediyoruz.

Ne yazık ki salgın kontrol altına alınabilmiş değil ve bu durum eğitimden sağlığa, turizmden üretime kadar her noktadaki takvimi, üstelik belirsiz bir şekilde ileriye itmek durumunda kalıyor. Her ne kadar Avrupa ve ABD’de çarklar bir miktar dönmeye başlasa da ortada bir belirsizlik durumu mevcut. Salgında henüz ikinci dalgaya ulaşamayan bir dünya var ve her geçen gün Koronavirüs için alınan önlemler daha da sıkılaştırılmaya başladı. Bu dönemde tüm dünyada özellikle iki sektörün, sağlık ve eğitimin ne kadar önemli bir konumda olduğunu –acı bir şekilde de olsa- öğrendik. Şu anda tüm dünyanın dört gözle beklediği haber, aşının bulunması. Bu da bir belirsizlik yaratıyor. Yani diyebiliriz ki Covid-19 aşısı bulunmadan, tam anlamıyla ekonomiler için ışık göründü diyemiyoruz. Her ne kadar her gün ‘aşı bulundu’ tarzında haberler duysak da Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarında aşının ancak önümüzdeki yıl bulanabileceği belirtiliyor. Bu durum da bize, hesapların ne yazık ki 2021’e göre yapılacağını gösteriyor.”

Yeni normal’in sandığımız normallerden oldukça uzak bir noktada olduğunu artık hepimiz anlamış durumdayız.

Amerika ve Avrupa’daki durumu değerlendiren Gündoğan, FED’in destekleyici para politikasının piyasalar açısından pozitif bir işaret olduğunu ve ikinci dalga ile beraber yeni normalin her iki kıta için de sancılı geçeceğini ifade ediyor: “Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) geçtiğimiz temmuz ayında faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmediğini gördük. Temmuz ayındaki toplantıda ECB ayrıca, Pandemi Acil Varlık Alım Programı (PEEP) için 1,35 trilyon dolar olarak belirlenen toplam tutarını da değiştirmedi. Yönetim Konseyi, PEPP çerçevesinde net varlık alımlarının en azından 2021 Haziran sonuna ve Koronavirüs krizi ortadan kalkana kadar devam edeceğini de ifade etti.

ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell ise FED’in düzenlediği geleneksel yıllık Jackson Hole toplantısında yaptığı açıklamada, ortalama yüzde 2 enflasyon hedeflediklerini duyurdu. Öte yandan, FED’in maksimum istihdam konusundaki değişikliği, iş gücü piyasası kazançlarının daha geniş tabanlı işlemesine olanak sağlayacak. Kısacası FED sıkılaştırma yapmayacak ve faizler düşük kalmaya devam edecek. Bilindiği gibi FED uzun yıllardır enflasyonu hem yönetilebilir hem de sağlıklı bir ekonominin göstergesi olarak gördüğü yüzde 2 seviyesinde tutmaya çalışıyordu. FED’in yeni yaklaşımı ise destekleyici para politikasının süreceği anlamına geldiği için piyasalar açısından lehte bir zemin yaratıyor.”

Bunların işin ekonomi mutfağındaki tarafı olduğunu ve pandeminin merkez üssü olan ABD ve Avrupa’da henüz ikinci dalganın görülmediğini hatırlatan Gündoğdu, ”Her ne kadar ABD ve Avrupa’da çarklar dönmeye başlasa da ikinci dalganın başlamasıyla birlikte yeni ve eski kıtada yeni sıkılaştırılmış önlemlerin alınabileceğini düşünüyorum. Zaten bunun ilk ayak sesleri de gelmeye başladı. Şu anda Avrupa’da kimi ülkelerde sınırların yeniden kapanabileceği gündemde. Yüz yüze eğitim öğretimde ise tarihler her geçen gün daha ileri bir tarihe itilmeye başlandı. Dolayısıyla her ne kadar üretim çarklarının yavaş yavaş dönmeye başladığını görsek de 2020 öncesi döneme geçişin sandığımızdan daha zor ve uzun olacağını belirtebiliriz. Kısacası yeni normal’in sandığımız normallerden oldukça uzak bir noktada olduğunu artık hepimiz anlamış durumdayız.” dedi.

Şu anda en büyük sorunumuz istihdam ve enflasyon. Buna bir de yüksek dolar/TL ve Euro/TL eklenince, durumun daha da zorlaştığını görebiliyoruz.

Türkiye’nin yeni normaldeki ekonomik durumunu ele alan Gündoğdu krizin küresel bir boyutta olduğunu ve Türkiye’de de birçok ülke gibi olumsuz senaryonun bir süre daha devam edeceğini belirtiyor: “Hükümet’in açıklamış olduğu Ekonomik Kalkan Paketi her ne kadar hayata geçirilmiş olsa da ortada küresel bir kriz var. Yani bu sadece Türkiye’nin baş etmek zorunda kaldığı bir kriz ortamı değil. Her ülke bir şekilde birbirine bağlı. Dolayısıyla en büyük sanayicisinden KOBİ ve esnafına kadar herkes bu gidişattan etkilendi, etkilenmeye de devam edecek. Şu anda en büyük sorunumuz istihdam ve enflasyon. Buna bir de yüksek dolar/TL ve Euro/TL eklenince, durumun daha da zorlaştığını görebiliyoruz. Özellikle Merkez Bankası’nın attığı adımlarla kur tarafından bir miktar iyileştirmeler görsek de uzun vadede yapısal reformların hayata geçirilmesiyle kurda anlamlı geri çekilmelerin mümkün olabileceğini düşünüyorum. Başta da belirttiğim üzere, kriz global boyutta ve Türkiye de bu zincirin içinde. Dolayısıyla mevcut durumun bugünden yarına düzelmesini beklemek fazla iyimserlik olacak. Özellikle turizm ve ulaşım sektörlerinde Covid-19’la beraber yaşanan küçülmelerin Türkiye ekonomisini etkilediğini görebiliyoruz. Bu durumun düzelmesi için de bilincin artması gerekiyor. Dolayısıyla pandemi kontrol altına alınmalı ve sınırlar bu kontrol sonrasında açıldığında daha pozitif bir ivmelenme beklenmeli.

Tam anlamıyla bir kurtuluştan bahsetmek istiyorsak, devlet ve hükümetlerin alacağı önlemlerin yanında, topyekûn bir bilinç gerektiği unutulmamalı.

Öte yandan son dönemde Doğu Akdeniz’deki sıcak gündem ve Karadeniz’deki doğalgaz keşfi, ekonomimizi hareketlendiren gelişmelerin başında geliyor. Özellikle enerji alanındaki keşifler, Türkiye için kesinlikle çok ciddi bir kazanım ve bu keşiflerin yenilerinin de yolda olduğunu duymak mutluluk verici. Fakat bu kazanımların da bugünden yarına realize olunmayacağının da farkında olmalıyız. Kısacası içinde bulunduğumuz durum için ne güllük gülistanlık bir durumumuz var, ne de her şeyin çok kötü bir durumda olduğunu söyleyebiliriz. Şu an için bireysel olarak borçlanma iştahının minimumda olması gerektiği bir dönemden geçiyoruz. 2021 yılıyla beraber, pandeminin kontrol altına alınacağı varsayımıyla, gelecek yıl önümüzü çok daha açık bir biçimde görebileceğimizi düşünüyorum. Mevcut durumda sisli havanın biraz daha dağılması gerekiyor.”

Etiketler