‘O Benim de Çocuğum’ 

Çocuk hakları alanında çalışmalar yürüten Çocuk İstismarı ve İhmali ile Mücadele Derneği'nin bir ürünü olan ‘O Benim de Çocuğum’ Dergisi'nin sorumlu yazı işleri müdürü Volkan Çolakoğlu ile konuştuk.

‘O Benim de Çocuğum’ Dergisi Çocuk İstismarı ve İhmali ile Mücadele Derneği tarafından çıkarılıyor. Derginin ismini özellikle mi seçtiniz? Neydi bu isimle vermek istediğiniz mesaj?

“O Benim de Çocuğum” söylemi aslında bizim derneğimizin slogan cümlesi. Çünkü biz bu derneği tüm çocukları kendi çocuklarımız gibi düşünerek kurduk. Derneğimiz 23 Nisan 2018’de kuruldu. 2 yılı aşkın zamandır yalnızca ülkemizin değil dünyanın en önemli sorunu olan çocuk istismarına karşı bir mücadele veriyoruz. En önemli amacımız çocuklar istismarı yaşamadan onları koruyabilmek. Çocukları her türlü inanç, siyasi ideoloji, dil, ırk kavramlarından ayrı tutarak dünyanın her yerindeki çocukları kendi çocuğumuz gibi görüyoruz ve onları korumanın biz yetişkinlerin görevi olduğunu düşünüyoruz.

Kimliğinde anne babasının adı ne olursa olsun her çocuk bizim de çocuğumuz.

Dergi yayınlamaya karar verdiğimizde çok farklı isimler üzerinde tartıştık, sonrasında dernek sloganımız olan “O Benim de Çocuğum” isminin daha özgün olacağına karar verdik. Herkesin de tüm çocukları kendi çocuğu gibi görmesini umut ediyoruz. 

Dergiyi çıkarma amacınız ve çocuklar adına beklentileriniz nelerdir?

Volkan ÇolakoğluÇocuk istismarı ile mücadelede en sıkıntı duyduğumuz kısım toplum genelinde konuşulmuyor olması. Dost sohbetlerinde bile konusu açılsa “Aman anlatma ne olur, dayanamıyoruz.” diyor insanlar. Bizim konuşmaya dayanamadığımız şeyleri maalesef çocuklar yaşıyor. Ama konuşulmayınca sanki bu acılar yaşanmıyormuş gibi insanlar günlük hayatlarına devam ediyor. Basına yansıyan bir iki olayda da anlık sabun köpüğü tepkiler gösterip, ertesi gün hiçbir şey yokmuş gibi davranılıyor. Türkiye’de siyasetin, futbolun konuşulduğunun yüzde birini çocukları nasıl koruruz diye konuşsak büyük ölçüde sorunun üstesinden geliriz. Akademik camiada çok önemli akademisyenler çocuk istismarı konusunda gerek ulusal, gerekse uluslararası çok kıymetli çalışmalar yapıyor. Ama bu çalışmaların halkın geniş kesimine ulaşması pek de mümkün değil. Bilim bu ülkede ilgi görmüyor. Dergiyi hazırlarken değerli akademisyenlerimizin çalışmalarını toplumun her kesimi tarafından anlaşılır, ulaşılabilir ve uygulanabilir hale getirmeyi amaçladık. Çocuk istismarı alanında pek çok yayın var. Ancak dünyada çocuk istismarı temelli tek sürekli yayın “O Benim de Çocuğum” dergisi. Ve bunu başarabilmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. 

Bu dergi fikri ortaya nasıl çıktı? Süreci bizimle paylaşır mısınız? 

Dergimiz aylık olarak yayınlanıyor. Ocak ayından itibaren her ay ayrı bir tema ile yayınladık dergiyi. Şu anda beş sayımız yayında. Haziran sayısını hazırlama çalışmalarımız da sürüyor. Dergi fikri, insanlara nasıl ulaşır, bu bilgileri nasıl yayarız düşüncesiyle çıktı ortaya. Sosyal medyayı aktif kullanıp pek çok koruyucu bilgi paylaşıyoruz ama çok kısa sürede etkisini kaybedip unutuluyor. Kimse geriye dönüp paylaşımlarınıza bakmıyor. Dergi yayınından önce konuyla ilgili çok sayıda kitap yayınladık e-book formatta. Çok güzel dönüşler aldık ve elimizde yazılı kaynaklar oldu. Aynı yöntemle aylık bir dergi yayınlayarak daha geniş kitlelere ulaşabileceğimiz kanaatindeydik. Ocak ayında ilk sayımız yayınlandığında büyük bir heyecanla anlık erişim oranlarını takip ediyorduk.

100 kişi okusa, 10 kişi anlasa, 1 kişi uygulasa, o 1 kişi, 1 çocuğun korunmasına katkı sağlasa bütün emeklerimizin karşılığı olur diye düşünüyorduk.

Yayınlandığı ilk bir saat içinde 200 binin üzerinde görüntülendi ve inanamıyorduk. Şu anda aylık ortalama 2 milyon civarında erişim oluyor dergimize her sayıda. Bunun verdiği mutluluk tarif edilemez. Ayrıca bizi en çok mutlu eden konulardan biri de dergide yayınlanan çok kıymetli akademisyenlerimizin makaleleri, bu alanda çalışan kişiler ve öğrenciler için kaynak olarak kullanılıyor. 

Her sayısında farklı bir tema ile çocuk sorununa dikkat çekiyorsunuz? Bu başlıkları kimlerle neye göre belirliyorsunuz?

insanların aklına ilk olarak “Çocuk Cinsel İstismarı” geliyor. Oysa fiziksel, ekonomik, duygusal istismara ve ihmale maruz kalan o kadar çok çocuğumuz var ki, toplam çeşitli istismar türlerine maruz kalan çocuklar arasında cinsel istismarın oranı %5’i geçmez bile. Biz çocuğun bedensel ve ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkileyen her türlü tutum, davranış, eylem ya da eylemsizliği ’çocuk istismarı’ olarak tanımlıyoruz ve bu tanımlamaya giren her şeyle mücadele ediyoruz. Konu başlıkları belirlenirken de bu bağlamda çalışma yapıyoruz. Aynı zamanda çocukları; sanat, spor, bilim ve doğa ile iç içe yetiştirmek de hepimizin görevi. Örnekse mart sayımızın ana teması “Doğa”ydı. Çok güzel dönüşler aldık. 

Derginin içerikleri hakkında bilgi verir misiniz? Kimlerle çalışıyorsunuz veya kimler katkı sunuyor, dergi nasıl hazırlanıyor? 

Derginin danışma kurulundaki arkadaşlarımızla konu başlığına karar verdikten sonra, temel aldığımız dört alan var; psikoloji, çocuk gelişimi, sosyal hizmet ve hukuk. Bu alanlar olmazsa olmazlarımız. Bu alanda çalışan değerli akademisyenlerimizden ve meslek mensuplarından rica ediyoruz bir çalışma yapmalarını. Konu çocuk olunca, kimsenin de bir kişisel çıkarı olmayınca akan sular duruyor tabi. Değerli hocamız Prof. Dr. Özlem Yenerer Çakmut iki sayımıza hukuk alanında makale yazdı. O kadar kıymetli çalışmalar ki alın dergiden hukuk fakültesinde ders olarak okutun. Çok değerli kişiler, çok kıymetli çalışmalar yapıyor. Bu dört temel alan haricinde o ayın konusuna göre farklı çalışmalar da yayınlıyoruz. Örnekse, nisan ayı sayımız otizm temalıydı. Otizmli çocuğu olan ailelerin deneyimlerini paylaştıkları çalışmalar yayınladık. Her sayımızda konuyla ilgili bir film ve kitap tavsiyemiz oluyor. Ayrıca kıymetli hocamız Adli Tıp/Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz bir karikatürüyle renk katıyor dergimize. 

Özellikle mayıs sayısı her kesim tarafından çok fazla rağbet gördü sizce bunun nedeni neydi? 

O benim de çocuğumMayıs sayısının konu başlığına karar verdiğimizde hepimizin içine bir acı oturdu. Çünkü ensest çocuk cinsel istismarının en acı ve en karanlık yüzüydü. Hiç konuşulmayan tartışılmayan yüzüydü. Yazılar hazırlayan birçok değerli arkadaşımız geç bir vakitte beni arayıp “Yok ben yazamayacağım, daha fazla dayanamıyorum.” dediği oldu. Ama birileri yazmalıydı, birileri anlatmalıydı bu gerçeği. İlgi görmesinin en önemli sebebi bu konuda çok az kaynağın olmasıydı. Ve insanlar bilmek istiyor, öğrenmek istiyor gerçeği. Konu belirleyip ilk duyurumuzu yaptığımızda geçmişte enseste maruz kalmış pek çok kişi bize ulaşıp kendi hikâyelerini anlatmak istediler dergide. Paylaştıkları hikâyeler çok acı vericiydi. Biz insanların acılarından beslenmek istemedik. Bu sebeple yayınlamama kararı aldık.

Dergiye ilgilileri nasıl ulaşacak? 

Her yeni sayı sosyal medya hesaplarımızdan duyuruluyor ve erişim linkleri paylaşılıyor. Ayrıca istenildiği zamanda da www.cip.org.tr/dergi adresinden tüm sayılara ücretsiz olarak erişim imkânı var. 

Özellikle çocuk alanında çalışan meslek gruplarından nasıl dönüşler alıyorsunuz? 

Çocuk alanında çalışan meslek gruplarından çok güzel dönüşler alıyoruz. Hatta bu alanın gelecekteki meslek mensupları olan öğrencilerin ilgisi bizleri çok mutlu ediyor. Normal şartlarda her ayın 10’u ile 15’i arasında yayınlanıyor dergi. Bu ay konunun hassasiyetinden dolayı biraz gecikti. Sürekli mesajlar aldık yeni sayı ne zaman geliyor diye. Bir de meslek mensupları yoğun bir şekilde dergimizde yazmak istiyor. Biz de memnuniyetle onların çalışmalarına yer veriyoruz. 

Bu derginin mülkiyeti kimseye ait değil çünkü. Bu dergi kalbi çocuklar için atan herkesin kendi sesini, çalışmalarını duyurabileceği bir yayın organı. Her sayımızda çocuk alanında çalışan bir sivil toplum kuruluşunu da tanıtıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarının iş birliği içinde çalışmalarına çok önem veriyoruz.

Çalışmalarınız devam edecek mi? 

Tabi ki devam edecek. Yalnızca 1 kişi okumaya devam etse, o kişi okuduğu sürece biz yayınlamaya devam edeceğiz. Eklemek istiyorum; çocuk istismarı ile mücadele, çocuklar istismara maruz kaldıktan sonra, mahkeme kapılarında pankart açıp, timsah gözyaşları dökerek çocukların acılarından beslenmek değildir. Çocuk istismarı ile mücadele, çocuklar istismara maruz kalmadan onları korumaktır. Bu yalnızca bizim değil tüm toplumun görevidir. Bununda tek yolu, bilgidir, bilinçlenmedir, bilimdir, eğitimdir. Çocukların huzur, güven ve mutluluk içinde büyüyecekleri bir dünya oluşturma umudu ve dileğiyle teşekkürlerimi sunarım.