İzmir’de “Bir Arada Yaşam Atölyesi”

İzmir’de kapsayıcı kent politikaları kapsamında, farklı hedef gruplarının ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yürüten Agora Bir Arada Yaşam Atölyesi'nden Yelda Şimşir ile faaliyetleri ve pandemi süreci üzerine konuştuk.

Agora Bir Arada Yaşam Atölyesi ne zaman kuruldu, atölyenin ortaya çıkış sürecinden söz edebilir misiniz?

Agora Bir Arada Yaşam Atölyesi; 2016 Eylül ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Müdürlüğü tarafından kentin genelindeki farklı hedef gruplara yönelik psiko-sosyal açıdan destekleyici ve güçlendirici grup çalışmaları, eğitim faaliyetleri, sosyal ve kültürel aktiviteler aracılığıyla bir arada yaşam kültürünü desteklemek amacıyla kuruldu.

Kentin çok kültürlü ve çok kimlikli yapısını bir zenginliğe dönüştürme noktasında; şehirde yaşayan farklı aidiyetlere sahip bireylerin birbirleriyle teması, üretim ve paylaşımlarını kolektif şekilde sağlayacak alanların yaratılması konusunda çalışmalar yürütülmesi büyük önem taşıyor.

Atölye, çalışmalarını nerede yürütüyor? Neden bu bölgeyi seçtiniz?

Yelda ŞimşirAgora Bir Arada Yaşam Atölyesi’nin yer aldığı Agora-Basmane bölgesi; demografik yapısı itibariyle İzmir’in en çok göç alan, sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerinden biri olmasının yanı sıra, tarih boyunca kentin çok kültürlü ve çok kimlikli heterojen yapısını önemli bir prototipini oluşturuyor.

Kentin çok kültürlü ve çok kimlikli yapısını bir zenginliğe dönüştürme noktasında; şehirde yaşayan farklı aidiyetlere sahip bireylerin birbirleriyle teması, üretim ve paylaşımlarını kolektif şekilde sağlayacak alanların yaratılması konusunda çalışmalar yürütülmesi büyük önem taşıdığını düşünüyoruz.

Bir arada yaşam kültürünü destekleyen  çalışmaları bu sebeple Agora-Basmane merkezinden başlayarak, tüm kent genelinde sürdürüyoruz. 

Çalışmalarınızı ağırlıklı olarak kimlerle yürüttünüz? Bu gruplarla ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Çalışmalarımızı farklı hedef gruplarının ihtiyaçlarına göre çeşitlendirdik. 

Dört senelik süreç içerisinde; yetişkinlerle: toplumsal cinsiyet atölyeleri, ergenlerle iletişim, kadın sağlığı eğitim programı, kadının insan hakları eğtim programı, psiko-drama çalışması, beden odaklı yaklaşımla göçmen kadınların desteklemesi atölyeleri, kooperatif ve girişimcilik eğitimleri yürüttük.

Çocuk ve gençlerle; toplumsal cinsiyet atölyeleri, beden odaklı yaklaşımla kız çocuklarının güçlendirilmesi atölyesi, ergenlik ve genç sağlık eğitimleri, fotoğraf, sinema, heykel ve kukla eğitim ve atölyeleri düzenledik.

Üniversiteler, baro, liseler, farklı sivil toplum kuruluşları ve meslek grupları vb. ile barış kültürü eğitimi, önyargılar ve ayrımcılığın temel kavramları, ötekileştirme, nefret söylemi, cinsiyet eşitsizliği, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine yönelik ayrımcılık, mültecilere yönelik ayrımcılık vb. atölyeler düzenledik.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin diğer birimleri ile koordinasyon ve işbirliği kurarak kapsayıcı bir kent politikası oluşturma noktasında çalışmalar yürüttük.

Benzer alanda çalışan  sivil toplum kuruluşları ve kurum çalışanlarına yönelik kapasite güçlendirme çalışmaları yürüttük. 2019 yılından bu yana ayrımcılık ve çocuk çalışmaları temalı iki adet çalışma ağı grubu kurarak; hali hazırda ayrımcılık ve çocuk alanında çalışma yürüten eğitmenlerin bilgi kapasitesini güçlendirmeyi, deneyim paylaşımını arttırmayı ve ortak çalışmalar aracılığıyla yeni üretimler ortaya koymayı amaçladık.

Tüm bu çalışmaları benzer alanda çalışma yürüten STK, yerel yönetim ve diğer kamu kurumlarıyla işbirliğiyle gerçekleştirdik.

Online çalışmalara adaptasyonun umduğumuzdan daha hızlı gerçekleşti. Bu durumun bazı kaynakları, etkinlik ve eğitimleri zaman ve mekan algısının  çok ötesinde ulaşılabilir hale getirdi. Hiçbir zaman yüz yüze yapılan çalışmaların, karşılaşmaların etkisinin yerini tutamayacak olduğunu düşünsek de bundan sonra daha fazla dijital erişim kaynaklarının kullanılacak.

Covid 19 süreci çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Online çalışmalarınıza devam ettiğinizi biliyoruz, yüz yüze çalışmaların mümkün olmadığı bu dönemde online buluşmaların etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AbayaCovid-19 ile birlikte bizler de evlerden çalışmaya devam ediyoruz. Normal zamanda yaptığımız çalışmalar çoğunlukla yüzyüze, interaktif yöntemlerle gerçekleştiğimizden dolayı bizim için zorlu bir dönem oluyor. Ama atölyelerimizi yine de internet üzerinden olabildiğince interaktif yöntemlerle sürdürmeye çalışıyoruz. Açıkçası online adaptasyonun umduğumuzdan daha hızlı gerçekleştiğini düşünüyoruz. Bu durumun bazı kaynakları, etkinlik ve eğitimleri zaman ve mekan algısının  çok ötesinde ulaşılabilir hale getirdiğini fark ettik. Hiçbir zaman yüz yüze yapılan çalışmaların, karşılaşmaların etkisinin yerini tutamayacak olduğunu düşünsek de bundan sonra daha fazla dijital erişim kaynaklarının kullanılacağını düşünüyoruz.

Tabii unutmamak gerekir ki tüm bu çalışmalar sadece dijital erişebilirliği olan gruplar için geçerli oluyor. Covid-19 ile hayat şartları daha da zorlaşan, ulaşamadığımız ya da ulaşmakta zorlandığımız, dijital erişim imkanı kısıtlı olan ya da hiç olmayan, güvenli bir ev ortamı olmayan, temel gıda ve hijyen ihtiyaçlarına ulaşmakta zorlanan, işsiz kalan yada işsizlik riskiyle zorlu şartlarda çalışmaya devam eden dolayısıyla öncelikleri ve ihtiyaçları farklılaşan birçok grup var. 

Hepimiz aynı virüsün mağduruyuz inancı birçok kişinin virüsle ve zorlu hayat koşulları ile eşit şartlarda mücadele edemediği gerçeğinin bir kez daha üstünü örtmüş oldu.

Salgın sürecinin olumsuz etkileri ile baş edebilmek için önerileriniz neler olur?

Salgın toplumdaki kırılgan grupların (kadınlar, çocuklar, engelliler, mülteciler, lgbti’ler vb.)  maruz kaldığı eşitsizlikleri fazlasıyla artırdı. Karantina süreci tamamlansa bile devamındaki süreçte artan ekonomik krizle birlikte bu eşitsizliğin  artarak devam edeceği öngörülüyor. Ne yazık ki salgın, hayatta kalma refleksi ile birlikte sadece fiziksel mesafeyi arttırmakla kalmadı, var olan eşitsizlikleri de görmemizi engelledi. “Hepimiz aynı virüsün mağduruyuz” inancı bir çok kişinin virüsle ve zorlu hayat koşulları ile eşit şartlarda mücadele edemediği gerçeğinin bir kez daha üstünü örtmüş oldu.

Bu noktada; salgın sürecinin olumsuz etkileri ile baş etmeye çalışırken; öncelikle hepimizin özgür, eşit ve insan onuruna yakışır bir dünyada yaşam hakkı olduğu düsturuyla, birbirimizi farklılıklarımızla kabul ettiğimiz  güçlü  bir dayanışmanın kurulmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. 

Tüm bunlarla birlikte sosyo-ekonomik ve kültürel anlamdaki  farklılıkları, ihtiyaçları ve eşitsizlikleri ortaya koyan daha fazla çalışma yapılmasının, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadele için yeni politikalar üretilmesinin, afet, salgın vb. durumlarda koruyucu önlemler alınırken hak temelli bakış açısından uzaklaşılmaması için savuculuk faaliyetlerinin devamlılığının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Umarız bu zor günlerin ilacının da birbirimizin için birlikte mücadele etmek olduğunu daha çok fark eder, karantinada ve sonrasında da dayanışmamızı daha da büyütebiliriz. Dileğimiz Korona günlerinin üstesinden gelip yine yan yana olabildiğimiz, umudu birlikte büyüttüğümüz günlerin bir an önce gelmesi…