Korona Günlerinin Hamile Kadınları Hem Kaygılı Hem Umutlu

Korona pandemisi sonrası herkes dünyanın gidişatından endişeli. İdeolojilerin yaptığı dünya ve sistem tanımları, bir salgına çarpıp tuzla buz olmuş durumda. Kimse, dünyayı ve insanlığı nasıl bir geleceğin beklediğini bilmiyor. Ama bu endişeyi en çok yaşayanlar, muhtemelen salgına bedenlerinde bir can büyüterek yakalananlar yani hamile kadınlar.

Esra Kıratlı (35), bir kamu kuruluşunda çalışıyor. Hamileliğinin 20’inci haftasında, bir buçuk aydan beri idari izinli olarak evde. Eşi de kendisi gibi devlet memuru. Planlı bir gebelik yaşıyor ve salgına rağmen bebeğe geçmesin diye psikolojisini iyi tutmaya çalıştığını söylüyor: “Sürekli bebek gelişimi kitapları okuyorum ve okudukça çocuğun ne kadar etkilendiğini daha iyi anlıyorum, o yüzden moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum.”

Hamileliğin ilk günleri epey sorunlu geçmiş, işi de hayli stresli, üstüne de kusmalar eklenince idari izinin kendisine ilaç gibi geldiğini söylüyor: “Ancak eşim zaman zaman işe gidiyor o yüzden evde mesafemizi korumaya çalışıyoruz. Eve uyum sağlamakta çok zorlandım. 15-20 gün boyunca eve iş getirmeye çalıştım, son 10 gündür kafamdan işi çıkarmayı başardım.”

Şimdi en büyük korkusu, idari izin bitince işe tekrar çağrılmak, çünkü kendisini ve bebeğini nasıl koruyacağını bilmiyor: “Sürekli ara öğün yapmak zorundayım, bir yandan da sürekli vatandaşla temas ettiğim bir işim var. Hem işimi yapmak hem kendimi korumak hem de sık sık elimi yıkamak imkânsız. Sanırım bayramdan sonra çağıracaklar ve bundan çok korkuyorum.”

Esra Hanım, doğumdan sonra iki yıl ücretsiz izin kullanmaya karar vermiş, ancak yıllık izni kalmadığı için bayram sonrası çağrılırsa işe gitmek dışında başka bir seçeneğinin olmadığını söylüyor:

“Doktor randevularımın bile arası açıldı, markete hiç gitmiyorum. En büyük üzüntüm, bebek alışverişini yapmamış olmak, internetten almak istemiyorum, daha dokuna dokuna bebeğim için alışveriş yapmak istiyorum.”

Bir yandan da böyle bir dünyaya çocuk getirme konusunda ‘bencillik mi yapıyorum’ sorusunu kendisine sorduğunu söylüyor, ancak bu soruyu yine kendisi yanıtlıyor: “Hiçbirimizin nasıl, ne kadar yaşayacağımızın garantisi yok ki. Ben o yüzden korona sonrası dünyaya pozitif bakıyorum. Umutlu olmak dışında bir seçeneğim de yok.”

Esra Hanım eve kapansa da eşi dışarıdan geldiği zaman, onu neredeyse çamaşır suyuna basmak istediğini belirtiyor ve sık sık kâbus gördüğünü de söylemeden edemiyor: “En büyük korkum doğum sırasında gidecek hastane ve doktor bulamamak.”

‘Dünyanın Gidişatından Umutlu Değilim’

Diclesu ÇolakDiclesu Çolak, 13 haftalık hamile. Normalde de ‘ev kuşu’ olduğu için, evde vakit geçirmek onu çok sarsmamış. Ama hamilelik başlangıcında kendisi ve bebeğin gelişimi için yaptığı sabah yürüyüşleri tamamen bitmiş. Metabolizması normalde de zayıf olduğu için, yaklaşık iki aydır iki defa sadece doktor kontrolü için dışarıya çıkmış. Alerjik bünyesi nedeniyle hamileyken ilaç kullanamamak da onu epey zorlamış: “Endişeliyim, çünkü çok kolay hasta oluyorum. Kocam köpeğimizi dışarı çıkarmak zorunda, her eve geldiğinde tedirgin oluyorum. Veteriner olduğu için hijyenine dikkat ettiğini bilmek beni rahatlatsa da ha deyince geçen bir kaygı değil.”

Diclesu Hanım da planlı bir gebelikle hamile kalmış. Ancak hep evde olduğu için bebeğinin sağlıklı bir şekilde gelişip gelişmediğini, hastaneye giderken mikrop kapıp kapmayacağını, doğum sırasında yeterince korunup korunmayacağını bilmemek onu sık sık düşündürüyor: “Ben çocuk sahibi olmak için evlendim. Dünyanın genel gidişatından çok umutlu olmasam da, kendi çocuğum için güzel bir gelecek hazırlamaya çalışacağımı biliyorum.”

Diclesu Hanım’ın en çok özlediği şey ise kalabalıklar.

‘Ya Hastane Steril Olmazsa?’

Göze YetkinAvukat Göze Yetkin (35), hamileliğinin 36’ıncı haftasında. Erkek bebek bekliyor. Yoğun bir iş hayatından sonra, salgınla birlikte eve kapanmak onu da epey zorlamış: “Günlük yaşamım tamamen sekteye uğradı. Doktor kontrollerine bile zamanında gidemiyorum.”

Karantinan başından beri evde olduğunu söyleyerek, hayatını şu cümlelerle anlatıyor: “Halen evde UYAP üzerinden çalışmaya devam etsem de, psikolojik olarak halen uyum sağlayamadım. Çünkü çok aktif bir hayatım vardı. Eşim mimar, o da zorunlu olmadıkça evden çalışıyor.”

Bebek alışverişinin bir kısmını yapmış olmanın kendisini rahatlattığını söylüyor, ancak doğuma ailesinin gelemeyecek olmasını, sadece eşiyle hastaneye gitmek zorunda olmayı biraz buruk karşıladığını ifade ediyor:

“Salgın sonrası bu dünyaya bebek getirme fikrini düşündüm elbette. Çünkü onu korumak eskilerdeki gibi kolay olmayacak. Ne zaman normalleşeceğimiz belli değil. Bu süreçte en tehlikeli yerler eczaneler ve hastaneler. Ben hastaneme güveniyorum ama yine de insan düşünmeden edemiyor, ne kadar steril bir ortam olacak?”

Doğum için epidural sezaryene karar verdiğini söyleyen Göze Hanım, hastanede iki gün kalacağını, ancak hastanenin ‘bebek odası’ gibi hazırlıklara da izin vermediğini, koşullara ve hormonların etkisine rağmen ‘dik durmaya’ çalıştığını söyleyerek sözlerini bitiriyor.

Sürpriz Bebek Salgınla Geldi

Tuğba ToyoğluAv. Tuğba Toyoğlu evliliğinin 10’uncu yılında, çocuk sahibi olmak için tüp bebek dahil pek çok yol denemiş ama tam ümidini kaybettiği sırada tesadüfen hamile kalmış. Şimdi dört aylık hamile, kız bebek bekliyor:

“Gebeliğimi 9 Şubat’ta öğrendim. Bir ay geçmeden ilk vaka çıktı. İlk vakayla birlikte kendimi kapattım. O dönemde zaten duruşmalarım yoktu, ajandam rahattı. Ondan sonra da zaten duruşmalar ertelendi.”

11 Mart’tan beri 10 günde bir kısa yürüyüşler ve aylık doktor kontrolleri dışında dışarı çıkmıyor. Eve uyum sağlamak onun için de pek kolay olmamış:

“Önceleri ne yapacağımı bilemedim evde. Takdir edersiniz hafta içi çalışınca, hafta sonları ev bir dinlenme mekânı oluyor. Ama şimdi her gün haftasonu. Uyku düzenim, yeme düzenim bozuldu, hareketsiz kalmaktan dolayı sıkıntılar başladı. Ama sonra kendimi okumaya, örgü örmeye vurdum. Daha normalleştim.”

Eşinin de avukat olduğunu söyleyen Tuğba Hanım, onun da zorunlu olmadıkça çıkmadığını, ancak ikisi de evde olduğu için gelir kaygılarının başladığını da belirtiyor.

Başakşehir’de oturan Tuğba Hanım’ın doktoru, Beşiktaş’ta özel bir hastanede. Doğum sırasında yetişememe korkusuyla, devlet hastanesi sistemine de kayıt olduğunu söylüyor. Yine de zorunlu olmadıkça devlet hastanesine gitmekten yana değil.