“Türkiye’de STK’ların Şeffaflık Düzeyi Düşük”

20 Şubat 2020
“Bağış Politikaları ve Şeffaflık” adlı dosyamızda bugün “Üçüncü Sektörde Finansal Şeffaflık Sorunu: Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşlarının Şeffaflık Düzeylerinin İncelenmesi” adlı çalışmasıyla Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Fatih Güner ile konuştuk. Güner, araştırmanın bulgularına dayanarak Türkiye’de STK’ların genel şeffaflık düzeyinin ve özellikle finansal şeffaflık düzeyinin düşük olduğu söylüyor. Sivil toplum sektöründe değişimi ve dönüşümü gerçekleştirmenin gereğine işaret eden Güner, bunun yasal düzeyde şeffaflığı sağlamayı zorunlu kılan bir düzenleme ile mümkün olacağını belirtiyor.

“Üçüncü Sektörde Finansal Şeffaflık Sorunu: Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşlarının Şeffaflık Düzeylerinin İncelenmesi”  adlı araştırmanızda, merkezi Türkiye’de bulunan 280 STK’nın internet sitelerini esas alarak, “ Türkiye’de STK’ların genel şeffaflık düzeyi düşük; STK’larda şeffaflık düzeyinin en düşük  olduğu alan finansal şeffaflık ” tespitini yapıyorsunuz. Bu tespiti nasıl yaptınız?

Araştırmada, yazında daha önce yapılmış çalışmalarda kullanılan ölçek (ölçütler seti) kullanıldı. STK’larda şeffaflığın Türkçe yazında çok sık araştırılan bir konu olmadığını, bu yüzden ölçeği belirlerken tamamıyla İngilizce yazından faydalandığımı belirtmekte fayda var. Ölçeği makalede bulmak mümkün…

Şeffaflık üç seviyede/grupta değerlendirildi. Kurumsal şeffaflık ile STK’ların üst yönetim, yönetim kurulu üyeleri ve kilit personeli hakkında tanıtıcı bilgiler ile iletişim kanallarını paylaşıp paylaşmadıkları değerlendirildi. Faaliyet şeffaflığı ile STK’ların gerçekleştirdikleri projeler (tamamlananlar ve yürütülenler dâhil) hakkında bilgi paylaşma düzeyleri araştırıldı. Finansal şeffaflık bağlamında ise fon kaynakları ile bunları nerelere harcadıkları hakkında ne kadar detaylı bilgi paylaştıkları araştırıldı.

Toplamda 280 STK’nın internet sitesi, tek tek, ölçütler göz önünde bulundurularak incelendi. STK olarak, dernekler, vakıflar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler, kamu yararına faaliyet gösteren vakıflar, sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler ayrı ayrı incelendi. Yapılan istatistiksel analizler sonucunda kurumsal şeffaflık puanı 70; faaliyet şeffaflığı puanı 48; finansal şeffaflık puanı 19 olarak belirlendi. Bunları 100 üzerinden başarı notları şeklinde yorumlamak doğru olacaktır.

Araştırma sonucunda, STK’ların fon bulmak için gerekli bilgileri (bir anlamda tanıtım ve reklam niteliğindeki) rahatlıkla paylaştıkları belirlenmiştir. Oysa hesap verebilirlik bağlamında gerekli olan bilgileri -ki oldukça önemlidir, paylaşma konusunda oldukça yetersiz/tutuk kaldıkları görülmektedir. Çok sayıda STK’nın finansal bağlamda herhangi bir bilgi paylaşmadıkları gözlemlenmiştir.

STK’ların Daha Hesap Verebilir – Şeffaf Olmalarına Yönelik Güçlü Talep Ve Beklenti

Araştırmanızda, “Hesap verebilirlik ve şeffaflık STK’lar açısından oldukça önemli” diyorsunuz.  Neden önemli?

STK’lar bir taraftan sosyal yardımlar, eğitim ve sağlık hizmetleri ile alt yapı yatırımları gibi çeşitli kamusal hizmetlerle toplumsal fayda üretirken, diğer taraftan insan hakları ve özgürlükler gibi siyasi konulardaki çalışmalarıyla da ülkelerin demokratik gelişimlerine katkıda bulunmaktadırlar. STK’ların büyümesi, sayılarının artması ve fon kaynaklarının çeşitlenmesi ülkelerin gelişmesi ve kalkınması için gereklidir. Gelişmiş ülkelerde GSMH’nın %5’i civarında bir ekonomik büyüklüğe kavuşan STK ekonomisi, Türkiye’de GSMH’nin %2’sinden daha düşüktür. 

STK’ların finansmanı doğrudan ya da dolaylı olarak toplum/kamu tarafından yapılmaktadır. Devlet bütçesinden STK’lara sağlanan fonlar doğrudan kamusal finansman olarak kabul edilir. Diğer taraftan mevzuattaki koşulları karşılamak koşuluyla bireysel ve kurumsal bağışlar vergilendirilebilir kazançtan düşürülmektedir. Bu durumda da devlet, tahsil edebileceği vergiden vazgeçtiğinden bu yöntem de STK’ların toplum tarafından dolaylı finansmanı şeklinde değerlendirilmektedir. Vergi indirimine konu olmayan bireysel ve kurumsal bağışların dahi toplum tarafından finansman şeklinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan iki temel nedenden ötürü, toplumda STK’ların daha hesap verebilir ve şeffaf bir yapıya kavuşmalarına yönelik güçlü bir talep ve beklenti bulunmaktadır. Bu talebin oluşmasında sivil toplum araştırmaları ve dünyadaki iyi uygulama örneklerinin etkisiyle vatandaşların bilinçlenmesinin yanı sıra STK’ların ve/veya yöneticilerinin karıştıkları usulsüzlük/yolsuzluk haberlerinin de etkisi bulunmaktadır. 

Hesap verebilirlik ve şeffaflık bağlamında ortaya çıkan bu güçlü talebi karşılamanın makro ve mikro düzeyde olmak üzere iki temel faydası bulunmaktadır. Makro bazda STK’lara güven duygusunun oluşmasıyla/artmasıyla bağış miktarı artacak ve STK’ların finansmana erişim imkânı bulabileceklerdir. STK ekonomisindeki büyümenin devletin cari hizmetlerine ve demokratik gelişimine katkı sağlaması beklenmektedir. Mikro (STK) bazında ise hesap verebilirlik ve şeffaflık uygulamalarıyla söz konusu STK’nın kurumsallaşma düzeyinin yükselmesi ve kuruluş kaynaklarının daha verimli/etkin kullanılması beklenmektedir.

Türkiye’de STK’ların hesap verebilirlik ve şeffaflık düzeylerini hangi faktörler etkiliyor?

Yürütülen araştırmada altı temel faktörün şeffaflık üzerinde etkisi olup olmadığı incelendi. Bu faktörler kurumsal büyüklük, kurumsal yaş, uluslararası kaynaklardan fon kullanma, SKT türü, faaliyetlerin ulusal-uluslararası olması ve yönetim kurulu büyüklüğüdür. Bu faktörlerden sadece kurumsal büyüklük (aktif büyüklük, bağış toplamı ve üye sayısı) ile şeffaflık arasında anlamlı bir istatistiksel ilişki saptanmıştır. Daha büyük STK’ların daha şeffaf oldukları şeklinde yorumlamak yanıltıcı olmayacaktır. Diğer taraftan her ne kadar anlamlı bir istatistiksel ilişki saptanmasa da uluslararası kaynaklardan fon temin eden STK’ların internet sitelerinde paylaştıkları bilgilerin ortalamanın üzerinde olduğu gözlemlenmiştir. Bu da uluslararası ağlara dâhil olan STK’ların kurumsallaşma bağlamında, yurt dışındaki paydaşlarından olumlu uygulamalar edindiklerini göstermektedir.

Türkiye’de “bağışçılığın ve hayırseverliğin düşük olduğuna ve çoğunlukla yurttaşların yakınlarındaki kişilere doğrudan bağış yapmayı tercih ettiğine” dair TÜSEV gibi kurumların araştırmaları var. Bağış yapma motivasyonunda, STK’ların şeffaflığı ve hesap verebilirliği ne ölçüde etkili?

Henüz yayınlanmayan diğer bir araştırmada, bağışçıların kararlarını etkileyen faktörleri saptamaya çalıştım. Literatürde bağışçıların kararlarını etkileyip etkilemediği araştırılan faktörler şöyle sıralanmaktadır: bağışçının yaşı, cinsiyeti, gelir durumu, dindarlık düzeyi, toplumsal konulara duyarlılık düzeyi, gelecekteki finansal durumuna ilişkin beklentisi, STK’ların tanıtım faaliyetleri, STK’lara duyulan güven, STK’nın şeffaflığı, bağışçının kendisi hakkındaki cömertlik algısı, STK’da gönüllü çalışma deneyimi. 

Bağışçıların STK’larda şeffaflığı ve hesap verebilirliği oldukça önemsediklerini söylemek mümkün. Ayrıca giderek artan bir düzeyde bu konuda hassas olduklarını gözlemliyorum. Şeffaflığın bağış yapma kararlarında etkili olmadığını ama bağış yapmama kararlarında oldukça etkili olduğunu söyleyebilirim. Bu da STK’ların finansmana erişimlerini ve faaliyetlerini yaygınlaştırmalarını engellemektedir. 

Adım Adım Platformu, Türkiye’de bağışçılığın artmasına büyük kaynak sağladı. Adım Adım platformunu siz şeffaf ve hesap verilebilir bir sistem olarak değerlendirir misiniz? 

Adım Adım Platformu kaynakların nereden ve nasıl temin edildiğini gösterme anlamında şeffaflığı arttıran bir sistemdir. STK’ların finansmanında birinci aşama bağışların toplanması, ikinci aşama ise bağışların nerelere harcandığının raporlanmasıdır. Adım Adım Platformu birinci aşamadaki şeffaflığı sağlamaktadır. Bağışların yapıldığı STK’nın, bağışların nerelere ve nasıl harcandığını da açıklaması durumunda şeffaflık zinciri tamamlanmış olacaktır.

Türkiye’de STK’ların bağışçılara yasal olarak bir taahhütte bulunma zorunluluğu var mı? Türkiye’de bağışçılar, şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından STK’lardan yasal olarak ne talep edebilirler?

Açık Açık Derneği, sınırlı sayıda STK ve sınırlı kapsamda bilgiyle olsa da şeffaflığın sağlanmasına katkıda bulunan bir platform olmakla birlikte, ülkemizde daha kapsamlı bir uygulamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda bir uygulama birliği bulunmamaktadır. Yasal olarak bağışçılara taahhütte bulunma zorunluluğu yoktur. STK’ların düzenleyici kurumlara (İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi) karşı bildirimde bulunmalarını yeterli gören bir çerçevede yasal düzenlemeler yapılmıştır. Oysa çağımızın koşulları da göz önünde bulundurularak, özellikle internette daha fazla bilgiyi kamuoyu ile paylaşmalarını zorunlu kılacak yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli, STK’lar toplumsal denetime açık hale getirilmelidir.

Yasal Düzenlemelerle Sektörde Değişimi Ve Dönüşümü Gerçekleştirme Gereği

Sizce, şeffaflık ve hesap verilirliğin  sağlanması bir STK’nın güvenilirliğini garantiler mi?  Bir STK’nın bağışçılar gözünde güvenirliği, nasıl garanti altına alınabilir?  Siz, akademik çalışmalarınızla Türkiye’de bağışçılığın şeffaf ve hesap verilebilir şekilde artması için, ne tür öneriler getiriyorsunuz?

Şeffaflık ve hesap verebilirlik STK’larda kurumsal (iyi) yönetişimi de desteklemektedir. Tabi ki içerisinde insan faktörünün olduğu kurumlarda, usulsüzlükler sıfırlamak/yok etmek mümkün olmayabilir. Ama kaynakların kötüye kullanımını, suiistimalleri ve usulsüzlükleri engelleyeceği / en aza indireceği aşikârdır. Bağışçıların bilinçlenmesi ve STK’lardan şeffaflık talep etmesi, STK’ları bu anlamda değişime zorlayacaktır. Fakat daha da önemli olan bu konuda yasal düzenlemeler yaparak sektörde değişimi ve dönüşümü gerçekleştirmektir. 

Türkiye’de STK’ların şeffaf ve hesap verilebilir olması için, yasal mevzuatta ne tür değişiklikler yapılmalı? 

“Sivil Toplum Kuruluşlarında Finansal Şeffaflık: Türkiye ve ABD Uygulamalarının Karşılaştırmalı Analizi” başlıklı araştırmamda (aşağıda linki yer almaktadır) ABD’de STK’lar ve Form 990 uygulaması detaylı bir şekilde ele aldım. ABD’de Form 990 ile STK’ların finansal konularda oldukça detaylı bilgileri (üst yöneticilerin maaşları, profesyonel çalışanların maaşları, en çok bağış temin edilen kaynaklar, en çok iş yapılan tedarikçiler, ilişkili taraflarla yapılan işlemler gibi) kamuoyu ile paylaşılması yani internette yayınlanması zorunludur. Bu şekildeki bir düzenlemenin STK’larda şeffaflık konusunda oldukça önemli katkı sağlayacağını düşünüyorum. 

Form 990 benzeri bir uygulama benim gibi sivil toplum konusunda araştırma yürüten uzmanlar için de oldukça önemli bir veri kaynağı oluşturacaktır. Mevcut durumda sivil toplum hakkında veri temin etmekte güçlük yaşamaktayız. 

Akademik araştırmalarınız çerçevesinde, “şeffaf ve hesap verebilir şekilde çalışmalarını yürüten” iyi örnekler-  STK’lar var mı? Örnek verebilir misiniz?

Araştırmamda tam puan alan Milli Eğitim Vakfı, Darüşşafaka Cemiyeti ve İstanbul Erkek Liseliler Vakfı iyi uygulama örneği olarak gösterebileceğim STK’lardır.

Türkiye’de sivil toplum çalışmalarının şeffaflığı ve hesap verilebilirliğine ilişkin, kişisel gözlemlerinizi, (varsa kişisel deneyimlerinizi)  bizimle paylaşır mısınız?

Şeffaflığın ve hesap verebilirliğin önemi ve gerekliliği konusunda genelde bir fikir birliği olduğunu söylemek mümkün… Bunu olumlu bir durum olarak değerlendirmek gerekir. Fakat ideal bir durumu pratiğe aktarmada sorunlar yaşıyoruz. Türkiye’de iyi uygulamaları/yöntemleri, kurum içi dinamiklerle gerçekleştirmekte başarısız olunduğu bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Bu yüzden de asgari ölçütleri bireylerin ya da kurumların isteğine bırakmak yerine, yasal çerçevede düzenlemenin gerekli olduğuna inanıyorum. Bir sonraki araştırmam da STK’larda şeffaflığa direncin nedenlerini ele almayı planlıyorum. Böylelikle yöneticilerin ve profesyonellerin neden şeffaflığa direnç gösterdiklerini anlama fırsatı bulacağımızı düşünüyorum.

İlgili Yazılar

Tüm Haberler