İbrahim Kahveci: ‘Yeni Ekonomi Paketi, Seçim Sonuçlarını Değiştiren Orta Sınıfa Cezadır’

Karar Gazetesi Ekonomi Müdürü İbrahim Kahveci, Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı Yeni Ekonomi Paketi’ni değerlendirirken, "Ülkelerin kaderini yüzde 10-15’lik okuyan, orta sınıflar değiştirir. Bu orta sınıflar, partilere takım tutar gibi bakmazlar. Doğruya, yanlışa bakarlar. Açıklanan paket şunu dedi: 'Demek ki bu son yerel seçimde büyük şehirlerde oy değişti ha, orta sınıf; alın size bir vergi daha.' Bu paket, seçim sonuçlarını değiştiren orta kesime cezadır” dedi.

Karar Gazetesi Ekonomi Müdürü İbrahim Kahveci ile yeni paketin neler getirdiğini ve ekonomi alanında atılmasına ihtiyaç duyulan konuları konuştuk.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019’u değerlendirir misiniz? Beklentileri karşılıyor mu?

Bu bir kere reform değil. Reform dediğin bir değişimi ifade eder. Burada hiçbir değişim yok. Burada sadece devlet yeni fonlar kuracak, milletten para toplayacak. Ama para toplarken de olmayan para. Millette para var mı? Yok. Olmayan parayı toplamayı hedefleyen bir reform bu. Hatırlasanız 2001 krizinden sonra Türkiye bir işsizlik fonu oluşturmuştu. Bunun amacı çalışanlardan bir kısım para kesilecek, çalışanların yanında işverenler de bu fona bir para ödeyecek. Bu fonda para birikecek, insanlar işsiz kaldığı zaman, belirli bir süre bu fondan para alacak ve işsizliği daha az hasarla atlatacaklardı. Ama bunun şartları o kadar katı oldu ki, Türkiye’de yüzde 10 civarında işsizlik olmasına rağmen, bu fondan alınan ücretler, yani işsizlik maaşları çok düşük oldu, bu fonda 100 milyar liranın üzerinde para birikti. Ne yaptılar şimdi son seçimde, işsizlik fonu, seçim fonu olarak kullanıldı. İşsizlik fonu üzerinden işverenlere dediler ki eleman alın, maaşı bizden, sosyal güvenlik primleri bizden. Nereden ama, işsizlik fonundan. İşçinin ödediği parayı işverene aktardılar. İşverenlere bedava istihdam kapısı araladılar. Burada görüldü ki, oluşturulan fonlar seçim dönemlerinde gayet güzel kullanılabiliyor, amaçları dışında. Şimdi de kıdem tazminatı fonu kuruyorlar. Görüntüde çok doğru. Çalışanlar işyerlerinden ayrıldığı zaman kıdem tazminatlarını bir kısım alamıyordu. Şimdi bunu alabilecekler. Ama akla gelen soru şu: Kıdem tazminatı fonu nasıl kurulacak? Buradan çalışanlar kıdemlerini alabilecekler mi? Yoksa işsizlik fonu gibi şartları çok ağır olup 10-15 yıl altında çalışırsan alamazsın mı denilecek? Kıdem tazminatı işsizlik döneminde ayrı bir gelir kapısıydı. İhbar ve kıdem tazminatı ile insanlar, işsizlik fonu ile birlikte bir süre bir gelir elde ediyordu.  Bunalım yaşamayıp hayatlarını sürdürebiliyorlardı. Ama işsizlik fonunda gördük ki para asıl devlete gidiyor ve devlet istediği gibi bunu kullanıyor. Şimdi yanına kıdem tazminatı fonu geliyor. Kıdem tazminatı fonu da muhtemelen önümüzdeki dönemlerde seçim fonu olarak kullanılacak.

‘Bu Reform Değil, Örtülü Vergi’

Pakette bireysel emeklilik zorunlu hale mi getirildi?

Bireysel emeklilik fonu geliyor ama zorunlu. Zorunlu geldiği zaman bireysel emeklilik, işsizlik, kıdem tazminatı fonlarından toplanan paraları ne yapacaklar? Muhtemelen kamu bankaları eliyle görüş olarak veya çıkarlarda uyum sağlayan şirketlere ucuz kaynak olarak kredi verilecek. Dolayısıyla bir yandaş ekonomi oluşturma fonları bunlar. Kimin üzerinden? Çalışanın üzerinden. Bir ülkede serbest ekonomi dendiğinde serbest sözleşme vardır. Zorla insanlara özel emeklilik getiriyor. Adı özel emeklilik ama zorunlu. Devletin zaten SGK diye bir kurumu var. Buraya zaten insanlar para ödüyorlar. 2000 yılı öncesinde brüt maaşın yüzde 70’i civarında bir emekli maaşı bağlama oranı vardı. Brüt maaş 5000 TL ise bunun yüzde 70’i, yani 3500 TL emekli maaşı alınabiliyordu. Çalışırken aldığın maaşla emekli olunca aldığın maaş arasında çok büyük fark olmuyordu. 2000 yılında IMF bastırmasıyla bir reform yapıldı. Yüzde 50’ye düşürüldü bu oran. Yani 5000 TL brüt maaşın varsa, 2500 TL emekli maaşı alabiliyordun. Sonra 2008’de, Ak Parti döneminde, bunu da çok gördüler. Bu oranı yüzde 35’e düşürdüler. Düşünebiliyor musunuz, çalışanların emekli maaşı bağlanma oranı 8 yılda yüzde 70’ten 35’e düşürüldü. Sonra ne oldu? 5000 TL brüt maaş alan kişi, aşağı yukarı 1700 lira emekli maaşı alır duruma geldi. Bu da çalışırken ne kadar çalışırsan çalış, emekli olunca sürüneceksin, demektir. Bunu özel emeklilikle kapatalım, dediler. Yüzde 25 devlet buraya katkı payı verdi. Ama bunu şimdi zorunlu yaptılar insanlara. Adı özel ama aslında özel değil. İnsanlar neden buraya önce katılım gösterip sonra caymıştı? Çünkü bu fonlar çok yüksek kesintilerle beraber çalışanlara bir şey kazandırmıyor. BES kurulurken ilgili bakanlara yönelik yazılar yazdım defalarca. Bu sistemi kurarken önce sermaye piyasalarını düzeltin, dedim. Bir yatırım yaptığınız zaman yatırımdan kazanç elde edilebilecek bir ortam oluşturun. Bugün Türkiye’de sermaye piyasaları maalesef küçük yatırımcıyı soyma üzerine kurulu bir piyasa. Böyle bir piyasada Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES) iyi gitmeyeceği zaten belliydi. Dün Sayın Bakan Berat Albayrak, son reformda diyor ki, sermaye piyasalarını şöyle düzelteceğiz, böyle düzelteceğiz. Ama hiçbir şey yok. BES’i zorunlu yapacağız, sizden zorla para toplayacağız, diyor. Bu reform değil, bu yeni bir vergi, örtülü vergi geldi. Kıdem tazminatı vergisi, bireysel emeklilik vergisi.

Vergi Sistemi Adaletsiz

Bakan Albayrak, “Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız” dedi. Bu nasıl olacak?

Yüksek gelirden artan oranını yeniden daha etkin hale getireceğiz, diyor. Türkiye’de şöyle bir şey var: Son 10-15 yıl içinde vergi dilimleri enflasyon oranının bile altında artırılıyor. Örneğin; 10 yıl önce 10 bin lira olan yüzde 15’lik vergi dilimi, aradan süre geçmesine ve enflasyonun yüzde 100 olmasına karşın, 20 bin lira olması lazımken 16-17 bin liraya çıkabiliyor. Bu ne demek? Örtülü vergi artışı. Çalışandan alınan vergi yüzde 21’lerden yüzde 22,5’lara çıktı. Yani yaklaşık 2 puan örtülü vergi artışı oldu, vergi dilimleri enflasyonun gerisinde artırılarak. Bırakın enflasyonu, vergi dilimleri üzerine bir de refah payı eklenerek artırılması gerekiyordu. Bugün Türkiye’de ilk yüzde 15’lik vergi dilimi 18 bin lira. Bu brüt gelire ulaştığınızda yüzde 20’ye geçiyorsunuz. Oysa asgari ücretli bile bugün, 9. ayda yüzde 20’lik vergi dilimine geçiyor. Bu çok adil olmayan, gerçekten çalışanın üzerinde haksızlığa sebep olan bir vergi sistemi. Sakın asgari ücretin biraz üzerinde maaş alma, diyor sistem. Alıyorsan senden çok daha vergi keserim. Bakan Albayrak diyor ki, artan oranda vergi sistemini üst gelir grubunda daha etkin hale getireceğiz. En alt vergi dilimine bakıyoruz, 2007’den 2019’u baz alıyorum. Enflasyon yüzde 185, vergi dilimi artışı yüzde 140. Enflasyonun çok daha gerisinde. Ama onun üzerinde yüzdelik vergi dilimindeki artış yüzde 110. Enflasyonun yarısına yakın.

Türkiye’deki ekonomik dalgalanmaların yerel seçimler üzerinde bir etkisi oldu mu?

Ülkelerin kaderini değiştiren kesim, yüzde 10-15’lik okuyan, orta sınıf. Bu orta sınıflar ülkelerde partilere takım tutar gibi bakmazlar. A Partisi veya B partisi doğru mu yapıyor, yanlış mı yapıyor diye düşünür veya bugün Türkiye’de yaşadığımız gibi, en kötünün iyisine ilerlerler. Dolayısıyla partileri cezalandıran veya partiler arasındaki tercihlerini o günkü söylemlere ve işlemlere bakarak değiştiren kesimdir bu orta sınıf. Alt kesim çok tutucudur. Takım da değiştirmez, parti de değiştirmez. Aç kalsa da sürünse de değiştirmez. Bunun tipik örneklerinden biri Venezuela’dır. Türkiye tipik şekilde Venezuelalılaştı. Yüzde 13’ün üzerinde işsizlik, yüzde 9 civarında reel tüketim daralması yaşanıyor. İnsanlar boğazlarından bile kesmeye başladı. Buna rağmen taban sınıf aç kalırım, yedirmem, diyor. Dolayısıyla ülkenin kaderini değiştiren yüzde 15’lik orta sınıf var. Dün açıklanan paket şunu dedi: Demek ki bu son yerel seçimde büyük şehirlerde oy değişti ha, orta sınıf alın size bir vergi. Bu paket, seçim sonuçlarını değiştiren orta kesime cezadır.  

Türkiye’de eğitimli olmak, katma değeri yüksek işler yapmak cezalandırılıyor. Türkiye’de son 10 yıllık gelir dağılımı şöyle olmuş: En alt yüzde 50’lik kısmın geliri artmış, gelirden aldığı pay da artmış. Ama en zengin yüzde 5’in de payı artmış. Türkiye ekonomi yönetimi, zenginden alıp fakire vermemiş. Orta sınıf dediğimiz kesimden alıp alt sınıfa vermiş. Ak Parti’nin uyguladığı ekonomik modeli zengine sen zenginsin daha da zengin ol, fakir sen fakir kalma, biraz daha para vereyim, sosyal yardım vs. Bu parayı nereden alayım, orta sınıf. Onlardan parayı alıyorum, dengeyi kuruyorum. Orta sınıfın geliri azalıyor, alt sınıfa veriliyor.

İktidar da Muhalefet de Seçimlerden Ders Çıkarmalı

Bugün Cumhur İttifakı’nın oy kaybı en fazla iktidarın kalelerinde olmuş. Konya, Ordu, Kahramanmaraş gibi. Peki, iktidar ekonomik krize rağmen oylarını nerede artırmış? İzmir’de, Muğla’da, Aydın’da gibi illerde. Bu açıdan bakınca, iktidarı cezalandıran yine kalenin içerisinde dediğimiz kesim. Türkiye’de bir yobazlık var. Bu yobazlık, sağda olduğu gibi solda daha fazla var. Muhalefetin de kendine bir ders çıkarması lazım. CHP’nin krize rağmen kendi kalelerinde iktidarın nasıl oy oranlarını artırdığını düşünmesi lazım. Toplum şunu diyor: Benim karnım ideolojiyle doymuyor. Orta sınıf toplumdan bahsediyorum. Şehir merkezlerindeki orta sınıf, bir kalkışma halinde. Beni dikkate al, ideolojik bakmam, yanlışlarını da cezalandırırım diyor. Aynı seçmen kitlesi, muhalefetin yerel yönetimlerdeki başarısızlığını da cezalandırıyor.

Bankacılık sektörüyle ilgili açıklamaları nasıl buluyorsunuz?

Dünkü pakette özel bankalara dediler ki, ödenmeyen krediler çok fazla sorun oluşturmaz. Şirketlerden alacak tahsiliyle ilgili, gidin kendi başınızın çaresine bakın. Bize yakın şirketlerin borçlarını da kamulaştıracağız, dedi. Kamu bankaları üzerinden finanse edilen kendilerine yakın şirketlere de borçlarınızı yavaş yavaş ödeyeceğiz, dedi.

Tarımda Sorun Tekelleşme

Pakette açıklanan tarımda milli birlik projesi sorunları çözmeye yakın mı?

Türkiye’de tarım bitmedi. Çok güçlü hala. Tarlada soğan 1-1,5 lira. Türkiye’de tarla fiyatları 8 yıllık dönemde yüzde 74 artmış. Oysa enflasyon yüzde 100’ün üzerinde. Enflasyonun yüzde 40 altına düşmüş tarla fiyatları. Çiftçi üretiyor ama malını satamıyor. Eğer çiftçi çok üretmese, tarla fiyatı enflasyonun gerisinde değil, ilerisinde olur. Türkiye’de gıda sektöründeki sorun aracılık ve perakende sisteminde. Her yere AVM’yi diktiniz, perakendeyi yaygınlaştırdınız. Sistemi tekelleştirdiniz.  Tarlada üretilen ürünü pazara getirip sattıramıyoruz. Sistemi tıkadık. Domates markette 8-9 lira. Tarlada 1 lira. Çiftçiye biz senin domatesini 4 liradan alacağız desek, markette domatesten geçilmez. Hasat döneminde 4-5 liraya düşer markette, ama tarlada 1 liraya bile satılamaz. Tarıma ve hayvancılığa rafta olan fiyatlar yansırsa, o çiftçi hemen geriye döner.

Tanzim satışı Kasım ayında soğan depoları basılırken ben söyledim. O da birkaç aylık geçici çözümdür, kalıcı değildir. Siz o arada nefes alın ve sistemi kurun. Kurabildiler mi? Hayır. Çünkü sorunu tespit edemiyor. İktidarın en büyük sorunu, sorun tespit edememesi. İktidarın toplumdan bağı koptu. Toplumsal sorunları anlama yeteneği kayboldu. Çünkü etrafta bilgi verecek, gerçek sorunu söyleyebilecek kimse yok. Sorun söyleyebilecek herkesi hain ilan etti.  Bu yüzden çözüm de üretemiyor. Hep beraber açlığa gidiyoruz.

Tunceli’deki komünist başkan mesela. Adam muhteşem işler yapıyor. Niye ideolojisine bakayım? Adam çiftçisini, üreticisini koruyor. Türkiye’nin bu tür yönetimlere ihtiyacı var.

“Hukuk ve Adalet Çalışmadan Ekonomi Düzelmez”

Türkiye ekonomisindeki sorunlar için hangi adımlar atılmalı?

Türkiye’nin en önemli sorunu hukuk ve adalet. Kurum ve kurallar. Kurumlar çalışmıyor. Kurallar çalışmıyor. Hukuk ve adalet çalışmayınca ne yaparsanız boş. Hukuk ve adaleti sağladıktan sonra uzun vadeli adım, ekonominin temel kaynaklarını sağlamlaştırmak. Mesela işçinin kalitesini artırmak. Nasıl? Eğitimle. Anadolu’nun ücra köşelerine dahi üniversite kurarak hiçbir şey başaramayız. Mesleksiz bir toplum yetiştiriyoruz. Yüzbinlerce basın yayın mezunu var. Ne yapıyorlar? Türkiye’de medya mı kaldı da basın yayıncı yetiştiriyorsun? Bir kere YÖK’ü kaldırmamız lazım. YÖK’ü kaldırma ideali ile geldiler, en katı YÖK kuruldu. Hukuk, kurallar, eğitim bunlar olmadan gerisi boş.

Bugün ekonomiye ilişkin çözümler o kadar basit ki. Türkiye orta yaş ülkesi. Bizde yaşlı nüfus çok az, çocuk nüfusu da az. Nüfusun yüzde 68’i orta yaş.(15-65 yaş arası çalışma çağı) Bu ülkede bir tane, iki tane doğru dahi ekonomiyi patlatır. Türkiye gerçek ekonomi politikası uygulasın, siyasi angajmanlarla, koltuk kavgalarından kopsun, siyaset üzerinden zenginleşme gibi şeyleri tıkasın; cari açıksız çift haneli büyür.

Sonra istihdam üzerindeki vergi oranlarının düşürülmeli. Ankara o kadar savurgan harcama yapıyor ki. Ankara çalışmayanı besliyor, çalışandan alıyor, çalışmayana veriyor. Emeklilik sistemi mesela, 50 yaşında emeklilik mi olur? Ama teşvik edeceksin. 60 yaşında daha yüksek maaş vereceksin. İnsanlar gönüllü çalışacak. Bunların hiçbirinden iktidarın haberi var mı? Bir tane sorun tespit edememişler. Biz 15 yıldır hıyar satarak ihracat artırıyoruz. Teknoloji satarak değil. Hıyarla daha ne kadar yürüyeceğiz?

İstanbul seçimlerindeki belirsizliğin ülke ekonomisi üzerindeki etkileri ne olur?

Siyaset ve belirsizlik ne kadar uzarsa ekonomi de o kadar bozulur. Seçimlerin yenilenmesi, ayak oyunları bizim daha fazla aç kalmamıza yol açar. Zaten aç kalmaya başladık, daha fazla aç kalmamıza yol açar.

İlgili Yazılar

Tüm Haberler