Esenler’in 100 Yıldır Direnen Bahçesi
İstanbul’un ortasında zeytinden incire, ayçiçeğinden lahanaya, patlıcandan domatese, ıspanaktan bamyaya her türlü sebze ve meyvelerin, Rum geleneğinden devralınan mirasla, Güngüz Ailesi tarafından 100 yıla yaklaşan bir süredir yetiştirildiği “vaha”nın hikayesi…
İstanbul-Esenler’in Havaalanı Mahallesi, Atışalan mevkiinde talan ve kıyıcılığın bildik manzaralarının ortasında kökleri asırlık bir hikayeye dayanan zeytin, incir ve nar ağaçlarıyla bezeli 15 dönümlük bir araziye varıyorum.
Burası şehrin göbeğinde görmeye alışık olmadığımız sayılı tarım alanlarından biri. Zeytinden incire, ayçiçeğinden lahanaya, patlıcandan domatese, ıspanaktan bamyaya varana kadar türlü sebze ve meyveler, Rum geleneğinden devralınan mirasla, Güngüz Ailesi tarafından 100 yıla yaklaşan bir süredir burada yetiştiriliyor. Dedelerinden babalarına babalarından onlara kalan asırlık mirası sürdürürken aynı zamanda hukuki bir direnişi de yıllardır devam ettiren iki kız kardeşten babaları Şaban Güngüz’ün emek, sabır ve mücadeleyle dolu yaşam öyküsünü dinliyorum.
Mübadele döneminden sonra Kavalalı Arnavut göçmenlerinin yerleşim yerlerinden biri olan Atışalan, eski adıyla Avasköy, Bizans döneminden kalma eski bir Rum köyü. Osmanlı döneminde tarım ve süt üretiminin önemli merkezlerinden biri sayılan Avasköy’e, 16-17 yaşlarındayken, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru göçmüş Şaban Güngüz’ün babası. Kendisi de Arnavut göçmeni olan dede Süleyman Güngüz, her ay bir sarı lira karşılığında tarlada bel işçiliği yaparak kazanıp biriktirdikleriyle o zamanlar 35 dönüm olan araziyi Türk sahibinden satın almış. Her karışında emeğin ve sabrın dokunuşlarına rastlayabileceğiniz bugünlere kadar uzanan serüven de böyle başlamış.
Şaban Bey ve babası at arabasıyla Eminönü’ndeki hale sebze ve meyve götürürken dönüş yolunda değerlendirebilecekleri taşları yıllar içinde yavaş yavaş toplayarak arazilerine taşımaya başlamışlar. Tarlaların ortasına döşenmiş Arnavut kaldırımlı yol ve bugün hala kullanılan elli ton kapasiteli havuzun etrafına örülü taşlar o günlerin eseri. Babasının emek ve özenini mühendislik dehasıyla birleştirerek sürdürülebilir bir modele dönüştüren Şaban Gündüz, incelikle düşünülmüş bir bahçe düzeni ortaya çıkarmış. Arazi sekilerle kademeli olarak ayrılırken her kademesinde toprak kaymasını önlemek ve rüzgarın olumsuz etkisini kırabilmek adına hiza gözetilerek ekilmiş zeytin ağaçları, bugün de kadim gövdeleriyle Türkiye’de ilk kentsel dönüşüm adreslerinden biri olarak ilan edilen Esenler’in talan ve rant sahasına dönüştürülmesine tanıklık ediyorlar.
Maslak suyu kesilince…
1950’lerin ilk yarısına kadar arazinin su ihtiyacını Osmanlı Dönemi’ndeki su tesisatı üzerinden dağıtılan maslaklardan (büyük su deposu) karşılıyormuş Şaban amca. Bugün adını buradan alan Maslak semtindeki büyük havuzdan künklerle taşınan su birden kesilince Şaban amcanın hayvanlarına verecek kadar dahi suyu kalmamış. Ürünlerinin çoğu yanarken, Esenler Köyiçi’nde halen bulunan tarihi çeşmeden su taşımaya başlamış. Verimsiz geçen aylardan sonra ise kuyu açtırmaya karar vermiş. Lahana tarlaları ortasına açılan kuyu için kızlarına daha sonraları “5 katlı bir binanın anahtar teslim parası ” diye ifade edeceği boyutta bir masraf yapmış. Fakat kuyudan su çıkmamış.
İlk kuyu açtırma girişimi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra başka bir kuyucu ile birlikte bugün hala kullanılan 50 yıllık kuyudan 19 metre derinlikte su çıkarmayı başarmışlar. Şaban Güngüz’ün kızları, 1950’lerin sonunda başlayan karayolları inşaatı sırasında toprağın altından çıkarılan künk parçalarını maslak suyu kesintisinden sonra yaşananların hatırası olarak bugün hala saklıyorlar.
Rumlardan kalan gelenek
Dönemin Avasköy’ünde yaygın olarak bamya yetiştiriliyormuş. Oldukça zahmetli bir bitki olan bamya, yağmuru sevmeyen ve daha küçükken neredeyse günaşırı toplanması gereken bir bitki. Toplanmak için kırıldığında parmakları delen yakıcı bir sıvı yayan bamya için eldivenin olmadığı o dönemlerde Rumlar deneye yanıla bir yöntem keşfetmişler. Çareyi soğanın iç kabuklarında bulmuşlar. Şaban amca da babasından öğrendiği bu Rum geleneğini yıllar boyu sürdürmüş.
Gün boyu parmaklarında soğan kabukları, binbir zahmetle topladığı bamyaları o dönemde bir tartı satın alamadığı için tek tek sayıp aralarına gazete kağıtları koyarak sabaha kadar istifleyen Şaban amca, sabah olunca da Eminönü’ndeki hale doğru yola koyulurmuş. İklim koşullarının seneler içindeki değişimi ile birlikte elverişsizleşen şartlarda bugün Şaban amcanın kızları ellerine eldivenlerini geçirip her bamya topladıklarında babalarının onlara bıraktığı bu Rum geleneğini arkasındaki emeğe ve sabra şükran duyarak küçük bir alanda da olsa devam ettiriyorlar.
Tarlalar arasında gezintime devam ederken otoyol sınırına yaklaştıkça yoğunlaşan trafik uğultusu, şehrin yılgınlık verici kakafonisi, Şaban amcanın babası Kavalalı Süleyman Güngüz’ün 100 sene öncesinde geldiği Rum köyü Avas’ı hayal etmeye çalışırken bir an gerçekliğe dönüp sersemlememe yol açıyor. Eskiden tarla sınırlarını belirleyen hendeklerin yerinde bugün bahçeyi sanki bir hapishane avlusuymuşçasına otoyoldan ve semt sokaklarından ayıran tel örgüler var.
Esenler Havaalanı Mahallesi’nde kentsel dönüşüm projesi kapsamında temeli 5 Ekim 2012 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan ve 2016 yılı mayıs ayında tamamlanan Emlak Konut GYO’ya ait bloklar arazinin bir tarafından yükselirken diğer tarafta ise 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde Atışalan’daki askeriye binasından çıkan tankların altında kalan insan görüntüleriyle hatırlayabileceğimiz TEM otoyolu uzanıyor. İşte böyle bir çeperle sarılıyken buraya gelmeden önce, İstanbul gibi bir şehirde demir bir kapıyı aralamakla cennetten bir sahnenin eşiğinde durulabileceğini nasıl tahmin edebilirdim ki?
Sokak hayvanları bahçeye sığınıyor
Otoyol kenarında yoldan yürüyen insanların çoğunlukla dinlenmek için bahçe sınırında soluklandıklarını söyleyen Şaban Güngüz’ün kızları, bahçeye bir diğer rağbetinse sokak hayvanlarından olduğunu söylüyorlar.
Hayvanların sokaklardan sığınır gibi bahçeye girmek için yer aradıklarını ve burayı yuva bellediklerini ifade ederken onlarla birlikte, öncelikle onlara ait olan bu doğa parçasını paylaşmaktan mutluluk duyuyorlar. Kah tarlanın ortasında kah ağaç gölgelerinde huzur içinde zaman geçiren hayvanlar hallerinden oldukça memnun görünüyorlar.
Dava 8 senedir devam ediyor
2010’da Esenler İlçe Belediyesi’nce askıya çıkarılan imar planına itiraz ederek ilk iptal davasını açan Güngüz Ailesi, önce otopark yapılmak istenen, ardından yapılan imar planı değişikliği ile sağlık tesis alanı olarak ayrılan, 15 dönümlük arazileri için 8 yıldır mücadele ediyor.
Esenler İlçe Belediyesi’nce, kentsel dönüşüm adı altında doğanın bir parçası olduğu gözardı edilerek ve sözde kamu yararına, sosyal donatı alanı fonksiyonu tanımlanıp hastane / rehabilitasyon merkezi yapılmak istenen Havaalanı Mahallesi’ndeki yeşil alan, bilirkişilerin şehir planlama ilkeleriyle bağdaşmadığı yönünde görüş bildirmelerine rağmen rant sahasına dönüştürülmek isteniyor.
Sekiz yıldır düzenli olarak yapılan imar planı değişiklileri ve belediyeden aldıkları ilginç teklifler karşısında şaşırmaktan artık vazgeçtiklerini belirten Güngüz Ailesi’nin tek gayesi ise yaşamının ilk günlerinden 2010 yılının Haziran ayındaki vefatına kadar hayatını adadığı bahçesini bir gün bile başıboş bırakmamış olan babaları Şaban Güngüz’ün, kökleri asırlara dayanan aile mirasını hakkıyla koruyup sürdürebilmek.
Kaynak: Bianet
Yazı: Nilay Madenus
Bizi Takip Edin