Ki(MS)e Bilmez, Medya hiç Bilmez

Her yıl mayıs ayının son Çarşamba günü Dünya Multiple Skleroz Günü olarak kabul ediliyor ve özellikle bu gün hastalık hakkında farkındalık oluşturmak için çabalanıyor. Farkındalık oluşturmak medyada yer almaktan geçiyor olsa da medyanın konuyu ne kadar farkında olduğu tartışılır. Acı soslu haberler, MS hastalarını ötekileştirici içerikler, korkunç hastalık ya da sinsi hastalık tanımlamaları, Türkiye’de 35 binden fazla kişiyi etkileyen MS’i “tık” haberciliğine kurban ediyor.

Her yıl mayıs ayının son Çarşamba günü Dünya Multiple Skleroz Günü olarak kabul ediliyor ve özellikle bu gün hastalık hakkında farkındalık oluşturmak için çabalanıyor. Toplumda farkındalık oluşturmanın yolu elbette medyadan geçiyor. Farklı etkinlikler düzenlense de medyada yer alınmadığı sürece toplumsal bir duyarlılık oluşturabilmek mümkün değil. Ancak medyanın MS ve benzer hastalıklar konusunu ne kadar farkında olduğu tartışılır bir olgu. Yazının esas konusunu MS’in medyada nasıl yer aldığı oluşturacak olsa da öncelikle kısaca MS’in ne olduğundan söz etmek gerekiyor.

Çoklu sertleşme olarak Türkçeleştirilebilen MS, “vücudun bağışıklık (immün) sisteminin yanlışlıkla kendisine saldırdığı bir nörolojik hastalıktır”.  Özellikle sinir liflerinizdeki koruyucu kılıfa (miyelin) ve aksona saldırı olur. Miyelin hasar gördüğünde, beyniniz sinyalleri doğru şekilde gönderemez (bkz. http://www.yolarkadasimsin.com/ms-sozluk). Yani MS hastaları biraz şaşkın bir bağışıklık sistemine sahiptir. Bağışıklık sisteminin sinir hücrelerine saldırması sonucu zarar gören hücreler beynin gönderdiği mesajları iletme konusunda sorun yaşarlar. Hasarın oluştuğu yere göre kişinin hareketlerinde kısıtlanmalar olabilir. MS hastaları yüzde, kollarda, bacaklarda uyuşma, bulanık ya da çift görme, kolda ve bacakta kuvvet kaybı, ince hareketlerde beceri kaybı, baş dönmesi, denge sorunları, titreme ve yorgunluk gibi belirtiler yaşar. “Atak” olarak adlandırılan bu dönemlerde ortaya çıkan rahatsızlıklar genellikle kortizon tedavisi ile giderilmeye çalışılır. Ayrıca MS’de atak sıklıklarını, şiddetini azaltmaya yönelik olan koruyucu tedavi uygulaması yapılır. Dünyada 2,3 milyon, Türkiye’de ise 35 bin MS hastası olduğu tahmin ediliyor.

Çaresizlik soslu haberler

Günümüzün en fazla kullanılan kavramlarının arasında yer alan “özel olmak”, “özel hissetmek”, “size özel” gibi tüketim toplumu kavramları aslında tam da MS için. Çünkü her MS hastası farklı, herkesin MS’i farklı. Belirtiler ve hastalığın seyri kişiden kişiye göre farklılık gösterir. Özellikle medyanın belirtmeyi çok sevdiği “tekerlekli sandalyeye mahkumiyet”, oransal olarak az sayıda MS hastasını etkiler. Lakin acı ve çaresizlik ile soslanan haberler ilgi çektiğinden olsa gerek haberlerin bu şekilde verilmesi daha fazla tercih ediliyor.

Bilimsel bir çalışma değil bu yazı elbette. Şimdi Google’da bir arama yaparak çıkan haberlere bakalım. Bakalım neler var? Öncelikle söylemek gerekir ki tüm haberleri olumsuz olarak nitelendiremeyiz. Haberleri okuyanların bilinçlenmesi adına hastalığı tanıtan içeriklere yer verildiğini söylemek gerekiyor. Ayrıca yeni tedavi yöntemleri ve hasta hikayeleri haberlerin arasında yer alıyor. Fakat olumlu haberlerin içinde bile yer verilen bazı tanımlamalar MS ile ilgili “ürkütücü” bir senaryo çizmeye yetiyor. “Hastalığın pençesine düşen” tanımlaması bunlardan biri, “yatağa/tekerlekli sandalyeye mahkum olmak” ise bir diğeri. Tanımlamalar elbette bunlarla bitmiyor “korkulan hastalık”, “elden ayaktan düşüren hastalık” olarak da felaket senaryoları arka arkaya sıralanıyor.

Medya’dan MS’e yeni çareler

Üzerine yoğunlaşılan bir diğer tanımlama ise “sır hastalık” ya da “gizemli hastalık” tanımlamaları. MS’in ortaya çıkış nedeninin tam olarak bilinmiyor oluşu bir gerçeklik ancak medyayı bu tür başlıkları atmaya iten ilgi çekmenin ötesinde bir şey olmasa gerek. Gizemli şeyler doğal olarak merak uyandırır. Ancak bu merak bilinç uyandırmaktan daha çok mistik bir sosla servis edilen haberler dışında bir şey değildir.

Boşa umut tüccarlığı yapan haberler ise bir diğer yaklaşımdır. Kapari ve keçi sütüyle iyileşmiş olduğu öne sürülen MS hastalarının hikayeleri en sevilen haber konularından olabilir. MS ataklar ve çoğunlukla iyileşmelerle (MS’in türüne göre) seyreden bir hastalık olmasından dolayı atakların arasındaki süre uzama gösterebiliyor. Ancak sevimli bir keçinin ya da eskiden pek de bilmediğimiz bir bitki olan kaparinin mucizevi bir şey olarak sunulmasının ne kadar akla yatkın olduğu tartışılır. Hatta pek çok hekime göre tartışılmaz, çünkü mucize diye bir şey yoktur bu hastalıkta. Tüketilen besinler elbette sadaece karın doyurmaya yaramaz, şifa da oluştururlar. Fakat sayılı kişide belki bir şekilde işe yarayan ya da belirttiğimiz gibi hastalığın seyrinden kaynaklı olan iyileşme döneminin uzun sürmesinin tüm ilaçları bırakarak keçi sütü ve kapariden umut beklemeye yönlenmeyi haklı çıkarmaz.

Medyada sonsuz kere atılmış haber başlıklarından biri ise “MS’e çare bulundu”dur. Arama motorlarına bu başlığı kopyalayıp yapıştırmak en az 5 yıldır bu ve benzer başlıkların kullanıldığını gösterecektir. Bilimsel çalışmalardaki bazı ilerlemeler doğrudan bu başlıklarla verilerek hastalara ve hasta yakınlarına sahte umutlar verebilmektedir.

Medya ünlü MS’liyi sever

Medyatik konuların bir diğeri ise ünlü MS hastalarıdır. Her MS hastası bu konuda elbette ki uzman değildir, bir uzman gibi haber kaynağı olarak onları kullanmanın Türkiye’de binlerce kişiyi etkileyen bir hastalık konusunda doğru/yanlış verdikleri bilgiyi kamuoyu ile paylaşmanın sorumluluğu tartışmalı. Ayrıca her kişiyi farklı şekilde etkileyen MS için bir veya iki kişinin yaşamış oldukları deneyimler tüm hastalara mal edilemeyecek kadar çeşitlilik gösterebilir. Belirtileri benzer olsa da sonuçları MS’in tipine göre çok farklı olabilir.

Medya yapısı gereği özellikle kitle medyası sansasyonel haber vermeyi elbette tercih edilecektir. Özellikle “tık”lanma üzerine kurulmuş olan internet haberciliği “sır hastalığa çare bulundu”, “elleriniz uyuşuyuyorsa siz de…” gibi merak ve endişe uyandıracak başlıkları atmaktan çekinmeyecektir. Belki de ilk kez hastalığın detayları ile yayına verdiği haberde karşılaşan editörün birincil düşüncesi “acaba hastalar ne düşünür?”den ziyade, “bu haber kaç tık alır?” olacaktır. Medyanın savunduğu ve aslında çok da inandırıcı olmayan kamu yararı ifadesi diğer soruya üstün gelen ikinci soru ile bir kez daha çökecektir. Sağlık haberciliğini başarı ile yürüten kişiler hasta haklarına da saygı göstermekte, boşa umut tacirliği yapmamakla birlikte ne yazık ki sayıları azdır ve onları haberleri bu kadar talep de görmemektedir.

Medyanın içine düştüğü bir diğer sorunlu ifade ise olumlama yapmaya çalışırken MS hastalarını ötekileştirmesidir. “MS hastaları da çalışabilir”, “MS hastaları da çocuk sahibi olabilir”, “MS hastaları da evlenebilir” vs gibi uzatılabilecek bir liste ile ötekileştirme söylemi ortaya çıkar. Hastalığın ve hastaların olumlamaya çalışıldığı bu içerikler, medya çalışanlarının belki de farkına varmadan hastaları ötekiştirdiği kalıp cümlelerdir.

Kitle medyasından değil, uzman sitelerden bilgi edinin

MS ya da benzeri olan karmaşık hastalıklarla ilgili bilgi alabilmek için özellikle kitle medyasında yayınlanan haberler genel olarak bilgilendirmekten ziyade, hastaların moralini bozmaktan çok öteye giden yaklaşımlara neden olmazlar. İnternette yapılacak olan bir taramada karşımıza çıkan bu tür haberler omuzları çökük olarak ekran karşısına geçmiş olan hasta ya da hasta yakınını daha da çökertmekten çok pek de işe yaramaz. Bilgi edinmek için en yararlı ve doğru bilgiye ulaşılabilecek olan adresler hastalığa ilişkin olan derneklerin internet siteleri ya da bu derneklerin desteklediği ortak platformlardır.

Son olarak farkındalık oluşturmak için siz de Mayıs ayının son Çarşamba günü MS’e dikkat çekmek için bir fular, bir bluz, bir kurdele ile “hayata turuncu kat”ın. MS ile ilgili detaylı bilgi edinmek için https://www.turkiyemsdernegi.org/ sitesini ziyaret edebilirsiniz.

İlgili Yazılar

Tüm Haberler