Bir Adam Bir Yerden Akıcı Olarak Lazca Konuşuyor

Laz Enstitüsü Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkanı İsmail Avcı Bucaklişi bir süredir kendi Facebook hesabından Lazca olarak Lazcaya dair konuşulan bir yayın yapıyor. Lazca konuşan çok sayıda kişinin bağlandığı sosyal medya yayını hakkında, Türkiye’de Lazca’nın durumu ve Enstitü’nün çalışmalarına dair kendisiyle konuştuk. “İMKANLAR DAHİLİNDE LAZ KÜLTÜRÜ VE LAZ MİRASI HAKKINDA BİR ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞIYOR […]

Laz Enstitüsü Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkanı İsmail Avcı Bucaklişi bir süredir kendi Facebook hesabından Lazca olarak Lazcaya dair konuşulan bir yayın yapıyor. Lazca konuşan çok sayıda kişinin bağlandığı sosyal medya yayını hakkında, Türkiye’de Lazca’nın durumu ve Enstitü’nün çalışmalarına dair kendisiyle konuştuk.

“İMKANLAR DAHİLİNDE LAZ KÜLTÜRÜ VE LAZ MİRASI HAKKINDA BİR ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞIYOR LAZ ENSTİTÜSÜ”

Laz Enstitüsü’nden biraz bahseder misiniz? Hangi ihtiyaca yönelik, ne zaman kuruldu?

Şimdi Lazlar konusunda Türkiye’de ve dünyada aslında yapılan çalışmalar son derece sınırlı. Türkiye’de de 2000’lerden sonra akademide de bir şeyler yapılmaya başlandı ama bu yetersiz. Hal böyle olunca ben bir eğitim ve araştırma kurumunun olmasının bir ihtiyaç olduğunu bir yandan düşünüyordum. Bizim çalışmalarımız da 90’lardan sonra Türkiye’de daha çok yayıncılık üzerinden yürüdü. Dergi, kitap gibi. Araştırma makale gibi yazı çizi işleri enstitü fikrini getiriyor dolayısıyla. 2013’te kuruldu Laz Enstitüsü. Aslında dünyada kendi alanında ve çapında bir ilk. Elbette çok parası olan bir mekân değil Laz Enstitüsü ama en azından niyetleri iyi ve imkanlar dahilinde Laz kültürü ve Laz mirası hakkında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Laz Enstitüsü’nün amacı Lazları bir araya getirmek değil, yani bir kitle derneği değil.

Siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Laz Enstitüsü bir eğitim ve araştırma kurumudur. Öyle her Laz’ın gelip üye olduğu, üye olması gerektiği bir yer değil. Böyle tasarlamadık biz enstitüyü. Hatta nasıl desem üye olmak için de kriterleri var. Bir kere Lazca için ve Laz kültürü için bir şeyler yapmayı istemek gerekiyor. Lazcayı Laz kültürünü sahiplenmek gibi bir derde sahip olmak, desteklemeyi istemek gerekiyor. Genetik olarak Laz olmak, Laz anne babadan doğmak gerekmiyor. Yasal olarak sadece Lazlar üye olabilir gibi bir şey yok. İsteyen herkes dahil olabilir ama Lazca için bir şeyler yapmayı istemesi gerekiyor. Burada Lazca ve Laz kültürü üzerine üretimde bulunma ve bu alanda eğitim faaliyetinde bulunma derdimiz var.

Hemşeri derneğinden farklı…

Lazları bir araya toplayalım merakımız yok o tip derneklerle iş birliğimiz de olmuyor pek.

 

“LAZCA ARTIK GÖNLÜMÜN YÜREĞİMİN DİLİDİR DİYEBİLİRSİNİZ

Türkiye’de Lazlar nerelerde yaşıyor?

Lazlar merkezi olarak Türkiye’nin doğu Karadeniz’in en doğusunda yaşayan bir halk. Ama 93 harbinden sonra Marmara bölgesine yoğun göç yaşandı. Marmara bölgesinde yoğun bir Laz nüfusu var.

Diaspora’daki Laz topluluğu hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Bir kere göçmen olduğunuz zaman kültürel bütünlüğünüz bozuluyor ve pek çok şeyi taşıyamıyorsunuz yeni gittiğiniz yere. Taşısanız bile başlangıçta bunları biliyor olsanız bile bunları yaşatma olanağınız olmuyor ve sonrasında bunları unutuyorsunuz. Laz enstitüsünün bir Avrupa Birliği projesi kapsamında yaptığı bir araştırma var. Türkiye’de Lazca merkezli bir araştırma. 2016-2017 yılında Lazcanın bir fotoğrafını çekmek istedik.  Şu an Lazca ne durumda onu anlamak istedik. Bunu iki yerde yaptık; Doğu Karadeniz bölgesinde yoğun olarak ve Marmara bölgesinde Sapanca’da yaptık. Tabi sonuçlar birbirinden çok farklı çıkıyor. Doğu Karadeniz bölgesinde Lazca hala çok iyi bilinen ve çok iyi konuşulan bir dil ama Sapanca’da bu oran çok daha düşük. Unutulma, yok olma tehlikesi daha yüksek. Yaşlı kuşak biliyor artık Lazcayı. Genç kuşak Laz olduğunu biliyor bu bölgede. Belki birkaç Lazca kelime biliyor. Ama Doğu Karadeniz’de bu böyle değil. Doğu Karadeniz’de daha organik bir şey. O toprakların dili Lazca. Dolayısıyla bir şekilde insanlar Lazcayla karşı karşıya, iç içe. Her ne kadar orada da tehlike altında olsa da… Ama Marmara bölgesindeki gibi değil. Doğu Karadeniz’de bir köye gittiğiniz zaman ya konuşuyor ya anlıyorlar ama Sapanca’da durum böyle değil.

Lazlar neden Lazca konuşmuyor?

Yaşadıkları yer kozmopolit diye.

Lazlar diğer azınlıklara göre daha çok mu asimile oluyor?

Bu konuda bugün bir önyargı, inanç var bence. Asimilasyon denen şey yatay bir süreçtir. Asimilasyon aynı anda herkesi Laz, Kürt, Çerkez ayrım yapmadan eşit olarak etkileyen bir şey. Devlet Lazlara özgü asimilasyon, Çerkezlere özgü asimilasyon yapmıyor. Yatay bir süreçtir. Belli uygulamalar yapıyor. Ne bileyim diyor ki anadilinizde yayın yapamazsınız diyor dolayısıyla Kürt de yapamıyor Laz da yapamıyor. Aslında eşit olarak asimile oluyor. Ben şeye inanmıyorum. Türkiye’de hiç kimsenin asimilasyona karşı bir diğerinden daha direngen olduğunu falan düşünmüyorum. Sonuçta herkesin çalışmaya, herkesin eğitime herkesin hastaneye herkesin İstanbul’a gitmeye herkesin doktora gitmeye ihtiyacı varsa herkes eşit olarak asimile oluyor demektir. Ha ne olur? Adam dağda yaşıyordur devletle, askerle, hastaneyle ilişki kurmuyordur dolayısıyla asimile olmuyordur o. Ama öbür türlü asimile olmama şansı yok. Okula gittiysen Türkçe konuşuyorsun. Sorulara Türkçe cevap veriyorsun. Herkes bu konuda nasibini aldı. Bir de sadece devletin asimile etmek istemesi ile ilgili bir süreç de değil. Dünyanın gittiği nokta sizi asimile ediyor. Sizi İngilizce bilmeye yönlendiriyor. Sadece İngilizce bilen ile sadece Lazca bilenin sosyal statüsü bir değil. Dolayısıyla devlet İngilizce bilen daha iyidir demiyor. Türkçeyi ön plana çıkarıyor ama İngilizce her şeyin çok daha ötesinde. İşlevsel bir şey. İngilizce ile daha çok bağlantı kurarsınız. Lazcayla kiminle bağlantı kuracaksınız? Artık gönlümün yüreğimin dilidir diyebilirsiniz. Ama bir gerçek yani, Türkiye’de Lazca, Kürtçe, Çerkezce bir edebiyat dili değildir bir iletişim dili değildir. Nedir? İşte tamam bir zamanlar bu işlevleri görüyordu ama şimdi kısmen görüyor ve gördüğü oranda hayatta kalabiliyor. Ama herkes okumak istiyor, tıp fakültesine, iletişim bölümüne, İngilizce öğretmenliğine girmek istiyor. Unutuyor anadilini. Kullanmadığın zaman unutuyorsun bu kadar basit. Anadiliniz Lazca olsa bile İstanbul’a geldiniz. Bir günde 8 saat Lazca konuşurken bu 1 saate düşüyor. Kimle konuşacaksınız? Anadiliniz bile olsa bir süre sonra kelimeleri unutmaya başlıyorsunuz. İfade biçimlerini unutuyorsunuz. Çok iyi Lazca bildiğini bildiğim insanlar var. Benim çocukluk arkadaşlarım. Birlikte derede yüzdüğüm… Karşılaşıyoruz İstanbul’da bir tek kelime Türkçe bilmeyen arkadaşlarla karşılaştığımızda bugün Türkçe cevap veriyorlar. Neden Lazca konuşmuyorsun diye sorduğumda şöyle diyorlar: “Lazca konuşuyorum ya…” Benimle Lazca konuştuğunu sanıyor. İnsanlar bunun ayırdına varamıyor. Artık iç içe geçiyor her şey. Bir de insanların şu dili konuşayım diye bir derdi yok. Gerekli değil belki de bilmiyorum. İnsanlar iyi yaşamak istiyor, çocuğu iyi okula gitsin istiyor. İnsanlar mutlu olmak huzurlu olmak istiyor. Bir de Lazca konuşayım diye düşünmüyor.

Ama sizin programa da ilgi var gibi…

Bütün bunları söylerken insanların umurunda değil demek istemiyorum. İnsanlar tabii ki anadillerini konuştuklarında mutlu oluyorlar. Ama pek çoğu, hiçbir halkın insanı bunu düşünmez. İngiltere’ye giden bir Türk de düşünmez.

 

ONLINE LAZCA KONUŞMA SAATLERİ: “BİR ADAM BİR YERDEN AKICI OLARAK LAZCA KONUŞUYOR. BÖYLE BİRİNİ GÖRMEK İLGİNÇ BİR ŞEY HERHALDE.”

Programdan biraz bahseder misiniz?

Bizim yaptığımız işe gelirsek, internet programı diyelim artık radyo programı da değil. Lazlar açısından söyleyeyim çok önemli bir şey bu. Bir adam bir yerden akıcı olarak Lazca konuşuyor. Bunu çok doğal bir şekilde yapıyor. Bunun iki yanı var. Böyle birini görmek ilginç bir şey herhalde. Bana ilginç gelirdi en azından. Bunu yapan kişi olarak ben görsem bana da ilginç gelir. İki, Lazcanın bu kadar akıcı konuşulabildiğini görmek de insanları şaşırtıyor ve mutlu ediyor. Aslında bu kadar akıcı konuşan kişileri tanıyorlar; köyde anneleri, dedeleri… Ama bu medya, sosyal dahi olsa medyada ilk kez böyle bir şey ile karşılaşıyor. Ve kendileri de ilk kez medyadan, kamuya açık bir alanda, burası çok önemli kamuya açık bir alanda bağlanıp telefonları ile bu dili konuşuyorlar ve duygularını ifade ediyorlar. Bu hem Lazlar için bir ilk hem Lazların tarihinde bir ilk. Ve bu geliştirilebilir bir şey aslında. Size müthiş bir olanak sunuyor. Oradan akışa bakıyorum eklenenleri görüyorum. Kendi köylülerim de ekleniyor, interneti yeni kullanmaya başlamış 60 yaşın üstünde adamlar bunlar. Onlar da izliyorlar, dinliyorlar. Onları da mutlu ediyor. İlginç bir şey. Ben 1989 yılından beri Lazca ile uğraşan biriyim. Çok sayıda kitabım var. İstanbul’da uzun yıllar radyo programı yaptım 3-4 sene. Birçok derneğin kuruluşunda yer aldım. Bu işin aktivistiyim ben. Çok az insan tanıyor beni. Şimdi memlekete gittiğimde ilk kez tanıdığım insanlar da var içlerinde ama tanımadığım insanlar da var gelip selam vermeye sohbet etmeye, sormaya, Lazca ile ilgili şeyler öğrenmeye çalışıyorlar. Birden ilgi arttı. Medya ilginç bir şey. Oradan sürekli geçiyorum, oturuyorum insanlar normal muamele yapıyor ama insanlar seni internette gördüğü zaman, yani medyada gördüğü zaman tavırları değişiyor herkesin. Ve bu da yeni bir şey, beni gördükleri zaman artık Lazca ile ilgili konuşmaya başlıyorlar. Benimle birisi Türkçe konuştuğu zaman uyarıyorlar bir dakika diye.

 

“FARK ETTİM Kİ BU İŞ (YAYINCILIK) LAZCAYI KURTARMAYACAK.  DİL KONUŞULARAK AKTARILAN BİR ŞEY. DİL KONUŞARAK ÖĞRENİLEN BİR ŞEYDİR.”

Fikir nereden çıktı?

Ben söylediğim gibi 1989 yılından beri Laz dili kültürü ile aktivizm alanıyla uğraşan bir adamım. Bunu yaparken yaptığım işleri sorguluyorum tabii ki. Bir şey yaptım bunun etkisi nedir diye sorgularım ben her zaman. Çoğu aktivist bunu yapmaz oysa. Biz görevimizi ifa ettik ne kadar olduysa… Ama ben etkisini ölçerim. Kendi hatırım için yapmıyorum bir işi. İşe yarasın diye yapıyorum.

Bu sene kitap fuarına katıldık. Bizim bir yayınevimiz var Lazika Kitapevi diye. Çok genel olarak (fuara katılım) kötüydü. Bize olan ilgi daha da kötüydü. Beni üzen iki şey gördüm, karşılaştım. Bir Laz geldi erkek, benimle konuştu. Gözüne baktım, hiç kitaplara bakmadı, yani gözünü hiç aşağı çevirmedi. İki dakika benimle sohbet etti ve gitti. Sonra bir kadın geldi eğitimli bir kadındı ve kendini solda tanımlayan bir insandı. Çok iyi Lazca konuşuyordu. Benimle Lazca sohbet etti. Eğitimli bir insandan kitaplara bakmasını beklerdim bakmadı hiç. O da bakmadı gitti. Orada şeyi sorguladım biz evet bir yayınevi kurduk içinde Küçük Prens’in çevirisinden tutun da bir sürü yayın, eser olabilecek eser diyebileceğimiz çok sayıda yayın var ama insanların ilgisini çekmiyor bu. Evet bunları yapmak lazım şüphesiz ama şeyi fark ettim: kitap bizi kurtarmayacak. Çok enerji ve zaman gerektiren bir iş bu kitap yayıncılığı. Fark ettim ki bu iş Lazcayı kurtarmayacak. Yine başka bir şey yaşadım orada fuarda. Bir çocuk geldi dedi abi ben seni tanıyorum. Ben de şey düşündüm herhalde kitaplarımı biliyor, sözlüğü gördü falan diye düşündüm, “nerden tanıyorsun?” dedim dedi ki “abi ben seni Youtube’da gördüm” dedi.

Bizim memlekette bir yerin tanıtımını yapmıştım Lazca olarak. Sizi Youtube’da gördüm dedi. Orada fikrim değişmeye başladı. Dedim artık tamam. Dil konuşularak aktarılan bir şey. Dil konuşarak öğrenilen bir şeydir. Yazı ve Kitap biraz entelektüel bir tatmin sağlıyor doğru. “Laz entelektüelleri” arasında da şüphesiz bir yeri, etkisi değeri var ama “Laz entelektüellerinin” çoğu da Türkçe konuşuyor arasında. Hal böyle olunca o entelektüel lafını tırnak içinde kullanıyorum bu arada.

Programa ilgi nasıl?

Şimdi bakıyorsun pek çok önemli insan yazar çizer televizyona çıktıktan sonra tanınır oluyor kitapları daha çok satılmaya başlıyor. Biz 30 yıldır bu kadar yoğun bir aktivizmden sonra yol alamadığımızı gördüm. Ve biz bunca yıl boyunca insanlara Lazca hitap etmemişiz hiç. Lazca şarkı yapmışsınız 12 şarkı var, 12 şiir eder Lazca… Yani siz 2 senede bir 12 tane şarkıyla hitap etmeye çalışıyorsunuz insanlara. Ama insanlar müziği dinlerken sözlerine çok dikkat etmez. Eden eder tabi de… O halde bizim Lazca konuşmamız lazım. Ve insanlara Lazca konuşun, Lazcayı unutmayın, çocuklarınıza Lazca öğretin Türkçe olarak söylemek bence artık aptallıktır. Lazcayı önce siz konuşun, çocuklarınıza kendiniz öğretin, örnek olun.

Bir program 9500 kez izlendi ki kendi profilimde yapıyorum programı. Benim kendi profilimde 2000 kişi var. 1 saat içinde 3500 kişi programı açtı baktı, bir kısmını dinledi, belki 5 dakika dinledi gitti. 150 kez paylaşıldı. Ben bugüne kadar Facebook’ta, elimizdeki tek araç bu, bugüne kadar yaptığım hiçbir iş, ki ben Lazca ders kitabı yazdım Milli Eğitim Bakanlığı’na onun haberi bile 150 kez paylaşılmadı. Film çekiyoruz 150 kez paylaşılmıyor.

Günlük hayatın içinde olan bir şeye ihtiyaç varmış.

Evet, kasmamak lazım.

 

“LAZLAR CİDDİ ŞEYLERİ TÜRKÇE KONUŞUR.”

Tartışmalar oluyor mu programda?

Bir keresinde Rize’nin Hasköy diye bir köyündeki derenin içindeki taşları bir inşaat makinesi kaldırmış. Abide denebilecek büyük taşlar vardı orada. Ben de fotoğraflarını Facebook’tan paylaştım dereye müdahaleye eleştirel yaklaşan bir şeydi. Oraya bir sürü yorum geldi. Dere açıldı iyi oldu, orası engebeliydi zaten, muhtar izin vermiş sen ne diyorsun, muhtarın izni yeterli kanunen o da konuyla alakalı değil, kimisi diyor dereye çöp atılınca sesin çıkmıyor ama…

Lazca mı konuşuluyor bunlar?

Yok Türkçe. Lazlar ciddi şeyleri Türkçe konuşur.

Neden?

Böyle olduğuna inandırıldılar.

Başka neler konuşuluyor programda?

Ben programımda bir şey tartışmıyorum aslında. Natürel o anda kafama ne eserse, bir plan hazırlamadan yapıyorum. Tema belirliyorum tabi. Zaten ilk başta insanların gelmesi lazım o biraz zaman alıyor. Doğaçlama yapıyorum. Lazların ilgisini çekebilecek tema ne olur? Hiçbir şey. Yani siyasi meseleler olabilir yani Türkiye’de ortalama bir insan neyse Lazlar da odur yani farklı bir şey değil. Her inançtan felsefeden insan var içinde. Benim derdim insanlara bilinç taşıma, siyaset konuşma, bir şeyin propagandasını yapmak gibi bir derdim yok. Lazca konuşuyorum sadece. Dindar insanlar bağlanıyor, dindar olmayan insanlar bağlanıyor…. Çünkü Lazca herkesin dili. Lazca sadece muhafazakarların, sadece solcuların dili değil. Herkese ortak bir mesaj vermesi gerekiyor. Herkesin ortak paydası ise Lazlıktır. Yani kültürle ilgili şeyler herkes için değerli anlamlıdır. Ama kalkıp da ülke siyasetinden bahsederseniz yapmak istediğiniz şeyi engeller o. Öyle düşünen var düşünmeyen var.

Zaten konu da Türkçeye bağlanıyormuş sonunda diyorsunuz.

İnsanlar Türkçe ifade etme ihtiyacı duyuyorlar.

 

“30 SENE SONRA LAZCA DAR BİR ALANDA DA OLSA POPÜLERLEŞTİ.”

Peki programa bağlananlar hangi konuları Lazca ifade etme ihtiyacıyla sizi arıyorlar?

Daha çok Lazcanın kendisi üzerinden konuşuluyor. Lazcanın konuşulurluğu, değeri, anlamı. Ben öyle sorular soruyorum çünkü… Çocuklarınız konuşuyor mu, biliyor mu neden konuşmuyorsunuz gibi. Esas konu Lazca aslında burada. Öyle işte…

Genelde kimler bu programa katılıyor? Hangi şehirler, ülkeler?

Fransa, Almanya, Bursa, Doğu Karadeniz, İzmir her yerden bağlanan var. İnternet yani bu…

Gürcistan’dan bağlanan var mı?

O çok hoş bir şey şimdi. Lazların Hıristiyan akrabaları var Megreller. Tabi Kafkasya’da yaşıyor olmakla Gürcistan sınırları içinde, Türkiye’de yaşamak aynı şey değil. Burası 80 milyonluk bir ülke yaşam alanı yaratabilirsiniz kendinize. Şimdi Gürcistan’daki Megreller… burada yaptığınızı orada yapamayabilirsiniz. İlk kez Megreller kendi dillerine çok yakın konuşan bir adamı internetten dinliyorlar. Yani onlar da biliyorlar Lazlar bizim kardeşlerimiz. Ama Lazca konuşan birini tanımıyorlardır muhtemelen. İlk kez bir adam onların karşısına geçip Lazca konuşuyor. Onlar için değerli bir şey. Nereden anlıyorum ilgi olduğunu? Çok sayıda insan ekledi beni oradan. Ve çok sayıda insan paylaşıyor Gürcistan’dan. Mesajlar gelmeye başladı oradan. Sanırım şu gerçekleşti 30 sene sonra Lazca dar bir alanda da olsa popülerleşti. İlk kez tırnak içinde “aydın entelektüel” arasında konuşulan bir dil olmaktan çıkıp sıradan, natürel olarak köyde anneannelerimiz, babaannelerimiz gibi konuşuldu. Daha önce ben radyo programı yaptım o zaman insanlara bir şey anlatma derdim vardı. Lazca konuşuyordum orda da. Şimdi ne oldu? Siz de sıradansınız, hayat da sıradan kasmaya gerek yok. Sıradan konuşuyorum artık. İlk kez tanımadığınız insanlar Lazca konuşuyor, yazıyor programın dışında da.

Sizin Facebook çevrenizde Lazca konuşan bir ekip oluşmaya başladı yani?

Bizden bağımsız ciddi bir şey oluşmaya başladı. Daha önce öyle olmuyordu.

Peki şu nasıl oluyor? Lazcayı daha çok yaşlılar konuşuyor dedik ama interneti de daha çok gençler kullanıyor. Nasıl bir profil var program için?

Düşünüyorum da genelde orta yaşlılar var. 30 yaş ve üstü bağlanıyor.

Başka Sivil toplum kuruluşları da bu tip bir çalışma yapmak isteseler onlara neler önerirsiniz?

Facebook, Instagram’ın kendi canlı yayın özellikleri var. Onun için iyi sonuç versin diye iyi bir telefon aldım. Yükleme, indirme hızları iyi bir bağlantım var.

Başlamaya karar vermek zor. Yapıp yapmamak isteğine bağlı. Şu yapılabilir kendi profilimden değil de başka bir sayfa açıp ben ya da bir başkası haftanın 5 günü radyo gibi çalışabiliriz. Bu mümkün. Belki bunu yapmak isteyen birileri olabilir. Bence bu teknolojinin sunduğu müthiş bir olanak. Düşünsenize birisi sizi radyo programına çağırıyor ama kaç kişinin sizi dinlediğini görmüyorsunuz. Bir yandan monitörden izleyebiliyorsun kaç kişi girdi izledi. Radyo programından daha etkili bir şey ve herkes yapılabilir. Görünür olmakla ilgili bir sorunu yoksa yapabilirsiniz. Gelecek de burada.

Dinlemek isteyenler sizi nereden ve ne zaman takip edebilir?

Şimdilik kendi hesabımdan yapıyorum yayını. Program yaklaşık 1 bir buçuk saat kadar sürüyor. Haftada 3 yapmaya çalışıyorum genelde.

https://www.facebook.com/ismailbucaklisi

İlgili Yazılar

Tüm Haberler