“Babalık kurumu şunun şurasında 50 bin yıllık bir şey”

17 Haziran 2016
Gökçe Altunay mücevher tasarımcısı ve www.uzuncorap.com sitesinin yayın yönetmeni. Metin Solmaz Ağaçkakan Yayınları’nda çalışıyor ve yayıncılık yapıyor. 2 çocuk sahibi bu çift Sivil Sayfalar’ın babalar günü dosyası için Türkiye’de çocuğuna bakan baba olmanın zorluklarını, kalıplaşmış yargıları ve kadın perspektifinden babalık kavramını anlattı.  “BABALIK KURUMU ŞUNUN ŞURASINDA 50 BİN YILLIK BİR ŞEY” -Çocuğunuzun yetiştirilmesinde üstlendiğiniz rol […]

Gökçe Altunay mücevher tasarımcısı ve www.uzuncorap.com sitesinin yayın yönetmeni. Metin Solmaz Ağaçkakan Yayınları’nda çalışıyor ve yayıncılık yapıyor. 2 çocuk sahibi bu çift Sivil Sayfalar’ın babalar günü dosyası için Türkiye’de çocuğuna bakan baba olmanın zorluklarını, kalıplaşmış yargıları ve kadın perspektifinden babalık kavramını anlattı.

 “BABALIK KURUMU ŞUNUN ŞURASINDA 50 BİN YILLIK BİR ŞEY”

-Çocuğunuzun yetiştirilmesinde üstlendiğiniz rol nedir? Kalıplaşmış “çocuğa annesi bakar” yargısının neresindesiniz?

Metin Solmaz: Annenin biyolojik üstünlükleri yüzünden o kalıplar bir miktar kaçınılmaz. Bülent Somay’ın kitabında çok neşeli bir üslupla söylediği gibi babalık kurumu şunun şurasında 50 bin yıllık filan bir şey. Ondan önce erkeklerin doğan çocukta bir payının olduğu bilinmiyormuş bile. Öte yandan artık kendi biyolojimizden o kadar uzaklaşmış insanlarız ki, rollerin aslında çoktan birbirine girmesi gerekirdi. Ben beraber olduğumuzu bütün zamanlarda adil bir paylaşım içinde oldum sanırım. Ama ev dışında daha fazla çalışması gereken taraf olduğum için kaçınılmaz olarak Gökçe daha fazla vakit geçirdi. Daha doğrudan söylemek gerekirse evet, alt değiştiriyorum, oyun oynuyorum.

“BABA TAKDİR EDİLİRKEN, ANNE AYIPLANABİLİYOR.”

-Çocuğuna bakan bir baba olarak yaşadığınız zorluklar ve aldığınız tepkiler neler?

Metin Solmaz: Fiziki ve psikolojik zorluklar var. Her ikisinin de kaynağı çocuğun yanında anne görmeye alışkın gözler. Örneğin AVM, sinema, havaalanı gibi yerlerde değişim odaları sıklıkla kadınlar tuvaletinde. Ama bu fiziki problemleri halledebiliyor insan. Hele bizim gibi çok gezince daha kolay oluyor. Biz, ben de Gökçe de çocuğu tam soymadan, ayaktayken büyük bir hızla altını değiştirebiliyoruz. Hele ki şimdi ikinci çocuk, hepten ustalık dönemindeyiz.

Psikolojik zorluklar daha eğlenceli şeyler. Herkes çocuklu baba görünce sanırım biraz da acıyarak özel bir uyarma ve akıl verme ihtiyacında olabiliyor. Ve bir yığın batıl inanca teslim oldukları için iletişim de zor oluyor. “Üşür bu, düşer bu” şeklinde bir kesintisiz talimatlar arasında geçiyor vakit.

Bir de psikolojik kolaylıklar var tabii. Aynı çocukla aynı yere gidip aynı şekilde davranıyoruz Gökçe ile misal. İlyas da Samed de rahat çocuklar. Yerlerde sürünüp civarla iletişim halinde oluyorlar. Ben “erkek başına ne güzel de bakıyor” diye takdir edilirken Gökçe “kadına bak hiç bakamıyor” diye ayıplanabiliyor.

“BİRİSİNE EV KADINI YAHUT EV ERKEĞİ DEDİĞİMİZDE MÜNHASIRAN ‘TEMİZLEMEKLE, BESLEMEKLE VE KOLLAMAKLA MÜKELLEF’ DAHA FENASI KENDİ İKTİSADINI DOĞRULTMAKTAN ACİZ BİRİLERİNDEN BAHSEDİYOR OLURUZ”

-Yeni nesil babalar ev erkeği olmayı tercih ediyor şeklinde bir görüş var. Bu görüş ve “ev erkeği” kavramı hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Metin Solmaz: Ev erkeği, ev kadını bunlar her hangi bir biçimde olacak işler değil bence. İş ve aile hayatının bir ve aynı şey olması gerektiğini düşünüyorum. Benim bugüne kadar iş ve aile hayatım hep iç içe oldu. Gökçe ile beraber iş de yapıyoruz, evi de paylaşıyoruz. Keza arkadaşlarımla da iş yaparım.

Birisine ev kadını yahut ev erkeği dediğimizde münhasıran ‘temizlemekle, beslemekle ve kollamakla mükellef’ daha fenası kendi iktisadını doğrultmaktan aciz birilerinden bahsediyor oluyoruz. Oysa bunlar hayatın devamı için zaten yapmamız gereken sıradan şeyler. Hem bu sıradanlığa önem atfederken hem de geri kalandan uzak dururken ayıp yahut yazık ediyor olabiliriz.

Hoş bence anne babanın sonsuza kadar bir çocuğa bakması da çok eski teknoloji. Adam gelmiş 15 yaşına hala annesine babasına ataçlı. Ait olduğu mahalleye ataçlamak lazım bir noktadan sonra. Çocuğa da azap dört duvar arasında sürekli hesap soran anne baba yahut öğretmen adında yetişkinlerle yaşamak.

FB_IMG_1466096465447

“KENDİ EBEVEYNLERİMİZLE OLAN İLİŞKİMİZ VE ONLARIN KENDİ ARALARINDAKİ İLİŞKİ, TÜM HAYATIMIZ VE ONLARDAN SONRA TANIŞTIĞIMIZ HERKES, İLİŞKİ İÇİN ŞABLON OLUYOR”

-Kadın meselesinde babalık kavramını değerlendirir misiniz?

Gökçe Altunay: Sadece kadın için babalık kavramı diye sınırlandıramayacağım. Erkek için annelik, kadın için annelik, erkek için babalık… Bence hepsi için son derece basit bir açıklama var.

Kendi ebeveynlerimizle olan ilişkimiz ve onların kendi aralarındaki ilişki, tüm hayatımız ve onlardan sonra tanıştığımız herkes, ilişki için şablon oluyor. Ne gördüysek onu uyguluyoruz, haliyle olumsuz her unsur daha sonra yaşanan kişisel başarısızlıklar, hayal kırıklıkları vs. eklenince çok daha ciddi, problemli bir şeye dönüşüyor. Sonra biz de ebeveyn olup aktarıyoruz bu yanlışları ve dolayısıyla her davranıştan bir kaç nesil etkileniyor.

“Ama benim annem de böyleydi, babam da bana böyle davrandı, zaten…” şeklindeki cümleler açıklama değil kaçış olabilir ancak. Gördüğünü uygulamak, beklenene razı olmak, kaderdaş olmayı normal karşılamak yerine çocukluğumuza dair tüm olumlu olumsuz duyguları hatırlayıp bunların üzerinden yeni bir yapı inşa etmek gerektiğini savunuyorum.

“METİN BABA OLAN BİR İNSANIN YAPMASI GEREKENLERİ YAPIYOR VE ÇOĞUNLUK O KADAR HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR Kİ NORMAL OLMASI GEREKEN ÖZEL OLUYOR”

-Eşinizin çocuklarınızı yetiştirmek için üstlendiği rolü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökçe Altunay: Ben aile içi ilişkiler açısından muhafazakar bir insanım. Yani Metin şöyledir, böyledir demek bana göre bir şey değil. Bu soru üzerinden başka bir değerlendirme yapmak isterim. Metin gayet aşikar ki iyi bir babadır. Lakin onun neşeli, ilgili, endişeli, sevgi dolu hallerini (yani bir ebeveynde aslında olması gerekleri) görüp, farklı bulup onun babalığı üzerine konuşup, takdir edilmesini toplumsal açıdan çok sağlıksız buluyorum.