Bir sivil toplum serencamı: Başkent Kadın Platformu – Denge Denetleme Ağı – üyelik ve kopuş

16 Haziran 2016
Berrin Sönmez, Başkent Kadın Platformu’nun Denge Denetleme Ağı üyeliğinden ayrılışını yazdı. “Ağın oluşumuna katkı vermiş ve yaklaşık dört yıllık ömrüne iyisiyle kötüsüyle ortak olmuştu, Başkent Kadın Platformu Derneği. Ancak günümüzde yolunu ayırdı. Gerçekte Başkent Kadın aynı yolda yürümeye devam ediyor fakat Denge Denetleme Ağı kendi kuruluş ilkeleri ve deklarasyonu hilafına demokratik çizgisinden uzaklaştığı için artık yol arkadaşı […]

Berrin Sönmez, Başkent Kadın Platformu’nun Denge Denetleme Ağı üyeliğinden ayrılışını yazdı. “Ağın oluşumuna katkı vermiş ve yaklaşık dört yıllık ömrüne iyisiyle kötüsüyle ortak olmuştu, Başkent Kadın Platformu Derneği. Ancak günümüzde yolunu ayırdı. Gerçekte Başkent Kadın aynı yolda yürümeye devam ediyor fakat Denge Denetleme Ağı kendi kuruluş ilkeleri ve deklarasyonu hilafına demokratik çizgisinden uzaklaştığı için artık yol arkadaşı değiller.”

Demokrasinin gerçek taşıyıcısı olması beklenen “demos”un inisiyatif kullanması anlamına geliyor, gönüllü sivil toplum örgütlerinin varlığı ve faaliyeti. Gönüllülük esasıyla çalışan hak temelli sivil toplum örgütlerini, meslek teşekkülleri ve sendikalardan ayrı bir yerde tutarak farklı isimlendirmek gereği henüz ülkemizde pek anlaşılmasa da bu yazıda inatla ve ısrarla gönüllülük esasıyla çalışan dernek ve vakıflar için sivil toplum örgütü (STÖ) ismini kullanmayı sürdüreceğim. Kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki odalar, barolar gibi meslek teşekkülleri için de sivil toplum kuruluşları (STK) ismi daha uygun zannımca. Sendikalar daha ayrı bir kulvarda ve elbette hepsi demokrasilerde özel ve önemli yere sahipler. Fakat aynı isim altında anıldıkları zaman sivil camianın yapıp ettiklerini doğru değerlendirmek mümkün olmuyor. Hatta sosyal yardımlaşma ve dayanışma ile eğitim, kültür, sağlık vb. alanlarında çalışmayı seçmiş dernek ve vakıfları da hak temelli örgütlerden ayrı bir yere koymak gerekmekte fakat bu ayrımların izahı başka bir yazının konusu olmalı.

Her biri kendi çalışma alanından hareketle karar mekanizmalarına katılım yönünde çaba harcayan, kamuyu çoğulcu ve müzakereci karar alma süreçleri oluşturmaya zorlayan pek çok sivil toplum örgütü var ülkemizde. Başkent Kadın Platformu Derneği de bunlardan biri. 1995 yılında platform olarak kurulup daha sonra dernek haline dönüşerek tüzel kişilik kazanmış kadın hakları alanında çalışan bir örgüt. Toplumsal hayatın her alanında kadın katılımının yükselmesi için çalışır. Eğitim, çalışma, siyaset ve karar mekanizmalarında toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki engeller ve ayrımcılıklarla mücadele eder. Başkent Kadın, yirmi yılı aşkın geçmişinde geleneksel cinsiyet rolleri kadar geleneksel din algısıyla mücadele etmesiyle de tanınır.  Diğer yandan devletin başörtüsü yasaklarının yarattığı ayrımcılığa karşı politika önerileri geliştirip lobicilik ve savunuculuk yaparak yasaklarla mücadele etti. Asıl olarak da İslami camianın hak temelli kadın örgütü kimliğiyle öne çıkmıştır. Tüm bu özellikleriyle Başkent Kadın aynı zamanda bir demokrasi savunucusu niteliğine sahip elbette. Denge Denetleme Ağı içinde yer alması bu anlamda bir tesadüf değil gereklilikti.

Ülkemizin on yıllardır bir arpa boyu yol gidip sonra geri dönüşler sergilediği demokratikleşme macerasının bir benzeri de sivil camiada yaşanmakta. Platform, ağ, inisiyatif şeklindeki sivil oluşumların demokratik çizgisinin bir süre sonra aşınmaya başladığını sıklıkla görüyoruz. Ülke siyasetini kemiren ‘faydacılık virüsü’ sivil örgütlenmeleri de kısa sürede ele geçiriyor. Uzun ve zahmetli demokratik karar alma süreçlerini işletmek yerine denge denetleme ağı da daha çabuk ve daha etkili, daha duyulur, görülür, bilinir olmanın cazibesine kapıldı. Usulsüzlüğün usul olduğu ülkemizde anayasanın, yasaların, tüzük ve yönetmeliklerin sıklıkla arkadan dolaşılarak aşılması gibi Denge Denetleme Ağı da bu salgından kurtulamadı ve kendi ilkelerini çiğneyerek hızlı ve etkili olma hayaline kapıldı.

Ülkede ihtiyaç duyulan yapısal reformlar üzerinde çalışmak için kurulmuştu ağ. Uzun soluklu bir yolculuk olacaktı bu. Kucaklayıcı, kapsayıcı çoğulcu olmalıydı. Her kesimin üzerinde fikir birliğine ulaşabildiği ilkeleriyle evrensel demokrasi kriterlerini kendi içinde uygulayarak sivil toplum camiasına ve ülkeye yeni bir soluk getirmesi mümkündü. Siyasal kamplaşmadan bağımsız duruşuyla kıymetli bir deneyimdi. Ağ üyesi stö profilindeki çeşitlilik ve her üyenin karar mekanizmasına katılım fırsatına sahip olması, başlı başına doğal bir denge mekanizması oluşturmuştu. Ağ örgütlenmesinde katılımcılık ve çoğulculuk ilkelerinin yaşanabilir olması, üyeler tarafından şeffaflık ve hesap verebilirlik yönünden ağın karar mekanizmasını, demokratik duruşunu güçlendirmeye itiyordu. Tabandan gelen bir itici güçle ağ içi demokrasinin güçlendiğine şahit olduk her birimiz. Ki, malum ülkemizi taşımak istediğimiz birinci sınıf demokrasinin bir mini modeli haline gelme yolundaydı denebilir.  Yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretmeyi hedeflemesi bakımından denge denetleme ağının reformist bir yapıya sahip olduğu söylenebilir, kuruluş aşamasında. Birkaç yıl bu çizgi devam ettirildi. Gerçekleştirilen kampanyalar, hazırlanan politika belgeleri, analiz raporları ve çağrı metinleri çok katmanlı karar alma süreçleriyle şekillenmişti. Ancak sivil toplum çalışmaları medya desteği olmadan kamuoyuna ulaşamıyor ve amaçlanan etkiyi yaratması pek mümkün olmuyor. Medyanın ilgisini çekmek için manşetlik ifadelerin metinlere sokuşturulması gibi iletişim tekniklerine sığınıldı ilkin. Derin analizleri sığ cümlelerle duyurup ilgi çekmek yoluna gidildi. Hazırlanan metinlerin günler süren tartışmalarla üç-dört kademeden geçildikten sonra şekillenmesi de gündemi kaçırmak endişesi yaratıyordu. Oysa Anayasa, seçim kanunu, siyasi partiler kanunu, meclis iç tüzüğü, yargı reformu gibi herkesin bildiği devasa sorun alanları, gündemi hızlı değişen ülkenin hiç değişmeyen gündemiydi. Kamuoyunda yüksek ses getirmek hevesi yerine denge denetleme mekanizmalarının evrensel kriterler ölçeğinde sisteme yerleştirilmesi için yapılan her çalışma kendi gündemi içinde sürdürülmeliydi. Olmadı.

Ağın oluşumuna katkı vermiş ve yaklaşık dört yıllık ömrüne iyisiyle kötüsüyle ortak olmuştu, Başkent Kadın Platformu Derneği. Ancak günümüzde yolunu ayırdı. Gerçekte Başkent Kadın aynı yolda yürümeye devam ediyor fakat Denge denetleme Ağı kendi kuruluş ilkeleri ve deklarasyonu hilafına demokratik çizgisinden uzaklaştığı için artık yol arkadaşı değiller.

Platformun, Denge Denetleme Ağından kopuş öyküsüne gelince her şeyin demokratik karar alma mekanizmasını by-pass eden yeni yapılanma modeliyle başladığını söylemek gerek.  http://www.baskentkadin.org/tr/?p=946 adresinden ulaşılabilecek ayrılış bildirgemizde yer alan gerekçelerin arka planı biraz uzunca bahsedilmeyi hak ediyor.

Yaklaşık bir yıl önce ağ üyelerinin, ağın karar mekanizması olan koordinasyon grubundan, verilen kararlardan ve söylemin “renksizliğinden” yakındıkları sekretarya tarafından dile getirilmeye başlamıştı. Yetki süresi de dolmakta olan koordinasyon grubunun yenilenmesi ve yeni üyeleri de içerecek biçimde genişletilmesi, karar mekanizmasının çoğulcu niteliğini yükseltebilir ve sorunu çözebilirdi. Ancak farklı bir yol seçildi. Karar mekanizması olmayan yeni bir yapılanma modeli önerildi. Ağ üyesi sivil toplum örgütlerinin sadece bir tanesinde yer almayı seçeceği çok sayıda reform alanı belirlendi. Bu reform alanlarının birbiriyle ilişkisi olmayacak koordinasyonu sadece sekretaryanın sağlayacağı dağınık bir ağ yapısı öngörülmüş oldu. Her reform alanı kendi stratejisi, takvimi ve çalışma modelinde özgür olacak ve sadece kendi içinde kendine hesap verir konumda olacaktı. Diğer bir reform alanı çalışmalarından tümüyle habersiz ve sadece teknik uzman birim adını alan sekretarya ile iletişimde olacaktı. Açık bir söyleyişle ağ üyeleri birbirlerinin faaliyetinden habersiz ama bilmediği, müdahil olmadığı faaliyetlerden de ağ üyesi olarak doğrudan sorumlu olacaktı. Bilgi akışı teknik uzman birime olacağı için ağın iktidarı teknik birimde biçimlenecek ve sekretarya karar verici konuma yükselecekti bu durumda. Yeni yapılanma modeli bu şekilde önerildiği zaman itiraz etmiş ve ağın sekretaryası değil sekretaryanın ağı şekline dönüşür denge denetleme ağı demiştim. Ancak itirazım kabul görmedi karşılık bulmadı ve ağın genel kurulu niteliğini de taşıyan 2016 büyük buluşmasında üzerinde tartışılmadan onaylanmış sayılacağı bir toplantı düzeneği içinde yürürlüğe girdi.

2015 ortalarından itibaren ağ üyeleriyle sekretarya arasında gerçekleşen çok sayıda ikili görüşmenin sonucunda tasarlandığı söylenen yeni model için üyelerden görüş toplama sürecinin şeffaf olmayışı da ayrı bir sorun elbette. Ancak bir diğer sorun da 2015 ortalarından itibaren koordinasyon grubunun devre dışı bırakıldığı yeni çalışma alanları oluşturulması. Etkili ve hızlı olmak hevesiyle karar mekanizması by-pass edildi. Aynı zamanda ağın kuruluşunda belirlenmiş temel çalışma alanları ve çalışma biçiminden farklı oldukları için koordinasyon grubunun yetki alanından kaçırıldı.

Başkent Kadın Platformu Derneğinin, Denge Denetleme Ağından kopuşunda çok önemli bir yere sahip olduğu için sözü uzatmak pahasına anılan çalışmalar hakkında detaylı bilgi vermek gerek.

Birincisi “hayalettürkiye” mottosuyla sosyal medyada da yaygınlaştırılan bir vizyon çalışması. Ağ üyesi olan ve olmayan gençlik örgütleri hedef alınarak küçük grup toplantılarıyla katılımcıların gelecek beklentilerini seslendirmesi şeklinde anlatılıyor. Ancak ağın karar mekanizmasının hiçbir şekilde müdahil olmadığı bu yapı sadece sekretaryadan birkaç profesyonel çalışanın yönetiminde yürümekte. Katılımcıların belirlenmesinden konuşulacak konuların tespitine kadar ağ üyelerinin bilgisi dışında gerçekleşmekte. Projenin ağ adına alınan fonlarla yani ağ bütçesinden karşılanmasına rağmen ağ üyeleri söz sahibi olmadığı için peşinen şaibeli. Ayrıca ilkesel olarak da demokratik karar süreçlerinden kaçırıldığı için kabul edilemez.

İkincisi çatışma çözümü üzerine çalışacak küçük bir grubun oluşturulması. Koordinasyon grubundan bazı kişilerin yürüteceği –itirazlar yoğunlaşınca beni de gruba dahil etmeleri sonucu değiştirmiyor – ancak ağ dışından isimlerin de katılacağı ama biçimi ve sınırları kesinlikle belirli olmayan bir çalışma. Barış amaçlı olması yazık ki ağın deklarasyonuna aykırı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Denge Denetleme Ağı karar mekanizması ve üyeleri bu grubun yapacağı çalışmalardan tümüyle habersiz olduğu halde yapılan her iş ağ tarafından yapılmış olarak kabul edilecek ve sorgusuz sualsiz desteklenecek ve biz de buna demokrasi diyeceğiz! Bu kişilerin isimlerinden, şahsiyetlerinden, uzmanlıklarından ve niyetlerinden tümüyle bağımsız olarak sadece ilkesel düzeyde bakarak şunu açıkça söylemeliyim ki birkaç kişi karar verip uygulayacak ve 200 ü aşkın stö içeriğinden habersiz oldukları bu girişimi onaylamış ve desteklemiş sayılacak. Bu durum denge denetleme ağının çıkmaz sokağa girmesi demekti ve öyle de oldu. Yakıcı bir gündemin hızla değişmesi gerekçe gösterilerek çabuk karar alıp uygulamak için bu yola sapıldığı, ileri sürülen gerekçe. Gerçekte ise grup ya da ağ veya ülke adına vehmedilen fayda için demokratik ilkelerin çiğnenmesinden başka bir şey değil. Reformist bir grubun, devrimci aceleciliğiyle koşar adım politik muhafazakarlığa saplanması… Bir Türkiye klasiği.

Üçüncüsü ilk ikisinden daha masum sayılabilecek olan mecliste.org adlı sanal portal. Yasama süreçlerine sivil katılım aracı olarak tasarlanıyor. Parlamentoda ele alınan yasa tasarıları hakkında bilgilendirme ve tasarı aşamasındayken bu portal, görüş yazma yolu açarak, çoğulcu ve katılımcı bir süreç denemesi sunuyor. Tabi bu deneme parlamentonun genel işleyişinden bağımsız ve sadece fikirlerin ifade edilmesinden ibaret kalacak. Ancak bu haliyle bile kıymetli bir sivil toplum deneyimi sunabilirdi eğer demokratik karar alma süreçlerine sahip olsaydı. Fakat anılan portal da yukarıdaki iki çalışma gibi denge denetleme ağı koordinasyon grubunun karar alma süreçleri dışında tasarlandı. Ancak projelendirilmesi denge denetleme ağı adına. Ağın bütçesinden yararlanarak ağın karar mekanizmasından bağımsız hareket eden bir yapı. Hangi yasa tasarısının bu portal vasıtasıyla kamuoyuna duyurulacağı yönündeki seçim ve tasarı hakkında hangi uzmanlardan görüş alınarak siteye ekleneceği gibi kritik kararlar sadece sekretaryadan profesyonel çalışanlara kalıyor. Elbette bir danışma kurulu oluşturulmuş ancak en fazla senede bir iki kez toplanacak danışma kurulu ve portal ayda bir tasarı ele alacak. Bu durum danışma kurulunu işlevsiz kılmaya yetiyor da artıyor bile. Ayrıca danışma kurulu, çoğulcu bir yapıya sahip olmadığı gibi DDA dışından üyeleri de var ve ağın ilkelerine bağlılığı sadece koordinasyon grubu üyesi birkaç ismin varlığıyla tanımlanıyor.

Neresinden tutsak elimizde kalan bu üç çalışma grubu, ağın eski karar alma süreçlerinin dışında olduğu için 2015 ortalarından itibaren koordinasyon grubunun temel tartışmaları arasında yer aldı. Yeni yapılanma modelinde bu sorunların giderilmesi için çalışmak ihtimaliyle 2016 başına kadar bekleyiş içinde kaldı koordinasyon grubu. Genel kurul niteliğindeki büyük buluşma hazırlıkları ve buluşma sırasında daima kalabalık gündemli atölyeler planlandığı için tartışmak mümkün olmadı.  Sunulan model tartışılmadan onaylanmış sayılarak yürürlüğe girdi. Başkent Kadın Platformu olarak yönetim kurulu kararıyla ağdan ayrılışımızı deklare ettiğimiz zaman yeni yapılanmada revizyon önerisi için son bir görüşme teklif edildiğinde tarih 9 Haziran 2016 olmuştu.  Yılbaşında görev süresi dolmuş olan koordinasyon grubunun yıl ortasında gerçekleştirdiği toplantıda, genel kurulda onaylanmış stratejik plan ve yeni yapılanma modelinin yetkisiz eski koordinasyon grubu tarafından revize edilmesine karar verildi.

Güzel ülkemin sivil toplumu mevcut demokrasi eksikliklerini tümüyle içinde barındırdığı gibi siyasetin kirli ayak oyunlarını da maharetle sergiliyor.

Kendi içinde demokratik niteliği zayıflamış bir sivil yapının ülke demokrasisinin güçlenmesine katkı sunamayacağı açık olduğu için Başkent Kadın Platformu Derneği ağdan ayrıldı.

Peki, tüm bunları neden uzun uzun yazdım derseniz sanırım artık bu ülkede kırılan kolları içinde saklayacak yen kalmadı. Konuşmak gerek.

Berrin Sönmez

14 Haziran 2016