Bir kez daha: Mültecilere güvenli geçiş talebi
İzmir Mültecilerle Dayanışma Platformu, 18 Nisan günü İtalya açıklarında gerçekleşen ve sağ kurtulan mültecilerin verdikleri bilgilere en az 400 insanın yaşamını yitirdiği facia sonrası acil eylem kararı aldı. Basın açıklamasında devletlerin artan sınır güvenliklerinin göçü engelleyemediği gibi tehlikeli rotaları yeniden canlandırdığı ve bunun beraberinde yeni faciaları getirdiği vurgulandı. Anlaşmaların iptal edilerek, sınırların açılması ve mülteciler […]
İzmir Mültecilerle Dayanışma Platformu, 18 Nisan günü İtalya açıklarında gerçekleşen ve sağ kurtulan mültecilerin verdikleri bilgilere en az 400 insanın yaşamını yitirdiği facia sonrası acil eylem kararı aldı.
Basın açıklamasında devletlerin artan sınır güvenliklerinin göçü engelleyemediği gibi tehlikeli rotaları yeniden canlandırdığı ve bunun beraberinde yeni faciaları getirdiği vurgulandı. Anlaşmaların iptal edilerek, sınırların açılması ve mülteciler için güvenli geçiş sağlanması talebi bir kez daha dile getirildi.
Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Tam bir yıl önce, 20 Nisan 2015’de, Akdeniz’de mültecileri taşıyan geminin batması ve yüzlerce mültecinin boğulmasına yol açan felaket sonrası Almanya Başbakanı Angela Merkel, ‘tepkisini’, ‘Hepimiz suçluyuz, bu konuda daha fazla çaba harcamak zorundayız’ sözleriyle göstermişti. Bir yıl önce tam olarak kaç kişinin öldüğü hâlâ bilinmiyor. Belki 800, belki 1000… Aynı Angela Merkel; ‘Kapımızın önünde, Akdeniz’de mültecilerin bu şekilde ölmesini engellemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız’ demişti. Ama ölümler durmadı, duracak gibi de değil.
“Türkiye ile AB arasındaki anlaşmadan sonra, Kuzey Afrika-İtalya rotası yeniden canlandı. Artan geçişler beraberinde yeni katliamları da getirdi.18 Nisan 2016 sabahı Akdeniz’de mültecilerin yaşamını yitirdiği haberi duyulunca politikacılar yine çok ‘üzgün’ açıklamalar yaptılar. Bu kez kaç kişi ölmüştü? Ajanslar 400 kişiden söz ederken, yetkililer henüz bir sayı veremediler. Çoğunluğu Somalili olan, savaştan, kovuşturmadan kaçan; AB’nin legal yollarla buraya gelmelerini engellediği, mültecilerle ilgili uluslararası sözleşmeler ihlal edildiği için bile bile ölüme gönderilen 400 kişi. Bu katliamda ölenlerin cansız bedenleri ise balıkçı ağları ile denizden toplandı. Ağa takılanlar sadece cansız bedenler değil, denizden çıkarılan aynı zamanda Avrupa’nın insanlığıdır.
“Akdeniz’de ölümlerin durdurulması için sadece hiçbir şey yapmamakla kalmadı hükümetler, zor durumda olan insanları şebekelere teslim edip batacağı kesin olan teknelere binmek zorunda bırakacak, deniz ortasında yakalayıp kaçtıkları ülkelere teslim edecek ölümcül kararlar da aldılar. Ölümleri değil mültecileri engellemek için bir savaş sürdürüldü.
“Avrupalı hükümetlerin sürekli söz ettiği ‘Avrupa değerlerini’ söz konusu güçsüzler olunca nasıl çiğnediklerini gördük. Devletlerin bile bile yol açtığı mülteci ölümlerini umut taciri şebekelerin üstüne atmak ise sorumluluktan kurtulmak için sürekli söylenen bir yalandı. Eğer güvenli ve legal yollar açılmış olsaydı bu umut tacirlerinin değirmeni çoktan kurutulmuş olurdu.
2000’den beri 30 bin kişi yollarda öldü
“AB liderleri, mülteci ölümlerini sözlü olarak mahkum ettiler ama ölümler devam ediyor. 2000 yılından beri Avrupa’ya kaçmak isteyen 30 bin kişi yollarda öldü. Bunu nasıl açıklayabilecekler? Yaptıkları, başka bölgelerden canlarını kurtarmak için yola çıkanlara karşı sürdürülen sessiz bir savaş değil mi? Ve bu vahşet sadece Akdeniz’de gerçekleşmiyor, Uluslararası Af Örgütü, Yunanistan’da on binlerce mültecinin pislik, sefalet içinde yaşamaya mahkum edildiğini açıkladı.
“Ancak AB’nin Türkiye’ye yaptığı yardımlar ve sınırlara çekilen dikenli tellerle mülteci göçünün durdurulacağını esas alan kaçışı sınırlandırma politikası da işe yaramayacak. Devam eden savaşlar gösteriyor ki Avrupa kitlesel göçün başında. Akdeniz’de daha çok mülteci ölümü yaşanmadan, Avrupa Birliği mültecilere sınırlarını açmalıdır. Artan sınır güvenliği politikalarından vazgeçilmeli ve yapılan anlaşmalar iptal edilmelidir. Avrupa Birliği’nin anlaşmalarla sözde bitirmek istediği göçmen kaçakçılığı ve ölümleri ancak iltica hakkının tanınmasıyla sağlanır.
“Mülteci krizinde, bölge ülkeleri kadar Avrupa ve diğer ülkeler de sorumluluk almalı; sorumluluğunu devretmeye yönelik yaklaşımlardan vazgeçmelidir. Türkiye gibi ülkelere mali yardımlar ve tanınacak siyasal imtiyazlarla mültecileri Avrupa’ya sokmama uğraşlarına son verilmeli, Avrupa’ya gitmek isteyenler için yasal ve güvenli yollar açılmalı, güvenli geçiş sağlanmalıdır.
“Türkiye, mültecilerin ülkeye kabulü konusunda başka ülkelere örnek olabilecek açık kapı politikasına geri dönmeli; Geri Kabul Anlaşması’nı iptal etmeli, mültecilerin zulüm görecekleri ülkelere gönderilmesine aracı olmamalıdır. Türkiye, 1951 Sözleşmesi’ne konulan coğrafi sınırlamayı kaldırılmalı, Avrupa dışından gelenlere de mülteci statü sağlamalıdır.
Unutmamalı: bir gün herkes mülteci olabilir
“Avrupalı devletlerin sınır politikaları karşısında biz demokratlara, özgürlükçülere, evrensel insan hakları savunucularına görev düşüyor. Devletlerin kirli pazarlıklarının konusu olmak zorunda bırakılan, dünyanın dört bir yanında ırkçıların yoğun saldırılarına maruz kalan, savaşlarda katliamlara tanık olan mültecilere dayanışma göstermeliyiz. Onların taleplerini sahiplenmeli ve seslerinin duyulmasına destek olmalıyız.
“Devletlerin, ırkçıların, savaşların, sınırları kutsayan politikaların kurbanı olan bu insanlarla dayanışma göstermek ve ‘Mülteciler Hoşgeldiniz’ demek politik bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu almadıkları gibi, ‘istemeyiz’ diyerek mültecileri tek bir forma sokarak hedef gösteren ayrımcı bir siyasi ortamın oluşmasına katkı sunanları, yaptıklarını gözden geçirmeye davet ediyoruz. Savaşlardan ve ölümden kaçan insanları bir şablona sokmak çok açık bir ırkçılık örneğidir. Ve unutmamak gerekir ki, bir gün herkes mülteci olabilir.”
Bizi Takip Edin