İnsanın en temel hakkını, yaşam hakkını istiyoruz

“Ben sadece insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını istiyorum, yani öldürülmeden çalışmak istiyorum.” Bu sözler Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği’nden Gani_met’e ait. Seks işçiliğini, transseksüel bireylere yönelik ayrımcılık, nefret suçları, şiddet ve toplumsal dışlanma konularında ulusal ve uluslararası alanda savunuculuk yapan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği’nden Buse Kılıçkaya ve Gani_met ile konuştuk.   “Seks […]

“Ben sadece insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını istiyorum, yani öldürülmeden çalışmak istiyorum.” Bu sözler Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği’nden Gani_met’e ait. Seks işçiliğini, transseksüel bireylere yönelik ayrımcılık, nefret suçları, şiddet ve toplumsal dışlanma konularında ulusal ve uluslararası alanda savunuculuk yapan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği’nden Buse Kılıçkaya ve Gani_met ile konuştuk.

 

“Seks işçiliği bir işçiliktir, sendikalaşma hakkı vardır gibi birçok konuyu kamunun ve sivil toplum kuruluşlarının gündemlerine soktuk.”

Pembe Hayat seks işçiliği konusunda neler yaptı / yapıyor?

Buse Kılıçkaya: Pembe Hayat olarak, 8 yıl gibi kısa bir sürede seks işçiliği bir işçiliktir, sendikalaşma hakkı vardır gibi birçok konuyu kamunun ve sivil toplum kuruluşlarının gündemlerine soktuk. Birçok yerde haber oldu, birçok insan seks işçiliğini duydu, seks işçileri “haklarımız da varmış”ı anlamaya çalıştı, birçok dava açıldı, bu davalar sonunda önemli gelişmeler elde edildi.

Biz ilk çıktığımızda patronsuz pezevenksiz bir dünya istiyoruz diye çıkmıştık. İlk yaptığımız toplantıya; siyasetçileri çağırdık, sivil toplum örgütlerini çağırdık, tanıklık yapmak isteyenleri çağırdık, sendikaları çağırdık ve “gelin bu seks işçiliğini beraber tartışalım” dedik. İşçilik midir, değil midir, hak mıdır, değil midir beraber geliştirelim. Çünkü bizler de bu konunun bileniyiz demek istemiyoruz. Gelin hep beraber bu işi bilelim öğrenelim dedik.

Seks işçiliği konusunda ilk yapılan çalışmalardan biri de Kırmızı Şemsiye Seks İşçileri İnisiyatifi. İnisiyatif üzerinden gittik ve o dönem birçok insanın tekrar gündemine girdi konu. Bu çok önemli bir şey. İnsanların aklında seks işçiliği midir değil midir diye bir konu kaldı, bu konuşuluyor. Bunun konuşulması bile başarı olduğunu gösteriyor aslında.

İkincisi Kuir Film Festivali. Kuir Film Festivali Türkiye’de ilk devam edebilen, sürdürülebilen LGBT temalı film festivali.

Üçüncü program ise Dilek İnce Giysi Bankası. 2008 yılından beri yürütüyoruz ve ihtiyaç sahibi trans mahpuslara giysi yardımında bulunuyoruz. Cezaevindeki tutsaklarla, özellikle LGBT tutsaklarla dayanışma içerisindeyiz. Gerek mektuplaşır, gerek kıyafet göndermeye çalışır, dayanışma partileri yaparız.

Başka bir program paketimiz de, mesela 20 Kasım Trans Mağdurları Anma Etkinliği kimsenin gündeminde değildi. Translara yönelik ciddi bir eşitliksiz durum vardı, eşcinsel örgütlenmesi daha önde giderken trans örgütlenmesi biraz daha içine serpilmeye çalışan bir hareketti GLB’nin içerisinde. O yıllardan beri, 2006’lardan beri bu çalışma yürütülmekte. Bugün belediyeler billboardlarında 20 Kasım kutlamaları yapıyorlar. Sivil toplum örgütlerinin gündeminde. Defileler düzenleniyor, güzellik yarışmaları yapılıyor bunun için, 20 Kasım inanılmaz bir şekilde yayıldı ve birçok sivil toplum örgütü, LGBT örgütleri başta olmak üzere, 20 Kasım’ı gündemlerine almaya başladı. Bu aslında, şöyle baktığımızda Pembe Hayat’ın 2005’in Nisan ayında ilk o çıkışı ve örgütlenme pratiği bugün geldiğimiz 2016 yılında birçok süregelen insanların programları içerisine aldığı bir etkinlik takvimi oluşmasına da neden oldu. Aslında buradan da başarıyı görebiliriz.

“Bu ülkede işçi olmak zor. Bu ülkede işçi olarak nefes almak ve yaşamak istemek de zor”

Seks işçilerinin talepleri neler?

Gani_met: Aslında şu işçiliktir bu işçiliktir bunun tartışmasını yapmayacağım. Bu ülkede hak temelli çalışılan her alana bir saldırı olur. Ben bir seks işçisiyim. Seks işçiliği de işçiliktir. İşçiliğin hatta babasıdır. Ama bu ülkede sanki sisteme entegre olmuş işçilikler kabul edilmiş, hakları verilmiş, sisteme entegre olmuşlar derken maden işçiliği, ağır sanayi işçiliği, inşaat işçiliği, buradaki işçilerin hakları verildi, sendikal hakları verildi de seks işçiliğinin sendikal hakları verilmedi gibi bir yerde değiliz. Maalesef insana verilen değer bu ülkede böyle. Çok acı. Evet, biz bundan çok muzdaribiz. En önemlisi trans seks işçiliğinde biz yaşam hakkı istiyoruz. Hani nefes alma, insanın en değerli hakkı nefes alma, yaşam hakkı. Bu ülkede en önemli olan yaşam hakkını vermiyorsunuz. Ve seks işçiliği gibi zor olan bir işçilik, ülkenin kendi kültüründen gelme, ahlak namus gibi şeylerle örülmüş bir yerde ve bunların içinden çıkarmak gerekiyor yani. Köklü bir geçmişi olan bir durum seks işçiliği. Bunu ahlaktan, namustan, şuradan buradan alıp, kurtarıp işçilik haline getirmek bayağı bir emek gerektiren bir durum.

“Maden işçisi fobisi yok bu ülkenin, ya da inşaat işçiliğine karşı bir fobi yok”

Maalesef bu ülkede işçi olmak zor. Bu ülkede işçi olarak nefes almak ve yaşamak istemek de zor. Bunun sadece muzdaribi benim gibi görünmek çok trajik olur. Evet benim haklarım alınıyor. Evet benim yaşam hakkım var. Homofobi, transfobi olduğu sürece bana bu saldırılar olacak. Garip bir şekilde maden işçisi fobisi yok ki bu ülkenin. Çoluğumuz, çocuğumuz, abimiz, dayımız maden işçisi. Veya ağır sanayide çalışmamak gibi çocuk işçileri fobimiz yok ki. Küçücük çocuklar sanayide ağır şartlarda çalışıyor. Veya inşaat işçiliğe karşı bir fobimiz yok ki. Fobimiz olsun olmasın bu ülkede işçiler öldürülür. Bu benim için çok trajik. Sadece bu durumdan ben muzdarip değilim. Sistemin kendisi içine aldığı, dahil ettiği işçiliklerde bile bu sorunlar varken ben ne yapabilirim bilmiyorum hani. Ben öyle çok lüks şeyler istemeyeceğim. Sendikal haklar, mesai hakkı ben sadece direk insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını istiyorum yani öldürülmeden çalışmak istiyorum.

“Birçok çatışmacı sivil toplum örgütünün yanında LGBT örgütleri daha barışçıl bir dil kullanarak, uzlaştıkları bütün alanlarda bir arada çalışıyor.”

Alanda çalışan diğer sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiniz nasıl?

Buse Kılıçkaya Mesela Türkiye’de benzer alanlarda çalışan örgütler pek birlikte çalışamazlar, bir rekabet algısı vardır. Ama biz Kaos GL ile yıllardan beri çalışıyoruz. Kırmızı Şemsiye Seks İşçileri Derneği ile beraber ortaklaştığımız çalışmalar vardır. Her konuda ortaklaşmak durumunda değiliz. Uzlaştığımız bütün alanlarda bir arada nasıl bir şeyler üretebiliriz, kolektif nasıl çalışmalar yapabiliriz, bu çalışmaları toplumsal hareket içerisinde nasıl yaygınlaştırabiliriz, bununla ilgili kamuda çalışan veya anayasa yapıcılara nasıl önergeler sunabiliriz. Ki bakıldığında birçok çatışmacı sivil toplum örgütünün yanında LGBT örgütleri daha barışçıl bir dil kullanarak, “lütfen bu olması gerekir bu haktır burayı da görmek gerekiyor” deyip yıllardan beri tekrar tekrar belki binlerce kez aynı cümleyi anlatmak zorunda kalsa da anlatmaya devam ediyor.

Gani_met LGBT örgütleri, hak temelli örgütler ve daha çok insan hakları üzerinde çalışıyorlar. Yani örgütler için şunu söyleyebilirim; biraz trans kimlik gibi, hem birbirlerini desteklemek zorundalar bir taraftan da birbirlerinin rakipleriler. Translar da öyle, biz geceleri rakibiz ama ben olmasam o da çıkamaz o sokağa, çünkü ben onu koruyorum. Biraz böyle gibi geliyor bana. Ama LGBT olayı biraz daha farklı bir duyarlılık gerektiriyor. O yüzden konu belli, çalışma alanı belli ve daha hassas çalıştıklarını düşünüyorum. Diğer STK’lar ile omuz omuza olmadık daha.

Buse Kılıçkaya Çatışmalar her zaman olacak, o çatışmaların olumlu olduğunu düşünüyorum ben, olumsuz değil.

Gani_met Olumsuz değil. Diğer sivil toplum kuruluşları tamamen homofobi ve transfobilerinden arındıktan sonra ortak çalışmalara dahil olmaya başladığınızda belki sorunlar çıkacak. Ama bizim alanımız çalışma alanımız belli.

 

Pınar Gürer

Üyelik Tarihi: 02 Ocak 2017
8 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör