Emeklilikte Yaşa Takılanların Hak Mücadelesi…

“Normalde bir yasa çıkacaksa, bu ileriye doğru işler geriye doğru mağduriyet yaratacak şekilde yasa yapılmaz. Bunun dünyada bir örneği yok. Ama maalesef bizde oldu. Bir yasa geriye doğru işletilerek mağduriyet yaratan tek yasa oldu. Ve bizi, ‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ topluluğunu oluşturdu.”Bu sözler Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Gönül Boran’a ait. “Haklı mücadelemizde durmak, yılmak, pes etmek yok” diyerek başladıkları mücadele yolunda seslerini duyurmak için yüz binlerce mağdurla bir araya gelip haklarını istiyor EYT Derneği...

Yaşamlarının çok büyük bir kısmında çalışan, yasanın önlerine koyduğu koşulları yerine getiren, primlerini kendi söylemleriyle “devlete emanet eden” çalışanların karşısına, devlet yaş haddini de getirerek azımsanmayacak bir kesimde büyük bir mağduriyet yarattı. Peki bu mağduriyet, nasıl ve ne zaman başladı?

Emeklilikte Yaşa Takılanlar Kimler?

Aslında tüm bu mağduriyetin başlangıcı 8 Eylül 1999 yılına dayanıyor. DSP-MHP-ANAP iktidarı 1999’da emeklilik koşullarını değiştiriyor. Bu tarihten önce emeklilik koşulları erkeklerde 25 yıl sigortalılık ve 5 bin gün prim; kadınlarda ise 20 yıl sigortalılık ve 5 bin gün prim iken ve bu koşulları sağlayanlar herhangi bir yaşta emekli olabiliyorken, DSP-MHP-ANAP iktidarı yasada değişikliğe giderek yaş şartı getiriyor ve prim gün sayısını da kademeli olarak artırıyor. 2006 yılında ise AKP iktidarı, emeklilikte hem prim hem yaş şartını daha da yükseltiyor. Emeklilik için yaş şartı getirilmesi nedeniyle hem primini hem sigortalılık süresini doldurmuş olan çok sayıda yurttaş henüz emeklilik yaşı gelmediği için emekli olamıyor.

Sendika Uzmanı Onur Bakır, Emeklilikte Yaşa Takılanları şöyle tanımlıyor; Emeklilikte yaşa takılanlar, ilk sigorta girişi 8 Eylül 1999 öncesi olup, emeklilik için gereken sigortalılık süresi ve prim gün sayısını doldurduğu halde, emekli yaşı henüz gelmediği için emekli olamayanlardır.”

EYT Derneği Nasıl Kuruldu?

Emeklilik hakkı gasp edilen yurttaşlar, düzinelerce toplantılar, buluşmalar yaparak yıllar içinde “Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”ni kuruyor. Dernek başkanı Gönül Boran şöyle anlatıyor kurulma aşamalarını; “Bu mücadele 11 yılı aşkın zamandır devam ediyor ve hep sosyal medyadan örgütlenip bir araya gelen arkadaşlarımızla mücadele sürüyordu. Grup ve platform olarak meclis görüşmeleri yapılıyor ama sadece dinleniliyorduk. Daha sonrasında dernekleşme kararı aldık, mücadelemizin biraz daha ileriye taşınması için. 2015 yılında dernekleştik. Meclis görüşmelerinde bulunduk. EYT olduğundan haberdar olmayan arkadaşlarımıza ulaşmaya çalıştık, bunun için toplantılar yaptık ve hala yapıyoruz. Mecliste en çok konuşulan toplumsal sorun haline gelen bir kesim olduk. 12 tane kanun teklifi verildi bu süreçte ve bizim mağduriyetimiz gündem edilmiş oldu. Bizleri mağdur eden bu yasayla mücadele için kurulmuş bir dernek olarak yasanın iptali için mücadele ediyoruz.”

EYT’liler Bütçeye Yük mü? 

Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetine dair düzenleme yapılması talebi ve sorunun çözülmesi yönündeki baskı da mağduriyet arttıkça artıyor. Ancak muhalefetin defalarca yasa teklifi vermesine karşın yasa teklifleri AKP’den geçmiyor ve yasalaşmıyor.

Yasaya ilişkin düşüncelerini paylaşan Boran, “Normalde bir yasa çıkacaksa, bu ileriye doğru işler geriye doğru mağduriyet yaratacak şekilde yasa yapılmaz. Bunun dünyada bir örneği yok. Ama maalesef bizde oldu. Bir yasa geriye doğru işletilerek mağduriyet yaratan tek yasa oldu. Ve bizi, ‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ topluluğunu oluşturdu” diyerek sitemini dile getiriyor.

Yasanın yarattığı mağduriyeti görmezden gelen ve emekliliği gasp edilenleri bütçeye ‘yük’ olarak gören hükümete ilişkin de şunları söylüyor; “Bizi bütçeye yük olarak görüyorlar. Oysa aksine en fazla emek verip, emeklerimizle katkı sunanlarız biz ve arada kalmış bir kesimiz. 45-50 yaş aralığındayız ve hiçbir zaman erken emeklilik gibi bir talebimiz olmadı, biz yasaların bizlere tanıdığı, kazanılmış haklarımızın peşindeyiz. En fazla emek veren, en fazla pirim ödeyen, en fazla hizmet eden kesim olarak biz devlete emanet ettiğimiz primleri yaşanılabilir bir maaşla istiyoruz. Biz bütçeye yük olmadığımızı her defasında dile getiriyoruz ve yüksek meblağlarla bütçeye bizi yük gösterip feshettirilmek isteniyoruz. Ama burada bütçemizin bu olmadığını biliyoruz, bizim de çalışmalarımız var. Biz burada bütçeden ziyade yaşanan bir toplumsal sorunun çözümü için çaba veriyoruz. Biz bağırıyoruz biz çığlık atıyoruz, ‘bizim bu sorunumuz var’, diyoruz ki ‘bizi çözüme kavuşturun’. Biz devletin yasalarıyla çalışma hayatımızı sürdürdük ama ne var ki çalışma hayatımızı sürdürürken 3. şart olan yaşı getirdiler. Biz 30 yıl emek verdik mi, görevimizi fazlaca yerine getirdik mi, primlerimizi sağladık mı, ama onlar yaş haddi getirdi, kuşa çevrilmiş bir maaşla da önümüze çıktı. Bu insanlar açlığa mı mahkum edilmek isteniyor.”

Emeklilikte Yaşa Takılanların Maliyetinin 750 Milyar TL Olacağı iddiasıyla daha önce açıklamalar yapan hükümete karşı söylüyor bu sözleri Boran. Ayrıca EYT’liler işin gerçeğinin öyle olmadığını dile getiriyorlar sık sık. Sendika Uzmanı Onur Bakır’da şöyle çürütüyor bu iddiayı; “Erdoğan konuşmasında emeklilikte yaşa takılan ve düzenleme yapıldığı takdirde hemen emekli olabilecek 1,3 milyonluk nüfusun yıllık ilave maliyetinin 26 milyar TL olduğunu; tamamı göz önüne alındığında ise bu rakamın toplamda 750 milyar TL’ye bulduğunu ifade etmişti. 750 milyar TL gerçekten de ürkütücü bir rakam. Yine Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre emeklilikte yaşa takılabilecek toplam nüfus 6,3 milyon. 1,3 milyonun yıllık maliyeti 26 milyar TL olursa, 6,3 milyonun yıllık maliyeti 126 milyar TL olur. Yani basit bir matematik hesabıyla dahi, Erdoğan kendi kendini yalanlamış; toplam ilave maliyeti 126 milyar TL’den 750 milyar TL’ye çıkarmıştır. Erdoğan bir yılda değil uzun vadede oluşacak ek maliyeti şişirerek bu maliyetin 6 katını ifade ettiği gibi, ‘Ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz bir dönemde böyle bir yükü milletimizin sırtına bindirmeye hakkımız var mı’ demektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu ilave maliyet ilanihaye sürecek bir maliyet de değildir. Zaten söz konusu nüfus mevcut koşullara göre emeklilik yaşını doldurup emekli aylığı almaya başlayacaktır; dolayısıyla ifade edilen maliyet geçici bir süreye ilişkindir.”

Sadece Yaş Değil Maaş da Mağduriyet Yaratıyor 

Öte yandan son seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın EYT’lilerin gündemlerinde olmadığı söylemini hatırlatıyoruz “Bu söz bile gündemde olduğumuzu gösteriyor” diyor Gönül Boran, kendi gerçekliklerinden söz ederek gündem edilmesinin ne kadar elzem bir mesele olduğunu anlatıyor, “Bizlerin hem yaş hem de maaş mağduru olarak bağlanacak aylıklarımız artık sosyal yardım niteliğinde. Maaşlarımız 1100-1300 lira arası. 2020 lira asgari ücret belirlenmiş ve bize bağlanan maaş 1300 lira. Bununla geçinebilmek mümkün mü? Hele bir de aileyseniz, çocuklarınız var, evinizde kaynatmanız gereken bir tencere varsa… Mümkün görmüyoruz böyle bir maaşla geçinebilmeyi. Sosyal yardım niteliğinde bir maaşla değil aksine yaşanılabilir bir maaş istiyoruz. Çalışma Bakanlığı’nın son verilerine göre 1 milyon 300 bin mağdur var. Aileleriyle birlikte düşündüğümüzde bu yasadan mağdur olan yurttaşların sayısı ciddi bir rakama ulaşıyor.”

İstanbul Belediye Başkanı adaylarından Binali Yıldırım’ın seçim arifesindeki kendisine EYT’lilere ilişkin soruya verdiği “İlgili bakanlığımız çalışmalarını yapıyor” yanıtına dair de “Bakanlığın çalışması var denilen süreçte bunun icraata dökülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çocuk değiliz, yaşadığımız manzarayı biz biliyoruz, biz sürekli randevu talebimizi dile getiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımıza. Bir de bizi bizden dinleyin istiyoruz ama olmuyor” diye karşılık veriyor.

Boran: Hak Mücadelesine de Hep Birlikte Sahip Çıkmalıyız 

Elbette bu hak gaspı sadece EYT’lilerin meselesi değil. EYT’liler kadar tüm halkı ilgilendiriyor bu mağduriyet. Bu yüzden bu hak mücadelesine de hep birlikte sahip çıkmamız şart. Sivil toplumun payına neler düştüğünü anlatan Boran, bir çağrıda yapıyor aynı zamanda, “Şimdi birlik olmalıyız,  çünkü hak mağduriyeti bugün bize yarın bir başkasına. Biz geleceğimiz olan çocuklarımıza da sesleniyoruz. Yaşınız genç daha görecek çok yıllarınız var ama bu yıllar çalışma hayatında o kadar çabuk geçiyor ki bir baktınız yaşınız el vermiyor çalışmaya… 65 yaş gibi Türkiye ortalamasının kaldıramayacağı bir yaş ortalamasıyla emekli olma çabası içerisinde olacaklar. Gelsinler bu mücadeleyi dernekler, sendikalar olarak birlikte verelim. Bu bir hak mücadelesi, bu burada da bitmeyecek. Yaşanılan o kadar çok mağduriyet var ki. Ne zaman birlik olunursa, ne zaman tek yürek olursak eminiz ki o zaman üstesinden gelebiliriz bu mağduriyetlerin. Yeter ki bu birlikteliği sağlayalım…”

Sözlerinin ardından 26 Mayıs günü Yenikapı Miting alanında yapacakları mitinge tüm EYT’lileri, ailelerini ve bu mücadeleye destek verenleri çağırıyor.

Sorun Nasıl Çözülür?

EYT’lilerin talepleri bu kadar netken çözümün nerede, nasıl sağlanacağını anlatan Onur Bakır, şöyle bir tablo çiziyor.

“Öncelikle hak gaspından kaynaklanan bir sorun olduğu kabul edilmeli ve EYT’lilerin talepleri dinlenmelidir.

Emeklilik yaşının kademeli artışına derhal son verilmeli, emeklilik yaşı, tüm yurttaşlar için ülke gerçeklerine uygun bir seviyeye çekilmelidir.

Özellikle ağır, tehlikeli ve yıpratıcı işlerde çalışanlara özel emeklilik koşulları oluşturulmalı, mevcut “fiili hizmet süresi zammı” uygulaması geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

EYT sorunu ile birlikte emeklilik, sosyal güvenlik ve çalışma yaşamının sorunları bir bütün olarak ele alınmalı ve çözülmelidir. Emeklilik koşulları ve yaşı tüm yurttaşlar için yeniden düzenlenmeli ve düşürülmelidir.

Türkiye’de emekli aylıklarının gerek mevcut düzeyi, gerek gerileme eğiliminde olması; emeklilikte çalışma zorunluluğunu doğurmaktadır. Bu durum, emekliliğin istihdamın kuşaklararası transferi işlevine ağır zarar vermektedir.  Dolayısıyla emeklilik koşulları ile ilgili yapılacak düzenlemeye emeklilik aylıklarının “çalışmadan insanca yaşanacak düzeye çekilmesi” eşlik etmelidir. Böylece istihdam olanaklarının transferi ve dolayısıyla kuşaklararası sosyal dayanışma da güçlenebilecektir.

Emeklilik ve emeklilikte yaşa takılanlar sorunu salt bir maliyet unsuru olarak tartışılamaz. Emekliliğe hak temelli bir yaklaşım esastır; bununla birlikte sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği de güvenceye alınmalıdır. Emeklilikte yaşa takılanlar ve emeklilik koşulları ile aylıklarına ilişkin üretilecek çözümün sistemi bir çıkmaza sürüklememesinin yolu ise sosyal güvenlikte kayıtlı işgücünün bir başka deyişle aktif nüfusun artırılması ile mümkündür. Bu noktada da kadınların kayıtlı bir biçimde çalışma yaşamına dâhil edilmesi büyük önem taşımaktadır. Böylece bir yandan kadın istihdamı güçlenecek bir yandan da sosyal güvenliğin prim gelirleri artacaktır.”

İlgili Yazılar

Tüm Haberler