“Motorlu Kuryelik Çok Riskli Meslek Grubuna Alınmalı”

Motorlu kuryeler ve paket servis elemanları, pandemi dönemini en yoğun geçiren iş grupları arasında yer alıyor. Ancak talepteki anormal artışın yanında hızlı teslim baskısı, hem çalışanlar hem de trafiğin diğer sakinleri için tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda.  İsmini vermek istemeyen komite sözcüsü, Yemek Sepeti İşçi Komitesi’nin kuruluşunu şu sözlerle anlatıyor: “Yemeksepeti kurye ve depo çalışanları inisiyatifi olarak, şartların dayattığı çok temel bir ihtiyaç nedeniyle bir araya geldik. Haklarımızı aradığımız süreçte işyerinin sendikal süreci baltalamasıyla ve sendikaların da bizleri yalnız bırakmasıyla karşılaştık. Biz zaten sendikanın ötesinde işyerinde işçi denetimini savunan, örgütlenmiş işçilerdik. Bu nedenle kendi haklarımızı elde etmek adına bir araya geldik ve bu inisiyatifi kurduk.” Kendisi de motorlu kurye olarak çalışan komite sözcüsü, Nakliyat-İş Sendikası’nın Yemek Sepeti’nin patronlarıyla görüşme talep ederek işçilerin hak arama sürecini sekteye uğrattığını iddia ediyor: “Nakliyat-İş Sendikası, Yemek Sepeti ile görüşme talep ederek süreci eline yüzüne bulaştırdı. Sendikal faaliyette böyle bir işleyiş olmaz. Sendikal faaliyet gizli yürütülür.”
“Pandemide İşler Arttı Ama İşçinin Şartları İyileştirilmedi”
Pandemi sürecinde evlere servis yapan şirketlerin karlarını artırdığını ama bunun çalışan maaşlarına yansımadığını aktaran sözcü, bunun kötü niyetli bir yaklaşım olarak nitelendirdiklerini ifade ediyor: “Yemek Sepeti pandemiden önce Türkiye’de alanının en iyi maaş veren firmasıydı. Asgari ücretin 2300 TL olduğu dönemde Yemek Sepeti işçileri net 3 bin TL maaş alıyordu. Bu Türkiye için iyi paraydı. Ancak pandemi döneminde şöyle bir kötü niyet görmeye başladık. En çok iş yaptıkları, para kazandıkları dönemde net maaşlar 3250 TL oldu. Anca asgari ücrete yaklaştı yani. Yemek parasına zam yapılmadı. Bir zamanlar iyi olan maaşlar şu anki şartlarda düşük kaldı."
İşsizliğin de tavan yapmasını kullanarak insanların işlerinden ayrılamayacağını düşündüler ve çalışanın şartlarını iyileştirmediler.
“Bu Bir Halk Sağlığı Sorunudur” 
Fazla mesai ücreti ve prim için günde 14-15 saat çalışan motorlu kuryeler olduğundan bahseden sözcü, bu durumun bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerektiğine vurgu yapıyor: ‘Motorlu kuryeler trafiği birbirine katıyor’ deniyor. Doğru. Çalışanlar hem kendi sağlıklarını hem de başkalarının canlarını riske atıyorlar. Ama bunu çok kötü ekonomik şartlar nedeniyle mecbur kalarak yapıyorlar. Bunu görmezden gelmemeliyiz. Öyle zor hayatlar var ki. Engelli kardeşine bakanlar, ailesini geçindirmeye çalışanlar. Ben yıllardır sendikal faaliyetlerin, işçi mücadelesinin içindeyim, son dönemde sınıfsal eşitsizliğin bu kadar ayyuka çıktığı bir dönem hatırlamıyorum. Çalışanların yarısının ekonomik şartları biraz daha iyi olsa kalan yüzde 50’si inanılmaz bir ekonomik baskıyla mücadele ediyor. Ek mesai, prim gibi fazladan kazançlara ihtiyaç duyduğu için de ne trafik kurallarını ne kendi canını ne de başka canları düşünemeden işini yapma derdine düşüyor. Burada şirketin sorumsuzluğu var, şirketin düşük ücretler ödemesi var. Bir yerde prim sistemi varsa orada işçileri yarıştırma vardır. İşçi sınıfını birbiriyle yarıştırmaktır bu. Bir pasta var ve bu pastayı paylaşım için savaşmaları bekleniyor.”
“Motorlu Kuryelerin Trafik İhlalleri, Hızlı Teslimat Baskısının Sonucu”
Komite sözcüsü motorlu kuryeler üzerindeki hız baskısı için müşterinin değil işverenin suçlanması gerektiğini belirterek, motorlu kuryelerin üzerlerinde oluşan baskıyı anlatırken istenilen hızda teslimat yapamayanlara uygulanan mobbing ile ilgili şu örnekleri veriyor: “3-4 kilometrelik yol 15 dakikada gidilmez. Bu, zamanla yarışmak demek. Bizlerin düzenli olarak iki haftalık performans raporlarımız yayınlanır. 17 dakikanın üzerine çıkıldı mı kıyamet kopar, sözlü uyarılar başlar. Süreniz iyi değilse sizden savunma alınabilir. Süresi düşük olan bir depoysanız sizin personelinizin izin istekleri yerine getirilmez, talepleri görmezden gelinir. Bunların hepsi insanları koştur koştur o motorun üzerine bindirip para kazanmak için yapılıyor. Motorlu kuryelerin kaldırımdan gitmesi, ışıktan geçmesi, ters yöne girmesi bu baskıların sonucu.” Komite sözcüsü hem Yemek Sepeti işçileri hem de tüm motorlu kuryeler için hak arama mücadelelerini sürdüreceklerini söylerken, temel amaçlarının fazla mesai, prim, hız baskısı gibi hayati tehlike taşıyan uygulamaları kaldırmak ve insanca yaşayabilecekleri hakları elde etmek olduğunun altını çiziyor.
MOTKURDER: “5 Kilometre Çapında Servis Yapılırsa Sorun Çıkmaz”
Motosikletli Kuryeler Derneği (MOTKURDER) Genel Sekreteri Ergün Pedük de, önerdikleri gibi 5 kilometre çapında teslimat kuralına uyulduğu takdirde hızlı teslimat kuralının bir baskı unsuru olamayacağını iddia ediyor: “Hızlı servis baskısı kurallara uyan bir kurye için asla sorun olmamalıdır. İşletme ile 5 kilometre çapında bir alanda teslimat yapmak gayet kısa zaman diliminde gerçekleşir. Ancak bu süre içinde kuryeyi ilgilendirmeyen ya da direkt ilgilendirmeyen durumlar vardır. Örneğin işletmeden ürünün geç çıkması. Ürünün yanlış üretilip tekrar üretim sürecine girmesi. Bir de teslimat adresinde site girişinde bekleme, siteye girememe, yüksek binalarda yük asansörü ya da asansörsüz kullanım yaptırımları sebebiyle teslimat 60 dakikaları bulmaktadır. Göründüğü gibi kurye 10 dakika da teslimat yolunu kat eder, ama paket gecikir. Bir diğer husus da kuryenin teslimat süresince trafik ve diğer kurallara uymaması, aynı yöne birden fazla paket alması, yolda oyalanması sebebiyle gecikmeler olabilir. Tabii burada işletme mutlaka bu kriterlere uymalı ve elemanın buna uymasını sağlamalıdır.”
“İşe Girişte Mutlaka Sözleşme Yapılmalı”
Pedük, paket servis elemanlarına mutlaka sözleşme yapmalarını tavsiye ederken sektörün sıkı denetlenmesinin öneminin altını çiziyor: “Paket servis elemanları maaş+diğer imkanlar ile çalışmakta, genellikle işletmenin verdiği motor ve ekipmanı kullanmaktadır. Dolayısı ile işe girerken sözleşme yapmalı ve sözleşmedeki maddelere uymalıdır. Eğer işletme bu maddelere uymazsa işi kuralına göre bırakmalı, ilgili adli kurumlara şikayetlerini yapmalıdır. Adliyelerde bize gelen davalarda bilirkişi olarak karşılaştığımız en önemli durum bu maalesef. Pandemi ile işini kaybeden herkesin bir motor uydurup bazen ehliyeti bile olmadan bu işi yapabiliyor olması ve en kötüsü denetimin olmaması her türlü sorunu getiriyor. İşletme kendi kurallarını, kurye kendi kurallarını, müşteri kendi kurallarını kullanmaya başlıyor. Bizim istediğimiz mesleki yeterliliğin mecburi ve denetime bağlı olmasıdır. Kural ihlallerinin cezasız kalmaması ve herkesin bu işi kafasına göre yapamamasıdır. Ayrıca sözleşmesiz asla işe başlanmaması şartların en başında konuşularak imza altına alınmasıdır.”
“Kurye Bilinçli Olmalı, Kendini Ezdirmemeli”
Kanuni mesai süresinin yılda 257 saati geçemeyeceğine vurgu yapan Pedük, kuryeleri haklarını aramaya çağırıyor: “Fazla mesai yaptıran işletme kural hatası yapmaktadır. Kurye hakkını arayacak ve şikayet edecektir. En basitinden bunu yapsa bile fazla çalışma saatine maruz kalmamış olacaktır. Kuralsız olan işletmeler sadece kendi çıkarlarını gözetip, sigorta yapmadan, kask ve ekipman vermeden bakımsız ve arızalı motorlar ile insanları işe gönderiyorlar. Biz buna karşıyız. Kurye bilinçli olacak ve kendini ezdirmeyecek. İşe sözleşme ile başlayacak, sözleşmenin şartlarına uyacak, işverenin de uymasını talep edecek.”
“Motor Kaskı Verilmeyen Kuryeler Var”
motokuryePedük, dernek olarak sektör için isteklerini şu sözlerle ifade ediyor: “Lokal işletmeler için en az paket servis elemanı maaşının 4200 TL olmasını, maaşı üzerinden sigortasının yatmasını, her kurye için sıfır kask mont, dizlik, eldiven, pantolon alınmasını, günde 8 saatten fazla çalışılmamasını, motosiklet ile teslimattan başka herhangi bir iş yapmamasını öngörüyoruz. Oysa dükkan açıp kapatan meze hazırlayan, masa toplayan valelik yapan kurye var. Montu kaskı verilmeyen ya da kullanım süresi geçmiş kask ile işe gönderilen kurye var”
“Motorlu Kuryelik Çok Riskli Meslek Grubuna Alınmalı”
Dernek olarak motorlu kuryeliğin çok riskli meslekler grubuna alınmasını talep ettiklerini söyleyen Pedük, bu talepleri gerçekleşirse hangi kazanımların olacağını anlatıyor: “Öncelikle gerçekten motosikletli kuryelerin taksi gibi işi belirli olacak. Belki bir plakaları olacak. Herkes bu işi yapamayacak. İstanbul’da günlük dönen gönderi sayısı 5000 civarıdır. Bu gümrük, adliye, sağlık, vergi dairesi, banka ve işyerleri arasında bu sektörleri ilgilendiren işlerden oluşur. Algıda yanlışlık burada çıkıyor. Paket servis elemanı motosikletli kurye değildir, o başka bir sınıfa girmektedir. Zira pandemi bittiğinde ne bu kadar kurye ihtiyacı ne de bu kadar kurye olacaktır. Ancak motosikletli kurye her zaman var olacaktır.”

İlgili İçerikler