ÇİTTA’dan Ekolojik Filmler Festivali…
Festivalin ana destekçileri Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF) ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği iken, yerel destekçiler de Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Yenişehir Belediyesi, Mersin Kent Konseyi, Kültürhane ve Gaia Future Food idi. SYFF 2018 seçkisinden 17 ekoloji odaklı belgesel Mersinli izleyicilerle buluştu. SYFF’den kordinatör Barbara Yazırlıoğlu Mersin’deki gösterimlerde yer aldı. Yazırlıoğlu festival sürecine ilişkin en büyük sıkıntılarının büyük kitlelere ulaşamamak olduğunu belirterek, "Ne kadar çok duyuru yapsak da küçük bir kitleye ulaşabiliyoruz. Daha fazla insan çekemiyoruz. Sanırım isimden de kaynaklı; ekolojik olması insanları biraz düşündürüyor da olabilir. İlgi çekici bulmuyorlar sanırım. Çünkü şu anki nüfus popüler kültüre daha yakın, konunun önemini yeterince kavramamışlar. Bu filmlerin neye dair olduklarını bilmiyorlar ama öğrenmek de istemeyen bir kitle var. Biz bu kitleyi yakalamaya çalışıyoruz" dedi. Bu yüzden çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Yazırlıoğlu, "Ne kadar çok insana yayılırsa o kadar çok farkındalık artar, farkındalık arttıkça da insanlar tükettiği yiyecekleri, havayı, doğayı daha bilinçli tüketirler. Türkiye’nin pek çok yerinde SYFF’nin düzenlediği gösterimlerde yer aldım. Her şehrin dinamiği farklı elbette, Mersin’de ise aslında bu sene daha geniş bir kitleye ulaşabildik. Daha iyiye gidiyoruz. Kâğıt basmak yerine sosyal medyadan sesimizi duyurduk. Böylece hem daha ekolojik hem de daha etkili oldu.” dedi. "Doğayı Her Yerde Koruyucağız"


- M. V: Biz üreticiyi buluyoruz, onunla bir anlaşma yapıyoruz. “Biz sana tohumu da vereceğiz, toprağın da güzel, organik ilaç nasıl yapılır, onu da gösteririz, bizim istediğimiz gibi yap. Kimyasal gübre ve ilaç kullanma, ürünün kalitesine razıyız, normalde toptancıya/hale/markete çok düşük fiyatlara satmak yerine biz daha iyi fiyatla alalım” diyoruz. Aracıları ortadan kaldırıyoruz. Onlara 50 kuruş, 1 TL gibi fiyatlara satarken örneğin organik pazarda fiyatı 6 TL olan ürün aracıyı da ortadan kaldırdığımız için 5 TL gibi bir fiyata alıyoruz. Hem satıcının alım garantisi oluyor hem de tüketici temiz olduğunu bildiğimiz gıdaya erişim sağlayabiliyor.
“Yemek yemenin birazcık düşünülerek yapılması gerekiyor, artık mevsimsel döngülere bile bakmadan her an her şeye ulaşabildiğimiz, bolluk bereket ülkesinde yaşadığımız bir şımarıklık söz konusu”Üretilen ürünlerin dağıtımı nasıl sağlanıyor? A.T.A: Bir WhatsApp grubumuz var. Orada üreticilerimiz mesela Ali Bey ya da Ebru Hanım her hafta liste gönderiyor; her üründen ellerinde ne kadar olduğunu paylaşıyorlar. Her hafta o işin takibini yapan bir gönüllümüz oluyor. Herkes hangi üründen ne kadar almak istediğini yazıyor. Gönüllümüz Mersin’de tüketiciyle buluşturuyor. E.M.V:Burada başka bir market olarak görmekten ziyade emek vermenin önemi var. Hayatımızda en önemli aktivite olan yemek yemenin birazcık düşünülerek yapılması gerekiyor. Bugün herkesin kahvaltısında 3 çeşit peynir var, çünkü ulaşımı çok kolay. Artık mevsimsel döngülere bile bakmadan her an her şeye ulaşabildiğimiz ve bolluk bereket ülkesinde yaşadığımız için bir şımarıklık söz konusu. Birazcık daha gıdayla ilgili düşünmeye itmek adına da sorumluluk almak adına da insanların bu zamanını harcayıp çok yoğun tempolarından 2-3 saat zaman ayırıp dağıtımıyla ilgilenmesi veya konuyla ilgili belgesellerin izlenmesi, ekolojik atölye çalışmalarına katılmaları önemli. Kültürhane’de tavukçuluk üzerine bir eğitim düzenledik, 80-90 kişi sığamadık, 5-6 saat süren uzun bir eğitimdi. İnsanlar da kendilerini çaresiz hissediyorlar. Alternatifi yok zannediyorlar. Tarımla uğraşan insanlarda da aynı düşünce var; insanlar başka türlü bir tarımın mümkün olduğunu bilmiyorlar bile. Gübresiz-ilaçsız nasıl olacak diyorlar, çok da güzel olabiliyor. Beslenme çok kompleks bir şey. Doğada ne yiyeceğini bilmeyen tek canlı biziz. Bu konularda doktorlarımız da eğitim hayatı boyunca sadece 6 saat gibi kısa bir eğitim alıyorlar tek ders alıyorlar yani, ziraatçilerimiz tamamen kimyasal ve mekanik bir sistem üzerine eğitiliyorlar. Oysa binlerce yıldan beri süre gelen Çin tıbbından, Hint tıbbından, bizde de İbn-i Sina’dan biliyoruz ki ne yersen osun, yediğin ilacındır aynı zamanda. Şimdiki sistem içerisinde ise ölü bir toprakta ölü bir tarım yapılıyor, bunun sonucu da ağır oluyor, kronik pek çokhastalığın sebebi de bu. Festivaldeki bu film gösterimleri ile ilgili ne söylemek istersiniz? M. V:İnsanların bu filmlerde anlatılan iyi örnekleri bilmesi adına önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendi yoğun zamanlarında araştırabilecekleri, peşine düşüp öğrenebilecekleri şeyler değil. İnsanların davranış değiştirmeleri yani üretim ve tüketim sürecine daha iyi katılabilmeleri için güzel örneklere ihtiyaçları var. Festivalin amacı da bu. Sadece tarıma indirgemek de yanlış, her türlü üretimin bir bedeli var. Biz bu bedeli burada ödemiyor bile olabiliriz, giydiğimiz bir t-shirt bile eğer 35 bin km yol yapıyor ve Hindistan’da bir nehri yok ediyorsa bunda bizim de sorumluluğumuz var. Başka türlü bir üretim, başka türlü bir tarım, başka türlü bir şehir, başka türlü bir yaşam mümkün.
Bizi Takip Edin