Hayvanat Bahçesi

 Hayvanat bahçesi hayvanların cansız bir objelermiş gibi sergilendikleri, ömürleri boyunca tutsak edildikleri ve doğalarından uzak yaşamaya zorlandıkları yerlerdir. Bilinen en eski hayvanat bahçesi milattan önce 3500 yılındadır. Modern anlamdaki ilk kuruluşu ise 1828 Londra’dır. Bu ilk bilimsel hayvanat bahçesidir. Yani hayvan deneylerinin de yapıldığı bir yerdir. Hayvan Hakları İzleme Komitesi 2016 yılı raporuna göre Türkiye’de hayvanat bahçelerinde tutsak edilen hayvan sayısı en az 16.000. 

Hayvanat bahçelerinde tutsak edilen hayvanlar, kısıtlı yaşam alanları ve stres faktörleri nedeniyle çeşitli davranış bozuklukları, aşırı agresyon sergilemekte ya da depresyona girmektedirler. Tutsak hayvanlarda tekrarlayan davranışlar için bilimsel terim, ARB (Abnormal Repetitive Behavior) olarak bilinen “Anormal Tekrarlayan Davranış”tır. Bu, tanıyabildiğimiz bütün garip görünüşlü, tekrarlayan davranışları (gerilme davranışları, tekrarlayan hareketler, ileri ve geri adımlar atma, kafa sallama, sallanma, adımlarını tekrar tekrar geri çekme, hareketsiz oturma veya kafeslerin tellerini ısırma vb.) kapsar. Bu davranışlara depresyon, can sıkıntısı ve psikozlar gibi koşullar neden olur. Bazı hayvanat bahçeleri, bazı tutsak hayvanların davranış problemlerini kontrol etmek için anti-depresanlar veya sakinleştirici maddeler vermektedir.

Hayvanat bahçelerinin, çocuklar ve yetişkinler için vahşi hayvanlar hakkında birçok şey öğrenebileceği harika bir öğretim aracı olduğu iddia edilmektedir. Ancak hayvanat bahçeleri, vahşi hayvanların doğada nasıl yaşadığı ve davrandığı hakkında hiçbir şey öğretmez. Doğadaki özgür vahşi hayvanları, hayvanat bahçesinde tutsak edilen hayvanlar ile karşılaştırdığımızda bu ayırım çok rahat görülmektedir. Hayvanat bahçeleri, üzgün ve bitkin hayvanlardan oluşan bir koleksiyondan fazlası değildir ve dünyanın bu diğer sakinlerine nasıl davranmamız gerektiği konusunda, özellikle çocuklara çok kötü bir örnek vermektedir. İngiltere akvaryumlarında yapılan “Hayvanlar İçin Özgürlük” grubunun bir araştırmasında, sergilenen hayvanların % 41’inin türlerini tanımlayan hiçbir işaret göstermedikleri bulgusuna ulaşılmıştır.

1956 yılına kadar siyah insanların sergilendikleri insan hayvanat bahçeleri yasaldı ve bir dönem çok yaygındı. Günümüzde bu yerlerden nasıl tiksinti ve nefret ile bahsediyorsak günün birinde bütün dünyada hayvanat bahçelerinden tiksinti ile bahsedecek.