Salgınla Mücadelede En Önemli Koz: Afet Yönetimi 

Pandemiyle Mücadelede Afet Yönetiminin Önemi konulu dosyamız kapsamında Profesör Mikdat Kadıoğlu afet yönetimi hakkında bilgilerini paylaşırken İHH Arama Kurtarma Birimi, Toplumsal Afet Derneği ve AKUT bir afet yaşandığında nasıl operasyona geçtiklerini anlattı. 

Tüm dünyayı etki altına alan Covid-19 pandemisi, afet yönetiminin önemini de bir kez daha gündeme taşıdı.  20 Mart’ta Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Hastane Afet ve Acil Durum Planı (HAP), afet yönetiminin tıbbi kısmıyla ilgili önemli bir adımdı. Ardından pandemi hastaneleri belirlendi, test merkezleri artırıldı ve yeni hastanelerin açılması hızlandırıldı. Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı ise 2019’da hazırlanmıştı ve bugünün salgın koşullarında bu plan da alınan kararlarda başvurulan kaynaklar arasında. Bu çalışmalara ek olarak, afetle mücadeledeki en resmi kurum olan AFAD, pandemi süresince karantina koşullarının sağlanması, 65 yaş üstü bireylerin ihtiyaçları için kurulan Vefa Destek Grubu’nun yönetimi gibi işlerden sorumlu. AFAD’ın yanı sıra ilgili STK ve derneklerin de afetle mücadelenin çeşitli aşamalarında katkıları oluyor. 

Mikdat Kadıoğlu: Afet Yönetimi Konusunda Kafa Karışıklığı Var

Mikdat KadıoğluToplumsal Afet Derneği’nin hazırladığı Biyolojik Afet Yönetimi adlı online eğitimde konuşan Kızılay Genel Başkan Danışmanı Prof. Mikdat Kadıoğlu, afet yönetiminin nasıl yapılması gerektiği ve Türkiye’nin afet yönetimindeki temel sıkıntıları hakkında bilgilerini paylaştı.

Kadıoğlu’na göre Türkiye’de afet yönetim planına dair kafa karışıklıkları mevcut. Türkiye’nin bir afet yönetim planı olduğunu ancak Koronavirüsle mücadelede mevcut olan plan yerine yeni bir plan yapılmasına anlam veremediğini söylüyor: “Afet müdahale planımız var. Koronavirüs için bunları niye yürürlüğe koymuyoruz diye düşünüyorum. Türkiye’de afet yönetimi konusunda kafa karışıklığı var. Afet yönetim planı sanki sadece depremde kullanılacakmış gibi yanlış bir algı oturmuş durumda. Türkiye Afet Müdahale Planı’nda bir çok çalışma grubu var, bunların devrede olması gerekiyor. Planda yer alan Bağış Yönetimi Grubu kullanılmıyor da Vefa Destek Grubu kurulmuş ve o kullanılıyor. Bir acayiplik var. Ulaşım, defin hizmetleri gibi gruplar devrede değil, bunun yerine ‘pandemi planı var ve onu uyguluyoruz’ deniliyor ama o da işin hastane kısmıyla ilgili, diğer lojistik kısımlar yok.”

Kadıoğlu, her afette yeni bir sistem kurulmasını afet yönetiminin ne olduğunu hala anlamamış olmamıza bağlayarak,  “Her afette yeni bir sistem kuruyoruz, mevcuttan haberimiz yok. Afet Müdahale Planı bu salgında uygulansaydı beklenen büyük deprem için de iyi bir tatbikat olurdu, Büyük bir fırsatı kaçırdık. Afet yönetiminde dört ana başlık vardır: Zarar Azaltma, Hazırlık, Müdahale ve İyileştirme. En önemli şey zarar –  risk azaltmadır. Riski sıfırlamak mümkün değil ama azaltacak hazırlıklar yapılmalı. Biz afet yönetimini daha çok müdahale diye anlıyoruz. Bizim afet yönetiminde en çok sevdiğimiz konular müdahale ve iyileştirme. Her ne kadar 5902 afad kanununa zarar azaltma, hazırlık planlama gibi laflar konulduysa da tüm zihniyet müdahale ve yaraları sarma üzerine. Yönetmeliklerle kaldırılmış olsa da kriz masaları, kriz komiteleri halen var.”  dedi.

“Salgın, Afet Olarak Sayılmıyor”

Kadıoğlu’nun verdiği bilgiye göre Afet yönetiminin evreleri; Tüm Tehlikeler, Tüm Afet Yönetimi Evreleri, Tüm Kaynaklar, Tüm Bireyler/Birimler’den oluşuyor. Kadıoğlu, Koronavirüsle mücadele kapsamında bu evrelerin uygulanmadığı kanısında. Bunun da nedeni salgının Türkiye’de afet olarak tanımlananlar arasında gelmiyor: “1959 yılında çıkarılan 7269/1 sayılı kanunda afet olarak tanımlanan durumlar sayılıyor. Bunlar; deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler. Bunlar arasında salgın hastalık yok. ‘Ve benzerleri’ denmiş ama o benzerlerin ne olduğu hiçbir zaman tanımlanmamış. Türkiye’de fiziksel mekana binaya zarar vermeyen durumu afet olarak sayılmıyor. Tüm afet istatistikleri de bu beş tanesinin üzerinedir.”

Afet Yönetiminde ‘Normale Dönüş’ Diye Bir Kavram Yok

Miktad Kadıoğlu, Koronavirüs salgınıyla ilgili sık sık normale nasıl ve ne zaman dönüleceği sorusunu duyduğunu söylüyor ancak afet yönetiminde normale dönüş diye bir şey olmadığını vurguluyor: “Hep şu soruluyor; Nasıl normale döneceğiz? Afet yönetiminde normale dönüş diye bir kavram yok. Örnek olarak deprem oldu ve insanlar öldü, evler yıkıldı diyelim. Sonra normale dönüş nasıl olabilir? Normal dediğimiz zamanlardaki manzara çürük binalardı, bilinçsiz yapılaşmaydı. Normale neden dönülsün? Koronavirüs için de aynı durum geçerli. Virüs bu denli hızla yayıldığına göre demek ki bizim normalimizde problem vardı. Şu ana kadarki hijyen, sosyal mesafe, sarılma, tokalaşma gibi alışkanlıklarımız demek ki bu kadar mikroorganizma taşıyan bir canlının yapmaması gereken davranışlarmış. O zaman normale dönmek de doğru değil.”

Dünyada afet yönetiminin tarihsel gelişimiKadıoğlu, Türkiye’nin afet yönetimi anlayışı olarak dünyayı 1970’lerden takip ettiğini söylüyor: “Dünyadaki afet yönetiminin tarihsel gelişimine baktığımızda bizim 70’lerde olduğumuzu görüyoruz. Dünya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1950’de sivil savunma planlarıyla başladı afet yönetimine. Biz ise şu anda dünyanın 1070’lerde uyguladığı Ulusal Müdahale Planı’na geldik. Dünyada ise şu an afet yönetimi çerçeve kanunlarıyla yürütülüyor.”

“İklim Değişikliği Sorunu ile Salgınlar Birlikte Değerlendirilmeli”

Salgınların iklim sorunuyla da yakından ilgili olduğunu söyleyen Kadıoğlu, Türkiye’de olaylara bütünleşik bakılmadığından dem vuruyor: “Hep söylüyoruz, küresel iklim değişikliği olduğu zaman bazı hastalıklarda, özellikle de hayvanlardan insanlara geçen hastalıklarda artış olur. Maalesef sözlerimiz dinlenmedi. Türkiye’de olaylara bütünleşik bakmıyoruz. IPCC’nin SREX 2012 raporu var. Bu raporda ‘İklim Değişikliklerine Uyum ve Afet Risk Yönetimi çalışmalarını birlikte yapın’ deniyor. Bunun adına İklim Değişikliği Risk Yönetimi denmiş. Türkiye’de iklim değişikliğine yönelik çalışan kurum ve kuruluşlar var, afet ve risk yönetimi için çalışanlar da var ama bu grupların birbirlerinden haberi yok.”

Toplumsal Afet Derneği: Afet Sonrası Koordinasyon Çok Önemli

İklim değişikliği risk yönetimiToplumsal Afet Derneği, kuruluş amaçlarını “Ülkemizde afetlerde yaşanan eksiklikler ve organizasyon sorunları üzerine kurulmuş bir derneğiz” sözleriyle açıklıyor. Dernek, özellikle afetler sonrası yaşanan koordinasyon sorunları üzerine odaklanıyor. 

Derneğin Genel Koordinatörü Rezzak Elazat; “Afet öncesi yapılacak hazırlıklar konusunda bilinçlendirme çalışmaları (temel afet eğitimi, ilk yardım eğitimi, yangın eğitimi vb.) ve alınabilecek önlemler konusunda teknik ve lojistik çalışmalar faaliyetlerimizin bir bölümünü oluşturuyor. Bunun yanı sıra afet sonrası koordinasyon çalışmalarında kurtarma ekiplerinin sistemli ve verimli çalışmasını sağlamak, yardım çalışmalarının sonuç odaklı ve hızlı ulaşması için gerekli alt yapıyı oluşturmaya yönelik çalışmalar yapmaktayız” diyor. 

“AFAD, STK’lara Desteğini Arttırmalı”

Dernek afet zamanlarında platform yapılarında olan diğer sivil toplum ekiplerinden destek alıyor. Derneğin kendi ekipleri ise daha çok sağlık alanında çalışan acil tip doktorları, paramediklerden oluşuyor.

Elazat’a göre afetler konusunda devletin gönüllülük projesinde eksiklikler ve sorunlar var: “Devletimiz AFAD Gönüllüsü Projesiyle dernekmiş gibi çalışma yapmak istiyor, bu durumun derneklerin zararına olacağını düşünüyorum. Bunun yerine AFAD tarafından STK’ların desteklenmesi, hazırda bulunan afet STK’larını bölgesel ve mahalli çalışmalar üzerinden görevlendirerek koordine edilmelidir. Böylelikle AFAD gerçek manada afet koordinasyonu yapar hale gelebilir.”

İHH Arama Kurtarma Birimi: Her Afetin Karakteri Farklıdır

İHH Arama Kurtarma Koordinatörü Emre Yerli, İHH Arama kurtarmanın faaliyet alanlarının tamamının afet yönetim süreci olarak tanımlanabileceğini söylüyor. Yerli çalışma felsefelerini; “Afet öncesi sırası ve sonrasında vakfımızın tüm insan ve lojistik kapasitesini tecrübesiyle milletimizin yaralarını sarmaya adayan bir anlayış faaliyetlerimizin temelini oluşturmaktadır” diyerek açıklıyor. 

İHH Arama Kurtarma’nın 39 ilin 34 ilçesinde teşkilatlanma ve ekip kurulum çalışmaları ve ağır seviyede sınıflandırabilecek ekipmanlarla müdahale kapasitesi tamamlanmış durumda. 18 ilde ise kurulum aşaması devam ediyor. 

“Esas Olan Teyit Edilmiş Temiz Bilgiyle İlerlemektir”

Felakete müdahale anını ilk adımdan itibaren anlatmasını istediğimiz Yerli, izledikleri prosedürü şu şekilde aktarıyor: “Her olayda esas olan teyit edilmiş temiz bilgiye göre bir eylem planı hazırlamak ve kaynaklar israf edilmeden bir çalışma yürütmektir. TAMP (Türkiye Afet Müdahale Planı) kapsamında AFAD’ın duyurduğu etki seviyesine göre eylem planları hazırlanır ve STK’lara tanımlanmış hizmet gruplarında görevli çalışma birimleri afet bölgesine giderek çalışmalarını yürütmektedirler. Her çalışma grubunun afet bölgesinde yapacağı çalışmalar bellidir.
Afet bölgesine giden tüm ekip afet yönetim komisyonunun görevlendirdiği afet veya acil durum yöneticisinin koordinasyonuna tabi olarak çalışmalarını yürütür. Bu süreçlerde vakfımızın “Afet Yönetim Sistemi” de aktif olarak devrededir ve tüm süreçleri takip eder ve yönetir.”

Emre Yerli’ye göre afetlerden en az hasarla çıkmak için yapılan olumlu şeyler var: “TAMP’ta gelişen bir süreç var. AFAD’ın kurulmasıyla birlikte kamu kurumları ve STK yakınlaşması ve etkisi sahada daha da görünür hale geldi. Eldeki imkânların bir koordinasyonla maksimum faydayı üretecek şekilde yapılandırılması afetlerin ağır etkisinin hafiflemesine ve yaraların daha güzel sarılmasına olanak sağlıyor. Her zaman eksiklikler olacaktır. Bu hayatın bir parçası. Her afetin farklı bir karakteri vardır. Bir afette sorun olmayan bir yaklaşım başka bir afette soruna dönüşebilir. Asıl olan iyi niyetli ve çözüm odaklı yaklaşılmasıdır.

AKUT: Bilgi Kirliliği ve Panikten Uzak Durulmalı

Dünya ve Türkiye'de genel durumBirleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından uluslararası standartlar ile sınıflandırılmış bir dernek olduklarını ifade eden AKUT afet durumlarında operasyon planlarını nasıl yaptıklarını şöyle ifade ediyor: “Her afet hem kendine özel hem de türünün özelliklerini taşır. Planlama yapılırken operasyonun türüne göre şekillendirilir aynı zamanda özelinde alınan aksiyona göre de şekil değiştirebilme özelliğine sahiptir. Bu süreçleri bir operasyon için ekipler bazında, daha büyük operasyonlar-afetler için ise birden fazla ekibin katıldığı, Acil Durum Yönetiminin devreye girdiği operasyonlar olarak düşünebilirsiniz. Temelde süreç benzer bir şekilde işler; Operasyon çağrısı gelir, çağrı değerlendirilir -operasyon kararı alınır- gönüllülere bilgi verilir- gönüllülerin ve lojistik merkezin hazırlanma, toplanma ve operasyona çıkma süresi içerisinde bölge ve olay hakkında detaylı bilgi alınır. Ekibe saha, hava durumu, varsa yıkım vb konularda bilgilendirme yapılır.  Afet durumunda Acil Durum Yönetimimiz devreye girer. AFAD ve kolluk kuvvetlerinden gerekli bilgi akışı sağlanır.”

“Felaket Olmadan Alınacak Önlemler Çok Önemli”

“Felaketlerden en az hasarla çıkmak için devletin yetkili kurumlarının ve STK’ların atması gereken adımlar neler olmalı?” sorumuza felaket öncesinde alınması gereken önlemlerle başlıyor ve felaket anında bilgi kirliliği ve panikten uzak durulmasıyla devam ediyor: “İlk olarak bir felaket olmadan alınacak önlemler geliyor. Bu noktada toplumu bilinç düzeyini yükseltmek gerekiyor. Bunun için tüm yaş kademelerinde bir afet öncesi alınacak bireysel önlemlerin ne olduğu, güvenlik önlemleri vb. konularda bilinçlendirme seminerleri düzenlenmesi oldukça farkındalık düzeyini yükseltir. Felaket anında atılacak en önemli adım sakin kalabilmek ve doğru planlamayı yapabilmek. Panik her zaman daha fazla hataya sebebiyet vereceği için toplumun o anki paniğini gereksiz yere tetikleyecek haber ve paylaşımlardan kaçınılmalı. Doğru ve temiz bilgi halk ile paylaşılmalıdır. Kirli bilgi diye adlandırabileceğimiz bazı bilgiler daha fazla paniğe yol açmakta yapılacak müdahaleyi geciktirmekte doğru yere kanalize olmayı engellemektedir.”