Özürlü mü, engelli mi, sakat mı?

03 Aralık 2015
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Sibel Yardımcı’nın “Sakatlığın Tarihsel İnşası” başlıklı çalışması, sakatlık çalışmalarının en temel üç tartışmasını ana hatlarıyla özetliyor. Kavramları, sakatlık modellerini, normallik ve sakatlık ilişkisini sorguluyor. Bir bölümünü burada alıntıladığımız çalışmanın tamamına aşağıdaki dosyadan ulaşabilirsiniz. Toplumsal algıdaki sakatlık imgesi, uzun bir dönem tıp biliminden ilham alan bir tanımın […]

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Sibel Yardımcı’nın “Sakatlığın Tarihsel İnşası” başlıklı çalışması, sakatlık çalışmalarının en temel üç tartışmasını ana hatlarıyla özetliyor. Kavramları, sakatlık modellerini, normallik ve sakatlık ilişkisini sorguluyor. Bir bölümünü burada alıntıladığımız çalışmanın tamamına aşağıdaki dosyadan ulaşabilirsiniz.

Toplumsal algıdaki sakatlık imgesi, uzun bir dönem tıp biliminden ilham alan bir tanımın gölgesinde kalmıştır. Sağlam/normal/eksiksiz bir beden kabulünden yola çıkan bu yaklaşım, sakatlığın nasıl adlandırıldığını da etkilemiş; sakat hareketlerinin temel gayretlerinden biri de bu adlandırmayı bir mücadele alanına çevirmek olmuştur.

Sakat hareketlerinin ABD ve İngiltere’de güçlü olduğu düşünüldüğünde, ilk kavram tartışmasının İngilizce’de yapılması şaşırtıcı gelmeyecektir. Bugün İngilizce literatürde sakatlığın bedensel ve toplumsal yönlerini anlatan iki ayrı terim kullanılmaktadır: Buna göre bir veya daha çok uzvun kısmen veya tümüyle eksik veya işlevsiz olması ‘impairment’ (yetiyitimi) olarak nitelendirilirken, ‘disability’ (sakatlık) kavramı yaygın toplumsal ve mekânsal pratiklerin, söz konusu bedensel farkları göz ardı etmesinden kaynaklanan kısıtlamalara ve/veya olumsuzluklara atıf yapmaktadır. Bu kavramsallaştırma, sakatlığın toplumsal yönüne vurgu yapması, engeli sakat kişinin bedeninde değil, onu çevreleyen ve çerçeveleyen toplumsal örgütlenmede araması itibariyle önemlidir.

Sakatlığı nasıl adlandırmak gerektiğine dair benzer bir tartışma Türkçe’de de karşımıza çıkar. Gerek dilin kendi imkânları ve tarihindeki farklılıklar gerekse sakat hareketinin Türkiye’de başka bir yol haritası izlemiş olması nedeniyle söz konusu tartışmanın içeriği burada başka türlü gelişmiş; olumsuz anlamın bertaraf edilebilmesi ana mesele hâline gelmiştir. Bunun nedeni kuşkusuz Türkiye’de sakatlığın büyük bir olumsuzlukla (kişisel trajedi, utanç kaynağı vb.) damgalanmış olmasıdır. Bu noktada karşımıza çıkan üç terimin ilki ‘özürlü’dür. Bu terim devlet bürokrasisi dışında neredeyse terk edilmiştir. Çünkü bir defoya işaret etmektedir. Bu konuda sohbet etme imkânı bulduğumuz birçok sakat arkadaşımız, özürlünün genellikle hatalı üretimi çağrıştırdığını belirtmiş, ayrıca başka bir çağrışımı da devreye sokarak ‘özür dilemeleri’ için bir neden olmadığını ifade etmiştir.

SAKAT GÜZELDİR VE SAKATLIK POLİTİKTİR

‘Engelli’ ve ‘sakat’ terimlerine dair tartışma ise sürmektedir. Bugün alandaki birçok Sivil Toplum Kuruluşu (STK) ve bu kuruluşların çalışanları ‘engelli’ kavramını kullanmayı tercih etmekte ve bu vesileyle sakat kişinin ‘engellenmişliğinin’ altını çizdiğini belirtmektedir. Fakat bu tanım da yer yer eleştirilmiş, engelin sakat kişide değil, toplumda olduğu vurgulanmıştır.

Türkiye’deki sakat hareketinin günümüzdeki önemli isimlerinden Bülent Küçükaslan’ın Bianet’te yayımlanan “‘Sakat’ Politiktir!” başlıklı yazısı, neden tercihini ‘sakat’ kavramından yana kullandığını ortaya koyuyor. Yazara göre, bir şeyi ‘özürlü’ olarak nitelediğimizde, o şeyin değerini başka bir ‘bütün’ ile kıyaslamış ve onu değersizleştirmiş oluyoruz. ‘Engelli’ adlandırması, engelin çevrede değil, kişide olduğunu ima ediyor; bu anlamda sorumluluğu toplumun sırtından alıyor. Oysa ‘sakat’ sözcüğü (sorunlu yanlar içerse de) daha çok bir hâl tespiti yapıyor: “Hasılı, yeri geldiğinde ‘Sakat Bülent’ diye anılmam gayet güzel,” diyor Küçükaslan; “Evet, sakatım, bu kadar basit.”

Fakat belki de daha önemlisi, tıpkı ırkçılık karşıtı “Siyah güzeldir!” sloganında olduğu gibi, ‘düşük, döküntü, düşük nitelikli’ olarak kabul edilen bir bedenin, bu bedene eşlik eden bir hâlin sahipleniliyor olması. Küçükaslan’a göre, bu olumsuz anlama inat kavramı sahiplenmek, inadına “Sakat güzeldir ve sakatlık politiktir!” demek gerekiyor. Ben de bu eleştiri ve sahiplenme hattını takip ederek sakatlık kavramını kullanmayı tercih ediyorum.

Çalışmanın devamı için tıklayınız.