“Savunuculuk Faaliyetlerini Geliştirmek İçin Faydalanıcı Veriler Daha Çok Kullanılmalı”

İstanbul Kongre merkezinde 19.’su düzenlenen Bilişim Zirvesi’nin bu seneki teması “Data Talks” “Veri Konuşur” idi. Veri Okuryazarlığı Derneği (VOYD) üyesi Bekir Arslan’ın zirveye dair izlenimlerini dinlerken, verinin savunuculuk faaliyetlerinde hangi yöntemlerle konuşturulabileceği hususunda söyleştik.

20-21 Kasım’da düzenlenen Bilişim Zirvesi’nde hangi başlıklar öne çıktı?

Katılımcısına göre değişen bir soru bu. Ben veri analitiği ve iş zekası konularıyla ilgili panellere katıldım. Yapay zekadan çok veri güvenliği, mobil veri ve haberleşme alanları benim diğer dikkatimi çeken konulardı.

Sivil toplum örgütlerinin zirveye katılımı nasıldı? 

Katılımcı olarak vardır mutlaka ama bu zirve daha çok bilişim sektöründe çalışanları bir araya getirdi bence. O yüzden herhangi bir sivil toplum örgütünün standını göremedim. Tanıtım stantları da daha çok bilişim alanında ürünleri olan şirketlerin oluşturduğu stantlardı. Ama bu demek değil ki sivil toplum örgütlerini bunlar ilgilendirmiyor. Tam tersi örgütler kendi bünyelerindeki problemleri çözebilmek için bilişim sektörüne başvurmak zorunda. O yüzden daha çok sivil toplum örgütü temsilcisini görmek isterdim.

Bu zirvenin teması “veri konuşur”idi. Peki sivil toplum örgütlerinin yürüttüğü hak temelli savunuculuk faaliyetlerinde veri nasıl konuşabilir?

Savunuculuk faaliyetlerini geliştirmek için kriz verileri kadar önemli bir başka şey daha var, o da faydalanıcı verileri. Demografi, eğitim ve aile durumu, dezavantaj nedeni, yaşadığı yer, krizden ne derece etkilendiği ve neye ihtiyaç duyduğu gibi verileri buna örnek verebilirim. Bu verilerin derlenmesi yetmiyor, düzenli raporlanması, işlenmesi ve faaliyet sonucunda ne gibi sosyal etkiler oluştuğu temel mesele bence.

Bahsettiğiniz sürece dair bir örnek verebilir misiniz?

Verinin konuşması tabiri bana geçenlerde yaşattığım bir olayı hatırlattı. Anlatacağım şey veri görselleştirme alanıyla ilişkili. Eve su faturası geldi. Çoğu kişinin yaptığı gibi ben de gelen her su faturasına bakmadan -ücret bilgisi hariç- direk çöpe atıyorum. Çünkü otomatik ödeme talimatı faturayı takip etmeme ihtiyaç bırakmıyor. Başka bir zaman oldu mu hatırlamıyorum ama geçen ay ilk defa evimizde ailecek ne kadar su tükettiğimizi merak ettim. Merak etmemle küçük bir şok geçirmem bir oldu çünkü günlük ortalama 190 litre su harcamışız. Veri olarak sadece bu bilgi vardı ama veri görselleştirmeci zihnim hemen bunun 10 adet damacana suya tekabül ettiğini söyledi. Faturaların bu gözle değerlendirilip belediyelerce görselleştirilmesi eminim birçok farkındalığı da beraberinde getirecek. Çünkü faturalar sayılardan ibaret, benimle konuşmuyor. Görselleştirildiği anda benimle konuşmaya başlayacak. Yurtdışında bu konuda çalışma yapıp çok iyi geri dönüşler alan şirketler biliyorum. 

Peki bahsettiğiniz fatura sizi su tüketimleri verisini araştırmaya yönlendirdi mi?

Elbette. 190 litrelik veriyle karşılaştığımda ne yaptım? Türkiye’deki hane halkı su tüketimlerini inceleyen bir içerik var mı sorusunun peşine düştüm. Üç yıl önce yapılmış bir araştırma haricinde hiçbir şey bulamadım. Devletin resmi kurumu TÜİK’de de aradım, bulamadım. Vardır mutlaka ama kim bilir hangi dehlizlerde. Son kullanıcının anlamayacağı türde bir yerde duruyor olabilir bu veriler. Halbuki açık veri hepimiz için. Kamusal alana hizmet eden kurumların büyük sorumluluğu olan bir konu veri okuryazarlığı bence. Veri görselleştirme sadece şirket ve kurumların karar alma mekanizmaları için gerekli olan bir şey değil, insanlara bir şeyi en temiz ve sade bir şekilde anlatabildiğin bir iletişim aracı aynı zamanda. 

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Özel kurumlar, kamu kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri yürüttükleri faaliyetlerini veri perspektifinden ve söyleşide bahsettiğim döngü açısından yeniden değerlendirmeli. Sadece savunuculuk değil diğer tüm alanlardaki faaliyetler için de geçerli bu durum. Sonuçta ölçemediğiniz şeyi geliştiremezsiniz, ana kural bu.