Gıda Bankacılığı’nda Yeni Anlayış: Sosyal Etki Merkezi Modeli

Atık ve kayıplarla ilgili yürütülen çalışmalara yeni bir anlayış getirmek üzere kurulan Gıda Kurtarma Derneği'nin yönetim kurulu başkanı Berat İnci ile derneğin geliştirdiği yaklaşımı ve gündemini konuştuk. İnci, Sosyal Etki Merkezi modelini, Türkiye’de gıda bankacılığını doğru yürütebilmek ve bu anlamda diğer kurumlara örnek olabilmek adına konsept market olarak kurduklarını söylüyor.

Gıda Kurtarma Derneği’nin kuruluş hikayesinden başlayalım. Hangi ihtiyaçtan doğdu bu dernek?

2017 yılında atık ve kayıplar ile ilgili çalışmalar yürüten bir ekip olarak bu konuda ileri seviyede olan ülkeleri inceleyerek ülkemizde ne gibi eksikler olduğuna çalışıyorduk.

Çalışmaların en önemli çıktısı olarak; Türkiye’ de hem özel işletmeler hem de halkın kendisinde farkındalık çok düşük seviyede.

En başta “bizim atığımız var ve değerli” diyebilen çok az kurum ve insan vardı. Hollanda, Amerika, İtalya gibi ülkeleri incelediğiniz zaman bu problemi 40-50 yıldır gündeme almış ve konuşuyor durumundalar. Doğal olarak farkındalık çok yüksek seviyelerde. Üstelik konuşmakla kalmayıp çözümleri mevzuatsal olarak teşvik ve caydırıcı sistemler haline getirmiş ve aksiyonlar alınmış. Diğer bir yandan ise Sivil Toplum Kuruluşları bu konu özelinde alt yapı ve kapasitelerini çeşitli destekler ile geliştirmişler. İsraf olmak üzere olan bir ürün bağışlanmak istendiğinde, bu ürünü alabilecek uygun araçlar, depolayabilecek uygun alanlar ve ihtiyaç sahibi ile buluşturacak sistemler geliştirilmiş. Ülkemizde maalesef bu konular oldukça zayıftı. Bu nedenleri bir araya getirdiğimizde 3 ana misyonumuz ortaya çıkmış oldu ve Gıda Kurtarma Derneği’ni bu çatıda kurmaya karar verdik. Bu misyonlar İsrafın önlenmesi ve kayıpların azaltılması amacı ile iletişim ve farkındalığın arttırılması, sivil toplum kuruluşlarının bu konuda kapasite ve alt yapılarının geliştirilmesi ve savunuculuk misyonu ile mevzuatsal süreçlerin desteklenmesi olarak sıralanabilir.

Türkiye gıda israfına ilişkin ilk etapta nasıl bir tablo var?

İsraf ve kayıplar ile ilgili istatistiklere baktığımızda ülkemiz “gelişmekte olan ülkeler” arasında olduğu için bu kategorinin özelliklerini taşıyor. Örneğin gelişmiş ülkelerde %55 atık ev içi tüketimde oluşurken gelişmekte olan ülkelerde bu oran tam tersi. Yani gıda tabağımıza gelene kadar %55’ ini kaybediyoruz. 2014 rakamlarına göre toplam atığımızın değeri 214 Milyar TL iken günümüzde bu rakamın 300 Milyar TL yi aştığını görüyoruz. Bu değerlerin en üzücüsü ise toplam atığın yaklaşık 90 Milyar TL’lik kısmı insan tüketimine uygun ürünler. Biz bu ürünlerin %98’ ini toprağa gömüyoruz, yakıyoruz ve “düzenli depoladık” diyoruz. Hatta domates gibi bazı ürünlerde artık “çöpe atmak için üretiyoruz” durumuna geldik. Bunun birçok nedeni var, tarımdan başlayarak üretim süreçleri, tedarik zinciri ve tüketici ile buluşan noktalar dahil olmak üzere yönetimi çok zor adımlar içeriyor. Atığın yönetimi noktasında “Kaynağında azaltmak”, “İnsani Bağış”, “Hayvan Tüketimi”, “Endüstriyel Kullanım”, “Geri dönüşüm yöntemleri” ve “Kompost” gibi birçok alanda uzmanlık ve iş birliği gerektiren adımlar bunlar. Baktığımız zaman hiçbir firmanın “Atık Yönetim Departmanı” olmadığını gördük ve her yıl bütçelerine milyonlarca TL “İmha Bütçesi” ekleyerek bu sorun yokmuş gibi bir yıl daha atlatılıyor. Bu sebep ile GKTD olarak, Birleşmiş Milletler tarafından Dünya çapında desteklenmek üzere seçilen tek Türk girişimi olan Fazla Gıda ile iş birliği geliştirdik. Fazla gıda, geliştirdiği dijital alt yapısı sayesinde dünyada ilk kez uygulanan 360 derece atık yönetimi sistemi sunarken, GKTD ise insani bağışa uygun olan ürünlerin ihtiyaç sahiplerine ülke genelinde ulaştırılması için gıda bankacılığı geliştirme faaliyetlerini yürütüyor. Bu iş birliği sayesinde iki yıl içerisinde 325.000 ihtiyaç sahibine 12 Milyon Kg ürünü 34 şehirde buluşturduk.

Derneğin israfı önlemek adına yürüttüğü faaliyetler nelerdir?

Gıda Kurtarma Derneği olarak üç faaliyet alanımız bulunmaktadır. Bunlar; farkındalık, savunuculuk ve gıda bankacılığıdır. Aslında farklı olmalarının yanı sıra bu üç faaliyet alanında gerçekleştirdiğimiz ve gerçekleştireceğimiz tüm faaliyetlerimizde “sürdürülebilirlik” ortak noktadır. Türkiye’de gıda israfını azaltmaya odaklanmış bir kurum olarak bu konuda sürdürülebilirliğine inandığımız savunuculuk, farkındalık ve gıda bankacılığı faaliyetlerini en başından beri tüm sektörlerin bir araya gelmesi gerektiği inancıyla yürüyoruz.

Farkındalık ve savunuculuk alanlarının bir arada başı çektiği projelerimizden biri, Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı kapsamında desteklenen Sivil Toplum Sektörü’nün Sivil Toplum Destek Programı İkinci Dönemi tarafından hibelenen ve GKTD olarak yürütücülüğünü üstlendiğimiz “Türkiye’de Gıda Atığını Önleme ve Azaltımı için GKTD Kapasite Arttırımı” başlıklı projemizdir. Bildiğiniz üzere Türkiye’de özel, kamu ve sivil toplum sektörlerini bir araya getirmek zor bir süreçtir. Bu projede amacımız tüm sektörleri bir araya getirerek gıda israfını ve gıda atığını önlemek üzerine bir Savunculuk stratejisi- Savunculuk El Kitabı, boşluk analizi yaparak bir Mevzuat Önerileri Raporu oluşturmaktır. Bu projenin diğer bir çıktısı da gıda atığının en çok oluştuğu sektörlerden olan hizmet sektöründe Endüstriyel Simbiyosis Çalışması yaparak atık haritası ve bunun yönetimi üzerine çıkarımlarda bulunmaktır. Bu proje çerçevesinde 4 Aralık 2019 ‘da İstanbul’da ilk çalıştayımızı gerçekleştirdik.

Bu çalıştayda Taslak Savunuculuk El Kiti, özel, kamu ve sivil toplum temsilcileri ile paylaşıldı ve üzerinden konuşuldu. Buna ek olarak üretici-tüketici olarak konumlandırılan sektörler kendi açılarından bu konuya dair problemlerinden bahsetti. Böyle bir ortam bu zamana kadar birbirlerini dinleme fırsatı bulamayan birçok sektör temsilcisi için ve Türkiye için güzel başlangıçlara adım oldu. 9 Ocak 2020’de ikinci çalıştayımızı Antalya’da gerçekleştirdik. Antalya Çalıştayı’nda amacımız ev dışı tüketim israfının azaltılmasının paydaşı olan gıda ve hizmet sektörünün, kamu ve sivil toplum sektörünün tüm temsilcilerinin katılımı ile HORECA’lardaki gıda israfının ve Endüstriyel Simbiyosis olanaklarının değerlendirilmesidir. Bu projenin 3. ve son etkinliği 9 Mart 2020 tarihinde Ankara Kapanış Toplantısı olacaktır. Projemiz Türkiye’nin geleceği için önemli çıktılara sahip ve oldukça ilgi ile karşılaşıyoruz, bu açıdan Ankara Kapanış Toplantımıza yüksek katılım beklemekteyiz. Bu toplantıda proje kapsamında oluşturduğumuz. Savunculuk El Kitabı ve Politika Önerileri raporumuzu tüm dünyaya duyuracağız.

Farkındalık ve savunuculuk çalışmaları çerçevesinde her ay düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz gönüllü aktivitelerimiz bulunmaktadır. Gönüllülerimiz iki farklı gruptan oluşmaktadır. Bir taraf birlikte çalıştığımız ve başından beri bizlere en büyük destekleri olan bağışçılarımızdan oluşmaktadır. Başta en büyük destekçimiz olan Fazla Gıda ekibi, Sosyal Etki Merkezi modeli hayalimizi oluşturmada en büyük destekçilerimizden olan Ford Otosan ekibi, en büyük gıda bağışçılarımızdan olan Migros ve Metro ekipleri düzenli periyodlarda Sosyal Etki Merkezi’mize geliyor ve burada rutin yapılması gereken işler çerçevesinde bizlerle beraber çalışıyor. Bir taraf ise üniversite öğrencilerinden oluşan gönüllü ekibimiz bulunmaktadır. Kendileri gıda israfının engellenmesi, gıdanın kurtarılması ve kurtarılan gıdanın ihtiyaç sahibi bireylere ulaştırılması konularında oldukça hevesliler. Birlikte yürüttüğümüz her gönüllü etkinliklerinde onların gıda israfı konusuna yaklaşımlarındaki gelişmelerini görmek ve bu enerjiyi hissetmek bizim için dernek olarak doğru bir yolda ilerlediğimizi bir kez daha gösteriyor ve mutlu oluyoruz.

Gıda Bankacılığı anlamında yenilikçi bir bakış açınız var. Biraz bundan bahsedebilir misiniz?

Türkiye’de gıda bankacılığı faaliyetlerini yürüten birçok kurum var. Ancak gıda bankaları maalesef birbirlerinden gördükleri yanlışları ya da doğru bildikleri yanlışları sahiplenmekte ve gıda bankacılığı faaliyetlerinde bunları uygulamaktadırlar. Biz dernek olarak kurulma nedenlerimizden biri olarak Türkiye’de gıda bankacılığını geliştirmeyi kendimize bir görev bildik. Bu çerçevede önceden bahsettiğimiz Sosyal Etki Merkezi modelini, Türkiye’de gıda bankacılığını doğru yürütebilmek ve bu anlamda diğer kurumlara örnek olabilmek adına konsept market olarak kurduk. Bağış bulmaktan, mal kabul prosedürüne, mal alımdan lojistiğe, ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesinden, kurtarılan gıdaların ihtiyaç sahiplerine dağıtımlarına kadar bir gıda bankasında yapılması gerek maddi ve manevi her türlü iş yükünü ele aldığımız bir market, bir projedir Sosyal Etki Merkezi. Bize göre gıda bankacılığı sadece ihtiyaç sahibi bireylere kurtarılan gıdaları ulaştırmamalı, aynı zamanda bu bireyler ile etkileşime geçmelidir. Gıda israfı ve atık yönetimi konularında bireylerde bir farkındalık da yaratmalıdır. Bilindiği üzere, toplumun en küçük birimi ailedir ve biz gıda israfı konusunda bir farkındalık yaratmak istiyorsak buna ailedeki bireylerden başlamalıyız. Sosyal Etki Merkezi modelimizde bir yandan da bu etkiyi yaratabilmeyi amaçlıyoruz. Tüketici bilincini de oluşturmak istediğimiz bu yolda bizleri mutlu eden gelişmeler de söz konusu. 

Gıda bankacılığının yanı sıra kendi bünyemizdeki atık yönetiminden de sorumluyuz. Bildiğiniz üzere gıda bankacılığında sarf malzeme (poşet, plastik şişe vs.) ihtiyaçları söz konusudur. Ancak bu tarz malzemeler hem çevreye zararlı hem de maliyet açısından yüksek değerlere sahiptir. Sosyal Etki Merkezi modelimizde bunun önüne geçmek için bireylere kumaş çantalar vermenin dışında kendi kullandığımız malzemeleri de azaltmaya odaklandık.

Gıdanı Kurtar projesi birkaç etaptan oluştan bir proje. Temel hedefleri neler? 

Proje 2020 Nisan’a kadar devam ediyor. Gıda kaybını ve israfını azaltmaya yönelik bir savunuculuk Stratejisi ve savunuculuk kiti geliştirmek amacındayız. Gıda bağışına ilişkin yönetmeliklerde Boşluk Analizi yaparak mevzuat değerlendirme önerilerinin yer aldığı bir rapor oluşturmak da istiyoruz. Döngüsel ekonomi çıktıları oluşturmak üzere, HORECA’larda endüstriyel simbiyosis olanaklarını irdelemek ise bir diğer hedefimiz. Sonuç olarak  Gıda atığının azaltılması ve önlenmesiyle ilgili tüm paydaşları bu amaç etrafında bir araya getirecek bir Network Ağı oluşturmak istiyoruz.

Antalya Çalıştayı nasıl geçti? HORECA’larda ortaya çıkan gıda israfının azaltılması adına panellerde öne çıkan konu başlıkları neler oldu?

Antalya Çalışstayı GKTD Yönetim Kurulu Başkanımız Berat İnci’nin hem derneğimizi hem de projemizi katılımcılara tanıtım sunuşuyla başladı. Gıda Kurtarma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berat İNCİ “Avustralya’daki yangının sorumlusu hepimiziz! domates kabuklarını çöpe atmaya devam ettiğimiz sürece, insan eliyle oluşan iklim değişikliğine dayalı felaketleri yaşamaya devam edeceğiz…” dedi. İNCİ, Türkiye’de, açlık ve yoksulluk sınırının altında insan sayısının 20 milyonu aştığını ve Türkiye’de gıda atığının 300 milyar TL değerinde olduğunu vurguladı.

Bu çalıştayda dernek olarak bizi en çok mutlu eden şey, her bir konuşmada dernek olarak başından beri gıda israfına dair savunduğumuz birçok şeyin konuşmacılar tarafından da paylaşılması oldu. Bu çok güzel bir şey çünkü artık sektörlerin ortak noktada birlikte adım atabileceklerinin kanıtıydı.

GKTD olarak Gıdanı Kurtar projemizde ev dışı tüketimde atığın değerlendirilmesine olanak verebilecek, endüstriyel simbiyosis ilişkilerinin irdelenmesi ve döngüsel ekonomi çıktılarının oluşturulmasına dayalı bir fizibilite çalışması hazırlıyoruz. Gıda Kurtarma Derneği’nin GTE teknik danışmanlığı ile yürüttüğü çalışmada atık geri kazanımı, simbiyoz ve döngüsel ekonomi gibi kavramlarla ülke ekonomisini derinden etkileyecek bir model yaklaşımı geliştirilmekte. Paneller sonrasında GTE eşliğinde katılımcılar ile endüstriyel simbiyosis üzerine çalışma yapıldı. Bizler için çok verimli bir çalıştay ve çalışma gerçekleşti.