İnsan hakları toplantısı yapmak suç mu…

07 Temmuz 2017
“Yapılan yanlışlar, haksızlıklar, zulümler, evrensel hukuka zıt uygulamalar, hiç kimse tarafından dile getirilmediğinde tüm sorunların yok olacağı mı zannediliyor… Bilakis bu sorunlar yok saymakla yok olmuyor, katmerlenerek büyüyor, toplumsal travma derinleşiyor “ Mecellede ifade edilir: Beraati zimmet asıldır.*  Yani zimmetinde bir şey olmayış, suçsuzluk asıldır. İslam hukuk usulü de bu konuda “fıtratta mubahiyet asıldır” diyerek […]

“Yapılan yanlışlar, haksızlıklar, zulümler, evrensel hukuka zıt uygulamalar, hiç kimse tarafından dile getirilmediğinde tüm sorunların yok olacağı mı zannediliyor… Bilakis bu sorunlar yok saymakla yok olmuyor, katmerlenerek büyüyor, toplumsal travma derinleşiyor “

Mecellede ifade edilir: Beraati zimmet asıldır.*  Yani zimmetinde bir şey olmayış, suçsuzluk asıldır. İslam hukuk usulü de bu konuda “fıtratta mubahiyet asıldır” diyerek bu kural ifade edilir. Yaratılışta esas olan serbestliktir. Akla, hukuka, hikmete, adalete dayanan bir sebeple insanın ve toplumun faydası için bir kısıtlama, yasaya dayalı bir açık bir yasak yoksa, o konuda asıl olan özgürlüktür. Yani bir hukuk devletinde bir iş yapılırken kısıtlayıcı açık bir yasa yoksa, o işi yapmak serbest sayılmalıdır.

İslam hukukuna göre, insana yaratılıştan ilahi bir bağış olarak verilen ve devlet vs. hiçbir otoritenin alamayacağı temel haklar bulunmaktadır. Yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi haklar bunlardandır. Devlet hem kendisi bu konularda insanlara müdahale etmemeli, hem de başkalarının müdahalesine engel olmalıdır. OHAL koşullarında bile olsa, bu temel hakların özüne dokunacak şekilde müdahale edilemez.

Barışçıl gösteri ve toplantı yapmak bu temel insan haklarındandır. İnsan hakları evrensel bildirgesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin onayladığı ve içtihatları anayasanın 90.maddesi gereğince anayasa üstü nitelik kazanmış olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bu hak koruma altındadır.  Hukukun bu açık korumasına rağmen, Büyükada’da “insan hakları alanında” bir eğitim çalışması için toplantı yapan aktivistlere “ihbar” var gibi sıradan bir gerekçe ile gözaltı uygulanıyor. Bu alanda rüşdünü kanıtlamış Uluslararası Af Örgütü, Kadın Koalisyonu, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Yurttaşlar Derneği, Eşit Haklar İzleme Derneği,Hak İnisiyatifi gibi kuruluşların temsilcileri gecenin bir saatinde gözaltı merkezine götürülüyor, dosyaya gizlilik kararı konuyor, zanlıların kendilerinden esirgenen bilgiler ve hatta dosyada bulunmayan iftira niteliğinde hiçbir somut delili bulunmayan iddialar, tetikçi konumunu kendisine yakıştıranlarca çeşitli yöntemlerle yayılmaya çalışılıyor. Gözaltına alınanların uluslararası hukuka göre en temel hakkı olan suçlanma sebeplerinin kendilerine bildirilmesi, gözaltının yakınlarına iletilmesi gibi temel koruma mekanizmaları ise yerine getirilmiyor. Hatta bazı medya organlarında “terör örgütü üyesi olmakla” suçlanıyorlar.

Toplantı yapmak, sosyal hayatın bir gereğidir. İnsanlar istedikleri konularda serbestçe toplantı yapabilirler. Hele insan hakları dernekleri kendi alanlarında hiçbir izne gerek olmadan, toplanabilirler ve toplumun sorunlarını ve çözüm yollarını konuşur, kamuoyuna açıklamalar yaparak, daha yaşanabilir bir dünya için çabalarlar. Bu çalışmalar bir toplumun nefes borusudur. Yapılan yanlışlar, haksızlıklar, zulümler, evrensel hukuka zıt uygulamalar, hiç kimse tarafından dile getirilmediğinde tüm sorunların yok olacağı mı zannediliyor… Bilakis bu sorunlar yok saymakla yok olmuyor, katmerlenerek büyüyor, toplumsal travma derinleşiyor. Toplumun son nefes borusu olan insan hakları kuruluşlarının en doğal çalışmalarını engellemekle, bu nefes borusunu da tıkadığınızın farkında mısınız…

Bilirsiniz ki, “adalet mülkün temelidir”. Her otoritenin ayakta kalması ancak o toplumdaki uygulamaların adil olması, her hak sahibine hakkını vermesi, hukuku esas yaparak güvenilir bir ortam tesis etmesi ile mümkündür. 28 Şubat post modern darbesinde, “bin yıl sürecek” diye gürleyenler, şimdi toplumun yüzüne bakamayacak durumdadırlar. Zulüm ile abad olunmaz. Tek çıkış yolu adalet ve hukuknun yeniden hakim olması, OHAL’in bir an önce bitirilmesidir.

Son söz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi gereği, gözdağı niteliğinde bir uygulama ile gözaltında tutulan bu insan hakları savunucularının acilen serbest bırakılmaları gerekir. Nefes borusunun tıkanmaması için…

Mehmet Arif Koçer

İzmir HAK İnisiyatifi