İlk 500’de Türkiye’den hiç üniversite yok mu?

İngiliz Times gazetesinin yükseköğretim eki olarak yayına başlayan ve haftalık dergiye dönüşen Times Higher Education[1]’ın (THE) 2018 dünya üniversiteleri sıralaması 5 Eylül Salı günü açıklandı[2]. Bu yıl dünya çapında 1457 üniversitenin verileriyle bir sıralama yapıldı. Değerlendirmeye katılan Türkiye’den 22 üniversitenin sıralaması pek iç açıcı değil. Üniversitelerimizin derecelerinden bahsetmeden önce bu sıralamalar hakkında kısa bir bilgi […]

İngiliz Times gazetesinin yükseköğretim eki olarak yayına başlayan ve haftalık dergiye dönüşen Times Higher Education[1]’ın (THE) 2018 dünya üniversiteleri sıralaması 5 Eylül Salı günü açıklandı[2]. Bu yıl dünya çapında 1457 üniversitenin verileriyle bir sıralama yapıldı. Değerlendirmeye katılan Türkiye’den 22 üniversitenin sıralaması pek iç açıcı değil. Üniversitelerimizin derecelerinden bahsetmeden önce bu sıralamalar hakkında kısa bir bilgi vereyim.

Pek çoğunuzun üniversite sıralamalarına “İlk 500’de Türkiye’den hiç üniversite yok” haberlerinden aşina olduğunuzu tahmin ediyorum. Bu haberlerin kaynağı ARWU veya ShanghaiRanking[3] olarak anılan sıralama. Hem dünyada hem de Türkiye’de üniversite sıralamaları haberlerini popüler hale getiren bu sıralama 2003 yılından beri dünyadaki en iyi üniversiteleri listelemeye çalışıyor. En eski ve bilinenlerden olduğu için ARWU hala en popüler listelerden biri. Ancak, listenin metodolojisiyle ilişkili sıkıntılar son yıllarda popülerliğini azaltmaya başladı. ARWU sadece en üst düzey üniversiteleri sıralama amacıyla oluşturulmuş bir liste olduğu için kriterleri çok daha sınırlı. Nobel ödülleri, Nature ve Science dergilerinde yayınlanan makaleler gibi kriterler sadece belli üniversiteleri öne çıkarıyor. Örnek vermek gerekirse, Harvard, Oxford gibi köklü üniversitelerin mezunları 100 yıldan fazladır Nobel ödüllerinin büyük bölümünü topladığı için, bu üniversitelerde uzun yıllar hiçbir akademik üretim olmasa bile ARWU’da en üst sıralarda olmaya devam edebilirler. Başka bir örnek ise Türkiye’den. ARWU listesinde 2007 yılından beri İstanbul Üniversitesi ilk 500’de. Sebebi ise İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu olan Orhan Pamuk’un 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış olması[4]. Mesela Orhan Pamuk İTÜ’deki yarım bıraktığı mimarlık eğitimini tamamlamış olsaydı İTÜ’yü de bu listede görebilirdik.

Bu tip kaygılarla son yıllarda pek çok farklı basın kuruluşu ve akademik enstitüler çeşitli listeler yayınlamaya başladılar. Bu sıralamaların hepsinin farklı hesap yöntemleri olduğu için elimizde sayısız farklı sıralama var. Hatta, akademik sıralama ve ölçüm meselesi “scientometrics” adıyla anılan, gayet nitelikli hakemli makalelere yer veren dergileri bulunan bir saygın bir akademik araştırma alanına evrilmiş durumda. Hollanda’daki Leiden Üniversitesi[5] bu alanda en kapsamlı araştırmalar yapan enstitülerden birine ev sahipliği yapıyor. Türkiye’den de hem ulusal hem de uluslararası sıralamalar yapan ODTÜ-URAP Laboratuvarı[6] bu alanda nitelikli işler ortaya koyuyor. Leiden ve URAP gibi sıralama işine daha akademik yaklaşan kurumların ölçümleri metodolojik olarak çok daha detaylı ve açıklayıcı olsa da popüler yayın organlarının sıralamaları hem geleneksel hem de sosyal medyada kendine daha çok yer buluyor.

THE listesi son yıllarda belki de en çok öne çıkan liste. Esasında, her yıl puan hesaplamasında ciddi değişiklikler yapıldığı ve sıralamaya da her yıl daha fazla üniversite dahil edildiği için THE listesinin yıllar içerisinde bir karşılaştırmasını yapmak pek mümkün değil. Yine de üniversitelere verilen puanların alt kırılımlarını inceleyerek üniversiteleri detaylıca karşılaştırmak mümkün.

Aşağıdaki tabloda Türkiye üniversitelerinin 2011 yılından beri THE sıralamasındaki yerlerini görebilirsiniz. Tabloda ilk göze çarpan sonuç üniversitelerimizin sıralamada geriye doğru gidiyor oluşu. Bunun iki temel teknik sebebi var. Birincisi değerlendirmeye alınan üniversite sayısı her yıl artıyor. Listeye yeni giren bir üniversite ölçülen alanlarda sizden daha iyiyse geriye düşmeniz kaçınılmaz. İkincisi, hesap metodundaki köklü değişiklikler. Görünen o ki yapılan değişikliklerin pek çoğu Türkiye üniversitelerinin aleyhine işlemiş. Bunlardan en çarpıcı olanı 2016 yılında yapılan değişiklik. 2015 sıralamalarına baktığımızda ODTÜ’nün 85. sıraya kadar yükseldiğini, Sabancı ve Boğaziçi’nin de ilk 200’e girmeyi başardığını görüyoruz. Ancak, 2015 yılındaki listeye yöneltilen ciddi eleştirilerden biri çok yazarlı makalelerin hesaplamadaki etkisi idi. CERN’de yapılan atom altı parçacıkların çarpıştırılması gibi büyük deneylere pek çok sayıda bilim insanı katkı veriyor. Bunların arasında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden akademisyenler de bulunuyor. Bu deneylerin sonucunda yazılan birkaç bin yazarlı makaleler ciddi sayıda atıf aldığı için yazarların üniversitelerinin sıralamadaki yerine önemli katkı sağlıyordu. Bu eleştirileri dikkate alan THE, 2016 yılında 1000’den fazla yazarlı makalelerin üniversite sıralamalarında dikkate alınmayacağını açıkladı. Aynı yıl, Türkiye üniversitelerinin sıralamada birkaç yüz sıra birden gerilediğine şahit olduk.

 

  2018 2017 2016 2015 2014 2013 2012 2011
Koç Ü. 301-350 251-300 251-300 301-350 276-300 226-250
Sabancı Ü. 351-400 301-350 351-400 182
Bilkent Ü. 401-500 351-400 351-400 201-225 226-225 226-250 201-225 112
Boğaziçi Ü. 401-500 401-500 401-500 139 199 276-300 301-350
Atılım Ü. 601-800 401-500
GebzeTeknik Ü. 601-800
Hacettepe Ü. 601-800 601-800 601-800
İTÜ 601-800 501-600 501-600 165 201-225 276-300 276-300
ODTÜ 601-800 601-800 501-600 85 201-225 201-225 276-300 183
Akdeniz Ü. 801-1000
Erciyes Ü. 801-1000 800+ 601-800
İstanbul Ü. 801-1000 601-800 601-800
İYTE 801-1000 601-800
Marmara Ü. 801-1000 800+
TOBB ETÜ 801-1000 601-800
YTÜ 801-1000 800+ 601-800
Anadolu Ü. 1001+ 800+ 601-800
Ankara Ü. 1001+ 800+
9 Eylül Ü. 1001+
Gazi Ü. 1001+ 800+
19 Mayıs Ü. 1001+
Yeditepe Ü. 1001+

 

Ancak, sadece bu tabloya bakarak Türkiye’de üniversitelerin kötüye gittiğini söyleyemeyiz. Yukarıda değindiğim gibi bu sıralamalardaki hesap metodunun alt kırılımlarını dikkatlice incelemek daha sağlıklı bir yorum yapmayı mümkün kılabilir. Örnek olarak, son üç yıldır Türkiye üniversiteleri arasında birinci olan Koç Üniversitesi’ni inceleyelim. THE dünya üniversiteler sıralamasında her üniversitenin 100 üzerinden bir puanı hesaplanıyor. Bu puanın hesaplanmasında kullanılan alt kalemler şunlar: Eğitim, araştırma, atıflar, sanayi gelirleri, uluslararası görünüm. Listenin son iki yıldır en üstünde olan Oxford’un puanı 94,3. Araştırma ve atıf kalemlerinde neredeyse tam puan almış. Listenin tamamına baktığımızda ortalama 50 puanın biraz üzerinde alan üniversitelerin ilk 200 arasına girebildiklerini görüyoruz. Koç Üniversitesi de toplamda 45,1 ile 301-350 bandına yerleşmiş. Alt kalemlere baktığımızda Koç Üniversitesi’nin eğitim kaleminde 25,7, araştırmada 32,1 atıflarda 65,2, sanayi gelirlerinde 84,3, uluslararası görünümde 53,8 puanı var. Yani, eğitim ve araştırma puanları Koç Üniversitesi’ni aşağı çekerken, özellikle sanayi gelirleri kalemi yukarı taşımış. Aslında bu dağılım diğer üniversitelerimiz için de pek farklı değil. Eğitim ve araştırma kalemleri üniversitelerimizin en düşük puan aldığı alanlar. Bu alanların hesabında dünyanın dört bir yanından akademisyenlere yapılan itibar anketi sonuçları gibi üniversitenin akademik dünyada nasıl tanındığı gibi ölçümler ile birlikte öğrenci/öğretim üyesi oranı, doktora mezun sayısı, araştırma gelirleri gibi maddi ölçütler de kullanılıyor. Öte yandan, sanayi iş birliği konusunda Koç gibi başta İTÜ olmak üzere, Sabancı, ODTÜ ve Boğaziçi de iyi durumda gözüküyorlar.

Özetlemek adına başlıktaki soruya yanıt vermek gerekirse: Evet, THE 2018’de de pek çok başka listede de Türkiye’den sayılı da olsa üniversiteler var. Ancak, tüm bu listelerdeki ilk 50, 100 veya 200 üniversiteye baktığımızda sıralamaları değişse de aynı üniversitelerin listeleri doldurduğunu görüyoruz. Tüm listelerde en üstlerde mutlaka bulunan bu üniversiteler arasında maalesef Türkiye’den bir üniversite yok. Belirli alanlarda üniversitelerimiz ciddi aşama kaydetmiş olsa da, temel bazı alanlarda en iyi üniversitelerimizin bile dünyanın üst düzey üniversitelerinden epeyce geride olduğu gerçeği önümüzde duruyor.

[1]https://www.timeshighereducation.com

[2]https://www.timeshighereducation.com/world-university-rankings/2018/world-ranking

[3]http://www.shanghairanking.com

[4] 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü alan Aziz Sancar da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu.

[5]http://www.leidenranking.com

[6]http://tr.urapcenter.org/

Caner Özdemir

Üyelik Tarihi: 21 Ekim 2019
4 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör