ERG ve Sivil Sayfalar iş birliğiyle TEOG Yuvarlak Masası

TEOG’un kaldırılmasıyla beraber son 20 yılda beş kere sınav sistemi değiştirilmiş oldu. Bu değişiklik, bu sene sınava girecek yaklaşık 1.2 milyon çocuğu, velileri, öğretmenleri ve okulları etkiledi. Her sene benzer şekilde büyük bir kitleyi etkileyen, hatta ailelerin hayatlarının merkezi hale gelebilen sınav sistemi, TEOG’un kaldırılmasıyla beraber kamuoyunda tekrar önemli bir tartışma zemini oluşturdu. Ancak bu […]

TEOG’un kaldırılmasıyla beraber son 20 yılda beş kere sınav sistemi değiştirilmiş oldu. Bu değişiklik, bu sene sınava girecek yaklaşık 1.2 milyon çocuğu, velileri, öğretmenleri ve okulları etkiledi. Her sene benzer şekilde büyük bir kitleyi etkileyen, hatta ailelerin hayatlarının merkezi hale gelebilen sınav sistemi, TEOG’un kaldırılmasıyla beraber kamuoyunda tekrar önemli bir tartışma zemini oluşturdu. Ancak bu tartışma zemininde asıl konuşulması gereken eğitimin temel sorunları göz ardı edildi. Eğitim Reformu Girişimi ve Sivil Sayfalar geçen hafta farklı paydaşları, değişen sınav sistemi ve eğitimin temel sorunlarını tartışmak üzere yuvarlak masa etkinliğinde bir araya getirdi. Paydaşlar arasında çocukları sınav sisteminden etkilenen veliler, TEOG’la seçkin bir liseye yerleşen bir öğrenci, ortaokul öğretmeni, ölçme ve değerlendirme uzmanı iki akademisyen ve bir okul yöneticisi vardı.

Sınav, yapanlar ve yapamayanları çok keskin ayırıyor”

TEOG’a girerek seçkin bir liseye yerleşen öğrenci, sınav sisteminin öğrencileri “yapanlar” ve “yapamayanlar” olarak keskin bir şekilde ikiye böldüğünü ifade etti. Özellikle deneme sınavlarında başarısız olan öğrenciler için stresin ikiye katlandığını ve tarih yaklaştıkça sınav kaygısının giderek artığını dile getirdi. Öğrenci, kardeşinin bu sene sekizinci sınıfta olduğunu ve arkadaşlarının bir çoğunun bu nedenle psikolojik destek aldığını söyledi.

Toplantıya katılan ölçme değerlendirme uzmanı ise sınavda ‘‘başarısız’’ olan ve seçkin liselere gidemeyen öğrencilerin unutulduğunu, toplumun kendilerinden vazgeçtiğini ve gözden çıkardıklarını dile getirdi. Bu durumun seçkin liselere gidemeyen ve özellikle imam hatip ya da meslek liselerine giden öğrencilerin hayata dair motivasyonlarını kaybetmelerine ve kendilerini geliştirmeye dair çaba göstermemelerine yol açtığının altını çizdi. Uzman, düşüncelerini ‘‘halbuki bu çocuklardan toplum olarak vazgeçmesek, değerli olduklarını onlara hissettirebilsek, herhangi bir Anadolu lisesine gitseler de unutulmayacaklarını, destekleneceklerini ve iyi bir eğitim alarak başarılı olabileceklerini bilseler birçok problemin üzerinden gelmiş oluruz’’ diyerek belirtti.

Sınav için eğitim yapılmaz, eğitim için sınav yapılır”

Diğer ölçme değerlendirme uzmanı, sınavın eğitimin niteliğini ve öğrencilerin kazanımlarını ölçmek ve değerlendirmek için kullanılması gereken bir araç olduğunu ancak Türkiye’de sınavın asıl amaç haline getirildiğini dile getirdi. Ölçme ve değerlendirme evreninde ölçen sistemin ölçüleni değiştirmemesi gerektiğinin bilindiği ancak ülkedeki mevcut sınav sisteminde sınavın eğitimin içeriği ve niteliğini belirlediği üzerinde duruldu. Paydaşlar var olan durumda Türkiye’de nitelikli lise eğitimi verilmediği ve nitelikli ölçme değerlendirme yapılmadığı noktasında hem fikir oldular. Eğitimin niteliksiz olduğu bugün ise sınav sistemini asıl sorun olarak görmek, asıl sorunu göz ardı etmek anlamına geldiği vurgulandı. Her iki uzman da  asıl sorunun sınav olmadığını, dolayısıyla sınav sisteminin değişmesinin eğitim bütün sorunlarına çözüm olmasını beklemenin gerçekçi olmadığını dile getirdi.

Okul yöneticisi ise sınavın ötesinde okullarda verilen eğitimin nasıl iyileştirilebileceğini, bu alanda var olan birçok iyi uygulama ve örnek olduğunu, bu örnek ve uygulamaları öne çıkarmanın önemli olduğunu dile getirdi.

Sistem çok eşitsiz. Seçkin liseler ağırlıklı olarak orta veya üst sınıfın derdi”

Kendisi de gazeteci olan, üç çocuk annesi bir veli ise tartışmaların odağındaki seçkin liselere nasıl öğrenci seçileceği sorusunun “üst sınıfların” derdi olduğundan bahsetti. Sosyoekonomik olarak daha altta yer alan ailelerin ise bambaşka sorunları olduğunu dile getirdi. Yoksul mahallelerde, devlet okullarında okuyup TEOG’da başarılı olan çok az öğrenci olduğunu, sistemin bu açıdan çok eşitsiz olduğundan bahsetti. Yeni sistemin eşitsizliği çözmeyeceğini düşünen veli kaygılarını şöyle ifade etti: ‘‘Şimdi TEOG’un kaldırılması eşitsizliği kaldıracak deniliyor ancak yeni sistem bu eşitsizliği sadece yeniden düzenleyecek ya da kendi eşitsizliklerini farklı şekillerde üretecek.’’ Buna örnek olarak ise kendisinin Eyüp merkez mahallesinde oturduğundan ve Eyüp merkezde Anadolu lisesi olmadığını, sadece imam hatip ve meslek lisesi olduğundan bahsetti. Bu durumda tamamen adrese dayalı sistemin gelmesinin çocuklarını imam hatip, meslek lisesi ya da açık liseye kayıt olmaya mecbur edeceğini dile getirdi.

Paydaşlar ülkede üst düzey eğitim veren liselerin yüzde beş oranını aşmayacağını ve bu yüzde beşe nasıl öğrenci seçileceğini tartışmak yerine, liselerin geri kalan yüzde 95’inde eğitimin niteliğinin nasıl yükseltileceğini konuşmak gerektiğinde hem fikir oldular.

 Tek bir sihirli çözüm yok. Eğitim bir ekosistem, bütüncül yaklaşılması gerekiyor.

Tartışmanın sonunda ise eğitim sorununun tek bir sihirli çözümü olmadığını, eğitim sisteminin de bir ekosistem gibi birbiriyle bağlı farklı etmenlerden oluştuğu konuşuldu. Sistemin parçalarını birbirinden bağımsız olarak düşünüp, bir tanesini çözerek bütün sistemin düzelmeyeceği dile getirildi. Yapılan en temel çıkarım ise sınav sistemi sorununun, okulların niteliğinden, öğretim programlarından, öğretmenlerin donanımından bağımsız düşünülemeyeceği; sınav sistemi sorununu diğer etmenlerden bağımsız çözmenin diğer sorunları çözemeyeceği ve bütün eğitim sistemini iyileştiremeyeceği oldu.