Diyarbakır Ulu Cami’de Kudüs için “Öfke Cuması”

ABD Başkanı Donald Trump’ın, ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı dünyanın hemen her yerinden tepkilerle karşılandı. Diyarbakır Ulu Camii önünde Cuma namazı sonrası düzenlenen protestoya katılan kalabalık, meydana sığmadı. Eylemde açılan pankart ve atılan sloganlar, Trump ve İsrail yönetimine karşı öfke doluydu. ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma […]

ABD Başkanı Donald Trump’ın, ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı dünyanın hemen her yerinden tepkilerle karşılandı. Diyarbakır Ulu Camii önünde Cuma namazı sonrası düzenlenen protestoya katılan kalabalık, meydana sığmadı. Eylemde açılan pankart ve atılan sloganlar, Trump ve İsrail yönetimine karşı öfke doluydu.

ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı aldı. Bu karar, Kudüs’ün, ABD tarafından İsrail’in başkenti olarak tanınması anlamına geliyor. 1947’den bu yana Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası kuruluşların İsrail’in egemenliğinde olmasını kabul etmediği Kudüs, 1980’de İsrail ilhak edilmiş ve bu karar yine BM tarafından kınanmıştı. Dünya kamuoyu ve özellikle İslam toplumları tarafından tepkiyle karşılanan bu adım, aslında 1995 yılında ABD Kongresi tarafından kabul edilmiş bir yasanın Trump tarafından hayata geçirilmesiyle atılmış oldu. 1995’de yasalaşan tasarı ABD başkanlarına bu işlemi altışar ay süreyle erteleme yetkisi de veriyordu. Bugüne kadarki başkanların “bölgede kaosa neden olabileceği” gerekçesiyle atmadığı bu adım Trump’ın seçim vaadiydi ve Trump vaadini yerine getirmiş oldu.

Trump’ın bu adımı İsrail dışındaki dünya kamuoyu tarafından tepkiyle karşılansa da ABD başkanı bu kararı vermekten memnun olduğunu açıkladı. İslam dünyasında ve Türkiye’de büyük tepki uyandıran bu karar, “öfke cuması” protestoları ile karşılandı. Türkiye’nin birçok şehrinde Cuma namazı sonrasında yapılan gösterilerde ABD Başkanı Trump ve İsrail yönetimine öfke, Filistin ve Kudüs’e destek mesajları verildi.

OHAL gerekçesiyle açık alanda eylem yasağının bulunduğu Diyarbakır’da da Ulu Camii önünde Cuma namazı sonrasında protesto düzenlendi. Diyarbakır’daki islami sivil toplum kuruluşlarının çağrısıyla düzenlenen gösteriye katılan yüzlerce kişi, Ulu Camii önündeki alana sığmadı. Eylemde sık sık İsrail ve ABD karşıtı sloganlar atılırken Filistin ve Kudüs’e selam yollandı.

Trump tarafından Kudüs’ün “İsrail’in Başkenti” olarak tanınması kararı ve düzenlenen protestolar hakkındaki görüşlerini almak için, Diyarbakır’ın sivil toplum kuruluşu temsilcilerine Sivil Sayfalar olarak mikrofon uzattık.

Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen :Kimsenin kutsalımızı çiğnemesine izin vermeyiz, vermeyeceğiz!

Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen

Kudüs davası İslam için ve Müslümanlar için vazgeçilmez bir durumdur. Hele de Kudüs Fatihi Selahaddin-i Eyyubî’nin torunları olan Diyarbekirliler böylesi bir alçak davranışa kayıtsız kalamazlardı. Dünyanın büyük kısmını yeni bir ateş çukuruna çevirmeye çalışan, dünya barışının geriye kalan kısmına turp suyu sıkan bu çabaya sessiz kalınmadı. Binlerce insan sosyal medyada Diyarbekirimizin sivil toplum kuruluşlarının çağrıları ile bir araya gelerek en gür seslerden birini verdiler.Beşinci Haremi Şerif Diyarbekir, insanlığın mirası olan Kudüs’e ses verdi, nefes verdi. Hep bir ağızdan insanlığa çağrı yapıldı. Yediden yetmişe tüm yürekler başkan TURP’un*  saçma kararını protesto etti. Cuma namazı esnasında cami imamının yürekli çıkışı, halkın yürekli haykırışlarına döndü, bir ağızdan bu saçma hareket lanetlendi. Önümüzdeki günlerde de başta Ulu Cami olmak üzere bu tür etkinlikler yapılacaktır. Etkinliğin en önemli hedefi Kudüs’e ses vermekti. Bugün Kudüs’e ses verdik, nefes verdik. Kendini bilmez bir delinin dünyayı yakmasına seyirci kalmayacağımızı ilan ettik. Binler bu yürekle, bu canlılıkla, alanlarda yerlerini aldılar. Buradan tekrar haykırmak isteriz ki Kudüs, Hz. Ömer’in, Selahaddin Eyyubî’nin mirasıdır. İlk kıblemiz ve göz bebeğimizdir. Kimsenin kutsalımızı çiğnemesine izin vermeyiz, vermeyeceğiz!

Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahman Ergin: İslam ülkelerinden, içi boş kınamalar ya da lanet okumalar değil, sahici yaptırımlar bekliyoruz.

 

Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahman Ergin

ABD ve İsrail’in kanlı ortaklığı ve işgal planları devam ediyor.  ABD, Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya İslam coğrafyasını kana boyayan seri bir katildir. Elindeki kirli propaganda gücü ile İslam’ı ve müslümanları terörle özdeşleştirmeye çalışan ABD’nin gerçekte kendisi tüm dünyadaki terör olaylarının müsebbibidir. Bir yerde masum sivillerin hedef alındığı saldırılar varsa, tetiği çeken hangi örgüt olursa olsun, arkasındaki azmettiriciler ABD ve İsrail’dir. ABD’nin ipi ile kuyuya inilmez ve Siyonist İsrail ancak güçten anlar.

İslam coğrafyasında, kim kendi halkına rağmen ABD ve İsrail ile iş tutmuşsa sonu hüsran olmuştur. ABD  ve İsrail,  İslam ülkelerinin yöneticilerini dost edinmezler, sadece kullanırlar ve vakti gelince de çöpe atarlar. Kadim bir İslam şehri olan Kudüs’ü, ilk kıblemiz olan Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak nitelendirmek, ABD’nin bu coğrafyadaki tüm varlığının ve ilişkilerinin ciddi bir biçimde sorgulanacağı yeni bir süreci başlatacaktır. Biz coğrafyamızda Amerikan üssü, Amerikan askeri ve Amerikan bayrağı görmek istemiyoruz. Tüm İslam ülkeleri,  ABD ve İsrail’le bir şekilde ilişkide bulunan tüm hükümetler, izledikleri politikaları gözden geçirmek zorundadır.

Kudüs bizim onurumuzdur, iffetimizdir. Böyle hadsiz ve hukuksuz bir sürece kimse reel politik söylemiyle izahat getiremeyecektir. Her müslümanın Kudüs’e olan bağlılığının ve sadakatinin, hükümetlerin ABD ve İsrail’le olan ilişkilerinden daha kuvvetli olduğunu herkes görecektir. Siyonizm’in kuklası Trump ve politika yapıcıları bu küstahlıktan ve hadsizlikten mutlaka vazgeçmelidirler.

Şimdi biz İslam ülkelerinden, içi boş kınamalar ya da lanet okumalar değil, sahici yaptırımlar bekliyoruz. Biz Amerika’ya mecbur ya da mahkûm değiliz. Bütün İslam ülkeleri Kudüs’ü, Filistin’in başkenti olarak ilan etmelidir.

Yapmamız gereken; tüm İslam ülkeleri ve tüm mazlum halklar olarak birlikte hareket etmektir, İslam birliğini bir an evvel kurmaktır, D-8’i aslına ve amacına uygun olarak canlandırmaktır, Avrupa Birliği kapısında beklemekten vazgeçmektir, bölge başkentleriyle ve bölgenin müslüman halklarıyla kucaklaşmaktır, bu coğrafyanın müslüman ya da gayrimüslim tüm unsurlarıyla adil bir birliktelik kurmaktır.

Kimse kendi teslimiyetine bahaneler bulmasın, bundan sonra bulamaz da. Kudüs’e sahip çıkmayana sahip çıkılmayacaktır. Kudüs’ü Siyonist İsrail’e terk eden kendisini de terk edilmiş bulacaktır. Kudüs için adım atan kendi onurunu, iffetini, izzetini koruyacaktır. Kudüs, İslam’ındır ve ebediyen müslümanların kalacaktır. Siyonist İsrail, Tel Aviv’de dahil işgal ettiği her karış topraktan sökülüp atılacaktır. Bunlar hamaset değildir. Biz Allah’a ve ahiret gününe inanıyoruz. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.

Diyarbakır Hak İnisiyatifi Üyesi Recep Yavuz: Sivil toplum olarak cami önlerine değil, AK Parti Genel Merkezi ve TBMM önüne giderek onları yaptırımlara zorlamalıyız.

Kudüs hiçbir zaman İsrail’in toprağı olmadı, zor kullanılarak ilhak edildi. Güç kullanılarak işgal edilen bir yerin başkent ilan edilmesi de gayrimeşrudur. Dünyanın birçok yerinden olduğu gibi Diyarbakır’dan da bu gayrimeşru adım protestolarla karşılandı. Ancak bilinmeli ki protestolar dünya kamuoyunu ve hükümetleri yaptırıma zorlamayı amaçlamalıdır. Aksi halde öfkeyi dışa vurmaktan başka bir şeye yaramaz. Türkiye hükümeti ‘Mavi Marmara’ davasını İsrail ile anlaşarak kapatmış, mağdurların hukuk yollarını kapatmıştır. Üstelik bu anlaşma metninde Ankara ve Kudüs şehirleri geçiyor, bu Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak zımnen tanımak demektir. Hükümet, hem askeri ve ekonomik iş birliğini artırarak hem de ABD ve İsrail’in bu adımını kınayarak kendisiyle çelişmektedir. Eğer Kudüs Türkiye hükümeti için ekonomik işbirliğinden daha önemli ise AK Parti, İsrail ve ABD ile ticari ve askeri anlaşmaları iptal etmeli, büyükelçilerini çekmeli ve bu ülkelerin büyükelçilerini geri göndermelidir. Biz de sivil toplum olarak cami önlerine değil, AK Parti Genel Merkezi ve TBMM önüne giderek onları yaptırımlara zorlamalıyız.

*Editörün notu: Trump değil

Reha Ruhavioğlu

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
64 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör