‘Bu Dava Hiç Olmamalıydı”

Gezi Davası'nda hakkında beraat verilen Osman Kavala'nın tekrar tutuklanmasına tepkiler sürerken, Hakimler ve Savcılar Kurulu, beraat kararı veren hakimler için soruşturma başlattı. Davayı ve ardından yaşananları değerlendiren İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı'ndan Burcu Bingöllü, "Bu dava hiç açılmamalıydı" derken, HAK İnisiyatifi Başkanı Mehmet Arif Koçer, 'hukuğun ayaklar altına alındığını' dile getirerek, "Cezaevinde iken ifadesi alınsa idi.  Hukuk ve insaf böyle söylüyor, ama bazıları bunları kaale almayacağını fiilen bildiriyor." diye konuştu. Yurttaş Girişimi'nden Gürhan Ertur da, 'sürecin başından başından sonuna kadar aklın ve mantığın kavrayamayacağı kadar hukuk dışı yöntemlerle yürütüldüğünü' belirtti. 

Gezi Davası’nda beraat ettikten sonra 15 Temmuz soruşturması gerekçesiyle gözaltına alınan Osman Kavala yeniden tutuklandı. Kavala’nın daha önce bu davadan tahliye edildiği belirtilirken, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Gezi Davası’nda beraat kararı veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Galip Mehmet Perk, üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen hakkında inceleme başlattı.

hak-savunuculari-dayanisma-logoGezi Davası’nı ve ardından yaşananları Sivil Sayfalar’a değerlendiren İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’ndan Burcu Bingöllü, asgari hukuki usullerin ve yasaların gerektirdiği ile Gezi Davası’nda yaşananları karşılaştırınca yorum yapmanın güçleştiğini belirterek, “Herkes için 10 Aralık 2019 tarihli AİHM kararı sonrası, mahkemenin tavrı dönüm noktası oldu. O aşamadan sonra mahkemenin bu kararı boşa düşürmeye dönük tavrı dikkat çekiciydi. Neticede AİHM kararının bağlayıcılığı düşünüldüğünde, hukuku işletmeye bu da vesile olmayacaksa ne yönde bir karar beklenmeliydi? Sanırım, bunun yanıtı yok. Tıpkı Osman Kavala’nın 28 aydır tutukluluğunun, tüm diğer sanıkların ve yakınlarının bu süreçte yaşadıklarının telafisinin de olmadığı gibi. Hiçbiri bunları yaşamamalıydı, bu dava hiç açılmamalıydı.” dedi. Bingöllü, Büyükada Davası’nda hak savunucularının yargılandığını da dile getirerek, “Hiçbir hak savunucusu, savunuculuk faaliyetleri nedeniyle yargılama konusu edilmemeli.” dedi.

“Hukuk Dışı Yöntemler”

Yurttaş Girişimi’nden Gürhan Ertür de Gezi Davası’nın başından sonuna kadar ‘aklın ve mantığın kavramayacağı kadar hukuk dışı yöntemlerle’ yürütüldüğünü dile getirerek, “Son duruşma ise sanki bir korku filmi gibiydi, heyetin ne yaptığını anlamak mümkün değildi. Sanırım benim gibi salonda bulunanlar ve duruşmayı sosyal medyadan izleyenlerin tamamı, ağır cezalar verileceğini düşünüyordu. Karar, şaşkınlık ve büyük bir sevinç yarattı. Tabii aradan kısa bir süre geçtikten sonra Osman’ın gözaltına alındığı haberini aldık.” Hak savunucularının ve sivil toplumun Gezi Davası konusunda başarılı bir sınav verdiğini belirten Ertur, “Her duruşmada yorulmadan, bıkmadan Silivri’ye taşındılar, salonu doldurdular ve ‘sanıklar’la dayanışma içinde oldular. Milletvekillerinin, hukukçuların, medya mensubu arkadaşlarımızın katkılarını unutamayız.” dedi.

“Evrensel ve Kadim Hukuka Zıt Keyfi Bir Talep”

Hak İnisiyatifi Derneği Genel Başkanı Mehmet Arif Koçer, Gezi Davası’ndaki beraat kararının geleceğe yönelik umut verici bir gelişme olduğunu ancak ardından verilen gözaltı kararının bu düşünceyi olumsuz etkilediğini dile getirdi.  “Yeniden bu ülkede, hukuk hakim olacak, somut suç delili olmadan hiç kimse suçlanmayacak ve özgürlük hakkı elinden alınamayacak” diyen Koçer, bu sevincin uzun sürmediğini ifade etti. “Hukuğun yine ayaklar altına alındığını” ifade eden Koçer, “Madem bir gözaltı ve ifade alınacak idi niçin, beraat alıp ettiği gün beklendi. Cezaevinde iken ifadesi alınsa idi.  Hukuk ve insaf böyle söylüyor, ama bazıları bunları kaale almayacağını fiilen bildiriyor.” dedi. Duruşma sırasında Osman Kavala’dan, “ Gezi olaylarını organize etmediğinizi ispat edebilir misiniz?” diye  “yokluğu ispatı” talep edildiğini belirten Koçer, “Bu evrensel ve kadim hukuka açıkça zıt ve keyfi bir talep idi. Çünkü, yokluk ispat edilmez/edilemez. İddia eden somut delilleriyle ispat etmelidir. İspat edemiyor ise, yapılması gereken, özür dileyerek, özgürlüğünden keyfi olarak yoksun bırakılan şahıs/şahısların salıverilmesidir.” dedi.

Etiketler