Dünya Seyahati Yaptıran Fuar: Uluslararası Yeşil Hafta

Bu yıl 17-26 Ocak arasında 94. kez düzenlenen Berlin “Uluslararası Yeşil Hafta”sında tarım, gıda ve bahçecilik alanında dünyada öne çıkan başlıklar konuşuldu. Bu haftayı yakından takip eden Dr. Ümit Hamlacıbaşı ile etkinliklere dair izlenimlerini konuştuk. Hamlacıbaşı, fuar reyonları arasında hızlı bir dünya seyahati gerçekleştiğine dikkat çekiyor.

Öncelikle sizi tanıyalım. Gıdaya ve tarıma olan ilginiz nasıl başladı ve hangi kaynaklardan beslenerek gelişti? 

Seksenli yılların ikinci yarısında turizm ve otel yöneticiliği üzerine üniversite eğitimime başladığımda bu ilgi başladı. Bu eğitimi alan çoğu arkadaşım kendisini işletmeci ve yönetici olarak görme eğilimindeydi. Bense turizmin olumlu ve olumsuz etkilerini tartışırken kendimi gıda ve dolayısıyla onun ayrılmaz parçası olan tarımın içinde buldum. Aile olarak Bozcaada’ya taşınmamız da turizm, gıda ve tarım ilişkisinin son yirmi yıllık dönüşümünü içeriden gözlemlememi sağladı. Böylece hem devam eden akademik çalışmalarım hem de yaşadığım çevre nedeniyle hem gıda hem de tarım ilgi alanım içine girdi.

Berlin “Uluslararası Yeşil Hafta”sında tarım ve gıda trendlerinin konuşuldu. Çarpıcı konu başlıkları nelerdi?

Öncelikle “Yeşil Hafta”nın tarihsel geçmişinden kısaca söz etmek lazım.  Yeşil Hafta tarihsel geçmişine ve katılım sayısına bakıldığında çok güçlü olduğu anlaşılıyor. 1926 yılından bu yana 94. kez yani neredeyse bir asırdır gerçekleştiriliyor. Bugüne kadar 91 binden fazla katılımcısı ve 34 milyon kişiye yakın ziyaretçisi ile çok geniş bir etki alanına sahip. Yerelde başlamış ve zaman içinde dünyanın en büyük tarım, gıda ve bahçecilik fuarına dönüşmüş. Başlangıcı 19. yüzyılın sonlarına dayanıyor. Alman Tarım Birliği üyeleri düzenli olarak Berlin’de buluşmaya başlayınca, yünlü kumaştan dikilen geleneksel yeşil “loden” ceketleri ile Berlin sokaklarında dikkat çekmeye başlamışlar.

İlk yıllarda şehrin çeşitli yerlerinde dağınık şekilde gerçekleştirilen atçılık ve avcılık gösterileri, küçük baş hayvan sergileri ve tohum pazarları 1926 yılında 7000 metrekarelik bir alana taşınmış ve ilk yıl 50 bin ziyaretçisi olmuş. İlk yılın en büyük sergisi ise metal lastikli 100 hp’lik bir traktör olmuş. Dört metre yüksekliğinde ve bir insandan daha yüksek tekerlekleri olan bu devasa tarım aracı dünya savaşı sonrasında tarımda sembolik bir gövde gösterisi olmuş ve elbette insan gücünden mekanikleşmeye geçişin göstergesi olmuş. İlk fuardan 94 yıl sonra, fuarın açılış gününde aynı traktörün çağdaş kardeşlerinden yüzlercesi yine Berlin sokaklarında bu sefer “tarımsal hakları” için gövde gösterisi yapıyorlardı.

Yeşil Haftanın 2020 sayılarına bakacak olursak, 80 ülke  ile 1857 katılımcı olduğunu görüyoruz. Toplamda 1534 ürün sergileniyor. Ürünler arasında en büyük yeri gıda sektörünün aldığı görülüyor. Bunun yanı sıra bahçe malzemeleri, tarım ve ormancılık, turizm ve dinlenme, spor malzemeleri, motorlu araçlar, at yetiştirme ve eğitimi ile ilgili ürün ve tanıtımlar bulunuyor. Gıda ile ilgili 466 ürünün arasında 84’ü organik ürün. Tarım alanında 300 ürünün çoğunluğu kırsal turizm ve buna yönelik çiftliklerle ilgili, bunların arasında 22’si çevre ve doğa koruma ile ilgili.

Özetle, Yeşil Hafta, on günlük sürecini “balıklar, atlar, çocuklar, bakanlık düzeyinde ekonomik iş birliği ve gelişme, gösteriler, yaşam stili, çok yetenekli ahşap, kırsal ruh hali, etkinlik çiftlikleri, organik ürünler, yenilenebilir kaynaklar, uluslararası yiyecekler, sokak yemekleri, geleceğin yemek eğilimleri, şarap, bakanlık düzeyinde yiyecek ve tarım, girişimciler, eyaletler, çiçekler, hayvanlar ve hareket” başlıkları altında toplamış. Katılımcıların çok büyük çoğunluğunun ticari amaçlı, satışa ve tanıtıma yönelik ürünler olduğunu söylemek gerekiyor. Mutfak eşyalarından tohuma, spor giyimden ahşap ev eşyalarına, bira ve şaraptan kuru meyve ve yağlara, kumaştan peynire süte yumurtaya, çevreci teknolojilerden canlı hayvanlara kadar çok geniş bir ürün çeşitliliğinden bahsetmek mümkün. Fuarın reyonları arasında hızlı bir dünya seyahati gerçekleşiyor.

Yeşil Hafta’ya sivil toplum örgütleri de katılmış mıydı? Sizce hak savunucularının katılımı nasıldı?

Yeşil Haftayı çok katmanlı düşünmek gerekiyor. Birinci katman fuar alanında gerçekleşen ticari tüketime yönelik etkinlikler. Ziyaretçileri ürünlerle buluşturan bu fuar alanında sivil inisiyatifi temsilen çeşitli ülkelerin çevre ve kalkınma iş birliği  bakanlıkları ile çiftçi birlikleri ve çeşitli kooperatifler bulunuyordu. Bunlar dışında sivil inisiyatifin eksik olduğunu ve çoğunlukla ticari ilişkiler üzerine yapılandırılmış bir fuar alanında varlarsa da sessiz kaldıklarını düşünüyorum.

Yeşil Hafta’nın ikinci katmanı ise Berlin CityCube’de gerçekleştirilen sempozyumlardı. Sempozyumların tarımın geleceği ve tüketici alışkanlıkları üzerine kurgulandığını gördük. Sempozyumların yanı sıra katılımcı ülkelerin dans ve müzik gösterileri ve büyükbaş hayvan gösterileri de bu etkinliklerin bir parçasıydı.

Yeşil Hafta’nın bir başka katmanı da uluslararası düzeyde siyasi ve sivil yetkilileri bakanlıklar düzeyinde Berlin’de bir araya getiren Gıda ve Tarım Küresel Forumu (GFFA) idi. Forumun 2020 yılı ana teması tarımsal ticaret idi. Türkiye’nin bakanlık düzeyinde katılımcı olduğu forum “Herkes için yemek! Güvenli, çeşitli ve sürdürülebilir yiyecek için ticaret” sloganıyla forumu kapattı.

Yeşil Hafta’nın daha çok ticari ve siyasi ilişkiler üzerine odaklandığını ve tarım ve gıda ile ilgili ticari yapıları bir araya getirdiğini görüyoruz. Buna karşın Yeşil Hafta’nın çekim gücüne kapılan, etkinliklerini, protestolarını, gövde gösterilerini fuar ile paralel tarihlerde organize eden sivil toplum kuruluşlarını ise şehrin her yerinde her an görmek mümkün olabilir. Bunlardan birisi de Slow Food Youth Almanya’nın yaptığı disco soup buluşmasıydı. Ticari baskılar nedeniyle pazar dışında kalan bir buçuk ton şekilsiz sebzeyi toplayarak, Alman gençleri imece çalışması ile sembolik bir çorba pişirdiler.

Fuarın açılış günü Berlin sokaklarında dolaşan, caddeleri işgal eden yüzlerce traktör de protestolarını özellikle bu tarihte gerçekleştirdiklerini ifade ediyorlardı. Yeni yasalarla zorlaşacağını düşündükleri tarımsal aktivitelerine dikkat çekmek amacında olduklarını söyleyen çiftçiler, 2024 yılında kullanımdan kaldırılacak olan pestisitler için Almanya genelinde birçok şehirde paralel gösteriler yaptılar.

Türkiye’den katılım var mıydı? Var ise gözlemlerinizi alabilir miyiz? Türkiye’nin gıda politikasına baktığınızda, bu haftada konuşulan hangi başlıklar eksik buluyorsunuz?

Türkiye fuara tek bir üretici ile katılmıştı. Bahsettiğim gibi fuarın ticari yanı ağırlıklı olduğu için tarımsal ürünlerin ticari tanıtımı mümkün olabilirdi ancak tek bir kuru meyve üreticisinin katılımıyla sınırlı kalmıştı. Öncelikle fuarı ziyaret ederek iklim ve coğrafi özellikleriyle ne kadar şanslı bir bölgede yaşadığımı bir kez daha fark ettim. Zengin ve bereketli bir coğrafyada kaynaklarımızı ne kadar doğru kullanıyoruz sorusuyla karşı karşıyayız. Avrupa Birliği ülkeleri dahil dünyada giderek daha fazla insanın temiz ve güvenli gıdaya ulaşma kaygısı içinde olduğunu görüyoruz. Önceleri gıdanın eşitlikçi dağılımı üzerine kaygılar yaygınken, toprakların kirlenmesi ve iklim değişikliğinin etkisiyle kaygının haksız paylaşımdan çok herkes için güvenli ve temiz gıda kaygısına yöneldiğini görüyoruz. Bu kaygılar bizim için de geçerli. Topraklarımızı yanlış kullandığımız tarım zehirleri ile kirletirken verimli üretimden, temiz gıdadan bahsetmek mümkün değil. Ürettiğimiz gıda kirliyse kendimize silah doğrultmaktan ne farkı var.

Düzenlenen workshoplara katıldınız mı? Konuşmalardan aklınızda kalan çarpıcı istatistikler var mı? 

Maalesef workshoplara katılamadım. Ancak bir Alman orman köyünün ziyaretçilere yönelik hazırladığı çalışma dikkatimi çekti. Kesilmiş ağaç dilimlerine “köy hayatının anlamı” üzerine ne düşündüklerini yazmaları isteniyordu. Sabah açılış saatinde bu soru dikkatimi çekmişti ve akşam kapanışta özellikle aynı standa giderek cevapları görmek istedim. Cevapların çoğu bir tatil yöresinin çağrışımları gibiydi: temiz hava, taze bira, şömine sıcaklığı, sessizlik… Hiç kimse çalışmaktan, yorulmaktan, tohumda, topraktan ve temiz tarımdan, temiz gıdadan bahsetmemişti. Bu cevapları gıda ve tarım arasındaki iletişimin kopuşunun çok önemli bir göstergesi olarak kayda geçirdim.

Gıda ve Tarım alanında aynı zamanda çevre dostu yeşil teknolojilerin de tanıtıldığı yazıyor internet sitesinde. Gözünüze çarpan yenilikçi bir alet vs var mıydı?

Çevreci enerji üretim yöntemleri dikkat çekiciydi. Rüzgardan sonra artık güneş enerjisinden elektrik üretimi ile ilgili geliştirilmiş teknolojiler ve bunların üreticisi farklı firmalar bulunuyordu. Elektrik kadar bir diğer enerji kaynağı da ağaç ve ağaç atıklarıydı. Peletler ve bunları yakan soba ve şömineler bulunuyordu. Enerjiyi farklı kaynaklardan elde ederek verimliliği ön plana çıkartan ısı pompaları da dikkat çekiciydi.

Eklemek istediklerinizi alabilir miyiz?

İsmindeki “yeşil” kelimesi nedeniyle daha fazla çevre odaklı bir fuar olacağı düşüncesiyle ziyaretine gittiğim “Yeşil Hafta” benim için bu anlamda bir yanılgı oldu. Ancak dünyada iyi veya kötü olup biteni görmek, yönelimleri öğrenmek ve gözlem yapmak için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Gitmesek ne kaybederiz derseniz; tarım ve gıda konusunda sorularınız varsa pek çok farklı ve güvenilir kaynaktan bir çok bilgiye ulaşmak mümkün. Fuarı görmekten çok Yeşil Hafta nedeniyle Berlin’de gerçekleşen paralel etkinliklere odaklanmanın, şehirde ve farklı yerlerde yaşayan insanların yeşile birbirinden farklı bakışını görmenin, en azından bu sayfaların takipçileri için daha faydalı olacağını düşünüyorum.