“Sivil Toplum AB Üyelik Sürecine Katkı Sağlıyor”

Türkiye Cumhuriyeti ve AB tarafından desteklenen Kamu ve STK'lar Arasındaki İşbirliğinin Güçlendirilmesi İçin Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında Türkiye Avrupa Vakfı (TAV), Yaşama Dair Vakıf (YADA) ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) tarafından yürütülen EU Monitoring Network (AB İzleme Ağı) projesi bir yılını doldurdu. Türkiye’de özellikle kadın, çocuk, iklim ve savunuculuk alanlarında ve dezavantajlı gruplarla çalışan sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerini geliştirerek AB ile ilgili bilgilerini arttırmayı, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecine aktif katılımını sağlamayı ve kamuoyunun AB sürecine yeniden ilgisini canlandırmayı hedefleyen AB İzleme Ağı Projesi’nin koordinatörü Bülent Tunga Yılmaz ile geçen bir yılı ve neler yaptıklarını konuştuk.

AB-Türkiye ilişkilerinin tekrar canlandırılması ve kamuoyunda AB’ye tam üyelik hedefinin tekrar altının çizilmesinde sivil toplumun nasıl bir rolü olabilir? Bunu biraz açabilir misiniz? AB İzleme Ağı projesinin bu konuya katkısı nasıl olacaktır?

Türkiye’nin AB tam adaylık için resmi başvurusunu yaptığı 1987’den itibaren sivil toplum AB-Türkiye ilişkilerinde başat bir rol üstlenmiştir. Hatta biraz abartılı bile bulunabilir ama sivil toplum gerek ilişkilerin tüm tarihi gerekse de tam üyelik için müzakerelerin başlaması sonrasında Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin en önemli aktörü olarak konumlanıyor. Başta insan hakları ve demokratikleşme olmak üzere Türkiye-AB ilişkilerindeki sürece sivil toplumun kritik katkıları olmasaydı Türkiye’nin son yıllardaki tüm olumsuz gelişmelere rağmen AB tam üyelik hayaline ve umuduna tutunması mümkün olmazdı.

Son dönemde Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde ciddi bir gerileme olduğu maalesef yadsınamayacak bir gerçek. Zira tam üyelik fiilen durduğu günümüzdeki dönem; gerek Türkiye gerekse AB tarafının ilişkilere yaklaşımının tam üyelik müzakelerine başlanıldığı 2005 yılından bu yana en kötü olduğu dönemi temsil ediyor. Bunun bir sonucu olarak da kamuoyunda AB üyeliğine dair şüphelerin arttığı ve tam üyelik idealinin kamuoyunda neredeyse tartışılmadığı bir politik ve toplumsal atmosfer hâkim. Ancak tüm bu olumsuz gelişmelere ve hayal kırıklıklarına rağmen hala AB tam üyelik hedefi Türkiye’nin gündemindeyse ve hala bu sürecin olumlu bir yöne doğru ilerleme ihtimali tartışılıyorsa bunda en büyük pay sivil toplumundur. Biraz iddialı olacak belki ama bugün AB ile ilişkiler neredeyse tamamen sivil toplum üzerinden yürütülüyor. Dolayısıyla sivil toplum, Türkiye kamuoyunda AB’ye tam üyelik sürecinin yeniden canlandırılması ve AB üyeliğinin Türkiye kamuoyunun ajandasında hak ettiği yeri almasında oldukça kritik bir rol oynuyor. Bu rolün layıkıyla nasıl gerçekleştireceği konusunda sivil toplumun yapacağı pek şey var. Altını çizmek gerekiyor ki: Sivil toplumun yaptığı tüm çalışmalar, Türkiye’yi demokrasi ile temel hak ve özgürlükler odağındaki eşitlikçi ve sosyal AB değerlerine yaklaştırarak tam üyelik sürecine benzersiz bir katkı sağlıyor. Türkiye ve Brüksel’de karar alıcılar nezdinde lobi faaliyetlerinden tutun da kamuoyuna farklı kanallar aracığıyla AB üyeliğinin öneminin anlatılmasına kadar farklı yöntemlerle sivil toplum bu rolü ifa edebilir. Buna ek olarak sivil toplum kendi arasında, devletlerden ve bürokrasinin temsilcilerinden farklı olarak daha sıcak ve ikna edici bir ilişki ve diyalog kurma potansiyeline sahip.

Ben şahsen AB Hibe Programları’nın hala AB-Türkiye ilişkileri alanındaki en önemli araç olduğunu düşünüyorum. Nitekim AB İzleme Platformu ve AB İzleme Ağı da bu düşünce ile doğmuş bir oluşum ve çalışmalarına da bu çerçevede devam ediyor. AB İzleme Ağı Platformu 2016 yılında TAV, YADA ve İKV tarafından kurulduğunda nihai hedefi AB tam üyeliği sürecinin kamuoyunda yeniden gündeme gelmesi ve tartışılması olarak belirlendi. Bu kapsamda Platform, tam üyelik sürecindeki farkındalık artırma çerçevesini AB Hibe Programları ve Projeleri üzerinden tanımladı ve çalışmalarını da bu kapsamda şekillendirdi. IPA II altında yararlanıcısı T.C. Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı, sözleşme makamı da Merkezi Finans ve İhale Birimi olan “Kamu ve STK’lar Arasındaki İşbirliğinin Güçlendirilmesi İçin Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı” kapsamında yürütülen “AB İzleme Ağı” Projesi ile de Platform’un çalışmaları ulusal ve bazı boyutlarıyla uluslararası bir düzeye taşımış oldu. En kısa ifadeyle AB İzleme Ağı, günümüzde AB-Türkiye ilişkilerindeki en önemli mekanizmalardan biri olan Hibe Programları’nın sivil toplum tarafından sivil bir perspektifle, sosyal etki bağlamında izleme-değerlendirilmesinin yapılmasına da olanak verme hedefi taşıyor. Bu bağlamda sosyal etki odaklı bir sivil toplum araştırmasının IPA başta olmak üzere tüm hibe programlarının şeffaflığını sağlayacak bir metodoloji sunacağı inancını taşıyoruz.

AB İzleme Ağı Hakkında

Kamu ve STK’lar Arasındaki İşbirliğinin Güçlendirilmesi İçin Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında bir ağ kurulmasından bahsediliyor. Bu ağı bize tanımlayabilir misiniz? Sivil topluma nasıl bir katkısı olacak?

Program kapsamında sivil toplum kuruluşlarının dâhil olacağı bir ulusal ağ kurulması planlanıyor. AB İzleme Ağı, AB Hibe Programları’nın sosyal etkilerinin analiz edilmesi ve önerilecek izleme-değerlendirme metodolojileri ile sivil topluma farkındalık kazandırma amacı taşıyan bir Proje. Projemizin odağını oluşturan sosyal etki analiz ve izlemeler ile sivil toplum kuruluşlarının Türkiye-AB ilişkilerine ve özellikle de tam üyeliğe yönelik 35 fasıl altındaki müzakere süreçlerine yeni bir perspektifle aktif katılımının önünü açmak istiyoruz. Bunun yanında Ağ’ın sivil topluma yapacağı temel katkıları da şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Ağ sayesinde sivil toplum kuruluşları yürüttükleri Hibe Projeleri’nın orta ve uzun dönemde sosyal etkilerini görme ve analiz etme yöntemleri hakkında kolayca bilgi edinebilecek;
  • Ağ’ın ve Proje’nin önümüzdeki dönem etkinlikleri arasında AB Okuryazarlığı ve Sosyal-Etki Analizi alanlarında sivil toplum temsilcilerine yönelik eğitimler de yer alıyor. Bu eğitimler ilk olarak sivil toplumun AB  konusundaki bilgi kapasitesini geliştirecek. İkinci olarak sivil toplum temsilcileri sosyal etki analizi yaparak tam üyelik sürecindeki rolünü nasıl artırabileceğini  öğrenecek.
  • Ağ ve Proje faaliyetleri, AB Hibe Programları’nın sivil toplum kuruluşları tarafından sivil bir perspektifle izleme-değerlendirilmesinin yapılmasına ve sosyal etkilerinin analiz edilmesine de olanak verecek.
  • Ağ, sivil toplum kuruluşlarının AB-Türkiye ilişkilerinde karar alma ve politika yapma süreçlerinde daha aktif olarak yer almasına olanak sağlama hedefiyle sivil toplum temsilcilerinin kendi çalışmalarının önemi ve etkisinin farkına varması için çalışmalarını yürütüyor.
  • AB İzleme Ağı çalışmaları gelişip genişledikçe sivil toplumun AB-Türkiye ilişkileri alanında önemli işbirliği ve dayanışma platformu haline gelecek. Dolayısıyla orta ve uzun vadede AB alanında sivil toplumun aktif bir rol oynaması için en önemli araçlardan biri olması nihai hedefimiz.

TAV, YADA ve İKV’nin bu projede nasıl bir iş bölümü/rol dağılımı var?

AB İzleme Ağı 2016’da TAV, YADA ve İKV tarafından kurulmuş ve çalışmalar tam bir ortaklık içinde devam etmiştir. Hali hazırda IPA II altında yürütülen AB İzleme Ağı da daha önce belirttiğim gibi bu ortaklığın bir sonucu olarak ortaya çıkan bir proje. Proje bağlamında düşünürsek her bir ortak, projenin hedeflerine kendi uzmanlık alanı doğrultusunda katkıda bulunuyor.

TAV, yürütücü kurum olarak projenin idari ve mali süreçlerinden sorumlu. Buna ek olarak proje kapsamında gerçekleştirilen tüm aktivite ve çıktıların hazırlanma ve yürütülmesi süreçlerinde de aktif olarak yer alıyor. Özellikle AB İzleme Ağı Projesi’nin kamuoyunda anlatılması, proje kapsamında kurulmaya çalışılan kamu-sivil toplum işbirliği konusunda da TAV etkin bir rol üstleniyor. Ayrıca proje’nin tanıtım faaliyetleri, iletişim stratejisinin uygulanması ile proje çıktılarının yaygınlaştırılması da TAV’ın başlıca sorumlulukları arasında yer alıyor.

YADA, proje kapsamında gerçekleştirilen sosyal etki analizi ve izleme-değerlendirme süreçlerine yönelik çıktıların hazırlanması sürecinde aktif olarak rol alıyor. Proje kapsamında önümüzdeki günlerde yürütülecek olan “Sivil Toplum Algı Araştırması”nın ana koordinasyonu da YADA tarafından yapılacak. Proje’nin nihai çıktısı olarak hazırlanacak sosyal etki analizi ve izleme&değerlendirme metodolojileri rehberi de YADA tarafından kaleme alınıyor.

Son olarak İKV ise Türkiye-AB ilişkileri, müzakere süreci ve AB müktesabatı alanındaki birikimini Proje’ye aktaran ortak olarak konumlanıyor. Bu kapsamda temel olarak AB okuryazarlığı eğitim müfredatlarının hazırlanması ve bu doğrultudaki eğitimlerin gerçekleştirilmesi İKV’nin sorumlulukları arasında yer alıyor. Ayrıca Proje’nin nihai çıktısı olarak hazırlanacak Türkiye-AB ilişkileri ve sivil toplumun rolü temalı rehber içeriği de İKV tarafından kaleme alınıyor.

Görev dağılımları belirttiğim gibi olsa da Proje’nin ortaklarının temsilcileri Proje’nin tüm etkinliklerine katılıyor ve tüm faaliyetleri işbirliğiyle gerçekleştiriyor. Ayrıca Proje’nin kamuoyu ve paydaşlar nezdinde duyurulması ve tanıtılmasında da YADA ve İKV TAV’a destek oluyor.

Proje kapsamında “Sivil Toplum Kuruluşları için İzleme ve Sosyal Etki Analizi” rehberi oluşturmayı planlanıyor. Böyle bir rehbere sizce neden ihtiyaç var? Öne çıkmasını beklediğiniz konular var mı? Neler?

2002 yılından bu yana AB Destekleri Türkiye’de uygulanıyor. Günümüze kadar uygulanan farklı onlarca program kapsamında yüzlerce proje başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere farklı kurumlar tarafından yürütüldü. Öte yandan yürütülen onlarca proje ile ilgili olarak, bu projelerin sosyal etkilerinin neler olduğu konusunda önemli çalışmalar maalesef yapılmamış. Projelerin değerlendirilmesi ağırlıklı olarak indikatör odaklı olmuş ama yürütülen projelerin genel anlamda etkilerinin ne olduğu, başka bir deyişle, toplumda neleri değiştirdiğinin analizi üzerine ciddi bir kafa yorulmamış. Bu durum  AB için de geçerli büyük oranda. Proje kapsamında yaptığımız çalışmalarda ve Brüksel’e düzenlediğimiz çalışma ziyaretinde yaptığımız görüşmelerde incelediğimiz projelerin AB içinde de yeteri kadar sosyal etki bağlamında izleme-değerlendirmesinin yapılmadığını gördük. Tüm bu gözlemlerimiz çerçevesinde hibe programlarının daha etkili olabilmesi ve sivil toplumun da maksimum verim alabilmesi için sosyal etki analizinin ciddi bir rol oynayabileceği kanaatine vardık. Bu doğrultuda; proje’de hazırlayacağımız sosyal etki analizi rehberi ile sivil toplum kuruluşlarının yürüttükleri projelerin etkilerinin kısa-orta-uzun vadede etkileri nelerdir, projeler ile neleri değiştirmişler; hedeflerine ulaşabilmişler mi gibi sorulara cevap aramalarını ve cevap bulabilecekleri bazı yöntemleri tanıtmayı amaçlıyoruz.

Rehber ile ilgili olarak proje kapsamında bir pilot uygulama gerçekleştirmeyi de hedefliyoruz aynı zamanda. Üç temel alanda, toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim krizi ve çevre ile çocuk hakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına bir tür danışmanlık-mentörlük hizmeti vererek; onların uzmanlık alanlarına ve bu alanda yürütülen projelere yönelik sosyal izleme yapmalarını sağlayacağız. Böylece  sosyal etki izleme alanında pratiğe yönelik bir çalışma yapmış olacağız. Bu çalışma bize hem rehberin ne oranda yararlı ve etkili olduğunu gösterecek hem de proje’nin ve proje çıktılarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasına katkıda bulunacak.

Projenin ilk yılını geride kaldı. Bugüne kadar neler yapıldı? Nasıl çıktılar elde edildi?

Projemizin ilk yılı ağırlıklı olarak hazırlık aşamasıyla geçti. Öncelikle proje kapsamında hazırlanacak sosyal etki analizi rehberi ve yöntemlere yönelik araştırmalar yapıldı. Projede görevli araştırmacı arkadaşlarımız bu konuda farklı örnekleri incelediler. Bu araştırma sonucunda da rehberin ilk taslağı, proje’nin birinci yılında tamamlandı. Rehberin içeriğinde sosyal etki analizi metodolojilerinin yanı sıra Türkiye-AB ilişkileri ve sivil toplumun rolü üzerine de bir kısım yer alıyor. Nitekim yaptığımız tüm çalışmaların ve hedeflerimizin odağına Türkiye’nin AB tam üyelik sürecini yerleştiriyoruz. Bu sürece dair temel bilgilere sahip olmanın, sivil toplum temsilcilerinin süreçteki rolünü artırma konusunda önem taşıdığını düşünüyoruz.

Şu anda rehberin ilk taslağı üzerine proje ekibinin yorumları doğrultusunda çalışmalar devam ediyor. Rehber üzerine çalışmalar projenin ikinci yılında artarak devam edecek. Tamamlanan taslak, kamu ve sivil toplumdan paydaşların değerlendirilmesine sunulacak. Ardından sivil toplum eğitimlerindeki uygulamalar ile rehber üzerine çalışma devam edecek. Rehberin son halinin projemizin sonunda basılması ve ilgili paydaşlarla da paylaşılması öngörülüyor.

Rehberin hazırlanmasına yönelik olarak Brüksel’e bir çalışma ziyareti gerçekleştirildi. Bu çalışmada Avrupa Komisyonu’na bağlı Genel Müdürlükler’e ve sivil toplum kuruluşlarına çeşitli ziyaretler düzenlenerek; izleme & değerlendirme ve sosyal etki analizi alanında çalışan uzmanlarla görüşmeler yapıldı. Ayrıca doğrudan sosyal etki, izleme ve değerlendirme çalışan uzmanların bir araya geldiği bir çalıştay organize edildi.

Projenin birinci yılında yaptığımız diğer önemli aktiviteler ise İstanbul, Diyarbakır, Gaziantep ve İzmir’de gerçekleştirdiğimiz kamu görüşmeleri ve sivil toplum çalıştayları oldu. Kamu-sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile yaptığımız görüşmelerde hem kamu-STK işbirliğini geliştirmeye yönelik  tartışmalar yapıldı hem de bu kurumların izleme & değerlendirme ve sosyal etki analizi alanındaki, varsa, çalışmaları hakkında bilgi alındı. Sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile organize edilen çalıştaylarda ise iki temel konu tartışıldı:

  1. Sivil toplum kuruluşlarının AB Hibe Programları ile ilgili süreçler hakkındaki görüşleri, deneyimleri ve önerileri neler?
  2. AB İzleme Ağı’ndan beklentileri neler olacak? Bir ulusal ağın işleyişine ilişkin hangi temel önerileri yapmak isterler?

Özellikle 29 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirdiğimiz İstanbul Sivil Toplum Çalıştayı kapsamında sivil toplum kuruluşlarının hibe programlarına yönelik görüş ve önerilerini sorduğumuz anket çalışması sonuçlarının ve sonrasında çalıştayda meydana gelen tartışmaların analiz edildiği ve yer aldığı kapsamlı bir rapor T.C Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı’na sunuldu. Benzer bir çalışma diğer şehirler için de gerçekleştirildi ve şu anda bu çalıştayların raporları üzerine proje ekibinin çalışmaları devam ediyor.

Çalıştayların ilk sonuçları TAV’ın da üye olduğu IPA II Sivil Toplum Alt Sektörü Sektörel İzleme Komitesi’nin 7. Toplantısı’nda AB Türkiye Delegasyonu, AB Başkanlığı ve farklı kamu, sivil toplum ve akademi temsilcilerinin bulunduğu bir ortamda sunuldu. Çalıştaylara yönelik kapsamlı bir rapor iki dilde (İngilizce/Türkçe) olarak hazırlanıp AB Türkiye Delegasyonu’na ve AB Başkanlığı’na sunulacak.  Bu çalışmalar dışında farklı platform ve toplantılarda proje, özellikle de AB İzleme Ağı’nın tanıtımı gerçekleştirildi. Bu ziyaret ve çalıştaylarda toplam 200 civarında sivil toplum kuruluşu ile 50’ye yakın kamu kurumu temsilcisine ulaşıldı. Projemizin ikinci yılında kapsamı artacak halkla ilişkiler kampanyası ve iletişim çalışmaları sayesinde etkinliklerimizin ve çalışma çıktılarımızın ciddi sayıda paydaşa ulaşmasını planlıyoruz.