AYM’den İfade Özgürlüğü Alanında Önemli Karar…

23 Aralık 2019
Anayasa Mahkemesi, geçtiğimiz günlerde ifade özgürlüğü alanında önemli bir karara imza attı. Meki Katar’ın yaptığı bireysel başvuruya ilişkin kararda yer alan ifadeler, son yıllarda yargı eliyle önemli bir daralmaya maruz bırakılan ifade özgürlüğünün alanını bir nebze olsun uluslararası standartlara yaklaştırmaktadır. 

Kararda, içinde kişileri şiddete başvurmaya yönlendiren ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan açıklamaların terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik etme olarak kabul edilemeyeceğinin altı çizilmiştir. 

Ne Olmuştu?

Başvurucu Meki Katar 26.12.2013 tarihinde Malatya’da gerçekleştirilen Roboski anma eylemine katılmıştı. Eylem esnasında “Çerka Şoreşe” (Devrim Çarkı) isimli marşı söyleyen, ardından “Önderimiz Başkan Öcalan” şeklinde slogan atan başvurucu ‘terör örgütü propagandası yapmak’ gerekçesiyle cezalandırılmıştı. İncelenen başvuruya (Genel Kurul, Başvuru No: 2015/4916, 03.10.2019) konu olayda başvurucunun cezalandırılmasına neden olan eylemler, kişinin PKK terör örgütünü övdüğü kabul edilen bir marşın söylemesi ve PKK’nın kurucusunu öven sloganları atmasıdır.

İfade Özgürlüğü Yönünden Önemi Nedir?

Kişiye ceza veren Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, bahse konu marşın PKK terör örgütünün marşı olduğunun herkesçe bilindiğini ifade etmiş, ancak marşın şiddete teşvik edip etmediği yönünde yeterli bir değerlendirme yapmamıştır. Bu husus Anayasa Mahkemesi’nce öznel bir değerlendirme olduğu, ancak cezalandırma için nesnel bir değerlendirme yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca aksi bir tutumla yapılacak öznel değerlendirmeler veya varsayımlarla kişilerin cezalandırılmasının ve düşünce açıklamalarına bu şekilde müdahale edilmesinin ifade özgürlüğünün ihlalini oluşturacağı vurgulanmıştır.

Terör örgütü liderini öven söylemlerde bulunması kişinin başlı başına cezalandırılması için yeterli olmadığı hususu belirtilerek, söylemin yapılmasıyla şiddete teşvikin oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekliliği ifade edilmiştir. 

Mahkeme yalnızca başvuruya konu eylemde yapılan basın açıklaması, atılan sloganlar ve okunan marşı tek başına değerlendirmemiştir. Olayı bir bütün olarak ele alarak, yetkililerin iki yıl önce meydana gelen ve çok sayıda kişinin ölümüne neden olan olaya ilişkin etkili soruşturma yapılmaması, yaşam hakkının ihlal edilmesi gibi konular amacıyla toplanıldığına işaret etmiştir. Bu nedenle eylemin, başvurucunun da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin devlet politikalarından veya devletin politik uygulamalarından memnuniyetsizliklerinin dile getirilmesinin aracı olarak kullanıldığı değerlendirmesini yapmıştır.

Başvuruya konu gösteri ve toplantıya ilişkin görüntülerde İnönü Üniversitesi kampüsü içinde gerçekleştirilen toplantı boyunca herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığı gözlemlenmiştir. Ayrıca toplantının barışçıl olmadığını veya gösteriye katılan kişilerin toplantıdan sonra şiddet içeren eylemlerde bulunduklarını gösteren herhangi bir delil bulunduğu da ileri sürülmemiştir. Bu nedenle mahkeme, ilk derece mahkemesinin konuşmanın yapıldığı kapsamı ve göstericilerin davranışlarını dikkate almadığı kanaatine ulaşmıştır. 

Kararda AİHM kararlarına ve Yargıtay değerlendirmelerine sıkça atıflar yapılarak, toplantı sırasında gerçekleşen eylemlerde ifade özgürlüğünün çerçevesi çizilmeye gayret edilmiştir. Somut olayla da bu örneklenmiştir:

“Bir bütün olarak ele alındığında toplantıda söylenen marşın ve atılan sloganın toplantıya katılanların taraftarı olduğu ideolojiye manevi destek verdiği ileri sürülse bile marş ve sloganın şiddeti, silahlı direnişi veya ayaklanmayı teşvik ettiği gösterilebilmiş değildir. Bundan başka bahse konu marş ve sloganın şiddeti yaymasının muhtemel olduğunu ve bunun hızla yayıldığını doğrulayan ve potansiyel olarak tehlikeli bir etkiye sahip olduğunu gösteren bir delil de gösterilebilmiş değildir. Söz konusu marş ve slogan, kişilere yönelik derin ve akıl dışı bir nefret aşılamak suretiyle şiddeti teşvik edecek nitelikte de bulunmamıştır.” 

Sonuç olarak, kararın ifade özgürlüğü-terör propagandası ayrımı noktasında kapsamlı bir inceleme yapma gayretinin olduğunu, emsal nitelikte ve olumlu anlamda çarpıcı bir karar olduğunu vurgulamak yerinde olacaktır.

Kadri İnce

Üyelik Tarihi: 15 Kasım 2019
18 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör