Eren Aysan: “Bu Ülkede Hepimizin Öyküsü Aynı”

13 Aralık 2019
Hafıza Merkezi ve Cezasızlıkla Mücadelede Güç Birliği tarafından İnsan Hakları Haftası sebebiyle düzenlenen “Kayıp ve Mücadele, Adaleti Aramak” adlı  panelde konuşan Sivas Katliamı’nda hayatını kaybeden doktor ve şair Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan, “Bu ülkede hepimizin öyküsü aynı” dedi.

Mülkiyeliler Birliği Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelde, adalet arayışını yıllardır devam ettiren kayıp yakınları bir araya geldi. Hafıza Merkezi, panelle ilgili yaptığı açıklamada amaçlarının adalet arayışı süreçlerinin zorluklarını hep birlikte tartışmak ve bu mücadelenin yarattığı cesaret ve dayanışmayı güçlendirmek olduğunu dile getirdi.

Cezasızlığın insan hak ihlallerinin yeniden yaşanmasına yol açan bir kısır döngü yarattığı belirtilen açıklamada, “Bu döngüyü kırmak, hakikate ulaşmak; yaşananları hafızalarda diri tutmakla ve sonunda hak ihlalini yaşayan kişileri adalete kavuşturmakla mümkün. Her şeyin hızla unutturulmaya çalışıldığı bu nisyan topraklarında hatırlamanın ve hatırlatmanın ne denli zor olduğunu bilmez değiliz ama ısrarla hakikati aramaktan, görünmez olanı görünür kılmaktan başka çaremiz de yok.” denildi.

Panelin ilk oturumunda 1994 yılının Mayıs ayında evinden kaçırılarak Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan ile Adnan Yıldırım’ın kızı Leyla Yıldırım konuştu.

“Bizi 25 yılda yaşayan ölülere çevirdiler” diyen Begüm Erdoğan şöyle konuştu: “Her gittiğim yerde babam kapıdan çıkıp gelecek gibi düşünüyorum. 94 sabahı gün gibi aklımda. Babam öldürüldüğünde ben  henüz 22 yaşındaydım. 25 yıldır adalet arıyoruz. Karşımızda suç ve suçluyu koruyan bir düzen var. Artık yeter, 25 yıl dile kolay” Ülkede adalet olmadığını 25 yıldır mahkeme kapılarında süren mücadelede öğrendiklerini belirten Erdoğan, “Bu cinayetleri işleyenlerin ve işletenlerin cezalandırıldığını görmek istiyorum. Beni duyduğunu biliyorum. Her ne pahasına olursa olsun  bu davadan vazgeçmeyeceğim.”

“Karanlık Döneme Göz Yuman Tüm Siyasetçiler Sorumludur”

Adnan Yıldırım’ın kızı Leyla Yıldırım’da Ermeni olan babaannesinden duyduğu ‘dilerim ki çocuklarım, torunlarım bizim yaşadığımız acıları yaşamazlar’ şeklindeki sözleri hatırlatarak başladığı konuşmasında, Bizler babası öldürülen çocuklardık. Biz aslında çocuk değildik… Ben babamın cansız bedenini televizyonda gördüğüm andan itibaren artık çocuk değildim.” Diye konuştu.

Zorla kaybedilme ve faili meçhullerin sorumlularına dair açılan davalardaki sanıkların buz dağının görünen yüzü olduğunu ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu: “Kuvvetle muhtemel  davada sanıkların hepsi aklanacak ama en azından biz burada hafızalara kazınması için tekrar tekrar  katillerin unutulmayacağını söylemek istiyoruz. Hani belki olur da çocukları, torunları onlardan bir gün utanır belki onlar hesap sorar.”

“Devlet Musa Anter’i Koruyamadığı İçin Ceza Aldı”

Panelin ikinci oturumunda İlhan Erdost’un küçük kızı Alaz Erdost, Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, Metin Altınok’un kızı Zeynep Altınok ve Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan yaşadıklarını dava süreçlerini anlattılar.

Musa Anter ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararı hatırlatan Rahşan Anter, “Devlet, Musa Anter’i korumadığı için ceza aldı. Zaten devlet öldürdü babamı. Babamın yaşama hakkının ihlal edildiğine karar verildi. Türkiye tazminat ödemeye mahkum edildi. İnsan hakları benim gözümde sıfır” diye konuştu. Asıl sorunun Kürt sorunu olduğunu belirten Anter, “Adil ve demokratik yollardan çözülemediği için Türkiye’de hukuk sistemi solunum yoluna bağlı bir hastaya dönüştürüldü” dedi.

“Utanması Gerekenler Utanana Kadar Konuşacağız”

12 Eylül 1980 darbesinden sonra 7 Kasım 1980 de  Mamak Askeri Cezaevi’nde abisinin yanında, bir askeri araç içinde dövülerek öldürülen, yayıncı  İlhan Erdost’un küçük kızı Alaz Erdost ise şunları ifade etti: “Hep utanan biz oluyoruz. Daha bir ay önce İstanbul’da bir panelde konuştum. Babamın ölüm yıl dönümünde bir gazeteye yazı yazdım. Ben aynı şeyleri anlatmaktan çok utanıyorum. Ama utanması gerekenler duruyor, bizler utanıyoruz. Bundan 4-5 sene önce Devrimci 78’liler Vakfı “Utanç Müzesi” açtı. Babamın paltosu, Uğur Kaymaz’ın 13 kurşunlu kazağı, Behçet Aysan’ın daktilosu konuldu. Ama utanç müzesine yine biz utananlar gittik. Müze toparlandı, kanlı palto bize, kurşun delikli gömlek anacığına verildi. Ama utanması gerekenler utansın”

Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren Metin Altınok’un kızı Zeynep Altınok da, devletin hem geçmişte yaşanan hem de günümüzde yaşanan katliamlarda sorumluluk almadığını belirtti. Seçilmiş insanların tutuklandığı, yerel yönetimlere kayyumlar atandığı bir dönemde yaşanıldığını belirten Altınok, “Katiller hiçbir zaman soruşturulmuyor. Hiçbir zaman günün içinde yapılması gerekenler yapılmıyor” dedi. Altınok, “Bunları unutmadıkça, bilmeyi sürdürdükçe Metin Altınokları Musa Anterleri gelecek kuşaktan kuşağa anlatacağız” diye konuştu.

Katliamda yaşamını yitiren doktor ve şair Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan, “Katillerin örgütlü bir şekilde cezaevinden kaçırılması, eli kanlı kişilerle gurur duyulması bu ülkeye has bir özellik ve moda. Bizler katillikten sermaye biriktirilmesine ranta çevrilmesine toplu olarak karşı çıktık” ifadelerini kullandı. Aysan, “Babam kendi ülkesini şiirde temsil eden bir yazardı. Kısacak yaşamını sayısız ödül sığdırdı. Aynı zamanda doktordu. Hani bugün ülkemizde mum ile aranan aydınlardandı. Onu ateşe verenler bir dizesini okusalar ateşe vermek değil boynuna sarılırlardı” diye konuştu.

“Toplumu Suçlamaktan İmtina Etmeliyiz”

Panele katılan İstanbul’da 19 Ocak 2007 yılında katledilen gazeteci Hrant Dink’in oğlu Arat Dink de şunları söyledi: “Ben sürekli devleti suçluyorum. Toplumu bundan azade bırakmaya çalışıyorum. Çünkü çözüm yeri toplum. Toplumu bu işin sorumlusu olarak gösterdiğim anda bir çözüm yeri kalmıyor elimizde. Ama toplum sesini çıkarmıyor. Yanlış bir cumhuriyet üretildi ve toplum olarak bunu düzelteceğiz. Bu devletin dönüştürülmemesi süreci uzayınca mecburen toplumu suçluyoruz. Ama böylece çıkış kapısını kaçırıyoruz. İnanıyoruz ki bu toplum değişecek. Toplumu suçlamaktan imtina etmemiz lazım” dedi.