“Ücretli Öğretmenlik Eğitimde Eşitsizlik Oluşturuyor”

Ücretli öğretmenlere mobbing uygulandığına dair tartışmalar sürerken, Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Yeliz Düşkün ile ücretli öğretmenlik ile ilgili kapsamlı bir söyleşi yaptık, Düşkün, ücretli öğretmenlik uygulamasının kaldırılması gerektiğini belirterek, “Ücretli öğretmenlik uygulaması eğitimde eşitlik bakımından olumsuz bir etkiye sahip” diyor.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) olarak ücretli öğretmenlik uygulaması hakkındaki düşünceleriniz ya da politikanız nedir?

Ücretli öğretmenlik, Türkiye’de öğretmen açığını kapatmak için kullanılan bir yöntem. Dolayısıyla temel sorun öğretmen ihtiyacının eğitim fakültelerinden mezun olmuş, mesleği öğretmenlik olan kişilerle giderilememesi. Bunun en önemli nedeni de MEB’e öğretmen ataması için her yıl verilen bütçenin yeterli olmaması. Türkiye’de her yıl belli bir sayıda atama yapılıyor. Örneğin 2019 yılında yaklaşık 40 bin öğretmenin sözleşmeli olarak ilk ataması yapıldı. 2018-19 eğitim öğretim yılında resmi ve özel kurumlarda görev yapan toplam öğretmen sayısı 1 milyon 77 bin 307’dir.

Öğretmen Açığı Kapanmıyor

Mevcut durumda MEB yetkilileri tarafından yapılan açıklamalara göre öğretmen açığı 92 bindir. Dolayısıyla bu açığın giderilmesinde ücretli öğretmenlik uygulamasına başvuruluyor. 

ERG her çocuğun nitelikli eğitime erişim hakkını savunan bir kurum. Öğretmen çocuğun iyi olma halinde ve başarısında en önemli etkiye sahip olan okul içi etmendir; eğitimin niteliği için belirleyici role sahiptir. Her sınıfta gerekli öğretmen yeterliliklerini taşıyan öğretmenin bulunmaması öğrencilerin nitelikli eğitime erişim hakkını ihlal ediyor. Eğitim fakültelerinde sunulan hizmet öncesi eğitimin niteliği bile öğretmenlerin gerekli yeterlilikleri kazanması bakımından tartışılırken, ne eğitim fakültesi mezunu olma şartı ne de pedagojik formasyona sahip olma şartı bulunmadan iki yıllık ya da dört yıllık üniversite mezunu kişilerin öğretmen olarak görevlendirilmesi büyük bir sorundur.

Ücretli öğretmenin hakları nelerdir?

Ücretli öğretmenler arasında eğitim fakültesi mezunu olan ancak gerekli atama şartlarını yerine getiremediği için atanmamış olan öğretmenler de bulunuyor. Bu yönüyle de ücretli öğretmenlik atanamayan öğretmen sorunun bir parçasıdır. Örneğin Ağustos 2019 atama döneminde Tarih alanında 350 öğretmen sözleşmeli olarak atandı. 351. sırada olduğu için atanamayan öğretmenin önünde bulunan seçenekler özel okullara başvurmak, başka alanlarda çalışmak, işsiz kalmak ya da kamu kurumlarında ücretli öğretmen olarak çalışmaktır. Kamu kurumlarında ücretli olarak çalışması durumunda sözleşmeli ve kadrolu olarak çalışan meslektaşlarının sahip olduğu haklara sahip değildir. Ders saati karşılığı ücret alır, tatillerde ücret almaz, sigortası onlara göre eksik yatar, iş güvencesi yoktur, bir sonraki eğitim-öğretim döneminde bir işi olup olmayacağı belirsizdir. Dolayısıyla ortada yeterlilik bakımından bir sorun olmasa bile çalışma koşullarından doğan dezavantajlı bir durum söz konusudur. Bunun da eğitimin niteliğini olumsuz etkileme ihtimali çok yüksektir. Çünkü öğretmenin çocuğun öğrenme ve iyi olma gereksinimlerini karşılayabilmesi için kendisinin de yaşamından fiziksel, sosyal, duygusal anlamda memnun olması gerekir.

Ücretli öğretmenlik bu yönüyle de eğitimin niteliğini olumsuz etkiler. Herkesin öğretmenlik yapabileceği algısını yaratarak kamuoyu nezdinde öğretmenlik mesleğinin itibarını da zedeler.

Türkiye’deki ücretli öğretmen sayısının her yıl arttığı iddia edilmektedir. Sizlere ulaşan böyle bir veri var mı?

Ücretli öğretmenlerin sayılarına ilişkin paylaşılan düzenli bir istatistik bulunmuyor. O nedenle, bu değerlendirmeyi yapmam mümkün değil.

Ücretli öğretmenlik uygulaması sanıldığı gibi daha çok doğu ve güneydoğu bölgesinde mi yaygın ya da bir oranlama sonucu mu böyle bir öngörüye varılıyor?

Ücretli öğretmenlerin ülke içinde dağılımına ilişkin veri paylaşılmıyor. Ancak ücretli öğretmenliği ortaya çıkaran koşullar gereği, bu uygulama öğretmen ihtiyacının en yüksek olduğu yerlerde yaygındır. Dolayısıyla her yıl en fazla atamanın yapıldığı Doğu ve Güneydoğu illerinde öğretmen ihtiyacının yüksek olduğu, ücretli öğretmenlik uygulamasının da buralarda yaygın olduğu tahmin edilebilir.

Ücretli öğretmenlerle ilgili olarak bir araştırma yaptınız mı?

ERG bu konu özelinde bir araştırma yapmadı. Veri eksikliği bu konuda analiz yapmayı güçleştiriyor. 

Ücretli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalı mı yoksa belirli bir standarda mı oturtulmalı? Ücretli öğretmenlerin koşullarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ücretli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalı. Bunun nedeni uygulamanın pek çok açıdan eğitimin niteliğini olumsuz etkilemesi. Ancak ne yazık ki yakın bir zamanda ücretli öğretmenliğin kaldırılması öngörülmüyor. Ekim 2018’de kamuoyu ile paylaşılan 2023 Eğitim Vizyonu belgesinde de ücretli öğretmenliğin devamı öngörülüyor. Oysa MEB’in yeni yayımladığı 2019-2023 Stratejik Planı’nda ücretli öğretmenlik uygulaması MEB tarafından da zayıf yönler arasında sayılıyor. 

Ücretli öğretmenlerin daha çok kırsal ya da köylerde görev aldığı görülüyor. Bu eğitimde nasıl bir sorunu karşımıza çıkarıyor?

Türkiye genelinde eğitim olanakları bakımından bölgeler ve kurumlar arasında eşitsizlikler bulunuyor. Ücretli öğretmenlerin hangi kurumlarda daha ağırlı olarak görevlendirildiklerini yansıtan bir veri bulunmasa da, bu uygulamanın halihazırda eğitim olanakları bakımından dezavantajlı durumda olan kurumlarda daha yaygın olma ihtimali yüksektir. Bu durum, halihazırda dezavantajlı durumdaki kurumlardaki güçlüklere bir de ücretli öğretmenlik uygulamasının getirdiği sorunları ekliyor. Dolayısıyla ücretli öğretmenlik uygulaması eğitimde eşitlik bakımından olumsuz bir etkiye sahiptir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Öğretmenlik mesleğine özgü bir kanun çıkması, böylece öğretmen yetiştirmeden atama koşullarına, öğretmenin mesleki gelişiminden özlük haklarına kadar çok geniş bir kapsamda düzenlemeler yapılması öngörülüyor. Kanun planı 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer aldıktan sonra bu konuda çalışmalar hız kazandı ve şu anda bir kanun taslağının hazır olduğu biliniyor. Kanun taslağı kamuoyu ile paylaşılmadığından içeriği hakkında değerlendirme yapamıyorum; ancak bu kanundan pek çok paydaşın ortak beklentisi öğretmenlik mesleğini belirli standartlara oturtması ve mesleğin itibarını desteklemesi. Öğretmenlik mesleğinde güvencesiz çalışmanın ve öğretmen yeterliliklerine sahip olmayanların öğretmen olarak görevlendirilmesinin bu kanun sayesinde Türkiye’nin gündeminden çıkması gerekir. Bu kanun çerçevesinde ücretli öğretmenlik gibi sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının da gözden geçirilmesi, her çocuğun nitelikli eğitime erişimi bağlamında hiçbir sınıfın öğretmensiz kalmaması güvence altına alınarak öğretmenlerin eşit statü ve haklara sahip olması sağlanmalı.