Türkiye’de Kadın Olmak

25 Kasım’da tüm dünyada olduğu gibi Türkiyeli kadınlar da ‘şiddete, ölümlere’ karşı ‘bir kez daha eksilmeyeceğiz’ diyerek sokağa çıktı. Türkiye’nin birçok ilinde gerçekleşen eylemlerde öncülüğü kadın mücadelesi üzerine çalışan STK’lar yaptı.

Bu yıl 25 Kasım’a İstanbul Sözleşmesi ve 6248 no’lu yasa damgasını vurdu. Günde neredeyse 3 kadının öldürüldüğü Türkiye’de, STK’lar tarafından şiddetle mücadele altın güvence olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesi hükümetin planında yer almadı. 6284 yasasının etki analizinin araştırılması istendi. Kadına yönelik şiddetin engellemesi üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun son rakamlarına göre, 324 günde en az 302 kadını öldürdü, en az 532 kadına şiddet uyguladı.

25 Kasım’da STK’lar Ne Dedi? Hükümet Neyi Duydu?

25 Kasım’da Türkiye’nin birçok bölgesinde yaptığı eylemlerde adından söz ettiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, eylemlere “6284 ve İstanbul Sözleşmesi uygulanacak, kadın cinayetlerini durduracağız” pankartıyla katıldı.

Hükümete 6284 Çağrısı

KCDP’nin açıklamalarında da yine hükümete kadına yönelik şiddete uygulama çağrısı yapıldı: “81 ile emniyet genelgesi gitti. O genelgede 6284 yasası var. Biz bu kararlılıkla gittiğimiz sürece İstanbul Sözleşmesi içinde aynı şey olacak. Çok yönlü bir mücadele yürütmek zorundayız. Görevini yapmayan kurumlara görevini yaptırmak zorundayız. Kadın cinayetleri politiktir. Bizim mücadelemiz olmasaydı koruma kanununa başvuran kadınlarda verilere eklenecekti. Gönderilen genelgenin uygulanması için yolumuza devam edeceğiz. Bu 25 Kasım bizim sonuç elde ettiğimiz bir yıldır. Bu 25 Kasım çözüm yılımız olsun”

Şiddete uğrayan kadınlar için yapılan sığınakların artırılması çağrısı da Mor Çatı’dan geldi. Mor Çatı 25 Kasım’da “22. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi”ni sosyal medyadan paylaştı. Kurultaya birçok belediyenin ilgili birimleri ile feminist ve LGBTİ+ örgütten kadınlar katılmıştı.

Türkiye’de 145 Kadın Sığınma Evi Var 

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Eylül 2019 verilerine göre Türkiye’de Bakanlığın Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne bağlı 2717 kapasiteli 110, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı 42 kapasiteli 2, sivil toplum kuruluşlarına bağlı 20 kapasiteli 1 ve yerel yönetimlere bağlı 703 kapasiteli 32 olmak üzere toplam 145 konukevi var.
Kurultayda ‘hükümetin ayrımcı ve cinsiyetçi söylemlerinden vazgeçmesi, cinsiyet eşitliği temelli eğitimlerin zorunlu hale getirilmesi, ŞÖNİM yönetmeliklerinin her yerde aynı şekilde uygulanması, sığınakların ihtiyaçlarının karşılanması için kadın politikalarının üretilmesi gibi” talepler yer aldı.

Ortaklaşılan taleplerin bir kısmı şu şekilde;
“Devletin üst kademeleri tarafından sık sık tekrarlanan “eşit değilsiniz” söylemleri kamu mekanizmalarının her alanına nüfuz ediyor ve kadına yönelik ayrımcılığı ve dolayısıyla şiddeti körüklüyor. Bu tip söylemlerden acilen vazgeçilmeli.

Şiddete maruz kalan kadınların bürokratik engellere takılmamaları için bütüncül politikalar izlenmeli ve tüm destek mekanizmalarının eşgüdümlü ve ivedilikle çalışması sağlanmalı.

Bütüncül mekanizmalar oluşturmak açısından 6284 sayılı kanun kapsamında alınan gizlilik kararlarının tüm resmi kurumlarda tek bir elden görülmesini sağlayacak merkezi bir sistem oluşturulmalı.

ŞÖNİM, kadın dayanışma merkezleri ve sığınak çalışanları süpervizör desteği almalı. Çalışanlar yıpranma payını azaltacak şekilde görevlendirilmeli ve çalışma saatleri azaltılmalı.

Sığınaklardaki kadınlar ilgi alanlarına göre sertifika programlarına yönlendirilmeli. Mesleki anlamda güçlendirilmeli. Kurs süreleri kadınların sığınakta kalabilme süreleriyle orantılı olarak düzenlenmeli
Tedbir kararları tedbirin içeriğine göre güvenliği ve güçlenmeyi sağlama kriterleri göz önünde bulundurularak ihtiyaca göre verilmeli.

Uzlaşma görevinin bu tip dosyalarda sözleşme maddesi ve gerekçesi açıklanarak, görev iadesine gidilmesi, ikincil şiddet ve baskı mekanizmasının anlatılması gereklidir. Şiddet uygulayan kişi ile mecburi bir arabuluculuk İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere kesinlikle uygulanmamalı.

İstihdamda kadın ve LGBTİ+lere yönelik alanlar açılmalı /arttırılmalı.

10. haftanın sonuna kadar yasal olan kürtaja kadınlar, yaş ve medeni durumlarından bağımsız olarak tüm sağlık birimlerinde erişebilmeli ve uygulamadaki engeller kaldırılmalı. Tüm kamu kurumlarında kalan (sığınak, hapishane vs.) kadınlar kürtaja erişebilmeli.

Cinsel şiddet sonrası cinsel yolla bulaşan hastalıklar taranması ve önlenmesi desteğinin verildiği, gebeliğin önlenmesine yönelik tedbirlerin alındığı tecavüz kriz merkezleri açılmalı ve psikolojik destek sağlanmalı.
Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ortak protokollerle okullarda cinsel sağlık eğitimleri vermeli.

Tamamı İçin Tıklayınız

TGS’den Cinsiyet Eşitliği Rehberi 

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) “Cinsiyetçiliği yok sayma, yapmadığını var sayma” diyerek “Etik gazetecilik için cinsiyet eşitliği rehberi” hazırladı. Rehberde “Eşitsizliği yeniden üreten değil, eşitliğe dayanak olan bir habercilik ‘Sadece mümkün değil, aynı zamanda vazgeçilmez!” denildi. Rehberde gazetecilerin haberlerinde cinsiyet eşitliğini nasıl kullanacakları ve nelere dikkat etmeleri gerektiği yer alıyor.

Rehbere Göz Atmak İçin Tıklayınız.

Hükümetten Şiddete Karşı Mercan Hareketi

Hükümet kanadı 25 Kasım’ı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un 75 maddelik ‘şiddeti önleme’ sunumuyla karşıladı. Şiddeti önleme planına ‘Mercan Seferbeliği’ ismini verdiğini söyleyen Bakan Selçuk, “Bu seferberliğin adını niye Mercan olarak belirlediğimize gelirsek; kadınlar, yeryüzü atlasının mercanları, yani hayatın kaynağı, insanlığın akciğerleridir.” Açıklaması yaptı.

Bakanın sunumunda İstanbul Sözleşmesi yer almazken, 6284 yasasında değişikliğe gidileceği mesajı verildi; “6284 sayılı Kanun Uygulamasının Değerlendirilmesine Yönelik yeni bir araştırma yapacağız ve etki analizini değerlendireceğiz. Araştırma sonuçları ışığında, Kanuna ilişkin değişiklik önerileri ve alt düzenlemelere dair ortak çalışma yürütülecek. Adliyelerde ‘adli destek birimleri’ oluşturacağız. 6284 sayılı Kanuna ilişkin ‘ihtisas mahkemeleri’ görevlendirilecek.”

Avukat Diren Cevahir Şen: Erkek Bakışına Sahip Kurumlarla Mücadele Etmek Zor 

Kadın haklarıyla ilgilenen Feminist avukat Diren Cevahir Şen, yargı sistemini eleştiriyor. Ceza hukukunun uygulanmadığının altını çizen Şen; “Biz şiddeti önlemenin ve kadınları korumanın yargının görevi ve ödevi olduğunu, kadınlar korunmadığı için tüm bunların yaşandığını anlatmaya çalışıyoruz. Ancak erkek egemenliği içinde erkek bakışına sahip kişi ve kurumlarla mücadele etmek oldukça zor” diyor.

Bir sene göz önüne alındığında kadın cinayetleri davasında emsal kararlar çıktı mı? Örnekleri sayabilir misiniz?

Kadın cinayetleri davalarında da önceki yıllarda emsal denebilecek iyi kararlar var ancak, son olarak Emine Bulut davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına tekabül eden tasarlamadan değil, kasten öldürme hükmüne göre hapis verildi. Yani katil adeta ödüllendirildi. Ceza hukuku gerektiği gibi uygulanmadı burada.

Kadın mücadelesinin içerinde yer alan bir avukatsınız? Türkiye yargısına dair gözlemleriniz nelerdir?

Sanık sandalyesinde oturan kadın katili bir erkek olduğunda mahkemelerin tavrı değişebiliyor. Erkekler, kadınları zapt etmek, onların hayatlarına ambargo koymak, onlara dilediği gibi işkence etmek istedikleri için kadınları öldürüyorlar. Kadınlar bir noktada buna itiraz ettikleri için erkekler öfkeleniyor ve kadınları öldürüyorlar.
Bugün günde ortalama 3 kadın erkeklerce öldürülüyor. Ancak sistematik işkence ve eziyet ortada iken onları korumayan ve şiddeti önlemeyen kolluk, yargı ve devlet kadınlar hayatlarına sahip çıkıp bir şiddet anında meşru müdafaa koşullarında o erkeği öldürmek zorunda kalan kadına aynını yapmıyor. Kadınlar sadece şiddetten kurtulmak istiyorlar, türlü yolu deniyorlar ama sistem onları o şiddetin içine kendi eliyle yeniden itiyor. Böyle olunca kadına iki şey yapmak düşüyor. Ya ölecek, ya da kendi hayatını savunacak.

Şu farkı anlamak lazım. Kocalar, sevgililer, başkaca erkekler kadınlar üzerinde egemenlik/iktidar kurmak için kadınlara işkence ve eziyet edip sonra kadınları öldürüyorlar. Kadınlar ise sadece hayatlarına sahip çıkıyor, canlarını kurtarıyorlar. Ancak mahkemeler onların bu fillerini asla meşru müdafaa olarak tanımıyor. Kadın, kolluğu şiddet anında defalarca aramış olsa da, işkence ve eziyet herkesin gözü önünde dahi olsa da, kadın sakat kalsa da yargı erkeklere farklı kadınlara farklı davranıyor. Biz de şiddeti önlemenin ve kadınları korumanın yargının görevi ve ödevi olduğunu, kadınlar korunmadığı için tüm bunların yaşandığını anlatmaya çalışıyoruz. Ancak erkek egemenliği içinde erkek bakışına sahip kişi ve kurumlarla mücadele etmek oldukça zor.