Barış Akademisyenlerinden “Hudut Dışı Öyküler”

NotaBene Yayınları tarafından yayınlanan “Hudut Dışı Öyküler” kitabı,  bir grup BAK akademisyeninin yazdığı öykülerden oluşuyor.

“Bu kitap onların evidir bir bakıma. Yazarak onarılmaya çalışılan yas, travma, bocalama, ayrılık, hasret, öfke, onur, dayanışma, mülteci yalnızlığı, göçmen tedirginliği, dosta küslük, hayranlık, hayal kırıklığıdır. Her şeye yeniden başlayan şahsiyetlerin yıkılan zamanın enkazını yaza yaza yüreğinden kaldırmasıdır.” diyor yazar Sema Kaygusuz; Hudut Dışı Öyküler kitabının son sözünde.

NotaBene Yayınları tarafından yayınlanan Hudut Dışı Öyküler, bir grup barış akademisyeninin yazdığı öykülerden oluşuyor. Kitabı derleyen Hakan Mertcan, Barış İçin Akademisyenler’in yaşadıklarının çeşitli akademik çalışmaların konusu olduğunu ve bir çok kişinin yaşadığı tüm zorluklara rağmen bu çalışmaların bir parçası olduğunu hatırlatarak,  “Biz de bu gayretlerin yanı sıra edebi bir dünyadan kendimizi ifade etmek istedik… Gurbetteki akademisyenler olarak hikâyelerimizi, günlük deneyimlerimizi, duygularımızı insanlığın kamusal günlüğüne not etmeyi amaçladık. Böylelikle hep birlikte iyi hissetmek, bizler gibi bu ve benzer süreçleri deneyimleyenleri bir nebze de olsa ferahlatmak için bunu yapmamız gerektiğini düşündük.” şeklinde anlatıyor kitabın hikayesini…

KHK’yla üniversiteden uzaklaştırılmasının ardından intihar eden Mehmet Fatih Traş’ın anısına ithaf edilen Hudut Dışı Öyküler; Eylem Çamuroğlu, Bediz Yılmaz, Melehat Kutun, Selim Çakmaklı, Kıvanç Ersoy, Yasemin Karaca, Meltem Gürle, Aydın Bayad, Zafer Yılmaz, Bermal Aydın, Habihe Şentürk, Nil Mutluer ve Meral Camcı’nın öykülerinden oluşuyor.

Yazar Sema Kaygusuz kitapla ilgili değerlendirmesinde;  öykülerin sanatsal uğraşın çok ötesinde bir anlama geldiğini; akademisyenlerin öykülerinde ‘Türkiye’deki düşsel evi yaza yaza döşediklerini’ hatırlatarak şunları dile getiriyor: “Bu kitap onların evidir bir bakıma. Yazarak onarılmaya çalışılan yas, travma, bocalama, ayrılık, hasret, öfke, onur, dayanışma, mülteci yalnızlığı, göçmen tedirginliği, dosta küslük, hayranlık, hayal kırıklığıdır. Her şeye yeniden başlayan şahsiyetlerin yıkılan zamanın enkazını yaza yaza yüreğinden kaldırmasıdır. Okur içinse sarsıcı bir tekliftir bu kitap, hiç koparılmamış, kayıttan silinmemiş, göçmemiş olsak da sürgünlüğün en uçtaki düşünceyi düşünme gücünü, göğüsleyemeyeceğimizi sandığımız hayalleri kurma özgürlüğünü gösterir. Kendi yurdunda sürgün olup kendine sığamayanlara usul usul konuşan bu öyküleri yürekten bir armağan olarak kabul edin. Ben kendi adıma öyle yaptım.”