‘Yemek Aracılığıyla Bir Araya Gelmek Sosyal Etkileşimi Arttırır’

Gaziantep’i Geliştirme Vakfı ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin koordinasyonuyla gerçekleşen GastroAntep’e katılan Gastronomi Turizmi Derneği Bursa temsilcisi Ramazan Başan, yemek aracılığıyla bir araya gelmenin, o yemeğin hikâyesini dinlemenin sosyal etkileşimi arttıracağını söylüyor.

12-15 Eylül 2019 tarihleri arasında ikincisi düzenlenen GastroAntep Festivali, Türkiye gastronomi gündeminin sıcak konu başlıkları arasındaydı. Gaziantep, Hindistan’dan başlayıp Ege bölgesinde biten doğu batı hattında yer alan farklı kültürlerin karşılaşmaların sahip olmuş bir kent olarak 2015 yılında UNESCO’nun yaratıcı şehirler ağına seçilen ilk şehir olma özelliği taşıyor. Söz konusu hat üzerinde gelişen kent mutfağı da tarih boyunca farklı kültürel değiş tokuşlara tanıklık etmiş.

Son dönemde gastronomi turizminin oldukça yükselişte olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni sizce nedir?

Dünyada ve ülkemizde şehirlerin markalaşma sürecine girdik. Şehirler artık kendilerini herkesin ortak paydası olan gastronomi turizmi denilen kavram ile tanıtmaya başladılar. Çünkü gastronomi turisti normal turiste göre daha fazla harcıyor. Bugün hafta sonu Antep’e 70 uçak iniyor, 200 bin nüfuslu San Sebastian yılda 2 milyon turist çekiyor, Roma’ya gelen gladyatöre gelmiyor, pizza yemeğe, şarap bağlarını gezmeye, peynir atölyelerini ziyarete geliyor. Yeme içme ve gastronomi insanoğlu var oldukça ön planda olacaktır.

Şehirlerin yemek kültürleriyle öne çıktığı festivaller hakkında düşüncelerinizi alabilir miyim?

Festivallerin  turizm, eğlence, sosyal etkileşim, ilham kaynağı olma, ticaret, kent imajı ve yöre halkına aidiyet oluşturma gibi öne çıkan yedi temel işlevi bulunmaktadır. Son dönemde şehirler, hatta ilçeler kendi şehir turizmini yaratmak ve ‘’markalaşmak’’ için festivaller yapmaya başladılar. Eskinin panayırları ve şenlikleri yerini festival ve karnavallara bırakmakta. Renkli görüntülere, eğlencelere sahne olan gastronomi festivalleri yeni nesil iletişim biçimidir. Yemek için buluşmak, o yemeğin hikâyesini dinlemek, yemek aracılığıyla bir araya gelmek, sosyal etkileşimi arttır. Şehirlerin yerel değerlerini, kültürlerini, önemli yemek ve lezzetlerin tanıtmaya, şehirde ciddi bir turizm hareketinin oluşmasına destek sağlamaktadır. İspanya’nın Valencia bölgesindeki Bunol Köyü’nde Domates Festivali  ‘’La Tomatina’’, İtalya’daki Venedik Festivali ilk akla gelen başarılı örneklerden biridir.

Gaziantep’in bu yıl ikincisini düzenlediği GastroAntep yarattığı destinasyonla şehre yaklaşık 1 milyon turisti çekmektedir. Alacatı Ot ve Urla Enginar Festivalleri de benzer bir şekilde yüzbinlerce turisti ve bölgeye milyonlarca liralık bir ekonomi yaratmaktadır. Festivallerin şehre olan ekonomik katkısı tartışılmazdır. Örneğin ABD’deki Charleston Gastronomi Festivali yerel ekonomiye 7.9 milyon dolar ile rekor bir ekonomik katkı sağlamaktadır. Festivalde ortalama turist harcamasının 784 dolar olduğu ve turistlerin bu şehre ağırlıklı festival için geldikleri tespit edilmiştir. 

GastroAntep festivalini nasıl değerlendiriyorsunuz? Etkinlikte gözlemlediğiniz kadarıyla sivil toplum kuruluşları katılım göstermiş miydi?

GastroAntep’in  bu sene ikincisi düzenlendi. Bu sene de başarılı geçtiğini düşünüyorum. Gelen turist sayısının yoğunluğu, Gaziantep’in markalaşması, gastronomi turizmine olan katkısı nedeniyle başarılı buluyorum. Ancak etkinliğin organizasyonel çerçevede eksikleri olduğunu görüyorum. Ziyaretimde sivil toplum kuruluşlarını etkili bir katılımı yoktu. TÜRSAB ve ulusal gastronomi akademileri, üniversiteler, gastronomi derneklerine yer verilmeliydi. Festival alanında   yoğun duman altı bir durumu vardı. Atölyeler çadırlara hapsedilmiş gibiydi. Eksikleri yok değildi. Henüz ikincisi düzenlendiğinden eksikleri zamanla gidereceğini düşünüyorum. Buna rağmen diğer şehirlere örnek olması açısından önemli, genel anlamda başarılı buluyorum.

Gastronomi Turizmi Derneği’ni temsil etmiştiniz GastroAntep’te. Derneğe katkıları neler oldu? 

Derneğimizin Bursa temsilciliği adına ziyaret yaptık. Bursa’da benzer bir festivali yapacağımızda neleri modelleyeceğimizi, eksiklerimizi görmek adına gittik. Yanımıza Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan yardımcısı ve ekibi ile şehrin önemli marka ve aşçıları ile beraber ziyaret ettik. Lezzet ve sunum adına eksiği olmayan bir şehir. Bir de en önemlisi şehrin iş insanları ile STK’ları ve  tüm etkin anahtar kuruluşları tek bir yürek olmuşlar. Bu her yerde böyle olmuyor. 

Gastronomi Turizmi Derneği’ni Dünya Yoğurt Kongresi’ni gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Bu fikir nasıl oluştu?

Dünya’da ‘’Türkiye’’ denildiğinde karşılığı olan birkaç kelime vardır: Türk kahvesi, Türk Lokumu, Turkish Kebap, Türk Baklavası ve yoğurt .Türk yoğurdu diyemiyorum çünkü dünya yoğurdu biliyor ama Türk Yoğurdunu bilmiyor. Yoğurt, Türkçe’den yabancı dillere aynı adla geçen ender kelimelerden biridir .Ancak  dünyada Greek Yoğurt yani Yunan Yoğurdu, Bulgar Yoğurdu daha fazla bir üne sahip.Yoğurdu dünyaya biz tanıttığımız halde, dünya Türk Yoğurdu’nu tanımıyor. Dünya Greek Yoğurdu’nu tanıyor. Dünyaca  ünlü bir yoğurt markamız yok. Yunanistan’da, hatta Güney Afrika’da Yoğurt Kongresi yapılırken Silivri Yoğurdu, Silifke Yoğurdu, Foça Yoğurdu olan Türkiye’de bu ürüne gerekli destek verilememiş. Bulgaristan’ın Trın kasabasında ‘’yoğurt müzesi’’ varken ülkemizde olmaması bir eksiklik değil mi?  Gastronomi Turizmi Derneği  ‘’Yoğurt Bizimdir’’ diyerek ilk ‘’Yoğurt Konferansı’’’nı yapacak. 1-3 Ekim 2019 tarihinde Harbiye, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nde düzenleyeceğimiz Dünya Yoğurt Konferası’nda sektör temsilcileri, marka sahipleri, Kültür Turizm Bakanlığı bir araya gelecek. 

Eklemek istediğiniz başka bir nokta var mı?

Gastronomi Turizmi Derneği TÜRSAB ile Turizm Bakanlığı ile yaptığı çalışmalarda Gastronomi sözcüğünü bu ülkenin gündemine oturttu. Artık şehirler, belediyeler, tüm kurumlar Gastronomi diyor. Gastronominin ve Gastronomi Turizminin hak ettiği yere geldiğini görmek bizleri sevindiriyor. Bu bilinç ve kültürün artarak devam edeceğini düşünüyoruz.