Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nden ‘Sınır Dışıların İki Haftası’ Raporu

Kayıtları olduğu halde çok sayıda Suriyeli sığınmacının sınır dışı edildiğini basın toplantısıyla duyuran Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi; "Sonuçların geri dönülemez olduğu bir süreçte insanların sınır dışı edilmesi kabul edilemez. Kaydı başka şehirde olduğu halde İstanbul’da bulunmak bir suç değildir. Dolayısıyla insanlara suçlu muamelesi yapamazsınız. Kelepçeleyerek alıkoyamazsınız” ifadesini kullandı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde yapılan açıklamaya Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nden Lara Özden, Eyüp Özer, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık katıldı. 

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nden Eyüp Özer, Sınır dışı edildikten sonra geri dönmeye çalışan Hisham Mustafa’nın sınırda öldürüldüğünü hatırlatarak kaydı İstanbul’da olanların da sınır dışı edildiğini söyledi. 

“Sınır Dışı Edilen Trans Birey Hapiste”

Özer sınır dışı edilen sığınmacılara yönelik şu örnekleri verdi: “İstanbul’da yaşayan ve kimlik kartı olduğu halde arkadaşıyla birlikte hastaneye giden bir trans birey yakalanıyor, avukatının müdahale edilmesine izin verilmeden sınır dışı ediliyor. Şu anda sınır dışı edildiği yerde hapiste. Belki de infaz edilecek. Dolayısıyla sonuçların bu kadar geri dönülemez olduğu bir süreçte insanların sınır dışı edilmesi kabul edilemez. Gaziantep’te kayıtlı olduğu halde sınırı geçmeye çalışan bir başka sığınmacı gözaltına alınıyor, polisler tarafından şiddet görüyor. Otobüsteki herkese kötü muamele görüyor ve kelepçeleniyor. Geçici koruma kimliği olduğu halde sınır dışı edilenler de var. 

Geri gönderme merkezlerinde yaşananları da aktaran Özer sözlerini şöyle tamamladı: “Geri gönderme merkezlerinde, hamile kadınlar, çocuklar, bebekler herhangi bir neden olmadan tutuluyor. Şu anda idari gözetim denen şey zorla alıkonma hali. Hukuki çerçevesi yok. Alıkonulduklarında avukatla görüşmelerine izin verilmiyor. Kimseyle görüşemedikleri için sınır dışı süreçlerini durdurmalarına imkan olmuyor. Kaydı başka şehirde olduğu halde İstanbul’da bulunmak bir suç değildir. Dolayısıyla insanlara suçlu muamelesi yapamazsınız. Kelepçeleyerek alıkoyamazsınız.“

İHD İstanbul Şube Başkanı Yoleri: 19 Yaşındaki Sığınmacı Kayıp

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri de son dönemlerde sığınmacıların sınır dışı ve kayıtlı oldukları illere geri göndermelere ilişkin İHD’ye yoğun bir şekilde başvurduklarını söyledi.  “Bu başvurular sadece İstanbul’da olmayanlardan gelmiyor” ifadesini kullanan Yoleri, “Kaydı İstanbul’da olduğu halde kaydı yenilenmek istenmeyenler, kayda rağmen sınır dışı edilenler var. Şu anda bir kayıp vakası mevcut. 19 yaşında bir çocuk şu anda kayıp. Buna ilişkin birçok savcılık başvurusu yapıldığı halde herhangi bir veri elde edemedik” dedi. 

“Ya İstanbul Dışında Bir İl Seç Ya Da Ailenle Birlikte Sınır Dışı Edileceksin”

İstanbul Valiliği’nin 20 Ağustos’a kadar verdiği süreye uymadığını söyleyen Yoleri, şöyle konuştu: “Valilik açıklamasında 20 Ağustos’a kadar süre tanıdıklarını duyurmuştu. 20 Ağustos’tan sonra bu zorla göndermenin uygulanabileceği söylenmişti. Ancak Valilik bugün de yaptığı açıklamada 12 bin kişinin kayıtlı oldukları illere gönderildiğini söylüyor. Valiliğin kendi kararıyla çelişen bir uygulama var. Bu uygulama sadece Suriyelilere değil yüm yabancılara uygulanıyor. İstanbul’da 5 yıldır yaşayan bir Pakistanlı kayıtlı olmasına rağmen kimliğine el konulmuş, ‘İstanbul dışında bir il seç, seçmiyorsan ailenle birlikte seni sınır dışı edeceğiz’ denmiş. Dolayısıyla bu oldukça büyük bir sorun. Temelde büyük bir insan hakları sorunu yaşıyoruz. Bazı yasa değişiklikleri, geçici bazı yasalarla bu sorun çözülebilir. Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu ‘coğrafi çekince’nin kaldırılmasıyla da bu sorun çözülebilir. “

Ahmet Şık: ‘Türkiye’deki Herkes Suriyelilere Borçludur’

HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ise TBMM’deki siyasi partiler arasında Suriyeliler konusunda ortak bir mutabakatının olduğunu ifade ederek “Ama bu yanında durabileceğimiz bir mutabakat değil. Faşizan ve ırkçı söylemler içeren, yabancı düşmanlığını körükleyen bir anlaşma bu. Mevcut Türkiye medyası da bu yangına körükle gidiyor” dedi.  Şık, “Suriyeli sığınmacılara ilişkin herhangi bir eleştiri ya da görüş beyan edecek herkesin kendisine şu soruyu sorması gerekiyor; ‘Bu insanlar neden burada?’ Bu sorunun yanıtı verildiğinde Türkiye’deki herkes Suriyelilere borçludur. Kimse bunu unutmasın” diye konuştu. 

Sol cenahta da Suriyelilere yönelik olumsuz söylemlerde bulunulduğunu ifade eden Şık, “Sol cenahta da bu konuya bakışa ilişkin bir kafa karışıklığı, yabancı düşmanlığını körükleyen bir takım değerlendirmeler yapılıyor. Bundan vazgeçilmelidir. Suriyeliler insanca yaşama hakkına sahiptir. Mültecilere bir yerden bir yere gönderilen nesne muamelesi yapılmaktan vazgeçilmelidir. Herkesin öncelikle mültecilerin neden burada olduğunu sorması ve suç ortaklarını görmesi gerekmektedir” dedi. 

“Yoksulluğun Ve Krizin Müsebbibi Suriyeliler Değil”

Son olarak Suriyeli sığınmacılara yönelik suçlamalara dair de değerlendirmede bulunan Ahmet Şık sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’deki bütün kötülükler Suriyeliler geldikten sonra başlamış gibi anlayıştan da herkes vazgeçsin. Sanki Suriyelilerden önce yoksulluk, işsizlik, kadına yönelik şiddet, tecavüz, taciz yokmuş gibi kimse davranmasın. Yoksulluğun ve krizin müsebbibi Suriyeliler değil.”

Sezgin Tanrıkulu: Meclis Yabancı Düşmanlığını Körüklüyor

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Meclis’in ‘yabancı düşmanlığını’ körüklediğini söyledi. “Mültecilik, sığınmacılık dünyanın en zor insanlık halidir” ifadesini kullanan Tanrıkulu şöyle konuştu: “Faşizm bütün dünyada mültecilik, sığınmacılık ve yabancı düşmanlığı üzerinden beslenmektedir. Türkiye’de de faşizm ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve nefret söyleminden besleniyor. Maalesef içinde bulunduğumuz Meclis ortamı da bunu körüklüyor. Bir siyasi maliyet meselesi olarak bakıyor. Ben bir milletvekili, hukukçu ve insan hakları savunucusu olarak kendi partim de dâhil olmak üzere şunu ifade ediyorum; Suriyeliler meselesine, yabancılara, mültecilere bir siyasi maliyet, bir nefret söylemi üzerinden bakılmamalıdır. Türkiye’de ortaklaşabileceğimiz mesele, Suriyelilerin, sığınmacıların insan hakları durumu olmalıdır. Bunu siyasette rekabet meselesi olmaktan birlikte çıkarmalıyız. Burada yaşayan Suriyelilere ve yabancılara düşman muamelesi yapmamalıyız. Dünyada bizim yurttaşlarımızın uğradığı muameleye nasıl karşı çıkıyorsak Türkiye’de de yabancılara, sığınmacılara, Suriyelilere karşı ırkçılıktan ve nefret söyleminden vazgeçmeliyiz.”

“İnsani Dramlara Yol Açan Tutumunuzu Gözden Geçirin”

Hükümete ve İstanbul Valiliği’ne çağrıda bulunan Tanrıkulu, “Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Suriyeliler meselesini bu şekilde insani olmayan ve insan haklarına aykırı bir tutum olarak ele almalarını kınıyorum. Bu tutumdan vazgeçmelerini, sivil toplumla, muhalefetle ortaklaşarak bir politika üretmeleri gerektiğini ifade ediyorum. Valiye de sesleniyorum, büyük insani dramlara, büyük insani bedellere yol açan bu tutumunuzu bir kez daha gözden geçirin” dedi.

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nden Lara Özden ise kapanış konuşmasında şunları söyledi: “Raporu yazarken de belirttik sayıları milyonlara ulaştığı için Suriyelilerden bahsediyormuşuz gibi görünüyor ama Süleyman Soylu’nun hedef gösterdiği bir Afrikalı popülasyonu var. Özellikle İstanbul’da. Afganlar da var. Onlara dair de rapor yayınlayacağız. 20 Ağustos’tan so0nra insanları istedikleri gibi sınır dışı edecekler.”

Sınır Dışı Raporundan Notlar

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nin hazırladığı raporda sınır dışı, kötü muamele, geri gönderme merkezlerine ilişkin şu bulgular paylaşıldı: 

Kayıtlı olduğu şehirden başka bir şehirde bulunmak suç değildir ancak buna rağmen kimlik kontrolleri sırasında başka şehirlerde kaydı olduğu halde İstanbul’da bulunan kişilere, kelepçe takıldığı, polis tarafından suçlu muamelesi yapıldığı, fotoğraflarda açıkça görülmektedir.

– İl Göç İdaresi, kaydı İstanbul’da olmadığı halde İstanbul’da bulunan kişilerin sadece uyarıldığını iddia etse de uygulamanın bu yönde olmadığına dair çok sayıda fotoğraf ve video görüntüsü bulunmaktadır. 

– Aktarılan hikayelerin hemen hepsinde uzun süre aç bırakma, kötü muamele ve hakaretten söz edilmekte. Güvenlik güçlerinin “Benim arkadaşım Afrin’de sizin ülkenizi savunurken yaşamını yitirdi, sizler korkaksınız” sözleriyle saldırarak, şiddet uyguladığı, aktarılan tanıklıklar arasında.

Farklı illere kayıtlı Geçici Koruma kimlikleri bulunan kişilerin sınır dışı edildiğini gösterme. Bununla birlikte, bilgilendirmeme, sebebini açıklamama, hukuki desteğe erişim imkanı verilmemesi gibi keyfi uygulamalara maruz kalan çok sayıda kişi bulunmakta.

Elleri kelepçeli bir şekilde, kötü muameleye maruz bırakılarak, sıklıkla şiddet uygulanarak otobüslere bindirilen insanların görüntülerine ulaşmak mümkündür. Göçmenler, bu korku ortamından dolayı, artık temel hayati ihtiyaçlarını gidermek için bile sokağa çıkmaktan çekinir hale gelmiştir.

-İdari Gözetim, zorla alıkoyma halini almıştır. Bu şekilde kitlesel alıkoymalar idari gözetimin varlık nedenine ve mantığına uygun değildir. Raporda da örnekleri verildiği üzere, hamile kadınlar, 4 yaşında çocuklar, birkaç aylık bebekler, herhangi bir geçerli nedeni olmadan Geri Gönderme Merkezlerine tıkılmıştır

Çok sayıda Gönüllü Geri Dönüş Belgesi imzalandığı bilinmektedir, bu belgelerin gönüllü olarak imzalandığını iddia etmek, özellikle yeniden ülkeye giriş talepleri göz önüne alındığında, mantığa aykırıdır.”

“Sınır Dışı Edilenlerin Hızla Türkiye’ye Tekrar Yasal Yollardan Girişleri Sağlanmalıdır”

Raporda sığınmacıların yaşadıkları hak ihlallerinin giderilmesi için şu talepler sıralandı: 

“-Kolluk kuvvetlerinin, göçmenlere yönelik, ev baskınları, kimlik kontrolü, alıkoyma, zorla ‘Gönüllü Geri Dönüş Belgesi’ imzalatma uygulamaları ve kötü muamele sonlandırılmalıdır.

-Göçmenleri kriminalize eden, suçlayıcı, damgalayıcı ve ötekileştirici her türlü söylem ve uygulamaya son verilmelidir.

-Sınır dışı edilenlerin hızla Türkiye’ye tekrar yasal yollardan girişleri sağlanmalıdır.

-Göçmenlere seçtikleri şehirlerde kayıt yaptırma hakkı ve koşulsuz seyahat özgürlüğü sağlanmalıdır.

-Farklı illerde ikamet eden aile fertlerinin istedikleri illerde birleşimi sağlanmalıdır.

-İdari gözetim uygulamasına son verilmelidir.

-Geri gönderme merkezlerindeki insan hakları ihlalleri derhal son bulmalıdır, geri gönderme merkezlerinin kapatılması için çalışmalara başlanmalıdır.

-Türkiye, Cenevre Mülteci Sözleşmesi’ne koyduğu sınırlamayı kaldırmalı, zulümden kaçan herkese mültecilik statüsü tanınmalıdır.

-Mültecileri Türkiye’ye hapseden AB-Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması iptal edilmelidir. Kimse nedensiz göçmez, bütün sınırlar açılmalıdır. “