”Koşturup Gidiyoruz”

06 Ağustos 2019
Bütün dünyada hak alanlarına olan saldırıların niteliği ve niceliği her geçen gün artarken, birçok hak savunucusu ve örgüt de kabuk değiştirerek bu saldırılara etkin yanıtlar vermek için kaçınılmaz olarak yeni yöntemler geliştiriyorlar. RunDemCrew bunlardan sadece biri. Ancak bu yeni yöntem ve araçların altını biraz kaldırıp baktığınızda temeldeki unsurların aynı kaldığını görüyorsunuz. Aidiyet, ihtiyacı iyi anlamak ve tanımlamak ve bireyleri güçlü kılacak süreçleri tasarlamak bu unsurlardan sadece bazıları. Bunları bir kez iyi anladığınızda ve insanlara hitap edecek bir formata büründürecek yaratıcılığı ortaya koyduğunuzda, işten yorgun argın eve gelen insanları gecenin bir yarısında kent sokaklarında koşmaya ikna etmek işten bile değil. 

Sivil toplum camiası aslında küçüktür. Çalışanların birçoğu diğerlerini cismen olmasa bile ismen tanır. Kıymetli arkadaşlarımın bir kısmıyla sivil toplum çalışmalarında tanıştım; aynı dili konuşmanın, benzer dertlere sahip olmanın etkisi büyük tabii. Birbirimize pek zaman ayıramayız, iki lafın belini katıldığımız toplantıların aralarında kırabiliriz ancak. Genelde beş kişinin işini bir kişi yapar ve sürekli koştururuz, bir ilden diğerine ya da bir toplantıdan öbürüne. Aramızda spor yapanların sayısının son zamanlarda artması şahane, ama ne yazık ki ben o gruba hâlen dahil değilim. 

Bu girizgâhın nedeni mesleki bir durumu paylaşmak değil. İki hafta önce demiştim ki; dünya değişiyor, bizim de yöntemlerimizi ve söylemimizi değiştirmemiz gerek. Sivil toplum örgütleri bir yandan hak savunusu yaparken diğer yandan da yeni neler söylüyor, neler yapıyor diye bir süredir bakınıyorum. O sırada karşıma koşturmayan, gerçekten koşan bir grup çıktı. RunDemCrew, İngiltere’nin başkenti Londra sokaklarında koşan bir grup. Uluslararası Af Örgütü, Charlie Dark’ı, yani RunDemCrew hareketini başlatan orta yaşlı Londralı bir DJ’i 2018 yılında takip edilmeye layık insan hakları destekçilerinden biri olarak göstermiş. Peki ne yapmış Charlie Dark ve ne yapıyor? RunDemCrew ki hem dünyanın önde gelen insan hakları örgütlerinden birinin dikkatini çekmiş hem de küresel bir hareket olmanın ilk adımlarını atmış…

‘Biz bir koşu kulübü değiliz’ diyor Charlie, yani koşmak amaç ama bir yandan da araç. Londra Olimpiyatları için evinin yanı başına bir stadyum yapılınca Charlie Dark harekete geçmiş. “Yetkililer stadyum olunca herkesin doğrudan burayı spor yapmak için kullanacağını varsaydı, ama ben öyle olmayacağını biliyordum ve evimin yanı başında çürüyüp giden bir beton yığını görmek istemiyordum” diyor. Okullarda da ders verdiği ve gençleri gözlemlediği için gençlerin okulla ilgili sorunları olduğunu ama spora ne kadar hevesli olduklarını da fark etmiş. Charlie Dark’ın “Evreka” anı belki de evinin penceresinden milyon dolarlık bir yatırıma bakarken, “insanların topluluk olma hali ve ruhunu sevdiklerine” aydınlandığı andır. Kısacası, Charlie Dark, gözlemlemiş, ihtiyacı tanımlamış ve harekete geçmiş. 

RunDemCrew üyeleri geceleri Londra sokaklarına dökülüyorlar, kenti hissediyorlar, keşfediyorlar ve birbirlerine destek oluyorlar. Yaşadıkları şehrin bugüne kadar hiç fark etmedikleri dokusunu, kokusunu, sesini duymaya başlıyorlar. Kulaklarında kulaklıkları yok, çünkü gruba katılan herkesin sağında, solundakiyle sosyalleşmesi de isteniyor. Gruba katılanlara mentorlük yapılıyor, farklı şekillerde destek veriliyor. Koşanlardan biri bir şirketin CEO’su olabilir ama biz birbirimize değer veririz, birbirimizi kollarız, diyor Charlie. Yani yaşanılan şehrin sokaklarına çıkmak ve grup kuralları hazırlamak zemini eşitleyen bir alan yaratmış ve bir topluluğun oluşmasına katkı vermiş. Çünkü insanlar birey olarak kimliklerini korurken, ait olmayı da seviyorlar.

Grup üyelerinden bir genç adam daha önceden kendisini ne denli değersiz hissettiğini, özgüveni olmadığı için insan içine çıkmak konusunda tereddütleri olduğunu ve ekran karşısında günlerini nasıl geçirdiğini anlatmış. İlk koşusunda yanında koşan kişi onunla ilgilenmiş, sorular sormuş, onu dinlemiş, özetle her insani ilişkide yapılması gerekeni birlikte koşarlarken yapmış. Genç adam kendi anlatımıyla hayatında birçok şeyi değiştirmek için adımlar atmaya başlamış. İnsanları güçlendirerek harekete geçirmek bir topluluğu dinamik kılar, özellikle de gençler bu dinamizme çekilirler.

Derdim tabii ki bir Külkedisi masalı anlatmak değil. RunDemCrew’un yaptığı aslında un, şeker ve yağı bir araya getirerek helva yapmaktan ibaret. Charlie Dark’ın da yaptığı kendi yaşamı ve gözlem yaparak keşfettiği bir ihtiyacı, uygun bir anda, uygun bir araca dönüştürmek olmuş. Yani işin özü ilk olarak ihtiyacın ne olduğunu fark etmek, onu tanımlamak. Burada ihtiyaçtan kasıt çok çeşitli hak alanlarında yapmak istediğimiz değişimin çerçevesi. Bu bazen yaşadığımız kentle, bazen çocuklarla, bazen bilgiye erişimle ilgili olabilir, bazen de ifade özgürlüğünü kapsayacak nitelikte olabilir. İhtiyaç bir kez iyi anlaşıldığında insanlara erişmek, onları harekete geçirmek için genelde ilk adımı da atmış oluyorsunuz. 

Tüm savunuculuk çalışmalarında üzerinde en çok durulan ve belki de gerçekleştirilmesi en güç olan aşama, bir topluluk oluşturabilmek ve ilgiyi canlı tutarak onları harekete geçirebilmektir. Peki neden bu kadar mühim bu topluluk oluşturma meselesi? Eğer sivil toplumun vaat ettiği değişimi sağlamakla ilgili bir derdi varsa, gücünü ve meşruiyetini savunduğu hak ve değerlerin kıymetinin yanı sıra, söylediklerinin arkasında duran insanların mevcudiyeti üzerinden de kurması gerekli. Kendisini bir meseleye, davaya, hakka yakın ve bir gruba ait hisseden insanların harekete geçmekle ilgili bir dertleri olmuyor. Bunun birçok örneğini, tarihsel ve kültürel nedenlerle örgütlenmenin çorak bir alan olduğu bu ülkede de deneyimledik. Ama tabii bu aidiyet hissi ve kimlerde nasıl oluşturulabileceğine dair kafa yormak lazım, gökten zembille inmiyor. Dedik ya bu bir Külkedisi masalı değil, balkabağı toprakta yetişiyor, arabalar fabrikalarda üretiliyor. Sihir yok, alın teri de sadece araba arkasına yazılan bir mesaj değil. 

Bir de tabii bireyleri güçlendirme, değerli kılma derdi var sivil toplumun. Çünkü biliyoruz ki kendini güçlü, işe yarar hisseden bireyler siyasi ve toplumsal süreçlere katılma ve değer yaratmak konusunda adım atıyorlar. Bu durum özellikle gençler için geçerli. Gençlere erişmek için sadece yeni ve onların “ilgisini çekecek” araçlar kurgulamak yeterli değil, kendi kabuğundan çıkan, işe yarar hisseden, muhatap alındığını fark eden genç harekete geçiyor. Bir kez faydalı olduğunu fark eden gençler ve aslında bireylerin hatırı sayılır bir kısmı, sadece kendi yaşamlarını değiştirmek için değil, topluma katkı vermek, başkalarını desteklemek için de inisiyatif alabiliyorlar. Bu, toplumdaki tüm bireyler ya da eriştiğimiz herkes bir anda sivil toplum gönüllüsü olacak anlamına gelmiyor tabii ki. Adım atıp bizimle yol almaya niyetli olanları kazanmaya değer. Ha tabii bir de malum, sivil toplum çalışmalarında gençlerin olması değişen dinamikleri anlamamız için bir gereklilikten öte, büyük bir fırsat.   

Bütün dünyada hak alanlarına olan saldırıların niteliği ve niceliği her geçen gün artarken, birçok hak savunucusu ve örgüt de kabuk değiştirerek bu saldırılara etkin yanıtlar vermek için kaçınılmaz olarak yeni yöntemler geliştiriyorlar. RunDemCrew bunlardan sadece biri. Ancak bu yeni yöntem ve araçların altını biraz kaldırıp baktığınızda temeldeki unsurların aynı kaldığını görüyorsunuz. Aidiyet, ihtiyacı iyi anlamak ve tanımlamak ve bireyleri güçlü kılacak süreçleri tasarlamak bu unsurlardan sadece bazıları. Bunları bir kez iyi anladığınızda ve insanlara hitap edecek bir formata büründürecek yaratıcılığı ortaya koyduğunuzda, işten yorgun argın eve gelen insanları gecenin bir yarısında kent sokaklarında koşmaya ikna etmek işten bile değil. 

Ebru Ağduk

Üyelik Tarihi: 25 Temmuz 2019
11 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör