‘Mültecilerin Hayatları Riske Atılmamalı’

Basına ve sosyal medyaya yansıyan mültecilerin geri gönderme haberleri ile ilgili konuştuğumuz dernek temsilcileri, akademisyen ve avukatlar, hükümetin mülteci politikasında değişikliğe dikkat çekerek mültecilerin hayatlarının riske atacak uygulamalardan vazgeçilmesini istediler. 

Yerel seçimlerinden sonra mültecilere yönelik daha katı bir politika izleyeceğinin işaretlerini veren hükümet ilk adımı attı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Sahil Güvenlik Komutanlığına ait TCSG Dost Gemisi’nde yaptığı “Batılılardan farkımız şu ki; biz yakaladığımız insanlara suçlu ya da terörist muamelesi yapmıyoruz. Güvenliği elden bırakmadan, yasal prosedürlere uygun olarak onları geldikleri ülkelere geri göndermeye çalışıyoruz. Yakalanan hiçbir kaçak göçmen, kötü muameleyle karşı karşıya kalıyor değildir” sonra konuşmasından sonra İstanbul’da mültecilere yönelik kimlik kontrolleri başlandı. 

Kentin bir çok noktasında kurulan polis noktaları ile birlikte kaydı olmayan ya da kaydı başka bir olduğu halde İstanbul’da yaşayan Suriyeli mülteciler alı konulmaya başlandı. Bu mültecilerin sınır dışı edildiğine dair basında haberler yer aldı. The Independent Türkçe muhabiri Cihat Arpacık haberinde 400 mültecinin İdlib’e gönderildiğini ve kontrollerin yayılacağını yazdı. Sınır dışı edilen mültecilerin elleri plastik kelepçelerle bağlı bir şekildeki yolculuk görüntüleri de sosyal medyaya yansıdı. İdlib’e yapılan son hava saldırısında 38 kişi öldü.

İstanbul Valiliği ise yaptığı açıklama sınır dışı iddialarını yalanladı ve mültecilere kayıtlı olduğu ile dönmesi için 20 Ağustos’a kadar süre tanıdığını, kayıtsız olanların da kayıt olabileceği ile illere gitmesi gerektiğini dile getirdi. Yine yıl sonuna kadar 80 bin göçmenin sınır dışı edileceği açıklandı. Yaşananlar karşısında tedirginlikleri artan mülteciler evlerinden ya da işyerlerinden çıkamaz duruma geldi.  İstanbul Valiliği’nden gelen açıklamanın ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yapılan geri gönderme sözleşmesinin askıya alınma duyurusu ile de Avrupa Birliği devletlerine de mesaj verilmek isteniyor. 

‘Hukuki Açıdan Sınır Dışı Etme Koşulları Yok’

Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Didem Danış, Geçici Koruma Statüsüne yönelik eleştirilerindeki haklılıklarının bir kez daha ortaya çıktığını dile getirdi. Geçici Koruma Statüsü’nün en temel maddesi olan sınır dışı yasağının uygulanmadığını belirten Danış “Suriyelilerin kendi istekleri dışında gönderildiğini öğreniyoruz. Bunun tam olarak sebebi de belli değil; haberlerden sadece suça karışmak olmadığını anlıyoruz. Sebep olarak, Suriyelilerin kayıtlı olduğu ilin dışında ikamet ediyor olması gösteriliyor. Farklı ilde ikamet edenin kayıtlı olduğu il yerine ülke dışına gönderilmesi çok sert bir uygulama. Hukuki açıdan sınır dışı etme koşullarının oluşmadığını görüyoruz. Sanıyorum bu sebeple, o kişilere zorla “gönüllü geri dönüş” kağıtları imzalatılıyor” dedi. 

‘Batıdan Tepki Geleceğini Sanmıyorum’

Suriyeliler açısından yedi yıldır devam eden görece pozitif dönemin kapandığını ifade eden Danış, “Suriyelilerin bu durumda hayatlarını nasıl idame ettirebilecekleri büyük bir soru işareti. Zaten toplumda genel bir tepki ve güçlü bir nefret söylemi yükseliyordu. Şimdi devlet tarafından da olumsuz bir tavır benimseniyor. Geri göndermeler daha çok seçim sonuçlarına bağlanıyor ama bence esas mesele giderek sertleşmekte olan ekonomik kriz. Ekonomik krize yönelik siyasi tepkiyi hafifletmek amacıyla Suriyeliler geri gönderiliyor gibi geliyor bana. Maalesef bugün, güya liberal demokrat olarak tarif edilen Batının acıklı hali de ortada. Avrupa’da bu uygulamaya hiçbir devletin samimi bir şekilde karşı çıkacağını, ‘yapmayın etmeyin’ diyeceğini sanmıyorum. Onun için de Suriyeliler kendi başlarına kalmış durumdalar.  Onları savunabilecek sivil toplumun zayıf olması da ayrıca üzücü” diye konuştu. 

GAR: Mültecilerin Yaşam Hakları Riske Atılmamalı

Göç Araştırmaları Derneği tarafından geri göndermelerle ilgili yapılan açıklamada ise  Suriye’ye sınır dışı edildiği yönündeki bilgilerin sosyal medyada görünür hâle gelmesi, bu işlemlerin hukuka uygunluğu konusunda kaygı uyandırdığı belirtilerek “Sığınmacıların yasal olmayan nedenler ve usullerle sınır dışı edilerek, Suriye gibi savaşın ve çatışmaların hüküm sürdüğü istikrarsız bölgelere geri gönderilmeleri Türkiye’nin tâbi olduğu ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olduğu gibi, bu uygulamayı hayata geçirenlerin amaçladığı çözüme de hizmet etmemektedir. Birçok örnekte görüldüğü üzere sığınmacılar yeniden o bölgeden kurtulmanın yollarını arayacak ve bulacaktır.Bu çerçevede, Suriyelilerin sadece kayıtlı oldukları ilin dışında bulunmaları sebebiyle sınır dışı edilmelerinin, kanuni bir dayanaktan yoksun olduğu ve hukuka aykırılık teşkil edeceği bir gerçektir. Türkiye’ye sığınmış bu kişilerin yaşam hakları bu tür uygulamalarla risk altına atılmamalıdır” denildi. 

Açıklamada ayrıca önce uyum ve bir arada yaşama yönünde politikalar geliştirilmesi, güçlü ve etkili bir kamuoyunun inşası için girişimlere başlanması da istendi. 

‘Tekil Sınır Dışı Toplu Sınır Dışı İşlemlerine Döndü’

Mülteci hakları ve hak ihlalleri ile çalışmalar yürüten Avukat Abdulhalim Yılmaz da basına yansıyan haberlerin şimdiye kadar tekil olan sınır dışı etme uygulamalarının toplu hale geldiğini gösterdiğini dile getirdi. Geri göndermenin ve toplu halde sınır dışı işlemlerinin hem Türkiye mevzuatına hem de uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirten Yılmaz şunları söyledi “Onlarca ya da yüzlerce kişiyi tek bir kararla, özel değerlendirme yapılmaksızın  toplu olarak sınır dışı edemezsiniz. Kişilerin toplu bir şekilde otobüslerle gönderilmesi kendi içerisinde ayrıca bir kötü muamele şekli oluşturuyor, insani olmayan bir sonuç doğuruyor. O insanların Suriye’de başına bir şey gelecekse, işkence görecek olursa Türkiye sorumlu. Bu uygulama ahlaki, siyasi açıdan sorumlu bir karar ama en başta hukuki açıdan sorumlu bir durum”. 

‘Ensarlık ve Muhacirlikten Sınır Dışı Etmeye’

Hükümetin dünyaya örnek olarak bahsettiği, övündüğü mülteci politikasını temelinden sarstığını ifade eden Yılmaz  “Birkaç milliyetçi oy alabilirim mantığıyla yapıyorsa çok ciddi bir yanılgı içine gireceğini bilmek gerekir. Milliyetçi kesimlerden oy alamayacağı gibi kendi tabanının fikirlerine, görüşlerine çok ters olan bu uygulamanın sonucunda oy kaybedeceğini düşünüyorum. Yıllarca ensar-muhacir kardeşliğinden bahsedip bu insanları toplayıp göndermek ciddi anlamda bir sıkıntıdır. Bu insanlar suça karışmış ise gerekli hukuki süreç başlatılır ve yasa ne diyorsa o yapılır ya da idari açıdan sakıncalı olan yabancı kapsamına alınmışsa güvenli bir üçüncü ülkeye gitme imkanı verilir. Tek problem kayıtsız olmaları ya da kayıtlı oldukları ilin dışında başka bir ilde bulunmaları ise bunun da çözümü gayet basit, kayıtlarını düzenlemektir. İç İşleri Bakanlığının toplu olarak sınır dışı etme çalışmalarının ve buna bağlı olarak asayiş girişimlerinin ciddi anlamda sıkıntılar doğuracaktır. Buna bir şekilde dur denmesi gerekiyor. Bir sorun varsa buna insani şekilde çözüm sağlanabilir” dedi.  

‘Hükümetin Mülteci Politikalarında Söylem Değişikliği Var’

Mülteci Der İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, hükümetin mültecilere yönelik politikalarında söylem değişikliği olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Seçim sürecinde ve seçim sonrası süreçte hükümetin ‘Suriyeli kardeşlerimizi ülkelerine kavuşturacağız’ ve sağlık hizmetlerine erişiminde katkı payı alınacağına yönelik açıklamalar oldu. Mülteci olsun olmasın, herhangi bir insan zulüm göreceği ülkeye gönderilmemesi gerekiyor. Mültecilik nedenleri konusunda endişe varsa bu araştırılır ve gönderilecekse de zulüm görmeyeceği ülkeye gönderilir. Mültecilik nedenleri taşıyan kişilerin kaydı olmaması ya da izinsiz çalışıyor gibi nedenlerle sınır dışı edilmesi Türkiye’nin hem ulusal hem de uluslararası yükümlülüklere aykırı”. 

‘Kayıt ve Çalışma İzinleri Tekrar Düzenlenmeli’

İstanbul’a kayıt olmak isteyip de kayıt olamayan ya da kayıt şehrini İstanbul’a taşımak için bekleyen binlerce mülteci olduğunu da dile getiren Erçoban, “İdare yapacağı uygulamada bu gerçeği unutmaması lazım. Bu insanlar İstanbul’da bir şekilde hayat kurmuş durumdalar. Çeşitli gerekçelerle kayıt etmemek hem devlet güvenliği hem de insanların haklara erişimindeki konularında sorun yaratıyor.  Hükümetin mültecileri, yerli halkın nüfusunu dikkate alarak dağılımını yapması çok sert bir uygulama değil ama Cenevre Sözleşmesinin içinde mültecilerin ülkede serbestçe dolaşma hakkı var. İstanbul kayıtlara açılması bütün mültecilerin İstanbul’a yerleşeceği anlamına gelmiyor. Başka bölgelerde de iş teşviki ile İstanbul’a göçün önü kesilebilir. Nasıl vatandaş adresini değiştirince bildirim yükümlülüğü varsa bu mülteciler için de uygulanabilir. Kayıt ve çalışma izni sistemi oturduğunda mültecilerin bulunduğu ilde yaşama imkanı düzelir. Bu iki sorun düzenlenirse pek çok sorun aslında birbiri ile bağlantılı olarak düzelebilir” diye konuştu.