Genç Alevi Dedesi Hüseyin Ağa Yılmaz: ‘Dedeler Kendini Geliştirmeli’

Gençlerin Alevilik yol ve ritüellerinden uzak kalması nedeniyle inançlarından uzaklaştığını söyleyen Alevi dedesi Hüseyin Ağa Yılmaz, “Eğitim ailede başlar.  Bunun yanı sıra dedelerimiz de gençler karşısında eksiktir. Dedelerimiz ve cem evleri kendini geliştirebilir. Dedelerimiz daha çok okuyup araştırabilir” diyor. 

Alevilerin toplumsal hayatta pek çok sorunu, konuşması gereken konusu var. Gençlerin Alevi inancı ve kültürüyle ilişkisi ise Alevi toplumunun önemli konularından. Bu konuda daha önce Üniversiteli Alevi Gençler Derneği İstanbul temsilcisi Ada Çiçek Aksoy ile bir röportaj gerçekleştirmiştik. Bugünkü röportajımız ise bir dede ile. Hüseyin Ağa Yılmaz, Alevi toplumunun genç dedelerinden. Kendisiyle dedeleri, gençlerin dedelerle ilişkisini ve Alevi gençlerin Alevilikle ilişkisini konuştuk. 

Dedelik kurumunu hiç bilmeyenler için tanımlayabilir misiniz? Dedeliğin temsil ettiği misyonu anlatabilir misiniz?

Dede, hiç bilmeyen bir insan için Alevi inancında yol yürüten önderdir. Eline, beline, diline, eşine, aşına, işine sahip olma yolunu gösterir. Güzel ahlak sahibi olmayı, doğruluktan, hakikatten, mazlumdan yana olma yolunu gösterir. Dede, 4 kapı 40 makam yoluyla, insan-ı kâmil mertebesine ulaşmak için yol gösterendir. Misyonu, cem ibadeti yürütmek, ibadetteki kuralları öğretmektir. Yol taliplerine önderlik etmektir. Onlara yol ve erkan içindeki kuralları öğretmektir. İnsan sevgisiyle 72 millete bir nazarda bakmayı aşılamaktır. Hak Muhammed Ali yolunda, yol ehli olmaya sevk etmektir.

Bazı dedelerin gençlerin inançlarına ilgisiz olduklarına yönelik eleştirileri var. Katılıyor musunuz?

Bu konuda gördüğüm, tespit ettiğim izlenimler var. Günümüzde gençlerimiz, ne yazık ki Alevilik yol ve ritüellerinden uzak kalması sebebiyle inançtan uzaklaşmıştır. Cem evlerimiz gençlere yönelik çalışmalarında zayıf kalmış, gençleri sadece cem ve cenaze ile cem evlerine çekmeye çalışmıştır. Fakat gençler çağımızda internetten her bilgiye ulaşıyor. Dedelerimiz de maalesef bu konularda çok eksik kalmıştır.

‘Eğitim Ailede Başlar’

Dedelerin kırsaldaki pozisyonunu kentte devam ettiremediği ifade ediliyor. Buna katılıyor musunuz? 

Katılmıyorum. Az önce de açıkladığım gibi, gençlerimiz maalesef küçük yaştan eğitilmediği, ailede inancın ilk ışığını almadığı, öğretilmediği için inançtan uzak kalmıştır. Unutmamak gerek, eğitim ailede başlar.  Bunun yanı sıra dedelerimiz de gençler karşısında eksiktir. Kulaktan dolma bilgilerle cem evlerimizde anlatım yapılmaktadır. Gençler baş tacıdır. Gençlere bu konuda suç bulamıyorum. Geç kalmış da değiliz. Dedelerimiz ve cem evleri kendini geliştirebilir. Dedelerimiz daha çok okuyup araştırabilir.

Dedelerin kırsaldaki pozisyonunu kentte devam ettiremediği ifade ediliyor. Buna katılıyor musunuz? Neden?

Katılıyorum. Çünkü aileler kente göçtüğünde gerek ekonomik sıkıntılar, gerekse ülkedeki sorunlardan dolayı ibadetlerini yapamamış, dedelik kurumundan, yoldan uzak kalmıştır. Bunlara birçok sebep olabilir. Daha sonrasında da yeni gelen neslin ailelerinden görmedikleri için büyükleri gibi gitmeleri, dedelerin de şehirde talip kitlesini boş bırakmaları, bunlara sebeptir. 

Kentte Kırsaldaki Saf Alevi İnancına Sahip Çıkılamadı

Kırsaldaki dedelik ile kentteki dedeliğin farkları günlük hayatta nedir? Anlatabilir misiniz?

Kırsaldaki Alevilikte, herkes aynı köyde olduğu için herkesin saf, temiz, etkileşime uğramamış bir inancı vardı. Fakat şehirlere göçte, kentleşmede bu yok oldu. Komşu inançlardan etkileşimler, buna çok müdahil oldu. Şu anda dahi Muharrem ayımız, bazı cem evlerinde birer Ramazan’a, cemlerimiz de birer namaza dönüştü. Talip dedeyi, dede talibi tanımaz hale geldi. Ve maalesef kentlerde kurulan cem evleri de bu saf, temiz Alevi inancına sahip çıkamadı.

Dedelerin Alevi gençlerin kültürüne ve inancına olan ilgisini artırmasına yönelik olarak yapabilecekleri nelerdir?    

Öncelikle dedeler gençleri anlamaya, onların anladığı dili çözmeye çalışmalı ve anlayışlı olmalıdır. Dedeler eski kulaktan dolma bilgileri bir kenara bırakıp daha çok okuma ve araştırma yoluna gitmelidir. İmam Ali’nin dediği gibi, çocuklarınızı kendi yetiştiğiniz zamanın şartlarına göre değil, onların yaşayacağı zamanın şartlarına göre yetiştirin. Yine Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi, ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. O yüzden dedelerimiz gençleri anlamak için zamanın şartlarına uymalı, ilim yolunu takip etmelidir.

Sizin hayatınız içerisinde, dedelik nasıl gelişti? Çocukluğunuzdan bu yana bir dede olarak deneyimlerinizi ve düşüncelerinizi anlatabilir misiniz?

Çocukluğumdan beri yoluma, inancıma çok bağlıyım. Her zaman dedelerin yanında oturup onları dinlemiş, muhabbetlerde bulunmuş ve sorular sormuşumdur. Çalınan telli Kuran’ın benim hafızamda her zaman bir etkisi ve o telli Kuran’da çalınan deyiş duvazların ruhumda hep bir kalıcı etkisi olmuş, bu yolla onları hep anlamaya çalışmışımdır. Daha sonra kirvem Ali Doğan dedeyle tanışmamla beraber, yolumuzla ilgili muhabbet yapmamız ve muhabbetlere katılmamız, yolumuzu okuyup anlayıp araştırmamız, benim için çok büyük bir katkı olmuştur. Canlı Kuran dediğimiz, büyüklerimizle sohbetlerimiz ve kirvemle çeşitli cem evlerinde muhabbet cemleri yapmamız, açıkçası kirvemle tanışmam da bu yola girmeme ve bu yola hizmet etmeme en büyük ışık olmuştur. Ona buradan saygı, sevgi ve hürmetle aşk-ı muhabbetlerimi sunuyorum. Daha sonra Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı Serçeşme Postnişinimiz Veliyettin Hürrem Ulusoy’la tanışmam ve ondan feyizler almam da bu yola büyük hizmetler etmeme katkı sağlamıştır.

‘Gençler Çekinmeden Her Şeyi Sormalı’

Sizin gençlere yönelik bir eleştiriniz ya da çağrınız var mı?

Eleştirim yok. Fakat gençlerimize Alevi yolundan, erkânından ayrılmamalarını, bu konuda her zaman okuyup araştırmalar yapmalarını, dedelere sorular sormalarını, cem evlerinde dedelerden çekinmeden, merak ettikleri her türlü konuyu saygı ve sevgi çerçevesinde sormalarını tavsiye ediyorum. Geleceğimiz gençlerimizdir. Bu yolu gelecekte yürütecek, sürdürecek olan onlardır. Gençliği olmayan bir toplumun geleceği olmaz.

Alevi sekülerleşmesi diye bir kavram var. Toplumun genelinde olduğu gibi, Alevilerde de böyle bir durum olduğu belirtiliyor. Siz buna nasıl bakıyorsunuz? Alevi gençlerin neredeyse tamamı, Alevi olduğunu söylüyor. Fakat inanç boyutunda değil, kimlik boyutunda bir Alevilikten söz ediliyor. Buna katılıyor musunuz? 

Kesinlikle katılıyorum. Gün geçtikçe Aleviliğin inancı değil, sadece adı kalıyor. Toplumumuz gittikçe yolundan, erkânından uzaklaşmakla beraber, başka inançlara meylediyor.  Gençler konusunda da kesinlikle katılıyorum. Öncelikle ailelerde bir eğitim-öğretim olmadığı için gençlerimiz de maalesef inancını tanımıyor. Sadece Aleviyim, demekle yetiniyor. Fakat bu tanımamazlık, bir boşluk hissi yaratıyor ve bu boşlukta da Aleviliği komşu inançlarda arar hale geliyorlar. Bu arayış da zamanla gençlerimizin Şiileşmesi, Sünnileşmesi, ailelerinden dahi uzaklaşmasına sebep oluyor. Bu bağlamda, öncelikle aileler çocuklarına, gençlerimize sahip çıkmalı ve eğitimin küçük yaşta başladığını, bir çocuk 15 yaşını geçtiğinde ona artık bir şey veremeyeceğini, öğretemeyeceğini iyi anlamalıdır.

‘Alevi Anne Babadan Doğmak Kişiyi Alevi Yapmaz’

Alevi kültürünü yaymak ve yaşatmak adına hem gençlere, hem dedelere, hem de toplumun tüm kesimlerine söylemek istedikleriniz nelerdir?  

Alevilik bir kültür değildir. Alevilik bir inançtır. Bunu da ancak yaşayarak ve yola ikrar vererek öğrenirsiniz. Alevi anne babadan doğmak, bir kişiyi Alevi yapmaz. Alevi olabilmek için yola ikrar vermek gerekir. Öncelikle burada dedeleri ve aileleri ele alalım. Çünkü en büyük görev onlara düşüyor. Ailelerin yapması gerekenler, çocuklara ve gençlere inanç boyutunda daha çok önem vermek, eğitici, öğretici olmak. Bir aile inançtan uzak kalırsa, o ailedeki çocuk da uzak kalır. Çünkü eğitim ailede başlar. Örneğin çocuk yaştayken bir Hak Muhammed Ali üçlemesini öğretmek, sabah erken kalkıp on iki imamı zikrederek dua etmek, Muharem ayında İmam Hüseyin’i ve davasını anmak, lokma kokusunu o çocuğa hissettirmek ve bunları dili döndüğünce anlatmak, gençlik çağına geldiğinde o çocuğa çok önemli bir ışık olacaktır.

Dedeler konusunda ise, dedelerimiz daha çok okumalı, araştırmalı, kendisini geliştirmeli, internet çağına uymalı, kulaktan dolma bilgilerle gitmemeli, ilim nerede ise, onu takip etmelidir.  Gençlerin diline hitap etmelidir. Bunun yanı sıra cemlerimizde muhabbetler unutuldu. Muhabbetlerden uzaklaşıldı. Sadece perşembeden perşembeye deyiş söyleyip gülbank okumak haline geldi.

Bu yüzden de insanlarımız, toplumumuz cemlerden uzaklaştı. Dedelerimiz cemlerde muhabbetlere daha çok eğilim vermelidir.  Ceme gelen canlara, çekinmeden merak ettikleri her şeyi sordurmalı, gençlere yönelik çalışmalar yapmalıdır.

Toplumun tüm kesimine söylemek istediğim; sevgili canlar hak ve hakikat yolundan ayrılmayın, ayrıştırıcı değil birleştirici olmaya gayret edin. Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli’nin dediği gibi: Bir olalım, iri olalım ve diri olalım.

‘Yolumuz Giderek Erkekleşiyor’

Sizin söylemek, eklemek istediğiniz bir şey var mı? 

Yolumuzda, günümüze baktığımızda ana bacılar konusunda büyük bir eksiklik vardır. Maalesef yolumuz giderek erkekleşmeye başlamıştır. Dedelerimiz ve toplumumuz da buna seyirci kalmaktadır. Cemin, muhabbetin yürütülmesi için mutlaka dedenin yanında ana bacı oturmasının, cemi birlikte yürütmelerinin toplumda daha birleştirici olacağına ve bu yolun kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol oynayacağına eminim.  Bu yolda Fatıma Ana’yı, Zeynep Anayı, Kadıncık Ana’yı iyi anlamak gerekir.

Bu konularda yine Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli’nin şu sözlerine kulak verelim: 

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,

Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde,

Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yoktur,

Eksiklik noksanlık senin görüşlerinde.