“Tepeden Atılan Nefret Tohumlarına Karşı Aşağıdan Dayanışma Mücadelesi”…

Irkçılığa Hayır Hepimiz Göçmeni Platformu, 20 Haziran Dünya Mülteci Günü’nde yaptığı açıklamada, “Türkiye nüfusuyla Suriyelilerin arasına nefret tohumları yukarıdan aşağı, siyasetçiler ve medya eliyle boca edilirken, biz aşağıdan bir dayanışma hareketi örmek için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

Birleşmiş Milletler’in (BM) açıkladığı verilere göre 2018 yılı içinde 2 milyon 300 bin kişi yerinden edildi ve dünyadaki mülteci sayısı 71 milyona ulaştı. 2017 yılının sonunda ise çeşitli nedenlerle yerlerinden edilen insanların sayısı 68,5 milyon olarak açıklanmıştı. Dünya çapında son 20 yıl içinde yerinden edilen kişilerin sayısı iki katına çıktı.

2011 yılında başlayan ve milyonlarca insanın ülkesini terk etmesine neden olan Suriye Savaşı, Türkiye’deki göç ve ırkçılık tartışmalarını gündeme taşıdı. Suriye savaşından bugüne kadar Türkiye’ye 4 milyona yakın Suriyeli geldi. 2015 yılından bu yana hem Avrupa hem de Suriye sınırlarını sığınmacılara kapatan Türkiye Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşması imzaladı. Türkiye, Cenevre Sözleşmesi kapsamında coğrafi çekince uyguladığı için Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler dışından gelen Suriyeliler için mülteci statüsü tanımıyor. Türkiye aynı zamanda 5 yıldır dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke.

Irkçılığa Hayır Hepimiz Göçmeni Platformu, 20 Haziran Dünya Mülteci Günü’nde Beyoğlu bir araya gelerek yaptığı açıklamada, göçmenlerin ve özellikle Suriyelilerin uğradığı ayrımcılığa dikkat çekti. Platform adına açıklama yapan, Figen Dayıcık, göçmenlerin Türkiye’de yoğun bir ırkçılık ve dışlanmayla karşı karşıya kalmanın yanı sıra kötü koşullarda, kayıt dışı ve güvencesiz çalıştıklarını vurguladı. Türkiyeli siyasetçilerin son yıllardaki seçim maratonunda mültecileri siyasi söylem olarak kullanmasının mültecileri hedef haline getirdiğini dile getiren Dayıcık, “Türkiye nüfusuyla Suriyelilerin arasına nefret tohumları yukarıdan aşağı, siyasetçiler ve medya eliyle boca edilirken, biz aşağıdan bir dayanışma hareketi örmek için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

Göçmenlerin bir gün geri dönecek misafirler olarak görüldüğünde topluma uyumlarını sağlayacak politikalarının geliştirilmesinin zorlaştığını söyleyen Dayıcık, “Suriyeliler başta olmak üzere tüm göçmenlere mülteci statüsünü tanınmalıdır. Bu olmadıkça, göçmenler toplumun en korunmasız ve saldırıya açık kesimi olmaya devam ediyor. Çalışma yaşamında ve diğer her türlü alanda eşitliğin sağlanması, ırkçı saldırıların önüne bir barikat örülmesine katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Açıklamanın ardında Suriyeli kadınların başarı öykülerinin anlatıldığı, Dilek Gül’ün yönetmenliğindeki “Eşik” filmi izlendi. Film sonrası yapılan söyleşide konuşan Gül, filmin isminin pek çok eşik geçen ve hâlâ geçmekte olan Suriyeli kadınlar tarafından belirlendiği ifade etti. Suriye savaşına dair görüntülerin sadece film başında kullanan Gül, “Suriyelilerin döneceği bir yer kalmadığını filde göstermek istedim. ‘Geri dönsünler’ cümlesi anlamsız” diyor.  

Gül, filmde eğitimli ve kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlara yer vermesinin nedenini “Medyada Suriyeli kadınları özellikle taciz, tecavüz, fuhuş ve kuma evlilik üzerinde gündeme getiriyoruz. Burada olup hem kadın hem göç kimliğine rağmen hayata yeniden başlayan kadınlar vardı onlara yer verdim. Bizim görmek istemediğimi Suriyeli kadınlar kendi ülkelerinde öğretmendi ve bin bir zorluktan geçerek öğretmen olmaya devam ettiler. Onlar ressamlar, doktorlar, profesörler. Onların sadece dinlenmediklerini ya da seks işçiliği yapmadığını bir nebze olsun anlatmak istedim” olarak açıklıyor.

Video görüntüler: Seda Karatabanoğlu

Kurgu: Sevde Tunç