‘Dünyada Bir Faşist Enternasyonal Var’

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu üzerinden gelişen ‘Pontus’ polemiği ve Yunan basınındaki İmamoğlu haberleri hakkında görüştüğümüz İstanbullu Rum gazeteci Mihail Vasiliadis, “Bir sosyalist enternasyonal var. Tamamen lafta kalan bir olay. Aksine, dünyada faşist enternasyonal diye bir şey duyamazsın. Çünkü faşist zaten kendi çıkarına, bölgesine bakar. Ona göre herkes öteki. Buna rağmen, ismi olmayan bir enternasyonal var, faşist enternasyonal. Bu kişilerin düşünce biçimi, faşist düşünce biçimi; tamamen insancıl, beşeri unsurlardan arınmış. Yüzlerce benzer olayın bir tanesi de bu” diyor.

Bir süredir Yunan basınında yer alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu haberleri ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nun açıklamaları gündemi meşgul ediyor. Bu konuda pek çok kişi bugüne dek açıklamalarda bulundu. Fakat Rumların, Yunanların bu konuda ne düşündüğü konusu gündeme gelmedi. Doğma-büyüme İstanbullu bir Rum olan ve İstanbullu Rumların cumhuriyetle yaşıt gazetesi Apoyevmatini’yi uzun yıllardır çıkaran Mihail Vasiliadis ile bu konuyu konuştuk.

Ekrem İmamoğlu üzerinden gelişen ‘Pontus’ polemiği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir sosyalist enternasyonal var. Tamamen lafta kalan bir olay. Aksine, dünyada faşist enternasyonal diye bir şey duyamazsın. Çünkü faşist zaten kendi çıkarına, bölgesine bakar. Ona göre herkes öteki. Buna rağmen, ismi olmayan bir enternasyonal var, faşist enternasyonal. Mesela, Türkiye ile Yunanistan’ı ele alalım. Her iki ülkede de kendine göre güçlü veyahut güçsüz, böyle faşist temayüller var. Yunanistan’daki faşistler bekler ki, ‘Ya şu Türkler ne zaman bir Rum mezarlığına girip de 1-2 mezar kıracak. Türkiye’deki gazeteler, ne zaman Rumlar aleyhinde bir şey yazacak.’ Bunu özler, ister ve bunlar olduğu anda da hemen öbür taraf, aynı şeyleri, ‘Onlar bunu yaptı’yı mesnet kabul ederek aynı şeyleri yaparlar.

Bu kişilerin düşünce biçimi, faşist düşünce biçimi; tamamen insancıl, beşeri unsurlardan arınmış. Benden sonra tufan… Bizim işimize geliyorsa, bu iyidir. Oysa sosyalist enternasyonal var. Bir türlü tam olarak anlaşıp ötekileştirmenin uzağında kalamıyor. Yüzlerce benzer olayın bir tanesi de bu.

‘Aklı Başında Olan Bunlara Önem Vermemeli’

Tevfik Göksu’nun açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçen gün Artı TV’deki programımızda Garo Paylan konuğumuzdu, aynı şeyleri konuştuk. Abdullah Gül hakkında ‘annesi Ermeni’ denilmişti. O da “Nasıl olur?” demişti. Bunun cevabı, “Diyelim ki Ermeni’yim, ne olacak ve ne var bunda?” olmalıydı.  

Aklı başında olanlar bunlara önem vermemeli. Bunlar her ülkede var, bizde de var. Ama burada Garo Paylan’ın meclis konuşması vardı. Adam İmroz’daki olay için çok doğru konuştu. Birileri çıktı dedi ki aferin, gerçek bir Rum gibi konuştu. Hop dedim, dur. Garo Paylan gerçek bir Rum gibi konuşmadı, Ermeni gibi de, Kürt ya da Türk gibi de. Gerçek bir milletvekili gibi konuştu.

Benim köyümün adı Potamiya, diyen kimdi? Bugünkü cumhurbaşkanı. Abdullah Gül için Ermeni denmişti. Bu kişi o dönem aynı şekilde hareket etti mi? Bu adam çifte standart uyguluyor. Bu adamı ben niye ciddiye alayım?

Bu tarz söylemleri duyduğunuzda kırılıyor musunuz?

Artık kırılmıyorum, gülüyorum. Çok absürt şeyler. Fakat zamanında kırılıyordum.

‘Bu Haberlerle Türkiye’yi Kışkırtmaya Çalıştılar’

Yunan basınında konuyla ilgili çıkan haberlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yunan basınında derken hangi basını kast ediyoruz? Bir iktidar yanlısı gazeteler var, bir iktidar karşıtı gazeteler var. Eğer bir olay kendi çıkarlarının bağlı olduğu kurumları zarara uğratıyorsa, tamamen ona karşı çıkıyor. Ona faydalı ise esasında bu olaydan masumiyetini ispat edemeyecek duruma düşenler olsa bile, umurlarında değil. Çünkü maksat vatansa gerisi teferruattır, düşüncesi hâkim. Peki, vatan neden var olur? İnsanların mutlu olması için. Bu düşünce yok. Bu düşünce doğuya doğru gittikçe daha da güçlenen bir düşünce. Maalesef son yıllarda göçlerin neticesi, bazıların patlayıcıları sarıp vücutlarına kendilerini havaya uçurmaları, beraberinde insanları öldürmeleri, orada da bu şekilde düşünme eğilimini güçlendiriyor.

Bunun temelinde önyargı var. Benim için bu olay, faşist düşünceli kesimin belki de bilmeden birbiriyle paylaşmasıdır. Yunan basınında bu haberleri yapanlar, Türkiye’yi rahatsız edebilecek haberler yaparak Türkiye’yi kışkırtmaya çalıştılar. Bu kişiler arasında buna karşı çıkacak kişiler var. Alışkanlık haline gelince onlar da öyle düşünmeye başlıyor.

‘Etnos’taki Başlıktan Çıkarılacak Anlam Mantaliteye Bağlı’

Yunan medyasında hangi yayınlarda çıktığını takip ettiniz mi?

Vallahi hiç önem vermedim. Bir tek Etnos’ta çıktığını biliyorum. Başka yerde de çıktığını biliyorum. Etnos Gazetesi, büyük gazeteler arasında sayılabilir. Onun attığı başlık her türlü algılanabilir. ‘Pontuslu İmamoğlu İstanbul’u fethetti’ diyordu. Esasında bu başlık bu şekilde tercüme edilebilir belki, ama lügata bakarak çevireceksen, Pontus deniz demek. Karadeniz özellikle Pontus olarak tabir edilir. Pontus yalnız Karadeniz değildir, bütün denizlerdir. Amerikalılara da Hiper Pontius, yani Süper Pontus denir. Koskocaman bir denizin ötesinde anlamında. Bunu yalnız bir Karadenizli için kullanmış olduğunu iddia etmek, tamamen öyle olduğunu ifade etmez. İmamoğlu için bunu kullandığına göre, Trabzon için kullandığı akla gelebilir. Bir kelime oyunu yapılmış. Bir de Alosi kelimesi bir şeyi fethetmek anlamına geliyor. Seçimi kazanmak için bu kelime rahatça kullanılabilir. Pontuslu bir aday, İstanbul belediye seçimlerini kazandı, olarak rahat rahat tercüme edilebilir. Pontus da coğrafi bir terim. Ama aynı şekilde tarihi açıdan gelen anlamları ön plana almak istersen fethetti dedin mi, bir de fethetmek kelimesini İstanbul için kullandın mı, orada daha başka anlamlar da çıkartılabilir ama bu okuyanın mantalitesine bağlı.

‘Yunanistan’da Bir Hassasiyet Var’

Yunan medyası İmamoğlu’nu neden önemsedi?

Gelmiş aklına, Yunanistan’da bu konuda bir hassasiyet var. Koskoca başbakan Makedonya’yla olan bir büyük yarayı ortadan kaldıracak bir anlaşma yapmayı başardı. Bunun neticesinde de seçimleri kaybetti. Bence Çipras’ın Yunanistan’a yaptığı en büyük hayır, bu anlaşmazlığı ortadan kaldırabilmesidir. Vay efendim ihanet etti, diyorlar. Kardeşim, vermeden almak bütün dinlere göre Allah’a mahsustur. Hepsi benim olacak, deniyor. Her şey benim diye anlaşma yaparsan, belki şu anda güçlüsün ama bu sürmez. Bu Makedonya’da da öyledir, Fransa-Almanya arasında da öyledir. Makaryos döneminde Rum tarafı her şey benim istediğim gibi olacak diye yapılan bir anlaşmayı bozdu. Şimdi aynı şey kendisini güçlü olarak gören tarafından yapılıyor. Çipras’a dediler Makedonya ile anlaştı, şimdi Türkiye’yle de anlaşıp o bizim Akdeniz’deki, Ege’deki haklarımızı satar, diyorlar. Kim diyor bunu, her şey benim düşündüğüm gibi olsun, diyenler.

Türkiye’nin nasıl kendi içinde gündemleri varsa Yunanistan’ın da var. Bir tarafta aklıselim insanları, bir tarafta ırkçıları var.

‘Yunan Pontuslarla Lazların Dili Ortak’

Karadeniz’deki Pontus kültüründen bahsedebilir misiniz?

Ben Patrik ile birlikte Sümela’da yapılan ilk ayine gittim. Oraya Yunanistan’dan binlerce kişi gelmişti. Rusya’dan da Pontuslular gelmişti. Bir de yerli Türk, Lazlar vardı. Öğleyin bir yere yemeğe gittik. Yunanistan’dan gelenler Türkçe bilmiyor. Oradaki garsonlar Yunanca bilmiyor, Rusça bilmiyor. Konuşamıyorlar. Derken bir ara Yunan Pontuslular Yunanca Pontusça’yı konuşmaya başladılar aralarında. Türkçe Pontusça konuşanlar, hemen cevap vermeye başladı. Hepimiz şaşırdık. Aynı lisan, dilbilgisinde biraz değişiklik var ama kelimeler aynı. O lokantada da hep genç kızlar servis yapıyor. Bu lokanta ana yolun üzerinde, en yakın köyden geliyorlar. Meğer onlar da evlerinde hep bu lisanı konuşuyorlarmış. Lazca diyorlar. Öbürleri de Pontusça konuşuyor. Bu arada Türkler, Laz olmayanlar, Yunanlıların konuşmasını anlamıyor. Pontuslu olmayan Yunanlılar da anlaşamıyordu. Bu konuda Yorgo Andreadis’in Tamama isimli bir kitabı var. Bu kitap zamanında toplatıldı. Kendisi Trabzon’a defnedilmek istedi ama izin verilmedi. Bunun için Türkiye’de imza kampanyası düzenlenmişti, ben de imzalamıştım. Aynı Türkiye’de bir grup yasaklama yoluna gidiyor, bir grup da bu doğru değil, bu adamın hakkıdır buraya defnedilmek diyor.

İmamoğlu’na ‘Pontuslu Rum’ denmesi konusunun özeti nedir sizce?

İmamoğlu, Pontuslu olabilir. Hatta ve hatta gerçekten de Rum kökenli olabilir. Ama ben onun belediye başkanı olarak ilan edildikten sonraki ilk konuşmasını dinledim. Tamamen bir imamın oğlunun söylemini kullandı. Ramazan, din, vs. İçten ve inanarak söyledi. Tamamen bir Müslüman. Ne olacak yani, İslamiyet ne zaman çıktı? İslamiyet’ten önceki ecdadın ne? Haç çıkardığın zaman mı kendini huzurlu hissediyorsun, yoksa Müslüman olarak dua ettiğinde mi?

Ekrem İmamoğlu’nun konuyla ilgili açıklamalarını nasıl buldunuz?

İmamoğlu ben Rum olsam ne olur, deseydi, Abdullah Gül de zamanında bunu söyleseydi, ben çok sevinirdim ve eli öpülür, derdim. Ama neticesi ne olurdu? Lehine mi olurdu, aleyhine mi? Tekrar edilen seçimde alacağı oyun 4’te 1’ini bile alamazdı.

Yerel seçimlerle ilgili Apoyevmatini’de haberler yaptınız mı?

Yerel seçimlerde haberler yapmıştık, ama gazeteyi oğluma devrettim artık. Gazete benim değil. Vasiyetim, haberleri sıfat kullanmadan vereceksin, dedim. Kamuoyu oluşturma konumunda değilsin. İsim ve fiille haber verilecek. Sıfatı yorum yazısı yazarsan kullanabilirsin ama önce haberi olduğu gibi vermek zorundasın.