Sosyal Medya Bireysel Adalet Arayışında Etkin Bir Araç

Bahçeşehir Üniversitesi’nden Dr. Can Ertuna sosyal medyada bireysel adalet arayışının bu kadar yaygın olmasının nedenini; "Sosyal medya her yerde hak arayanın kullandığı birçok temel aracı barındırmasıyla kısmen gündem yaratma gücüne sahip.” olarak açıklıyor.

Özellikle son 1 yılda Ecem Balcı, Rabia Naz Vatan, Fatma Şengül cinayetinde olduğu gibi insanlar bireysel adalet arayışını sosyal medya ve çoğunlukla da Twitter üzerinden gerçekleştiriyor. Neden sosyal medya?

Can Ertuna

Bunun başlıca iki nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi; sosyal medya bizim yakın çevremizle ve ötesinde tanımadığımız kişi ve kurumlarla iletişim kurmada her geçen gün daha sık başvurduğumuz araçları (Twitter, Facebook, Youtube, Instagram gibi) barındırıyor. Dolayısıyla insanlar başlarına bir şey geldiğinde bunu duyurmak için öncelikle eskiden olduğu gibi TV, gazete haber merkezlerini aramıyor, kitleselleşebilmesi umuduyla sosyal medyaya yöneliyorlar. İkincisi ve belki de daha önemlisi, insanların yaygın medya kuruluşlarına ve güvenlik ve yargı mekanizmalarına karşı sarsılan güvenleri sanırım. Özellikle yaşanan olumsuzluğun ucu herhangi bir şekilde statükoya dokunuyorsa haberlerin sansürleneceğinden, hukuki başvurularının sonuçsuz kalacağından endişe ediyorlar. Elbette yakın geçmişte başkalarının sosyal medyada yarattığı farkındalıklar sayesinde süreçlerin akışını değiştirebilmiş olması gibi faktörler de bu dijital platformda hak arayışı çabasını güçlendiriyor.  

Taciz, istismar olayları sosyal medyada en çok konuşulan meseleler arasında geliyor. Neden bir medya kuruluşundan değil de sosyal medyadan okuyoruz?

Bunun da birkaç nedeni var sanırım. Biri yukarıda aktardığım özellikle bazı olayları duyurmada yaygın medyaya duyulan güvensizlik. Bunun yanı sıra geleneksel medyada işleyiş yavaş, kısmen hantal ve yer yer tedirgin. Örneğin medya kuruluşunu aradınız, faks çektiniz ya da Whatsapp hattına mesaj attınız. O haber genellikle kıdemi çok yüksek olmayan bir medya çalışanının eline gelir öncelikle. O çalışan, üstüne, o da üstüne iletir haberi. Bir süre danışma-konuşma ve toplantı ile zaman kaybedilir. İşin ucunun nereye dokunduğu düşünülür, mevcut sinir uçlarına teması olup olmadığına bakılır vesaire, sonunda haberleştirmeye karar verildiğinde zaten o haber büyük ihtimalle sosyal medyada yayılmıştır bile. Bazı olayların doğrudan haber merkezlerine bildirildiklerinde haber yapılmayıp, sosyal medyada belirli bir kitleselliğe ulaştıktan sonra, mesela bir gün sonra haberleştirildiğini biliyorum mesela. Rabia Naz olayında yaygın medya günlerce sağır kaldı duruma. Oysa eminim ki ana akımın her haber merkezinde “Acaba yapabilir miyiz?” , “Olayı haberleştirsek karşımıza birini alır mıyız?” gibi sorular sorulmuş, muhakemeler yapılmıştır. Ama o sırada zaten konu Türkiye gündemine çoktan girmişti. Birçok olay sosyal medyadan geleneksel medyaya ancak “taşma” yoluyla yansıyabiliyor.

Bazı olaylar sosyal medyada büyük destek alabilirken bazıları kıyasla daha az duyuluyor. Sosyal medyada herkese adil davranıyor mu sizce?

Ne yazık ki hayır. Bu da olayın çarpık yönü. Her şeyin sağlıklı işleyen bir hukuk mekanizması tarafından çözülmesi mümkün olmayınca, kim ne ölçüde dikkat çekebilirse adalete ulaşma ihtimali o ölçüde artabiliyor. Çok takipçili hesapların radarına giremeyen birçok çağrı yanıtsız kalabiliyor mesela. Bu da çifte standardı, eşitsizlikleri yer yer öfke ve tepkiyi beraberinde getiriyor haliyle. Ancak yine de başka türlü üzeri örtülecek, saklanacak, çarpıtılacak birçok suç, yolsuzluk vs. de ancak bu sayede “görülür” kılınıp, yaptırım yolu açılabiliyor. Sosyal medya her yerde hak arayanın kullandığı birçok temel aracı barındırmasıyla kısmen gündem yaratma gücüne sahip. Ancak bu ülkede sosyal medyaya bu denli umut bağlanması aslında bazı alanlarda yaşanan tıkanıklıkların da boyutunu ortaya koyuyor.

İntihar duyuruları bile bazen sosyal medyadan yapılabiliyor. Bu kadarı doğru kullanım mı?

İntihar haberlerinin medyada yer almasının, benzer bir eğilimi olup da gerçekleştirmeyenleri özendirici bir yönü olduğuna ilişkin çok sayıda çalışma var yurt içi ve yurt dışında yapılan. Dolayısıyla sosyal medya da bundan bağımsız değil. Net bir şekilde söylemek gerekirse bu tür duyuruları yaygınlaştırmamak gerekiyor. Elbette bu alanda eşik bekçiliği yapmak ve editoryal kontrol oldukça zor ancak biraz sağduyu, vicdan ve akıl sahibi insanların bu duyuru ve haberleri yaygınlaştırmayacağını ummak lâzım. Yardım çağrısı yapan kişinin çağrısına yanıt verebilmenin yolları elbette olmalı. Ancak bunun özel bir eğitim ve deneyim gerektirdiğini düşünüyorum.

Sosyal medya mağduriyeti sahipleniyor diyebilir miyiz?

Mağduriyet, farklı zamanlarda farklı mecralarda da hep dikkat çeken unsur oldu aslında. Belki bu boyutta değil ancak hep bir hassasiyet vardı o yöne doğru. Artık terk etmeye başladığımız gazetelere, prime time haber kuşaklarına, dizilere, hatta yarışmalara bakınca yıllardır benzer reflekslerle benzer şeylere yöneliyoruz aslında. Çok dramatik bir değişiklik yok neyin “reyting” aldığı konusunda. Farklı olan; sosyal medyanın bir hak talebi ortamı olarak etkisini her geçen gün daha da artırması sanırım. Eskiden de insanlar gazete ve TV’lere haber vererek sorunlarına çözüm arardı ama sınırlı sayfa sayısı, sınırlı bülten süresi, editoryel kıstaslar vs. Derken bu alanlar herkese böylesine açık değildi. Şimdi daha fazla ses duyurabilme ihtimali var. Ancak yine belirtmek lazım, yine algoritmalardan tutun, sosyal medyada popüler alanlara, hesaplara erişebilmeye kadar belirli “dijital eşitsizlikler” var ve bu kez de sosyal medyada “TT olmanın” kriterleri belirleyici oluyor kimi zaman.

Bireysel adalet arayışında sosyal medyada nasıl daha etkin kullanılabilir ya da kullanılmalı mı?

Öncelikle gazeteci olmasanız da temel gazetecilik ilkelerine benzer anlayışla kurulan anlatıların, yani dürüst, mümkün olduğunca nesnel, olgulara dayanan anlatımların, dezenformasyonun yoğun olduğu böylesi bir alanda daha etkin sonuçlara ulaşabilmesi söz konusu. Metin Cihan, Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümünü gündeme taşırken birçok usta muhabire taş çıkartacak bir habercilik performansı ortaya koydu. Bir de tek başına bir haber merkezinden fazla iş çıkaranlar var. Gazeteci Mustafa Hoş örneğin. Birçok haber merkezinden daha etkili bir tek kişilik sosyal medya haberciliği yapıyor yıllardır. Bir de genellikle ısrarla takip edilen konuların sessizlik sarmalını aşabildiğini görüyoruz. Ama yine nihai olarak belirtmekte fayda var ve bu koşullar altında naif bir beklenti olsa da yinelemek lazım: Güven yeniden tesis edilebilmeli ve adalet arayışının yeri adliyeler olmalı. Sosyal medya, özellikle medyanın etkisinin düşük olması ölçüsünde, hep bir denge ve denetleme işlevi görecek zaten; artık bu kaçınılmaz.

İlginizi çekebilir —> “Eynesil Halkı Gerekli Cevabı Verdi”

‘Sosyal Medyada Kamuoyu Baskısı Oluşmazsa Annemin Katili İndirim Alabilir’

Sivil Toplum Ve Sosyal Medyanın Ortak Mücadelesi Berfin Özek’in Sesini Duyurdu

“Ailelerin Mücadelesi Başka Kadın ve Çocukların Öldürülmesinin Önüne Geçiyor”

”Hastaneye Yatırsalar Da Susmayacağım”