“Online Mecraya Sansür, Kolay Bir İşleme Dönüştü”

İnternet ve medya sansürüne karşı savaşan bir topluluk olan Korsan Parti adına konuşan Şevket Uyanık ve Arda Çetin, online mecralardaki haberleri hukuki yollarla engelletmek kolay bir işleme dönüştüğünü, muhalif birçok basın organı için haftada ortalama 2-3 engelleme kararı alındığını ve haberlerinin engellendiğini söylüyorlar. Uyanık ve Çetin; “Çağımızda ifade özgürlüğünün daha da artması gerekirken, bizi daha da geriye götüren uygulamalar ve anlayışların ülkemize geri dönüşü olmayan zararlar vereceğini düşünüyoruz” diyor.

Korsan Parti’nin faaliyetlerine geçmeden öne, topluluğun da resmi üyesi olduğu Pirate Parties International’dan kısaca bahsetmek gerekir. Merkezi Brüksel’de olan ve dünya genelinde 43 ülkede üyesi bulunan PPI, bilgi özgürlüğü ve şeffaflık için mücadele ediyor. Korsan Parti de 2013 yılından beri PPI’nın resmi üyesi. Gözetim ve sansüre karşı mücadele veren Korsan Parti üzerine Şevket Uyanık ve Arda Çetin ile görüştük. Şevket Uyanık daha çok topluluğun çalışma şeması ve üzerinde durdukları konular hakkında bilgi verirken Arda Çetin,  ikinci yılına giren Wikipedia sansürüne karşı sürdürdükleri çalışmaları ve sansürün güncel durumuyla ilgili bilgileri bizlerle paylaştı.

Temel çalışma alanlarınızı ve çalışma yöntemlerinizi kısaca sizden de dinlemek isteriz.

Şevket Uyanık: Korsan Parti Hareketi 2011 yılından beri Türkiye’de faaliyette olan bir topluluk. Konumuz genel anlamda internet özgürlüğü olduğu için genellikle “sürekli” faaliyette olan bir ekip değiliz, konu sansür, gözetim, ifade özgürlüğüne geldiğinde faaliyete geçiyoruz, elimizden geldiğince ve gücümüz yettikçe bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Telif hakları, kişisel verilerin korunması, bilgi, ifade ve iletişim özgürlüğü, şeffaflık, mahremiyet, insan hakları olarak diğer çalışma konularımızı sıralayabiliriz. Genellikle çevrimiçi çalışma yöntemini benimsiyoruz ama uzun aralıklarla da olsa fiziksel buluşmalar yapıyoruz. Ayrıca oluşumun içinde olan, sadece takipçisi olan herkesin fikri, önerisi çok kıymetli bizim için.

Korsan Parti, dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyette olan bir oluşum. Diğer Korsan Partilerle iletişiminiz nasıl? Tecrübe alışverişi yaptığınızda en çok hangi farklılıklar ilginizi çekiyor?

Şevket Uyanık: Evet, hem politik resmi parti konumunda hem de bizim gibi platform/inisiyatif olarak faaliyet gösteren Korsan Parti’ler dünyanın her yerine yayılmış durumda. Öncelikle söylemek gerekir ki, biz resmi olarak Pirate Parties International’in üyesiyiz ve o ağın 2013 yılından beri içindeyiz. Ayrıca Avrupa Parlamentosu milletvekilimiz Almanya Korsan Partisi’nden Julia Reda gibi isimlerle iletişimimiz ve diyalogumuz mevcut. Bunun dışında Avrupa’daki Korsan Parti’leri takip etmeye, onların seçim kampanyalarında metinlerini ve politikalarını -bazen videolarını- Türkçe’ye çevirerek onlara destek olmaya çalışıyoruz. Aramızdaki en büyük farklardan biri aslında partiler ve oluşumlar üstü bir fark; o da Türkiye’nin politik durumları, seçim sistemi ve özgürlüklerden/insan haklarından gittikçe uzaklaşan toplumsal yapısı. İsveç ve İzlanda Korsan Parti’den arkadaşlarımız gelmişti bir keresinde ve bu meseleleri konuştuğumuz bir gece geçirmiştik. Türkiye’yi anlattığımızda işimizin ne kadar zor olduğunu anlamışlardı ve bazı durumlara anlam bile verememişlerdi. İleriye yönelik en öncelikli hedeflerimizden biri, yurtdışında faaliyet gösteren diğer Korsanlarla ilişkilerimizi daha iyi boyutlara taşımak ve halihazırdaki ilişkilerimizi güçlendirmek. Korsan ağı büyük bir ağ ve biz bu ağda daha güçlü yer almalıyız, ortaklıklar kurmalıyız.

Üzerinde çalışacağınız, kamuoyu yaratacağınız sorunların seçimini neye göre yapıyorsunuz?

Şevket Uyanık: Garip gelebilir ama bu tarz haberler çıktığında aslında bir yandan da seviniyoruz. Neden mi? Çünkü bundan 5-6 yıl önce biz bu konularda bilgilendirici faaliyetler yapmaya çalıştığımızda ve kafa yorduğumuzda yakın arkadaşlarımızdan “Türkiye’nin derdi bunlar değil ki” gibi ifadeler işitiyorduk ve bu bizi üzüyordu. Evet, şimdinin değil ama geleceğin çok önemli konuları bunlar diyorduk. Şimdi insanların mahremiyetlerine önem vermeye başladığını görmek bizleri sevindiriyor. Eskiden bu konuları biz insanların önüne koymaya çalışıyorduk ama şimdi dediğiniz gibi neredeyse her gün bir haber çıkıyor. Hem konular bizim alanlarımıza doğru geldi ve kamuoyunda daha çok tartışılır oldu. Eskiden etki yaratmak istediğimizi konuyu seçiyor ve üzerine tartışıyorduk, sosyal medyada farkındalık ve görünürlük yaratmaya çalışıyorduk. Şimdi ise “olay” zaten gündem oluyor ve üzerine söz söylüyoruz, görüş veriyoruz ya da bildiri yayınlıyoruz.

Korsan Parti Hareketi olarak internetin temel insan hakkı olduğuna, tüm dünyada internet erişiminin yaşam hakkı, temiz su hakkı, evlilik hakkı gibi bir hak olduğuna inanıyoruz. Kullanıcıların temel haklarından biri olan bu paylaşım hakkının ekstra ücretlendirilmesini evimizde yaptığımız yemeği komşumuzla beraber yiyememekle, sevdiğimiz müziği yanımızdaki kişiyle dinleyememekle ve okuduğumuz bir kitabı arkadaşımızla paylaşamamakla eşdeğer görmekteyiz.

Sizce internet çağında sansür ne derece mümkün? Sorunun bir diğer ucunda ise “dijital güvenlik ne kadar mümkün?” sorusu var tabii. Gazetecilerden sade vatandaşa kadar herkesin İletişim mahremiyetini sağlayacak kanunlara, düzenlemelere sahip miyiz? Bu noktada eksik kalan, sorunlu yanlar neler?

Arda Çetin: Devletler çok uzun zamandır sansürü bilgiyi denetimden kaçırma yolu olarak denediler ve hep başarısız oldular. Hiçbir zaman bir bilgiyi tam anlamıyla sansürlemek mümkün değildir! Çin bunun en güzel örneği. Ama son yıllarda Türkiye bu konuda şirketlerle de anlaşarak oldukça aşama kaydetti. Sadece internet alanında değil sanat ve kültür alanında da sansür mekanizması olağanlaştırıldı ve biz artık bir adım ötesini ve çok daha kötü olanını, oto-sansürü konuşur ve uygular olduk.

Dijital güvenlik kavramının bir ayağı da sansürü aşmak, gizliliği korumak ve bilgiye ulaşmak tabii ki. Bu konuda Türkiye’de yavaş da olsa bir farkındalık oluşmaya başladı. Korsan Parti Hareketi’nden aktivistler bu alanda eğitimler de yapıyor, hem de gazetecilere, STK’lara, öğrencilere ve benzeri gibi farklı hedef gruplara yönelik. Fakat bu konudaki kanunlara sahip olsak da tabi ki uygulanmıyor ve bu büyük bir sorun. Kişisel ya da kurumsal hırslara göre hukuk taraf tutabiliyor, biri için “özel hayatın gizliliği” maddesi işlerken benzer dava için işlemiyor. Bir taraftan da hukuk her zaman teknolojik gelişmelerin ardından geliyor çünkü ona ayak uydurması oldukça zor. Hukuk, sansürlemenin bir aracı olarak kullanılıyor çoğu zaman. Telif hakları örneğin buna en çok uyan durumu ifade ediyor. Telif hakları bahane edilerek içeriklere sansür uygulanıyor.

“Site Kapatmaları Olmayacak’ Dendi, Ardından Wikipedia Kapatıldı”

Wikimedia’nın yasakla ilgili İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağını duyurmasıyla ilgili neler söylersiniz? 

Şevket Uyanık: Wikimedia Vakfı’nın AİHM’e yaptığı başvuruyu oldukça önemsiyoruz. Bildiğimiz kadarıyla, yapılan kampanyaların dışında Türkiye hükümeti ile de görüşmeler oldu bu iki yılı aşkın süredir ve hiçbir somut sonuç alınamadı. Yaratılan onca farkındalığa rağmen Türkiye hiçbir adım atmadı ama o itiraz edilen ve sansüre sebep olan maddeler zaten her yere yayıldı! Yani aslında her zaman olduğu gibi sansür uygulayarak bilginin dolaşımını kısmaya çalıştılar ama ne oldu, bilgi daha çok yayıldı. Türkiye’deki yetkililerin yaptığı bir komik durum da şu idi; Wikipedia’yı o kadar önemsememelerine ve anlamamalarına rağmen 15 Temmuz’la ilgili yayınlanan araştırma raporunda Wikipedia’dan alıntı yaptılar. Bu ne kadar çelişkili ve komik bir durum siz düşünün… İfade özgürlüğünün önündeki bu küresel ayıba dahil AİHM’in olumlu ve yaptırımı olan bir karar vereceğini düşünüyoruz ve bekliyoruz. Eğer buradan da sonuç alınamazsa bizim ve dünya üzerindeki diğer Korsan Parti’lerin, STK’ların ve konuyla ilgili diğer kurumsal yapıların dahil olacağı çok daha fazla ses getiren kampanyalar ortaya çıkabilir.

Wikipedia yasağına karşı çabaların muhatap bulabildiğini düşünüyor musunuz, bu konudaki güncel durum nedir?

Arda Çetin: Dünyanın yüzlerce dilde konuşan en büyük çevrimiçi ansiklopedisi olan Wikipedia’ya erişim ülkemizde 29 Nisan 2017’de engellendi ve iki yıldan bu yana engelleme devam ediyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Wikipedia’ya Türkiye’den erişimin engellenmesiyle ilgili 27 Nisan’da yaptığı açıklamada, Türkiye’nin “terör örgütlerini” desteklediğini belirten içeriklerin tüm girişimlere rağmen Wikipedia’dan çıkarılamadığı için sitenin tamamına tedbir uygulandığını belirtti. BTK bu kararı alırken 5651 Sayılı Kanun’un 8/A (1) maddesi dayanak gösterdi. Halbuki 5651 sayılı kanunu savunanlar “Bundan sonra site tümüyle kapatılmayacak, sadece URL engeli yapılacak” diyordu. Torba yasayla düzenlenen bu kanuna yönelik eleştirilere BTK Eski Başkanı Tayfun Acarer, internette kişilik hakları ve özel hayatın gizliliğinin ihlalinin engelleneceğini belirterek, “Artık site kapatma yok, sadece içerik siteden çıkarılacak” demiş ve internetin otoriter bir zihniyetle sansürcü bir denetleme ve engelleme anlayışının olmayacağını vurgulamıştı. Fakat böyle olmadığını, URL engellerinin yanı sıra, kanun çıktığından beri çok sayıda internet sitesinin gerçekçi olmayan bahanelerle tümden engellendiğini görüyoruz.

Wikimedia Vakfı Genel Müdürü Katherine Maher, engellemeyle ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Dünya genelindeki gönüllü editör topluluğunun oluşturduğu ansiklopedi maddelerinin özgürce paylaşılmasının şiddet ve nefrete dayalı bir gündemin desteklenmesi şeklinde yanlış yorumlanabilmesinden dolayı derin bir endişe duyuyoruz. Bir yanlış anlaşılma olduğuna inanıyoruz. Vikipedi’nin amacı, ansiklopedik bilgileri dünyayla paylaşmaktır. Wikimedia Vakfı olarak biz, tartışmasız bir biçimde terörizmi lanetliyor ve reddediyoruz. Wikimedia Vakfı, Türk halkının Vikipedi’ye tam erişimini iade etmesi ve yeniden dünyanın en büyük özgür bilgi kaynağında pay sahibi olmaları konusunda onlara olanak sağlaması için Türk hükûmetine çağrıda bulunmaktadır. Şu anda Türk mahkemeleri aracılığıyla bu karara itiraz etmenin uygun yollarını değerlendirmekteyiz.”

Ayrıca Vikipedi engellemesinin kaldırması için Türk hükûmetine yaptıkları çağrıya (#WeMissTurkey) dair kampanyalar devam etmektedir.

Wikipedia örneğinde gerekçenin politik olduğunu görüyoruz. Türkiye’de genel olarak sanata ve medyaya uygulanan sansürlerdeki gerekçeler hangi başlıklarda toplanıyor?

Arda Çetin: Online mecralardaki haberleri hukuki yollarla engelletmek kolay bir işleme dönüştü. Muhalif birçok basın organı haftada ortalama 2-3 engelleme kararı alıyor ve haberleri engelleniyor. Söz konusu basın organlarına haber engeli geldiğinde bir hafta itiraz süreleri olabiliyor. Ancak itirazların tamamına yakını mahkemeler tarafından reddedildiği için çok fazla bir sonuç alındığı söylenemez. Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze haklar ve özgürlüklerin artması, yasaların daha da demokratikleşmesi ve ifade özgürlüğünün daha da artması gerekirken, bizi daha da geriye götüren uygulamalar ve anlayışların ülkemize geri dönüşü olmayan zararlar vereceğini düşünüyoruz.

Sansür vakalarının toplumdaki yankısıyla ilgili çalışmalarınız var mı? Örneğin çoğunluk Wikipedia’nın kapatılması hakkında ne düşünüyor, “hassasiyetlerimiz” söylemi toplum katında da destek görüyor mu yoksa insanlar en temel haklarından birinin engellendiği konusunda bilinçli mi?

Şevket Uyanık: Böyle bir anket çalışması ya da farklı bir bilimsel çalışma yürütmedik ama yürütülen tartışmalara katkı sundum. Daha çok geniş çevremizden, internet yoluyla bize gelen yorum/öneri ve isteklerden fark ettiğimiz durumlar söz konusu. Maalesef insanların tam olarak “bilinçli” olduğu söylenemez.

Sivil toplum kuruluşlarıyla ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz? Sizce sansüre karşı yeterli bir dayanışma ve örgütlenme mevcut mu? İlk elde atılması gereken somut adımlar neler olmalı? Sizin Ulaştırma Bakanlığı ve/veya BTK, RTÜK gibi kurumlarla, sansür meseleleri üzerine görüşmeleriniz oluyor mu?

Arda Çetin: Susma24, Bilgisayar Mühendisleri Odası, Alternatif Bilişim Derneği, Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği, Elektrik Mühendisleri Odası ve Linux Kullanıcıları Derneği gibi kurumlarla müşterek faaliyetler yapıyoruz ve sesimizi eskisinden daha güçlü çıkarabiliyoruz. Dolayısıyla bir çok sivil toplum örgütüyle bu alanda dayanışma halindeyiz. Sivil toplum kuruluşları dışında bazı diğer siyasi partilerle de geçmişte ortak çalışmalar gerçekleştirdik. Ancak bu ortak çalışmalarımız arasında ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti bürokratları ve hükümet yetkilileri bulunmuyor. Biz düşüncelerimizi, fikirlerimizi ve faaliyetlerimizi her yerde olabildiğince ifade etmeye çalışırken o taraftan maalesef bir muhatap bulamıyoruz.