Setlerde İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği: Risk Çok, Önlem Yok!

Netflix yapımı Atiye dizisi setinde Hasan Karatay’ın geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybetmesinin ardından set işçilerinin yaşadığı riskleri ve sorunları Oyuncular Sendikası ile konuştuk.

Her gün televizyonu açtığımızda karşılaştığımız, evimize pırıltılı hayatlarını, vurdulu kırdılı yaşamlarını, hüzün veya aşk dolu anlarını konuk ettiğimiz dizilerde, filmlerde gördüğümüz ve kamera arkasında çalıştığı için göremediğimiz set çalışanları neler yaşıyor dersiniz?

Güvencesizlik, uzun çalışma saatleri, geleceksizlik, her gün ölümle de sonuçlanabilecek kazalarla karşılaşma riski… Bu örnekler sadece bir kısmı. Geçtiğimiz ay Netflix yapımı Atiye dizisi setinde çalışan Hasan Karatay kaza sonucu hayatını kaybetmişti. Bu kaza, setlerdeki çalışma koşullarını yeniden gündeme getirdi. Set işçileri risklerle karşı karşıya çalışırken, buna dair mücadele yürüten örgütlerden biri de Oyuncular Sendikası. Oyuncular Sendikası’ndan Sinem Derya Çetinkaya’da sorularımıza verdiği yanıtlarla bizi setlerdeki çalışma koşullarına yakından tanık ediyor. Son yıllarda sinema dizi sektörünün büyüdüğünü, bununla birlikte sorunların da büyüdüğünü belirten Sinem Derya Çetinkaya, Oyuncular Sendikası olarak bu sorunlara karşı mücadele de yürüttüklerinin altını çiziyor.

Set çalışanları genel olarak neler yaşıyor, çalışma koşulları nasıl?

Bu sektörde çok kontrolsüz bir büyüme var. Böylelikle sorunlar da büyüyor. Bu beraberinde uzun çalışma saatleri ve ağırlaşan güvencesiz çalışma koşullarını getiriyor. Niteliği tartışmalı merdiven altı yapım şirketleri, sayısı belli olmayan ajansların sayısı artıyor.

Set çalışanları için çalışma alanı her yer olabiliyor. Çalışma süreleri uzun, iş yetiştirme baskısı var, yeterli güvenlik önlemleri alınacak vakit çoğu zaman olmuyor, zaman yaratılmıyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir sektör araştırmasında dizi çalışma sürelerinin günlük ortalama 14 saat ve haftanın 6 günü olduğu tespit edilmişti. Günlük 18-19 saat çalışma süresine ulaşan setlerin ihbarlarını alıyoruz.

Bizim açımızdan günlük 11 saat azami çalışma süresi, bu sektörde aşamalı olarak kanuni çalışma sürelerine inme mücadelesinde, daha az çalışmanın mümkün olduğunu hep beraber görebilmemiz için, geçici olarak kabul edilebilir bir rakam. Hem çalışma arkadaşlarımıza, hem işverenlerimiz olan yapımcılara hatta yayıncılara söylediğimiz şey şu: İyi planlanmış, nitelikli çalışanlarla çalışılan, gerçekçi bir çekim programı ile sağlık ve güvenlik önemlerini de alarak 120 dakikalık bir işi haftanın 5-6 gününde kabul edilebilir çalışma sürelerinde bitirmek mümkün. Daha uzun bir ön hazırlık, yayından çok daha önce başlanan çekimler yani yayına stokla girmek, daha kısa bir senaryo, daha az mekan, daha nitelikli bir ekiple, daha kısa zamanda dizi çekilebilir.

Bahsettiğimiz günlük ortalama 14-15 saatlik tempo tabii ki çalışanlar için sürdürülebilir olmuyor, haftalarca aylarca böyle çalışıyorsun, sürekli değişken risklere maruz kalıyorsun, çünkü sürekli mekan ve sahne değişiyor, sağlık ve güvenlik risklerinin gözetildiği, önemlerin alınacağı zamanlar ya hiç olmuyor ya da yeterli olmuyor. Öyle olunca da iş kazaları riski artıyor, meslek hastalıklarına yakalanma riski artıyor.

Bir örnek vermek gerekirse bir yangın sahnesinde, ortam güvenliğini sağlayacak bir İSG uzmanın yoksa, çalışan ekibe yeterli İSİG eğitimi verilmediyse, yangın söndürme tüpün vb. yoksa, yanıcı maddeler, çabuk tutuşan dekorlar kontrolsüz olarak her yerdeyse, bir de iş yetişsin diye muazzam bir baskı varsa, o sahnenin planladığın gibi geçmesi tamamen şans eser oluyor, ki zaten geçmiyor da.

Daha haftalar önce, yüksekte çalışma kurallarına dikkat edilmediği için bir set işçisi arkadaşımız bir dizinin ön hazırlığında dekor için boya yaparken merdivenden düşüp yaşamını yitirdi. Hiçbir iş, yaşamdan daha kıymetli, daha öncelikli olamaz.

Tehlikeler ve riskler çok, yaygın ve çeşitli. Çalışma süreleri de uzun olunca tehlikelere daha açık oluyorsun. Bir de sendikaların yetki sorunu, oyuncuların ve set çalışanlarının sosyal güvence sorunu gibi karmaşık faktörler işin içine girdiğinde ‘sağlıklı ve güvenli işyerleri’ haklı talebi, dizi-sinema sektöründe muhatap bulamadığınız, hesap soramadığınız, talep edemediğiniz, boşlukları çok, gri bir alan oluyor.

Kayıt Dışı Çalışma Ve Meslek Hastalıkları 

Bu çalışma koşullarının yarattığı meslek hastalıkları neler? En çok hangi şikayetlerle karşılaşıyorsunuz?

Bununla ilgili ne yazık ki bugüne kadar yapılmış elle tutulur bir çalışma yok. Tam da bu nedenle Oyuncular Sendikası olarak bir girişim başlattık. Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan çok kıymetli hocalarımız ile bir meslek hastalıkları envanteri çıkarmak üzere kolları sıvadık. Ancak şimdiden söyleyebilirim ki uzun süre ayakta çalışmaktan, ağır ekipman taşımaktan kas-iskelet sistemi hastalıkları, düzensiz ve niteliksiz beslenme ve stres kaynaklı sindirim sistemi hastalıkları ile yine stres ve iş baskısı, iş kaybı endişesi nedeniyle yorgunluk, uykusuzluk, tükenmişlik gibi şikayetler çok yaygın.

Peki, sektörde kayıt dışı çalışma ne durumda?

Bundan 10 yıl öncesine baktığımızda sektörde inanılmaz bir kayıt dışılık var, sendikanın bu alanda farkındalık yaratmasıyla, kamu üzerinde baskı oluşturarak denetimlerin yapılmasıyla kayıtdışılık bugün çok daha gerilemiş durumda. Ancak oyuncunun işçi statüsünde çalıştırılmayıp makbuz kesilmesi ile kayıt dışılığın başka bir biçimini yaşıyoruz.

Yeni Ve Ayrı Bir Yönetmelik Şart

Sendika olarak neler yapıyorsunuz iş güvenliğine dair?

Oyuncular Sendikası olarak dört hedef grubumuz var. İlki kendi tabanımıza İSG bilincini taşımak. İkincisi işverenlerimiz olan yapımcılara sağlıklı ve güvenli setlerde çalışmanın en temel hak olduğunu anlatmak, bu önemlerin alınmasını ve bu kültürün oturmasını sağlamak. Üçüncüsü sektördeki diğer sendikalarla bu alanda işbirliği ve ortak çalışmalar yapmak ki bu anlamda çok kıymetli bir adım atıldı; 2017 yılında setlerdeki iş güvenliğine dair ortak bir çalışma yaptık ve “Setlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Rehberi” adında bir kitap çıkardık.  Son olarak muhatapta yasa koyucular ve kamu otoritesi var. Bu alanda sektöre özel bir yönetmelik çıkması talebimiz var. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili yönetmelikler var, ağır çalışmaya, kimyasallarla çalışmaya, yüksekte çalışmaya dair tek tek yönetmelikler var, halbuki biz sette bunların hepsiyle ilintili işler yapıyoruz. O yüzden bu sektöre dair yeni ve ayrı bir yönetmelik çıkması gerekiyor. Yine her sette bir İSG uzmanı, tam donanımlı bir ambulans ve sağlık personeli bulundurulmasını talep ediyoruz. Çalışma sürelerinin kanuni sınırlara çekilmesi için gerekli düzenlemelerin ve denetimlerin yapılmasını, caydırıcı önemler alınmasını istiyoruz.

Sendikaya Üye Olma Hakkı Gasp Ediliyor 

Üyeleriniz size başka hangi şikayetlerle geliyor?

Birincisi ödemeler ile ilgili şikayetler, yani ödeme vadesine uymayan yapım şirketi ve ajanslarla ilgili tarafımıza başvurular oluyor. Bunun yanı sıra sözleşmelerle ilgili de oldukça sık başvuru alıyoruz; fesih koşulları çok ağır, çıkmanın neredeyse imkansız olduğu kelepçe sözleşmeler karşımıza çok çıkıyor.

Çalışma koşullarının ağırlığı, zorluğu… Taciz, mobbing, hakaret de bir başlık. Bu şikayetlere üye boyutunda da hızlıca çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bir hukuk birimiz var ve tarafımıza ulaşan her konu ile ilgili olarak izlenebilecek yolları anlatıyoruz, gerekli yönlendirmeleri yapıyoruz. Ödeme sorunları ve sözleşmeler ile ilgili arabuluculuk yapmaya çalışıyoruz. Taciz, mobbing veya hakaretamiz durumlarla karşılaşan üyelerimizi de yargı yoluna başvurmak konusunda cesaretlendirmeye çalışıyoruz, rehber olup destek oluyoruz.

Bütün bu çabalarınızın üye bazında karşılığı ne oluyor peki? Sektörünüzde sendikalaşma konusunda yaşanan zorluklar nelerdir?

Bu sendikanın kuruluş serüveni 2011 yılında oyuncuların işçi olduğunu, işçi haklarına sahip olmaları gerektiği söylemi üzerinden başlıyor. Çünkü bütün olumsuz çalışma koşullarından öte oyuncular serbest meslek makbuzu kesmeye zorlanıyor. Ne demek bu? Yani esnaf gibiler, kendi nam ve hesabına çalışan kişiler gibi görülüp, şahıs şirketi açtırılıyorlar. Halbuki biz diyoruz ki dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi oyuncu emir ve talimatlarla ve bir ücret karşılığı çalışıyor. 2013 yılında yayınlanması için büyük çaba sarf ettiğimiz, kamu otoritelerine sayısız gerekçe ve yazı sunduğumuz ve nihayetinde yayınlanan SGK Genelgesi’nde de oyuncunun açık bir biçimde işçi olduğu ortadadır.

Başa dönecek olursak; işverenler olan yapımcıların maddi kaygıları yüzünden, işçi olduğu açık olan oyuncuların serbest meslek makbuzu kesmeye, defter açmaya zorlanması, oyuncuların işçi sendikalarında örgütlenme özgürlüğünü de engelliyor.

Yapılan mevzuat değişikliği ile işçi sendikalarında örgütlenmenin birinci koşulu işçi olmak ve e-devlet kapısından üye olmak. Senin bir sendikaya üye olma şartını sosyal güvenliğine indirgeyen sistemde işçi statüsünde olsan dahi bir oyuncu olarak barınman güç; çünkü dizi, sinema ve reklam için konuşacak olursak işin niteliğine bağlı olarak çalışma süresi ve o işe bağlılık değişkenlik gösteriyor. Yani oyuncunun normal koşullarda bir fabrika işçisi veya büro işçisi gibi belirsiz süreli ve kesintisiz tek bir işveren tarafından çalıştırılması pek söz konusu değil. Düzenli ve devamlılık gösteren bir sigortalılık durumu da olmayınca işler iyice karışıyor ve tipik çalışma düzenine sahip pek çok sektörde olduğu gibi oyuncuların sendikaya üye olma hakkı dolaylı ve doğrudan gasp edilmiş oluyor. Böylece sendikanın gerçek üye sayısı ile resmi üye sayısı arasında bir uçurum ortaya çıkmış oluyor.

‘Sektörün Değişebileceğini Gördük’

Sendikanın, sendikalı olmanın önemi konusunda farkındalık yaratmak için ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?

En önemlisi tek başımıza kazanmamızın güç olduğu pek çok hak ve talebi birlikte, yan yana durarak kazanabileceğimizi görüyor ve gösteriyoruz. Örgütlülüğün en büyük kazanımı zaten bu. Setler dışında çalışma alanlarımız olan sahne ve stüdyolarda da oyuncuların hakları için hep birlikte çalışmalar yürütüyoruz. Bu, yeri geliyor seslendirme alanında, sektörde bu zamana kadar hiç olmamış sosyal diyalog temelinde taban ücret tarifesi çalışmasını toplu sözleşme olmaksızın bir kaç yıldır düzenli olarak yürütmek oluyor. Yeri geliyor sözleşme hakları oldukça sınırlı, ödemelerini yevmiye usulü alan yüzlerce tiyatro oyuncusu için, ilgili kurumlarla görüşmeler gerçekleştirerek sosyal güvence, düzenli aylık ödeme vb. hakların kazanılması için çalışmalar yürütmek olabiliyor.

Sendika sektörde geçerli olacak tip sözleşmeler hazırlayarak genel hükümlerinin herkes için geçerli olacağı, özel hükümlerinin ise taraflar arasında ve fakat kanunlara ve genel hükümlere aykırılık teşkil etmeyecek şekilde hazırlanmasını ve yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyor. Daha onlarca çalışmayı burada anlatabiliriz ama işin özü şu; tek başımıza mesai harcayamayacağımız yumruk sallayamayacağımız pek çok soruna sendikamız seçilmişleri olan Yönetim Kurulu üyeleri, çalışanları ve uzman gönüllüleri ile kalıcı çözümler ve politikalar üretiliyor.

Sendikanın bu denli kısa sürede yürüttüğü çalışmalar sektörde hem bir şeylerin değişebileceğine olan inancı artırıyor, hem de hak bilincine sahip olunarak pek çok itirazın daha yüksek sesle dile getirilmesine olanak sağlıyor. Öğrenilmiş çaresizlik ve kaideler yıkılıyor. Bu çalışmaları takip etmek, dahil olmak, güç vermek sanıyoruz sektör çalışanlarının ilk ve en basit yapabilecekleri oluyor. Günden güne büyümek ve verilen tüm emeklerin sonuçlarını yavaş yavaş görmek bu anlamda bizleri umutlu kılıyor.

Başka açıdan baktığımızda da yaptığımız tüm çalışmalar tüm girişimler kanun koyucular ve kamu otoritelerinde de karşılık buluyor. Örneğin 2017 yılında Çalışma Bakanlığı’na bağlı İş Teftiş Kurulu İstanbul Başkanlığı, setlerde bir yıl boyunca denetimler yaptı ve kapsamlı bir rapor yayınladı. Bu raporla birlikte çalışma saatlerinin uzunluğu, kayıt dışılık, güvencesizlik, İSİG önemlerinin yetersizliği, vergi kaçırma gibi pek çok sektör gerçeği ve sorununu bizler değil devletin yetkili kurumları dile getirmiş oldu.

Ortaklaşmak Ve Güç Birliği Önemli

Diğer sendika ve kitle örgütlerinin sizinle ilişkisi nasıl, birlikte çalışmalarınız var mı?

DİSK/Sine-Sen, Sinema Televizyon Sendikası ve Oyuncular Sendikası olarak elbette ayrı çalışmalarımız var, ama işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi, çalışma sürelerinin düşürülmesi gibi ortaklaştığımız güç birliği yaptığımız alanlar da var.

Kamuoyuna ne düşüyor peki?

Destek olmak, anlatılanı dinlemek, dayanışmak ve yeri geldiğinde sorumluluk almak, itirazı göstermek. Bu sektör çok ışıltılı, çok para kazanıyorlar gibi bir önyargı ile yaklaşılıyor. Çok kazanan da var evet, ama bu sektörün çok sınırlı bir kesimini temsil ediyor. Yevmiye ile çalışan, bütün özlük haklarından mahrum, emeğinin karşılığını alamayan yüzlerce tiyatro oyuncusu opera şarkıcısı, dansçı var. O yüzden sivil toplumun önce bunu gözetmesi gerekiyor, alanda çalışan sendikalar, meslek örgütleri, dernekler ve oluşumlara kulak vermesi gerekiyor bence.

Talepler Net, Çözüm Mümkün

Oyuncular Sendikası olarak taleplerinizi nasıl sıralarsınız?

Bütün sahne, perde, ekran ve mikrofon oyuncuları 4/A statüsünde sigortalı olarak işçilerin hakları ve ödevlerine sahip olarak çalıştırılmalıdır.

Sektörde var olan kayıt dışılık son bulmalı, işverenler sağlıklı güvenli iş ortamlarını sağlamalıdır, sorumluluktan kaçınılmasına olanak sağlayan taşeron sistemi ortadan kalkmalıdır. İş hangi yapım şirketinin ise asıl işveren o olmalı ve söz konusu projede çalışan herkes o yapım şirketine sigortalanarak çalışmalıdır. Malzeme kiralar gibi insan kiralanmasına son verilmelidir.

Sektörde oyuncuların imzaladığı sözleşmeler hakkaniyetli ve karşılıklık ilkesi gözetilerek hazırlanmalıdır.

Çalışma süreleri yasal sınırlara çekilmeli, işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri alınmalı, her sette bir İSG uzmanı olmalı, tam teşekküllü bir ambulans ve sağlık personeli bulundurmalı, bu sektöre dair bir yönetmelik olmalı, devlet denetim mekanizmasını işletmelidir.

Kimi zaman denk geldiğimiz iddianın aksine sektörü baltalamayacak aksine nitelikli hale getirecek olan bu tedbirler ile Türkiye dizi sinema sektörü büyüyüp gelişebilir, ihracatında olduğu gibi çalışma koşulları ile örnek olabilir. Aksi halde kendini tüketmesi kaçınılmaz olacaktır çünkü bu çalışma düzeni sürdürülebilir değil. Tüm set çalışanlarının ortak talebi açık; bizler insan onuruna yaraşır sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışıp, ölmeden, sakat kalmadan, meslek hastalığına yakalanmadan, yaşlılıkta yoksulluk ile mücadele etmek kaygısı taşımadan sağlık güvencesinden faydalanarak emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. Bundan daha haklı bir çalışma talebi olabilir mi?

Kadınlar Tacize Ve Mobbinge Maruz Kalıyor

Setlerde özellikle kadın çalışanlara yönelik taciz ve mobbing olaylarının dünya çapında yaygın yaşandığını biliyoruz. Türkiye’de bu açıdan durum nedir, kadın çalışanlar neler yaşıyor?

Burada sanıyorum bir ayrım yapmakta fayda var; kamera önünde çalışanlarda yani oyuncularda kadın erkek oyuncu dengesi bir nebze de olsa var. Ama replik, rol konusunda bunun aynısı söylemek güç. Kadınlar görsellikleri ile daha ön planda, daha az repliğe sahipler ve daha az nitelikli roldeler. Toplumda kadını güçlendirmenin aksine genelde ev içinde ve geleneksel rollerde görüyoruz kadınları.

Kameranın arkasında cinsiyetçi iş bölümünü daha net görebildiğimizi düşünüyorum; sanat, reji, kostüm, saç makyaj gibi ekiplerde kadın çalışan oranları, kamera, ışık, ses ve set veya post prodüksiyon ekiplerine göre daha yüksek. Son yıllarda kadın görünürlüğü artmış olsa da hala sektörün yönetmenlerini, yapımcılarını erkekler domine ediyor.

Sektörde çalışan kadınlar tacize ve mobbinge maruz kalıyorlar. Toplum zaten cinsiyetçi sektör de bu toplumun içinde yetişen insanlardan oluşuyor; o nedenle cinsiyet eşitsizliğini yalnızca müdahale yetkisi neredeyse hiç olmayan işlerde değil, sette de yeniden üretiyor.  Ancak son dönemde bununla ilgili itirazlar da artıyor, kadınlar hem sendikaların ilgili birimlerinde hem de bağımsız örgütlenmeler ile yüksek sesle konuşuyor, itirazlarını ve taleplerini dile getiriyor, etik ilkeler oluşturmak için çalışmalar yürütüyorlar.

Çocuk Çalışması Teşvik Edilmemeli

Çocuk oyunculara dair de bir tepkiniz var…

Çocuk oyuncuların çalışması bizim açımızdan kırmızı çizgi. Birincil olarak, görsel ve işitsel sanatlar alanında üretilen işlerde çocukların yer alması çocuk işçiliğini teşvik edecek bir şey olmamalı. Bu da nasıl olabilir? Görsel ve işitsel sanatlarda çalışan çocukların çalışma sürelerinin çocukların yaşlarına göre sınıflandırılması, ruhsal bedensel ve sosyal gelişimlerini etkilemeyecek, eğitimlerine engel olmayacak şekilde planlanması için çok özel ve katı önemler alınmalı. Sektöre özel bu çalışma durumunun bir çok sektör ve işkolunda yaygınlaşacak şekilde suistimal edilmesine açıklık bırakmayacak şekilde düzenlenip denetlenmesi ile mümkün olabilir. Setlerde belli bir yaşın altında çocuk çalıştırılmamalı, senaryolar çocuk oyuncuların üzerine kurulmamalı, çalışma süreleri çok sınırlı olmalı, önce çocukların olduğu sahneler çocuk oyuncu koçu ve pedagog eşliğinde çekilmeli ve en önemlisi uzun süredir beklenen çocuk oyuncuların çalışma koşullarını düzenleyecek olan, daha önce sendika olarak görüş de verdiğimiz yönetmeliğin bir an önce çıkması gerekiyor.