“Çocuğun Karnını, Kalbini ve Beynini Besleyecek Bir Ebeveyne İhtiyacı Var”

Koruyucu ailelik modeli, Türkiye’de yeni yeni biliniyor ve yaygınlaşıyor. Devlet koruması altında evlat edindirilemeyen, yaklaşık 21 bin çocuk var. Bunlardan 6.500 çocuk koruyucu aile yanında yaşarken 14 bini ise devlet eliyle yaşamını sürdürüyor ve aileye kavuşmayı bekliyor. Koruyucu ailelik modeli üzerine hazırladığımız dosyadaki son konuğumuz KOREV.

Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği’nin (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz de bir koruyucu anne. İki kız çocuğuna koruyucu annelik yapan Aydeniz hem kendi hikayesini hem de derneğin çalışmalarını anlattı. Aydeniz; “Hayatta aldığım en doğru en güzel karardır koruyucu aile olmak. Çocuklarımız ışık çocuklar bence, daha çok çocuğa yol açan bilgeler onlar” diyor ve kan bağı ile değil ama sevgi ve emek ile kurulan can bağı ile bağlanmanın değerini vurguluyor.

Korunma ihtiyacı olan çocuklarla çocuk sahibi olmak isteyenlerin bir araya gelmesinde oldukça değerli bir rolle topluma hizmet sunuyorsunuz. KOREV’in kuruluş amacı ve faaliyetlerini sizden dinleyerek başlamak isteriz.

KOREV 2005 yılında Klinik Psikolog Prof. Dr. Neşe Erol önderliğinde Hukukçu, sosyal çalışmacı, evlat edinen ve koruyucu aile olan kişiler tarafından kurulmuştur. Temel amacı sevgisizliğin en büyük şiddet ve çocuğun doğuştan kayıtsız şartsız en temel hakkının ihlali olduğunu, devlet eliyle bakım modellerinde çocukların sevgisiz büyüdüğünü, bu sebeple her çocuğun aile yanında büyümesi gerektiğini topluma aktarmaktır. Sadece biyolojik yolla kan bağı ile değil, can bağı ile de aile olunabileceğini ve bunun normalleşmesi gerektiğini savunmaktayız.

Bu dünyaya ailesini seçme şansı olmadan gelen dezavantajlı çocukların önyargısız, ayrıştırılmadan, ötekileştirilmeden hepimizin çocuğu olduğunu anlatmak en önemli görevimiz. Biz bu çocuklarımıza sahip çıkmanın insanlığımızın gereği olduğunu ve sağlıklı bireyler olarak toplumda yer alabilmelerinin refah bir toplumda huzurla yaşayabilmemiz için şart olduğunu biliyoruz. Artık bireysel refahlarımız ve konfor alanlarımızla mutlu olmamız mümkün değil, ben değil biz bilinci ile hareket etmeliyiz diye düşünüyoruz. Hak temelli, siyaset üstü, çocuğun üstün yararı odaklı çalışan bir sivil toplum kuruluşuyuz.

Toplumu evlat edinme ve koruyucu ailelik konularında bilinçlendirmek, bizzat sürecin içinde yaşayan kişilerin deneyimlerini aktararak rol model olabilmek, süreç boyunca aile ve çocuklara hukuki, psikolojik ve eğitim alanlarında destekler sunabilmek, politika yapıcı ile etkin iletişim ile en doğru uygulamaların oluşmasına katkı sunmak üzere çok yönlü çalışmalarımıza devam etmekteyiz.

Evlat edinmeyle koruyucu aile ve koruyucu anne tanımları arasındaki farklar neler? Korunmaya ihtiyaç duyan çocuklara yönelik fayda sağlayan, çözüm üreten daha farklı modellerde var mı?

Türkiye’de evlat edinilme biliniyor ancak koruyucu ailelik kavramı henüz yeterince bilinmiyor ya da yanlış biliniyor. Evlat edinme ile arasındaki en temel farkı çocuğumuzun 18 yasına kadar soyadımızı alamaması ve yasal mirasçımız olamayışıdır. Evlat edinme statüsündeki çocuklar terk edilmiş ya da biyolojik ailesinin rızasının alındığı çocuklardır. Ancak biyolojik ailesinin yanında uygun olmayan şartlar sebebiyle (ihmal, istismar, şiddet, yabancı madde kullanımı gibi) devlet koruması altına alınan çocuklar koruyucu aile yanında yaşamaya uygun çocuklardır. Biyolojik ebeveynleri vardır. Ancak çocuklarımız sürekli bizimle birlikte yaşar, her türlü sorumlulukları bizdedir. Birlikte aile oluruz.

Koruyucu aileliğe başvurabilmek için TC vatandaşı olmak, 25-65 yaş aralığında olmak, Türkiye’de ikamet etmek, düzenli gelir sahibi olmak, en az ilkokul mezunu olmak temel şartlardır. Bekarlar ve biyolojik çocuk sahibi olan kişiler de koruyucu aile olabilir.

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koruyucu ailelik ve evlat edinme işlemlerinden sorumludur. İl Müdürlüklerinde bulunan Koruyucu ailelik birimine başvuru yapıldıktan sonra gerekli evraklar hazırlanarak teslim edilir, detaylı incelemeler sonrasında koruyucu aile olabilme statüsü alabilen kişi ve aileler, çocuk evlerindeki uygun çocuk ile tanıştırılır. Bir süre çocuğun bulunduğu evlerde uyum süreci takip edilir, uyum sağlandığında ise çocuk koruyucu ailesi ile birlikte yaşamaya başlar. Koruyucu aile olduğumuz süreç içerisinde uzmanlar tarafından düzenli denetleniriz.

Aslında biyolojik ailelerden tek farkımız karnımızdan doğmaz çocuklarımız. Başka bir kadın tarafından bu dünyaya hediye edilen melekleri bir kez de kalbimizden doğururuz biz, çünkü çok severiz, doğurmadığımızı unuturuz. Kan bağı ile değil ama sevgi ile emek ile kurulan can bağı ile bağlanırız birbirimize. Koruyucu aileliği öğrenip ben de yapabilir miyim diye düşünmeye başladığımız andan, çocuğumuzla buluşma anına kadar gecen sure hamilelik dönemidir bizim için. Çocuğumuzla buluştuğumuz an is doğum anımızdır.

Evlat edinme statüsünde her yıl yaklaşık 800-900 çocuk olmaktadır, ancak başvurular çok daha fazla olduğundan bekleme sureci yaklaşık 3-5 yıl aralığındadır. Koruyucu ailelikte ise ortalama 6 ayda süreç tamamlanır ve çocuğumuzla buluşuruz.

Devlet koruması altında evlat edindirilemeyen, yaklaşık 21 bin çocuğumuz var. Bunlardan 6.500 çocuğumuz koruyucu aile yanında yaşarken hala 14 bin çocuğumuz devlet eliyle yaşamını sürdürmekte ve aileye kavuşmayı beklemekte.

Çocukların psikolojisinin etkilenmemesi için nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz? Bu noktada “Etiketsiz Eğitim” projenizi de detaylandırabiliriz. Aynı şekilde çocuğun bakımını üstlenen kişilere yönelik destekleriniz neleri kapsıyor?

Çocuklarımıza ve ailelerimize Danışma kurulumuzda yer alan psikolog, psikiyatr, çocuk gelişimci gibi alanında uzman kişiler tarafından kendilerini değersiz, farklı, öteki hissettirecek her türlü etkiden koruma amaçlı eğitimler düzenlemekteyiz, gerektiğinde düzenli tedavi destekleri sunmaktayız. Çocukların yaşadıkları travmalar varsa bu travmalara yönelik eğitim desteği vermekte uygun uzmana yönlendirmekteyiz. Aslında temelde travmanın ne olduğu değil nasıl baş edebildiğimizle ilgilenmemiz gerektiğini, süreçle nasıl baş edecekleri yönünde destek vermekteyiz.

“Etiketsiz Eğitim”, “Sosyal Duvarları Yıkalım”, “Doğru Sözlük Kullanalım” gibi çok sayıda çalışma yaptık. Özellikle çocuklarımıza doğru dili kullanmayı çok önemsiyoruz. Çünkü dilimiz ayrıştırabiliyor. Evlatlık yerine evlat edinilen çocuk, öz yerine biyolojik, korunmaya muhtaç yerine koruma ihtiyacı olan çocuk diyoruz mesela.

KOREV, çocuğun toplu bakım modellerindense aile çatısı altında büyütülmesini savunuyor ve bunun için çalışıyor. Çocuk ve anne ilişkisi ikamesi olmayacak, çok güçlü, çok temel bir ilişki. Bu konuda genelde karar verenin kadınlar olduğunu söyleyebilir miyiz? Ek olarak, sadece aileler değil bekar kadınlar da koruyucu anne olabiliyor. Toplumun koruyucu annelik kavramına bakışı nasıl?

Bir çocuğun hayatta fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı birey olarak devam etmesi için en önemli konunun güvenli bağlanması olduğunu artık çoğumuz biliyoruz. Devlet eliyle, sürekli değişen personel ile çocuğun güvenli bağ kurması ne yazık ki mümkün değil. Çocuğun karnını, kalbini ve beynini besleyecek bir ebeveyne ihtiyacı var, bilimsel olarak kanıtlanmış bu durumu bizler de savunuyoruz. Bizim toplumuzda kadınlar genellikle duygusal olarak daha güçlü, bir çocuğun sorumluluğunu alabilmeyi ve ona bağlanmayı daha kolay yapabiliyorlar, erkekler genellikle daha temkinli yaklaşıyor. Ancak bizim tecrübe ettiğimiz bir durum da şu ki çocukla yaşamaya başladıktan sonra durum çok farklılaşıyor, baba olmak galiba sonradan öğreniliyor. Koruyucu babalarımız çocuklarını çok seviyor ve örnek olmak için artık anlatıyor, konuşuyor yüreklendiriyorlar.

Toplumun bakışı çok zıt iki görüşten oluşuyor. Bir grup koruyucu aile olmanın büyük cesaret olduğunu, başkasının çocuğunu sevemeyeceğimizi, biyolojik aileye genetik olarak benzeyeceğini, büyük risk olduğunu düşünüyor ve vazgeçirmeye çalışıyor.

Diğer grup da çok kutsal, ulvi, cennetlik olduğumuzu düşünerek fazlasıyla yüceltiyor.

Biz her iki görüşün de doğru olmadığını biliyoruz. Epi-genetik bilimi artık ispatladı ki genlerimizle değil çevre ile şekilleniyoruz, bizler yaşayarak tecrübe ediyoruz ki başkasının çocuğu diye bir şey yok, bizim çocuklarımızla bağlarımız inanılmaz güçlü, onu bu dünyaya kimin getirdiğinin hiç önemi yok ve çok seviyoruz. Başkasının çocuğunu sevebilmek ulvi bir durum değil sadece insanın doğasında olan olağan bir durum.

Biz bir çocuğun hayatına dokunun koruyucu aile olun diyoruz ama aslında onlar bizim hayatımıza dokunuyor, mucizeleri birlikte başarmanın verdiği huzur ve manevi tatmini bize tattırıyor meleklerimiz. Birlikte iyileşiyoruz, birlikte öğreniyoruz, birlikte büyüyoruz.

“Steve Jobs ve Nelson Mandela da Evlatlık Büyüyen Çocuklardı”

Bakıma ihtiyaç duyan tüm çocuklar ve çocukların temasta olduğu tüm yetişkinleri ilgilendiren yayınlar yayınlıyorsunuz, web sitenizde konuyla empati kurmayı kolaylaştıran öyküler yer alıyor. Seminerler, paneller düzenliyorsunuz, medya kanalıyla da toplumu bilinçlendirmeye devam ediyorsunuz. Bilinç düzeyinin yıldan yıla arttığını söyleyebilir miyiz? Örneğin gelişmiş toplumlarda yüzde 80’leri bulan koruyucu aile ve evlat edinme modelinin ülkemizde halen yüzde 30’larda olduğunu belirtiyorsunuz sitenizde.

Evet, artıyor. 2012’den sonra özellikle koruyucu ailelik kavramı daha çok duyulmaya başlandı ve sayılar arttı, ancak istenilen hızda değil henüz, daha çok sahiplenilmesi gerekiyor bu konunun. Bir çocuk bile çok değerli ve önemli bizim için, biz o çocuğun hayatını değiştiririz koruyucu aile olarak, ancak o dünyayı değiştirebilir. Steve Jobs, Nelson Mandela evlat edinilen çocuklardır örneğin ve dünyayı değiştirdiler. Bu sebeple hiç durmadan anlatacağız. Kısa sürede daha çok yol alacağımıza inanıyoruz.

Devletin ilgili birimleri ve sivil toplum kurumlarıyla nasıl işbirlikleri yönetiyorsunuz? Türkiye’nin bu konuda yeterli ve doğru bir politikaya sahip olduğunu söyleyebilir miyiz? Sizin gözlemlediğiniz, üzerinde çalıştığınız eksiklikler neler, bunların giderilmesi için neler yapılmalı?

Maalesef Türkiye sivil toplum devlet işbirliği konusunda yerleşmiş bir kültüre sahip değil. Oysa sivil toplum sahada olanı aktarmak, süreci iyileştirmeyi hızlandırmak gibi çok temel ilkeye sahiptir gelişmiş ülkelerde. Bizim politika yapıcıların bakış açılarını değiştirmelerini, olumlu, yapıcı eleştiri ve öneriye açık olmalarını, sivil toplum ile işbirliğinin önemli kazanımları olduğunu kabul etmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Tabi ülkemizde sivil toplum alanında da çok sorunlar var, bu konuda da önemli düzenlemeler gelmeli Hak temelli, siyaset üstü, mevki ya da kazanç sağlamaya yönelik olmayan bir yapı ile bilimsel yaklaşım ile ancak yol alınabilir sivil toplumda.

Derneğin başkanı olma sıfatınızın yanında siz de bir koruyucu annesiniz. Örnek oluşturması ve esaret vermesi açısından hikayenizi bizlerle paylaşır mısınız? Nasıl karar verdiniz, sonrasında neler yaşadınız? Sizin hikayeniz KOREV’i doğururken bir anlamda KOREV de sizin hikayenizi dönüştürmüş olmalı.  

Ben tesadüfen koruyucu aileliği bir gazete yazısında okudum ve çok etkilendim. Hep neden bir çocuğu evlat edinmeyeyim diye bir düşüncem hep olmuştu ama iş yoğunluğum bunu hep ötelememe vesile oldu. Koruyucu aileliği ise hiç bilmiyordum araştırdım ve hemen ertesi gün başvurumu yaptım. Yaklaşık 6 ay sonra da ilk kızıma kavuştum, o zaman 2 aylık bir bebekti. Ona olan sevgimizi, bağımızı, günden güne gelişimini gördükçe de ya öteki çocuklar onlar ne olacak diye sormaya başladım ve KOREV’le yollarımız kesişti. Önce gönüllü olarak başladım sonra bir çocuğa bile daha dokunursak bütün hayatım boyunca çalışmaya değer dedim, daha etkin ve verimli çalışmak üzere yeni bir yönetim kurulu seçimi yapıldı ve başkan seçildim. Yaklaşık 3 yıldır, tamamen gönülle çalışan arkadaşlarımızla birlikte, Tüm Türkiye’ye üye olma zorunluluğu getirmeden hizmet veren KOREV’de yol alıyoruz.

Bundan iki yıl kadar önce de ikinci kez koruyucu ailelik için başvurdum ve ikinci kızım hayatımıza girdi. Her ikisi de neredeyse aynı günlerde doğmuşlar bu dünyaya, birbirine çok benzeyen, kan bağı değil ama can bağı olan ikizlerim var benim. Hayatım onlardan öncesi ve onlardan sonrası diye ayrılıyor. Hayatıma iyilik, güzellik getiren bana sabrı, sevmeyi öğreten öğretmenlerim onlar benim. Hayatta aldığım en doğru en güzel karardır koruyucu aile olmak. Çocuklarımız ışık çocuklar bence, daha çok çocuğa yol açan bilgeler onlar.