Ekonomik Kriz Derinleşirken Ak Partili Olmak…

Araştırmanın bulgularına göre AK Parti’ye bağlılık üç şekilde ortaya konuluyor: şükretmek, nankörlük etmemek, kurtarıcı bir baba figürüne güvenmek. Bu bağlılık ifadeleri seçmenle seçilen arasındaki ilişkiyi kişisel bir düzleme çekiyor ve hiyerarşik bir ilişkiye işaret ediyor. Şükreden, kendinden daha güçlü olanın varlığını bir lütuf olarak görüyor.

“Sıkıntı yoksa sıkıntı var demektir.”
Çukur

31 Mart yerel seçimlerinden önce, 2019 Ocak ve Şubat aylarında, yaşanan ekonomik kriz hakkında İstanbul’un 9 farklı ilçesinde niteliksel bir saha araştırması yürüttük. Bu araştırmada insanların krizle ilgili duygularına odaklandık. Çünkü duygular insanların siyasi tercihlerini, tutumlarını, inançlarını ve en önemlisi de sıkıntılarla başa çıkma biçimlerini etkiler. Siyasi partilerin ekonomi politikaları ve krize dair açıklamalarının görüşmecilerde ne tür duygular uyandırdığını inceledik.

Görüşmecilerimiz ağırlıklı olarak AK Parti’ye desteğini açıkça ifade eden, alt ve alt-orta sınıflara mensup, farklı yaş, toplumsal cinsiyet, aile yapıları ve mesleklere sahip olan kişilerden oluşmaktadır. AK Parti destekçilerinin bir bölümü mevcut durumu kriz olarak tanımlamaktan kaçınmaktalar. Bir görüşmecinin ekonomik krize dair, “Hiç yok desem de yine var diyorum,” ifadesi buna örnektir. Krizin var olduğunu söylemenin, ekonomik krizin etkilerini arttıracağından çekinmektedirler.

AK Parti destekçileri ekonomik krizi, kriz olarak tanımlamaktan kaçınıyor

Hükümetin sorumlu olduğu bir ekonomik krizden bahsetmeseler de, yaşanan ekonomik sıkıntılardan çeşitli aktörleri sorumlu tutuyorlar. Ak Parti söylemlerine uygun olarak itham ettikleri bu sorumlular dış güçler de olabilir; gündelik hayatta karşılaştıkları aktörler de olabilir. “Aracılar” diye genelleştirilen bu gündelik hayat aktörleri, siyasi veya ekonomik rant peşinde koşanlardan kabzımal ya da mahalledeki manava kadar çeşitlilik göstermektedir.

Umuttan Karamsarlığa Duygular

Görüşmecilerin krize ilişkin duygularını umutlu olmaktan karamsar olmaya kadar giden bir eksen üzerinde ele aldık. Umut arttıkça krizin siyasi boyutu, karamsarlık arttıkça ekonomik boyutu öne çıkıyor. İnsanlar, yaşanan zorlukların algı yönetiminden, ya da dış güçlerin oyunlarından kaynaklandığını düşündükleri için umutlu kalabiliyorlar. Umut, lidere olan inanç ve güvenden besleniyor. Görüşmecilere göre Türkiye iyi bir şekilde yönetildiği ve ekonomi iyiye gittiği için dış güçlerin hedefi haline gelmektedir. AK Parti destekçilerinin liderlerine duyduğu güven umudu beslerken, umut da sabır gerektirmektedir. Umutlulara göre yeterince sabredilirse muhakkak Türkiye güçlenecektir.

Umut arttıkça krizin siyasi boyutu, karamsarlık arttıkça krizin ekonomik boyutu öne çıkıyor.

Karamsarlar ise gelecekte kendilerini ve ülkeyi daha zor günlerin beklediğini düşünüyorlar. Karamsarlar, çocuklarının eğitiminden, yatırım araçlarını kullanma stratejilerine kadar giden bir güvensizlik ve bu güvensizliğin yarattığı bir endişe durumu tarif ediyorlar. Bu endişe durumunu ortaya çıkaran nedenler arasında liderin ani çıkışları, hükümet politikalarının uzmanlığa dayanmaması, “gözü ülkemizde olan” dış güçler ve bölgesel savaşlar gibi pek çok etken dile getiriliyor. Bunların yanı sıra ekonomik belirsizlik de karamsarlık ve güvensizlik duygusunu artırıyor.

Sabırdan Telaşa Davranışlar

Kriz durumunda görüşmeciler sabırdan telaşa kadar uzanan çeşitli davranışlarda bulunuyorlar. Sabırlılar, AK Parti’ye ve en önemlisi liderine duydukları güvenle bekliyorlar, ihtiyaçlarını erteliyorlar, “lüks”lerini kısıyorlar, kısacası idare etmeye çalışıyorlar.

Telaşlılar ise ekonominin daha da kötüye gidebileceği endişesini taşıyorlar ve bu durumda ellerinde olan kısıtlı imkânları da kaybetmemek için çabalıyorlar. Daha ucuza sebze almak için pazar, manav ve market arasında mekik dokumak, işini kaybetmemek veya gelirini artırmak için fazladan mesaiye kalmak, borcu borçla kapatmak, varsa birikimini altın, döviz hareketlerine göre oradan oraya kaydırmak bu davranışların bazıları.

Davranışlarla duyguları yan yana düşündüğümüzde umutluların pek telaş etmeyip sabırla beklediklerini, karamsarların bir kısmının idare etmeye çalışır halde bekleyip, bir kısmının ise telaşla ne yapacağını bilemeden çeşitli önlemler almaya çalıştıklarını görüyoruz.

Umutla sabreden kişinin AK Parti ile bağı oldukça güçlü iken; karamsarlıkla sabreden kişinin bağı, kopmasa bile, nispeten zayıflamış gözüküyor.

AK Parti’yi destekleyenlerin çoğu sabrediyorlar. Bu nedenle AK Parti ile bağlarında büyük bir değişiklik olması zor. Ancak, umutla sabreden kişinin AK Parti ile bağı oldukça güçlü iken; karamsarlıkla sabreden kişinin bağı, kopmasa bile, nispeten zayıflamış gözüküyor.

Şükran, Nankörlük, Güven

 Bu araştırmanın bulgularına göre AK Parti’ye bağlılık üç şekilde ortaya konuluyor: şükretmek, nankörlük etmemek, kurtarıcı bir baba figürüne güvenmek. Bu bağlılık ifadeleri seçmenle seçilen arasındaki ilişkiyi kişisel bir düzleme çekiyor ve hiyerarşik bir ilişkiye işaret ediyor. Şükreden, kendinden daha güçlü olanın varlığını bir lütuf olarak görüyor.

Nankörlük etmeme ifadesi, şükür etme halini bir adım daha ileriye götürerek bir seçim olmaktan çıkarıp zorunlu kılıyor. Şükretme ve nankörlük etmeme çabasının ima ettiği iyilik yapan ve iyilik bulan ayrımı, iyilik göreni borçlu, iyilik yapanı da alacaklı konumuna oturtuyor.

Kurtaracaksa Babamız Kurtaracak

“Kurtaracaksa babamız kurtaracak,” sözü yöneten-yönetilen ilişkisini bir baba-evlat ilişkisine dönüştürüyor. Yönetim ilişkisini kurtulmayı bekleyen çocuklaştırılmış vatandaş ile kurtarıcı baba arasında bir ilişki olarak görmek, vatandaşın zor bir durumla karşı karşıya kaldığını hissettiğini gösteriyor. Vatandaşı zor duruma düşürenin baba olduğu bazı görüşmeciler tarafından açık ya da örtülü bir şekilde kabul edilse de, yine ondan medet umuluyor. İşte sabır davranışıyla umut duygusunu bir araya getiren tam da bu hiyerarşik güven duygusudur.

Ama’lı Güven

 AK Parti destekçileri nankörlük, şükran ve güven ifadelerini, iktidara yönelik eleştirilere karşı duygusal bir duvar örmek için kullanıyorlar. “Parti ya da lider bazı konularda yanlış yapmış olabilir ama,” diye başlayan cümleler bunlar. “Ama nankör olmamak lazım,” “Ama yine de şükretmek lazım,” ya da “Ama sonunda bizi yine o kurtaracak.” Dolayısıyla AK Parti destekçilerinin liderlerini, evlatların bir babayı eleştirdikleri gibi eleştirdiklerini söylemek mümkün. Daha sert bir eleştiri yöneltmekten, babalarının kendilerine sırt çevirmesine neden olacak herhangi bir tavırdan kaçınıyorlar. Buna, yıkmak için değil şikayet etmek için eleştiriyorlar diyebiliriz.

* Bu yazı 4 Mayıs 2019’da Gazete Duvar’da yayınlanan yazının kısaltılmış halidir.

* Dissensus Araştırma, ürettiği bilginin aynı anda pek çok yöne aktığının farkında olan bir grup antropolog, ekonomist, sosyolog ve tarihçiden oluşur. Muhalif olma anlamındaki dissent ile uzlaşı anlamındaki consensus kelimelerinin birleşiminden oluşan Dissensus, belirsizlik ve çelişkinin çoğalttığı imkânları görme yollarını arar. Duygu, düşünce, deneyim ve davranış her zaman örtüşmese de, hepsini hesaba katan bir sözün peşindedir.

* Araştırmaya desteğinden ötürü Yaşama Dair Vakıf’a (YADA) teşekkür ederiz.