“Çocuklar Kurumlarda Değil Aile Yanında Yetişmeli”

Koruyucu aile modeli Türkiye’de yeni yeni bilinirlik kazanıyor. Bu konuda çalışan dernekler ve sivil toplum kuruluşları hazırladıkları çeşitli program, seminer ve aktivitelerle hem konuya dair farkındalık yaratmak hem de kurumda barınan çocukların ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak sağlıklı yetişmeleri için çalışıyor. Koruyucu aileliğin yaygınlaşması ve her çocuğun aile yanında büyümesi için çalışan derneklerle görüştüğümüz dosya kapsamında şimdi de ÇOGEL’i ağırlıyoruz.

Koruyucu aile olmak, bir çocuğu evlat edinmekten çok daha hızlı işleyen bir prosedüre sahip. Maddi ve sağlık şartlarını sağlayan bekar ya da evli, kadın ya da erkek herkes koruyucu aile olabilir. Devlet koruyucu ailelere yeterli maddi destek de sunuyor. Yapılması gereken tek şey, anne ya da baba olmaya karar veren yetişkinin İl Sağlık Müdürlüğüne başvurup ben koruyucu aile olmak istiyorum diyerek süreci başlatması… Çocuk ve Gelecek Derneği (ÇOGEL) Yönetim Kurulu Üyesi Nuran Kızılkan, derneğin faaliyetlerini ve koruyucu aile olmanın genel prosedürü hakkında bilgiler verdi. Kızılkan’a göre her çocuk mutlaka aile yanında, anne baba ve varsa kardeşleriyle birlikte yetişmeli.

Bu yazı da ilginizi çekebilir : Her Çocuğun Aile Sıcaklığında Büyümeye Hakkı Vardır

Nuran Kızılkan

Korunma ihtiyacı olan çocuklarla çocuk sahibi olmak isteyenlerin bir araya gelmesinde oldukça değerli bir rolle topluma hizmet sunuyorsunuz. Çocuk ve Gelecek Derneği’nin (ÇOGEL)kuruluş amacı ve faaliyetlerini sizden dinleyerek başlamak isteriz.

ÇOGEL dezavantajlı çocuk ve gençlerin geleceğe kazandırmak için bir araya gelmiş bir ekip. Yetim ve yetim statüsündeki çocuklarla ilgili birçok kurum ve dernek çalışma yapıyor. Biz de kendimize spesifik bir alan belirledik. Sosyal uyum başlığı altında üç ana grupta çalışmalarımız devam ediyor. Adımızda çocuk kelimesi geçiyor olsa da bizim hedef grubumuz 25 yaşa kadar olan gençleri de kapsıyor. Uluslararası gençlik kulübümüz var. Üniversitede okuyan ve hazırlanan gençlerin sosyal uyumlarının akademik başarılarına etki ettiğini gördük. Bir arkadaşımız bu konuda tez çalışması hazırladı. Sadece göçmenlere yönelik çalışan bir dernek olmamakla birlikte çalışmalarımız göçmenleri de kapsıyor.

Ana çalışma faaliyet alanlarımızdan biri okul ortamında velileri de içeren bir çalışma. 360 Derece Dostluk Projesi adı altında, Fatih ilçesinde bir süredir yürütmekte olduğumuz bir proje. Göçmenlerin yoğun olduğu okullarda göçmen çocuklar, Türkiyeli çocuklar ve anneleriyle yürüttüğümüz bir çalışma bu. Tabii bu okul yönetimini, öğretmenleri, çalışanlarını, okul ortamını kapsıyor. Modüllerden oluşuyor. Psikodrama temel faaliyet olmakla birlikte bizi bir araya getiren müzik, yemek, geziler ve çeşitli oyunlar, bütçe hazırlama, harçlık nasıl yönetilir, bisiklet nasıl alınır gibi etkinlikler de mevcut. Birçok şeyi kapsayan bir çalışma. Her grup çalışmasından katılımcı annelerin oylarıyla seçilen bir Türkiyeli bir Suriyeli temsilcilerden oluşan, çalıştığımız grup sayısı arttıkça sayısı da artan Dostluk Kulübü olarak adlandırdığımız çalışmamız bu yaz da devam edecek. Önümüzdeki eğitim döneminde Beyoğlu’nda ya da farklı ilçelerde de 360 Derece Dostluk Projemizi uygulama şansımız olacak.

Koruyucu ailelere yönelik bir çalışmanız da bulunuyor. Biraz ondan bahseder misiniz?

Kelebek Etkisi adını verdiğimiz programımız koruma altındaki çocuğa yönelik çalışmaları içeriyor. Tabii bu konuda çalışan çok sayıda kuruluş var. Biz burada da kendimize bir alan belirledik ve sahada eksikliklerini gördüğümüz ve tamamlayabileceğimizi düşündüğümüz bazı noktalar tespit ettik. Bu noktada Aile Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın İstanbul İl Müdürlüğü’nün çabalarının hakkını vermek isterim; sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmak için hem can atıyorlar hem de bilgi ve vizyon anlamında da destekliyorlar. Etkin bir sosyal hizmet modeli oluşturmak için gerekli olan sosyal politika oluşturma alanında da birlikte çalışıyoruz.

Çocukların psikolojisinin etkilenmemesi için nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz? Aynı şekilde çocuğun bakımını üstlenen kişilere yönelik destekleriniz var mı, varsa bunlar neleri kapsıyor?

Biz koruma altındaki çocukların psiko-sosyal alanda desteklenmesiyle ilgili direkt çalışmalardan çok çocuklarla birebir iletişim kuracak koruyucu ya da gönüllü ailelere yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bu kişilere yönelik olarak travma yaşamış çocuklarla nasıl iletişim kurulacağı, çocuklarla oynadıkları oyunlarla onlara nasıl ulaşacakları üzerinden destek sunmaya çalışıyoruz. Bir yandan nitelikli eğitimlerle desteklerken bir yandan da uzmanların “ikincil travma” diye tanımladıkları, travmaya uğramış bireylerle/çocuklarla iletişime geçen kişilerde görülen sorunları yaşamamaları için desteklemek istiyoruz.

Çocuk ve anne ilişkisi ikamesi olmayacak, çok güçlü, çok temel bir ilişki. Bu konuda genelde karar verenin kadınlar olduğunu söyleyebilir miyiz? Ek olarak, sadece aileler değil bekar kadınlar da koruyucu anne olabiliyor.

Koruyucu aile olabilmek için gereken temel şeylerden başlarsak;  T.C. vatandaşı, Türkiye’de ikamet eden, 25-65 yaş arası, en az ilkokul mezunu, düzenli geliri olan, evli/bekar, çocuklu/çocuksuz herkes koruyucu aile olabilir. Kadınlar belirleyici rol oynuyor, doğru. Kadınlardan daha çok koruyucu aile oluyor, o da doğru. Yani sadece bekar kadınlar değil bekar erkekler için de hiçbir engel yok. Prosedürü özetlersek;

1-Müracaat (e-devlet üzerinden de yapılabiliyor): Çatma Mescit Caddesi Mah. Akarca Sk. No:33 Beyoğlu 6.Kat. Tel: 0212 361 10 43/36 www.koruyucuaile.gov.tr

2-Evrakların teslimi: Sabıka kaydı, öğrenim belgesi, sağlık raporu, gelir belgesi, TC Kimlik No beyanı, 2 adet fotoğraf.

3-Değerlendirme ve onay: Sosyal inceleme raporu ve Aile Komisyonu onayı ile

4-Çocukla uyum: 2-8 hafta sürüyor.

5-Sözleşme: Uyumluluk var ise çocuk ve aile arasında, Valilik oluru ile sözleşme imzalanır.

6-Yerleştirme ve izleme: İlk yılda her ay ve devamındaki yıllarda 3 ayda bir izleme ziyareti yapılır.

Koruyucu ailelere sunulan maddi destekler neleri kapsıyor?

0-3 yaş 670TL/ay. 4-14 yaş 1005-1190 TL aralığında aylık. 15-18 yaş 1297 TL/ay. 19+ (Yüksek Öğrenim) 1468 TL/ay. Bu aylık rakamların içinde çocuğa verilen cep harçlıkları da yer alıyor. 1-4. sınıf çocuklar 78 TL/ay harçlık alırken, 19+ ‘a gelindiğinde harçlık miktarı 262 TL’ye çıkıyor. Eylül ayında aylık desteğin 3 katı, Nisan ve Ekim’de 2 katı olmak üzere dönemlik ekstra ödemeler de gerçekleştiriliyor. Aylık okul servisleri ve meslek edindirme kursları karşılanıyor tamamı. Okullara hazırlık masrafları da karşılanıyor ortaöğretim (4551 TL)/yıl ve üniversiteye ise (7074 TL/yıl). İsteğe bağlı SGK ödemesi de yapılabiliyor aileye (819 TL).

Toplumda koruyucu ailelikle yönelik bilinç düzeyi ve ilgi ne durumda?

Biz koruyucu aile sayısının artmasını çok önemsiyoruz. Maalesef sayı çok az. Devletin çocuk koruma kanunu var. Bu kanunla devleti koruma altına aldığı çocuklar var. Aslında bir çocuğun yeri ailesinin yanıdır ama bazı durumlarda aile yanında kalmak çocuğa zarar veriyor. Çocuğun üstün yararı denilen bir tabir var; her şeyi bir yana bırakıp, çocuğun üstün yararına olacak olan çözüm neyse onu yapmak esastır. Uzun yıllar yurtlarda, kurumlarda bakım altına alındı çocuklar. Daha önce de koruyucu ailelik vardı elbette ama 2012 yılında Emine Erdoğan’ın başlattığı bir kampanyayla ivme kazandı. 2011’den 2018’e Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bakımındaki çocuk sayısında çok büyük bir değişiklik görülmezken (yaklaşık 14 bin) Koruyucu Ailelerin oranı %8’lerden %31’lere çıkmıştır. Bizim amacımız kurumdaki çocukları koruyucu aile ye kazandırma oranlarını artırmak. Kamuoyuna evlatlık nedir, koruyucu ailelik ya da gönüllü ailelik nedir, bu farkındalık oluşsun istiyoruz. Nüfusa oranla koruyucu ailede il sıralamasında 50. Sıralarda yer alıyor İstanbul. 20.03.2019 itibariyle Koruyucu Aile (KA) Sayısı: 518 (İstanbul), 5406 (Türkiye), yanlarındaki çocuk sayısı 568 (Istanbul) ve 6605 (Türkiye)’dir. (kaynak: www.koruyucaile.gov.tr) İstanbul’da ilçeler baktığımızda Adalar’da hiç KA yanında çocuk yok iken Kadıköy (35 çocuk), Küçükçekmece (33 çocuk), Pendik, Sarıyer ve Ümraniye (25 çocuk), Üsküdar (24 çocuk) ile üst sıralarda yer alıyor.

Sadece İstanbul değil, Türkiye’de koruyucu ailelerin yeterli sayıda olduğunu düşünmüyoruz. Evlatlık ise bundan da az. Evlat alınabilecek çocuğun tanımı çok dar. Evlatlık alınabilmesi için mahkeme kararı gerekiyor. Bir de trajikomik bir durum var; Türkiye’deki insanların evlatlık alacağı bir çocuk tipi var; kız çocuğu olacak, 0-3 yaş arasında olacak. Koruyucu ailelikte de benzer bir önyargı var. Ama istatistiklere bakına erkek çocuklarında aile yanında kalma, iki tarafın karşılıklı uyumu yüzdesinin daha yüksek olduğu görülüyor.

Oranların düşük olmasının sebeplerinden biri de bizdeki aile ve hatta komşuluk bağlarının güçlü olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Aile bakamıyorsa akrabalar, o da değilse belki komşular gibi bir sahiplenme çözümüne gidiliyor olabilir.

Oranın bizde düşük olmasının önemli bir sebebi anneanne, babaanne, teyze, hala, dayı, amca gibi çocuğa yakın akrabaların çocuğun bakımını üstlenmeye toplumsal yapı nedeniyle istekli oluşu ve devletin sosyal politikalarının da bu durumu destekliyor oluşu. Bir başka neden kısaca SED yardımı adıyla bilinen sosyo-ekonomik desteklerin varlığı, AÇSHB (Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı) bunu önleyici sosyal hizmet modeli olarak adlandırıyor. SED ile desteklenme sayısı 130 bini buluyor. Bu sistem olmasaydı eğer KİOÇ (Korunma İhtiyacı Olan Çocuk) sayısı ve KA (Koruyucu Aile)’ye olan ihtiyaç daha çok olabilirdi.

“Kurumda Kalan Çocuk Dışarıdaki Hayatla İlgili Çok Az Şey Biliyor”

Peki, çocukların psikolojisi üzerine bir değerlendirme yapmanızı istersek kurumda kalan çocukla aile yanında büyüyen çocuklar arasında gözlemlenen belirgin davranış farklılıkları var mı?

2005 yılında yapılmış (Üstüner ve arkadaşları) bir araştırmaya göre çocuklarda sorunlu davranış görülme sıklığına bakına Biyolojik aile yanında %9.7,  Koruyucu aile yanında %12.9 ve Kuruluş bakımında %43.5 olduğunu görüyoruz. Çocuk kurumlarda iyi bakılmadığı için bu davranış sorunlarını göstermiyor, devlet gayet iyi bakım veriyor. Ama kurumda kalan çocuk dışarıdaki hayatla ilgili çok az şey biliyor, mesela ekmeğin kaç para olduğu gibi basit bilgilerden bile mahrum kalıyor. Bir kurumdaki doğrular, sistemin içindeki doğrular. Bir ailede siz sorunun da çözümün de bir parçasısınızdır. Çocuk da olsanız aynı sofraya oturur, aynı şeyler üzerine birlikte düşünür, plan yapar, uygular, üzülür ya da mutlu olursunuz. Bunları yaşamak bir çocuğun büyürken ihtiyaç duyduğu, talep ettiği ve bulamadığında yetişkinliğinde gerçekten çok zorluk yaşadığı hususlar. Çocuklar kurumlarda iyi bakılıyorlar, konu bakım değil, bağlanma ve kurumdan çıktığında sorun çözme ve hayatla baş edebilme becerisi. Örneğin 40 yaşının üstünde hala başı sıkıştığında kurumdan destek isteyen kurumdan yetişme insanlar var. O bağımlılığı sürdürüyorlar. Bu da bir yandan normal aslında, çünkü herkesin bağlanmaya ihtiyacı var. Çoğu çocuk kurumdan çıktığında sudan çıkmış balığa dönüyor. Tabii bunu herkes için söyleyemeyiz, çok başarılı örnekler de var. 18 yaşından sonra kurum bakımında kalamıyorlar. Üniversite eğitimi de dahil maddi destek veriliyor çocuklara. Üniversite sonrası iş de buluyor devlet. Buna rağmen çok zor oluyor hayatları.

Devletin ilgili birimleri ve sivil toplum kurumlarıyla nasıl işbirlikleri yönetiyorsunuz? Türkiye’nin bu konuda yeterli ve doğru bir politikaya sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?

Biz çok memnunuz ortak çalışmalarımızdan. Başından itibaren İl Müdürlüğünden çok destek aldık. Çocuk hizmetlerinde çalışan bürokratlar, meslek uzmanları çok yanımızda durdu ve duruyorlar. Onlardaki bilgiyi, tecrübeyi alarak yolumuzda ilerliyoruz. İyi bir işbirliği yürütüyoruz. İstanbul bizim çalışma alanımız. Böyle bir şehirden çok daha iyi rakamlar beklersiniz ama İstanbul’un durumu çok kötü. Bu şehirde koruyucu aile sayısının artması ve politikasının da toplumsal yaygınlığın da oluşması için çalışıyoruz. Hollanda, Norveç gibi yüzde 80’i bulan ülkelerdeki başarının sebebi insanlardaki bilinç düzeyi ve insanların bu politikayı benimsemesiyle ilgili. Son olarak şu konuya dikkat çekmek istiyorum; koruyucu aile olan kişiler çocuğa bakım için belli bir maddi destek görüyorlar. Eğitim, kıyafet, gıda, kariyer aşamalarında her zaman destek sunuyor devlet. Bu bilgi birçok insan için önemli olabilir. İstihdam edilme konusunda yeterli niteliği olmayan bir kadın için çok uygun bir hayatını idame ettirme seçeneği olabilir. Tabii çocuk bakmaya her anlamda elverişli şartlara sahip olunduğu müddetçe…