TESEV’in Yönetici Kadınlar Raporu: Kadınlar Örgütlenmeli!

Anneler Günü yaklaşıyor. Herkesin annesine hediye alma telaşının yaşandığı şu günlerde, annelerin telaşı daha farklı. Evde, işte sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan kadınlar ve anneler, emeklerinin karşılığını almak ve hak ettikleri gibi çalışabilmek istiyor. Eğitimli ya da eğitimsiz, emeği ile çalışan ve erkeklere göre çalışma hayatında birçok dezavantajla karşılaşan kadınlar için sorunların tespiti ve çözümü noktasında Nisan ayında önemli bir rapor yayımlandı. Türkiye’de üst düzey karar alma süreçlerinde etkili olan kadınlarla görüşen TESEV, konuyla ilgili bir rapor yayımladı. Rapora göre bu kadınların en çok üzerinde durduğu konu, kadınların örgütlenmesi gerektiği. Kadının eğitim, iş hayatı gibi alanlardan geri durmasının nedeni olarak sorunlu politikalar, kültürel faktörler, ev işleri ve bakım yükümlülüğünün gösterildiği raporda, bu alanda yapılabilecek çalışmalarla ilgili ayrıntılı önerilere yer veriliyor.

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın (TESEV) Nisan 2019’da yayımladığı “Üst Düzey Karar Almada Kadın Katılımı” raporunda, toplumsal cinsiyet eşitliği konusu, üst düzey yönetici kadınlar açısından gelişmiş ülkelerle karşılaştırmalı olarak ele alındı.

Raporda, toplumsal cinsiyet eşitliği, farklı sektörlere aynı anda bakarak bütüncül değerlendirildi ve çözüm önerileri sunuldu.

İsveç İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteğiyle yürütülen projede, öncelikle, Avrupa Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü’nün (EIGE) düzenli olarak topladığı ve paylaştığı veri ışığında Türkiye’de siyaset, kamu yönetimi, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, iş dünyası, medya, yargı ve eğitim/bilim/araştırma alanlarında üst düzey karar alıcı kadınların oranlarına bakıldı. Bu oranları hem tarihsel dönüşümleriyle, hem de Avrupa Birliği ülkelerinin oranlarıyla kıyaslayan rapor, geniş niceliksel bağlamlarında inceledi. Ardından bu alanlarda üst düzey karar alıcı kadınlarla (eğer yoksa erkeklerle) derinlemesine görüşmeler yapıp Türkiye’de kadın katılımı üzerine niteliksel bir değerlendirme yapıldı. Bu görüşmelerde öncelikle üst düzey karar alıcı kadınların deneyimleri üzerinden o pozisyona gelebilmeleri için; kadınların henüz çocukken ailede eşit ve özgür yetiştirilmelerinin, iyi eğitime erişimlerinin sağlanmasının, eğitim ve kariyerlerinde toplumsal cinsiyete duyarlı erkek öğretmen, iş arkadaşları, patronların artmasının, tutku, çalışkanlık, disiplin ve azmin,  toplumsal cinsiyet farkındalığının artmasının önemi görüldü.

Ardından, üst düzey karar alıcı kadınlar; kadınların eğitim, istihdam ve karar mekanizmalarına katılımı önündeki engelleri ve fırsatları değerlendirdiler.

Görüşülen kadınlara göre engeller şöyle:  Sorunlu politikalar, kültürel engeller, ev işi sorumluluğu ve bakım yükü, çalışma saatleri ve lojistik engeller.

Fırsatlar ise şöyle sıralanıyor: Çalışma dünyasında eşitleyici yenilikler, kadınların istihdam pazarı için ayırt edici özellikleri,  artan toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı ve savunuculuk etkinlikleri.

Raporda son olarak, üst düzey karar alıcı kadınlar Türkiye’de kadın katılımını artırmak için önerilerini sundular. Öneriler de şu şekilde:

– Kadın katılımını artırmak için politika önerileri

  • Kız ve erkek çocukların kaliteli eğitime erişimi kolaylaştırılmalı
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı ders kitaplarına eklenmeli
  • Bakım yükü desteği ve kreş hizmeti sadece kadınlara değil ebeveyne verilmeli
  • Kreşler sadece iş yerleriyle sınırlı olmamalı, mahallelerde de olmalı
  • İş yerinde kreş uygulamaları daha sıkı kurallar ile düzenli takip edilmeli ve iş yerlerinde süt odası ayrılmalı
  • Kadınların istihdama katılımı, erkeklerle eşit koşullarda sağlanmalı
  • Yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyete duyarlı strateji ve bütçe planlaması yapılmalı ve uygulanmalı
  • Kadın örgütleri, kadın karar alıcılar ve kadın uzmanlardan politikalar için görüşleri alındığı gibi uygulama ve izleme süreçleri de katılımcı olmalı.

– Toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı ve savunuculuğu için öneriler

  • Toplumsal cinsiyet eşitliği aleyhine özellikle dizi, reklam gibi medya ürünlerinin verdiği mesajlar değişmeli
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın katılımı için yapılacak farkındalık ve savunuculuk etkinliklerini erkek liderler de desteklemeli
  • TBMM’deki cinsiyetçi dil değişmeli
  • Yargı alanında, ilgili paydaşlar ilgili bakanlık ve kurumlara toplumsal cinsiyet eşitliği savunuculuğu yapmalı
  • Karar alma pozisyonlarında kadınların ve erkeklerin birlikte çalışmaları teşvik edilmeli

Son olarak, üst düzey karar alıcı kadınlar, kadınları bireysel mücadele ve cesarete, kadın katılımını artırmak için kadın dayanışmasına, toplumda daha somut bir etki ve karşılığında daha büyük bir destek bulabilmek için örgütlenmeye davet ediyor.

Siyasette Kadınların Durumu

Siyasi parti başkanlıklarında, TBMM’de yüzde 98 oranında temsil edilen 5 partiye bakıldığında (AK Parti – CHP – MHP – HDP – İYİ Parti) 6 genel (eş) başkanın ikisi kadın. AB ülkelerinde bu oran 1/5’in altında. Siyasi parti başkanlıklarındaki umut verici tablo, milletvekili sayısına yansımıyor. Türkiye’de kadın milletvekili oranı 2006’da yüzde 3 civarından 2018’de ancak yüzde 17’ye yükseliyor. AB ülkelerinde ise yüzde 30 oranında kadın milletvekili var. Bunun yanında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hiç kadın başkanı olmamış.

Türkiye’de bakanlıklarda bakan, bakan yardımcıları, genel müdürlük, daire başkanları ve birim başkanlıkları dâhil, kadın oranı 2018 yılı itibarıyla yüzde 7,8. Tarihsel değişimi sayılarıyla incelediğimizde, son yıllardaki görece artışın bakanlıklardaki pozisyonların azaltılması nedeniyle ortaya çıktığını anlıyoruz. Örneğin 2017’de 116 pozisyonun 3’ünde kadın ile oran yüzde 2,6 iken, 2018’de 51 pozisyonda 4 kadına dönüşerek yüzde 7,8 olduğunu görüyoruz.

2017’de belediye meclis üyeleri ve belediye başkanları dâhil bakıldığında Türkiye’de kadın oranı yüzde 10,7. AB’de ise bu oran yüzde 32 seviyesinde. Yalnızca belediye başkanlarına bakıldığında ise Türkiye’de oran yüzde 2,7, AB’de ise yüzde 15.

Türkiye’de Merkez Bankası’nda yalnız bir kez kadın meclis üyesi olmuş.  Banka Meclisi ve Para Politikası Kurulu’nda 2005-2018 yılları arasında hiç kadın üye bulunmazken, AB ülkelerinin benzer kurullarında 1/5 oranında kadın üye var.

BIST 50’de Kadın CEO Yok

BIST 50 endeksine göre en büyük şirketlere baktığımızda, Türkiye’de yönetim kurulu üyelerinin 2005’de yüzde 7’si kadın iken günümüzde bu oranın yüzde 14 olduğunu görüyoruz. AB üyelerinde ortalama ise 2005 yılında yüzde 9,8 iken 2018 yılında yüzde 26,2. Yönetim kurulu başkanlarında bu oran yüzde 6 civarında. Aynı kriterde yüzde 7,5 ile AB ülkelerinde de oran oldukça düşük görünüyor.

Türkiye’de 2018 itibarıyla BIST 50 endeksindeki şirketlerde kadın CEO bulunmuyor. AB’de ise bu oran yüzde 6.

Kadın İşçi Sendika Başkanlığında AB’den Öndeyiz

Sendikalara bakıldığında 2018 yılı itibarıyla işçi sendika başkanları son iki yılda ikiye katlanarak, yüzde 35’e ulaşıyor. Bu kriterde Türkiye, yüzde 28,4 olan AB ortalamasının üstünde. İşveren sendikalarında ise 2016 yılında kadın başkan yokken, 2018 yılında yüzde 7 oranında kadın var. AB’de bu oran yüzde 16.

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve TRT’de 2014 – 2018 arası ne kadın başkan, ne kadın üye yer alıyor. AB ortalamalarında ise denk kurumlarda 1/3 oranında kadın var.

Kadın Yargıtay üye sayısı AB ortalamasının 25 puan altında. 2005 yılında yüzde 4 kadın Yargıtay üyesi varken, bu oran 2010 yılında yüzde 24’e çıkıyor ve 2018’de yüzde 15,6’ya geriliyor.

Avrupa ülkelerinin tümünde Anayasa Mahkemesi Başkanı kadın olan ülkelerin oranı yalnızca 1/4. Türkiye’de 2005-2007 yılları arasında mahkemenin başkanı kadın. Kesintisiz son 11 yıldır mahkemenin başkanı erkek. Kadın Danıştay Başkanı oranı AB ülkelerinde yüzde 10 civarında. Türkiye’de 7 yıl aradan sonra son 4 yıldır kadın başkan var. Türkiye’de 2003’ten bu yana hiç kadın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olmamış. AB ülkelerinde ise kadın başsavcı oranı 1/4.

Kadın Rektör Oranı Vakıf Üniversitelerinde Daha Yüksek

1981’de kurulan Yüksek Öğrenim Kurulu’nun (YÖK) başkanları arasında ise kadın bulunmuyor. Vakıf üniversiteleri rektör oranı yaklaşık yüzde 20 iken, devlet üniversitelerinde bu oran yüzde 3 seviyesinde kalıyor.

EIGE, çevre alanında kadın karar alıcıları diğer kamu görevlerinden ayırarak bir açıdan bu alanın önemine dikkat çekiyor. Türkiye’de 2012 -2018 yılları arasında bu alanda görev yapan kadın bakan bulunmuyor, üst düzey bürokratların da yalnızca yüzde 11’i kadın. AB’de bu alanda bakan oranı yüzde 24, bürokrat oranı ise yaklaşık yüzde 42.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında toplantılara katılan Türkiye delegasyonunda kadın üye oranı yüzde 30. Bu kriterde AB ortalaması yüzde 47.

Freedom House tarafından hazırlanan Uluslararası Özgürlük Raporları’nın 2018 versiyonunda Avrupa ülkelerinin çoğunluğunun özgür kategorisine girdiğini görüyoruz. 2018 skoru 100/100 olan üç Avrupa ülkesi Finlandiya, İsveç ve Norveç ile aynı raporda skoru 32/100 olan Türkiye’yi, aynı yıl, medya alanında üst düzey karar alma pozisyonlarındaki kadın-erkek eşitliği kriterinde kıyasladığımızda aralarında çok büyük bir fark görüyoruz. Medyada üst düzey karar alma pozisyonunda kadın-erkek eşitliğinin ifade özgürlüğüyle bir ilgisi olabilir mi?

Bir başka soru, Türkiye ile kıyaslana gelen Polonya’nın istatistiklerine baktığımızda, 2004’te AB’ye üye olduktan sonra kadın-erkek eşitliğinin istikrarlı bir şekilde arttığını görüyoruz. AB üyeliğinin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında olumlu bir etkisi olabilir mi?

Kadınlar için Eşin Kariyeri Desteklemesi Önemli 

Aile, kadınların en büyük şansları. Hayat hikâyelerini anlattıkları sohbetlerin neredeyse hepsine kadınlar, en büyük şanslarının aileleri olduğunu söyleyerek başlıyor. Tek ya da iki çocuklu varlıklı aile ya da sadece memur babanın maaşıyla geçinen 10 çocuklu yoksul bir aile, fark etmiyor. Çok büyük çoğunluğu ailesinden yana çok şanslı olduğunu, çünkü daha sonra çok işine yarayan kadın-erkek eşitliği fikir ve uygulamasının, özgürlüğün özgüvene dönmesinin ve eğitim olanağının aileden geldiğini söylüyor. Burada okuyamadığı için kızının okumasını destekleyen anne kadar, kız-erkek çocuk ayrımı yapmayan baba, kendini farklı gör(e)meyen ağabeyin ya da “kendi devrimini ailede başlatmasına” yardımcı olan büyükannelerin rollerinin önemi anlatılıyor.

Sohbetlerde içine doğulan, bir anlamda seçilemeyen aile kadar sonradan kurulan, kendilerinin seçtiği aileye de atıf var. Eşiyle ilişkilerinin, eşinin (ve eşinin ailesinin) kariyerini desteklemesinin, ev işlerinin paylaşımının, eşe toplumsal cinsiyet farkındalığını kazandırmanın önemi anlatılıyor. Bu süreç her zaman o kadar kolay olmuyor. Eşinin ailesine ve çocuklara karşı sorumlulukların yanında kariyerinden vazgeçmemek için kadınların kendi zamanından fedakârlık etmesi gerekiyor. Eşinin ailesine kendini kabul ettirmek için şalvar giymeyi göze alan ve bu yolla aile ve çevrede toplumsal cinsiyet açısından zihin değişikliği yaratabilen iş insanından, sabah ezanıyla kalkıp çocuklara kahvaltı hazırlayan yargıca, bütün gün bebeğine bakıp gece yarısından sonra tezine çalışan rektöre kadar, kadınlar fedakâr, düzenli ve çalışkan olmak zorunda kalıyor. Kariyerinin başındaki genç kadınlara ve başta kendi oğulları, genç erkeklere de iş bölümü ve fedakârlığı öneriyorlar; “Evlilik yaşamı omuz omuza verilmesi gereken bir mücadele”. Üst düzey karar alma pozisyonlarındaki her kadın aile kurmayı tercih etmiyor. Bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi çocuğu olmadığını, kariyeri için özel hayatında fedakârlık yaptığını anlatıyor.

Kadın İstihdamı Yetersiz, Sebebi Kültürel Engeller ve Ev İşi Yükümlülüğü

Eğitim ikinci en önemli faktör olarak çıkıyor karşımıza. Hemen bütün kadınlar iyi bir eğitim aldıklarını düşünüyor. Türkiye’de üst düzey karar alıcı kadınlara, kadınların eğitime katılımı hakkında fikirleri sorulduğunda, eğitime erişimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadar eğitim politikaları hakkında endişeleri ön plana çıkıyor.

Üst düzey karar alıcı kadınlar, kadınların istihdama katılımını da yetersiz buluyor. Bunun için kültürel engeller, ev işi sorumluluğu ve bakım yükü, çalışma saatleri ve lojistik engeller, ve politika engelleri tanımlıyorlar. Ancak kadınların bireysel düzeyde çalışma hayatına ve kendi kariyerlerine katabilecekleri, çalışma dünyasındaki yenilikler, farkındalık ve savunuculuk etkinliklerindeki artışla aslında bu alanda kadın katılımının artması için fırsatların olduğunu da düşünüyorlar.

Üst düzey karar alıcı kadınlar; kadının istihdama katılımı için fırsatlar da görüyorlar. Kadınların kapasiteleri, çalışma hayatındaki yenilikler, farkındalık ve savunuculuk etkinliklerinin artışıyla aslında bu alanda kadın katılımının artması için fırsatların olduğunu da düşünüyorlar.

Kadınlar Artık Din Alanında İdari İşlerde Yer Alabiliyor

Üst düzey karar alıcı kadınlar, istihdama katılımları için kadınlarda kapasite görüyor. Burada öne çıkan düşünceler kadınların daha yaratıcı olduğu, çok boyutlu düşünebildiği, kadın bakış açısının yargıdaki çalışmalara yansıdığı şeklinde. Eğitimli ama çalışmayan kadınlar da istihdam için potansiyel olarak görülüyor. Bu kadınların motivasyonundan istifade edilebileceği düşünülüyor. İş dünyasında yönetici kademeye gelen kadınların alttan gelen kadınlara yol açtığı belirtiliyor.

Ayrıca toplumdaki bazı kültürel kodların da terse çevrilebileceği düşünülüyor. Dini sembollerin örneğin, erkek üzerine kurulu olduğu ama artık din alanında da kadının yönetimsel ve idari işlerde yer alabildiği söyleniyor. İstihdamda kadın-erkek eşitliğinin farklı sektörlerde farklı faydaları olduğu vurgulanıyor. Kadınların varlıklarının bir şirketin performansına ve karlılığına olumlu yansıyacağı düşünülüyor. Kadın-erkek eşitliği olan adliyelerin daha iyi iş çıkardıkları söyleniyor. Hemen her sektörde alt kademelerde kadınların istihdam edildiği, bu potansiyelin kadının istihdama katılımını artırmak ve yönetici kademelere ulaşmalarını sağlayabilmek için kullanılabileceği düşünülüyor. Örneğin erkek bir başsavcı hukuk fakültelerinde ve hâkim-savcılıkta kadın olduğunu, ancak başsavcılık ve mahkeme başkanlıklarında sayının artması gerektiğini söylüyor. Aynı şekilde akademide ve iş dünyasında üst düzeyde oran düşük olsa da erken ve orta kariyerde kadın-erkek oranında Türkiye’nin dünyada iyi konumda olduğu söyleniyor. Üst düzey karar alıcı pozisyona gelecek yeterli kapasitede kadının olduğu düşünülüyor. Kadınların erkeklerden farklı olan vasıflarını avantaja dönüştürmeleri gerektiği de söyleniyor.

Raporun tamamına şuradan ulaşılabilir.