“Sporda Fırsat Eşitliği Haktır”

Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi Ağı BoMoVu, sporu ve beden hareketini sosyal faydaya dönüştürmek, sporun içinde varolan ayrımcılıkla mücadele için çalışmalarını sürdürüyor.

Gönüllü sporcu ve beden hareketçilerinden oluşan Sosyal Güçlendirme İçin Spor ve Beden Hareketi Ağı (BoMoVu) ihtiyaç sahibi çocuklar, mülteciler, kadınlar, fiziksel engelliler gibi grupları ile bir araya getirerek sosyal güçlendirmeye katkı sağlayan bir dernek. Dernek, sporun lüks sayılmasının aksine fiziksel aktivitelere ulaşmanın hak olduğu bilinciyle hareket ediyor. BoMoVu kurucularından Nil Delahaye ile dernek olarak hangi çalışmaları yürüttüklerini, sosyal güçlendirmenin etkisini konuştuk.

BoMoVu hangi hedefler doğrultusunda kuruldu?

Hrant Dink Vakfı’nın “Sınırları Aşıyoruz” burs programıyla 2014 yılında Ermenistan’ın başkenti Yerevan’a gittim. Kadın Kaynak Merkezi’nin yararlanıcıları için Capoeira programını geliştirip uyguladım. 6 ay kaldığım Ermenistan’da Türkiyeli ve Ermenistanlı kadınların diyalog kurabilecekleri eşitleyici bir platform amacıyla bu sporu kullandık. Daha sonra İstanbul’da döndüğümde Uluslararası Göç Örgütü’nde çalışırken tanıştığım Eleni Nadin Diker’le  konuşup bir spor bilen vücuduyla performans yapmasını bilen herkesi bir kitleye sosyal bir amaç ile ulaşmayı planladık. 2016 yılında enerjisi, motivasyonu yüksek ufak bir ekiple BoMoVu’yu kurduk. Doğru mecranın bulunması, doğru şekillerin bulunması bir süreçtir ve biz derneği kurarak bu süreci desteklemeye çalıştık.

Derneğin ilk çalışmaları neler oldu?

İlk geliştirdiğimiz proje Barışa Oyna oldu. Barışa Oyna, sınır bölgelerinde yaşayan çocuklara yönelik eski çocuk oyunlarını temel alan ve eski çeşitlilik hakkında tartışabileceği bir alan kurmayı hedefliyor. Ermenistan Türkiye sınırı üzerinden başlamıştık. Daha sonra Trakya’ya gittik. İzmir, Diyarbakır, Mardin, Rize ve Artvin gittiğimiz yerler. Buralarda sözlü tarih çalışması yapıyoruz. Yaşlılardan eski çocuk oyunlarını dinliyoruz. O oyunları günümüzün çocuklarıyla oynarken aynı zamanda eleştirel pedagoji yöntemini kullanarak çocukların sohbet yoluyla eski zamanı sorgulayabilecekleri halklar arasındaki ilişkileri, sınıra dair ne hissettiklerini, niye böyle hissediyorlar diye sorgulayabilecekleri bir alan açıyor. En son Mardin, Rize ve Artvin’de bir toplumsal cinsiyet modülü de ekledik. Ve bunun içerisinde yine oyunlar üzerinden sadece kültürel anlamdaki güç ilişkileri değil bütün güç ilişkilerini sorgulayabilecekleri bir araç haline geldi. Hareketin Özgür diye mültecilere yönelik bir program geliştirdik. Mülteciler ve yerinden edilmiş insanlar için. Addar Toplum Merkezi ve Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde  her hafta 12 farklı faaliyet yürüttük. Bu yürüttüğümüz programın amacı da hareket özgürlüğünü savunmak, hareket ve özgürlük kavramını yitirmiş olan insanları spor ve bedenleriyle bir şeyler yaparak o özgürlüğün bir hak olduğunu tekrar idrak etmelerini sağlamak. Hem yetişkinlerle hem de çocuklarla çalışmaları yaptık. Her hafta bir eğitmenle daha doğrusu gönüllü ile bu sporları yaptıkça yerinden edilmiş olan kişinin çevresiyle kurduğu ilişkinin daha iyi hale gelmesi, hak temelli bir bakış açısıyla haklarının varlığını ve onlara sahip çıkma duygusunu pekiştirmeye çalıştık. Maalesef aldığımız fon bittiği için Hareketin Özgür çalışmalarını devam ettiremedik.

Katılımcıların yorumlarından bahseder misiniz?

Çalışmalarımızın insanlarda etkisini görmek için bir araştırma yaptık. Katılımcılar çoğunlukla daha mutlu hissettiğini anlatıyor. Sosyal çevresi ile iletişim becerilerinin daha kuvvetlendiğini anlatıyor. Tabii  bu herkes için başka bir deneyim oluyor. O yüzden herkesin ortak yapabileceği betimle çok kolay değil. Görüşmeciler tarafından en çok ortaya çıkan kelimeler mutluluk, iletişim becerileri, ev hissinin arttırılması oldu. Özellikle kadınlarla bir kontak doğaçlama çalışması yapıyorduk. Bu çalışmamızın eğitmeni tarafından makale hazırlandı. Makale kontak doğaçlama yaptıkça mülteci kadınların gelişen ev hissi üzerineydi.

BoMoVu, eleştirel spor programı çerçevesinde hareket hakkını savunuyor. Eleştirel spor kavramını açıklar mısınız?

Eleştirel spor, varolan bir sporu şu anki irca biçiminden dolayı yaşanan ayrımcılıkları ele alabileceğimiz alan açmak olarak değerlendirebiliriz. Çoğunlukla daha erkek egemenliği altında olan çeşitli sporlar var.  İstatiksel olarak daha çok erkeklerin erişimi olan sporlar. Ve bunlar sadece sayı olarak erkeklerin çoğunluğu, üstünlüğü değil ayrıca cinsiyetçi bir perspektifle erkekliğin yüceltildiği spor alanları olarak ortaya çıkıyor. İstediği sporu öğrenmek isteyen, bu sporda profesyonel olmak isteyen kadınların kendi vücutlarıyla onlara kurdurtulan ilişki erkek referansları üzerinden her zaman yapılıyor. Eleştirel spor prokesi  bu tür baskıların olmadığı bir alan kurma ihtiyacından doğdu. Feminist Fight Club diye bir oluşum vardı. Biz boks öğrenmek istiyoruz ama gittiğimiz yerlerde cinsiyetçi pratikler var. Biz bunları yaşamak istemiyoruz sadece boks öğrenmek istiyoruz dediler. Eğitmenlerimizden Gözde Mimiko Türkkan’nın boks antrenörü olması bu projeyi başlatmak için bir adım oldu. Kadından kadına muay thai atölyesi düzenliyoruz. Tüm kadınlara açık bir atölye.

Spor yoluyla güçlendirmenin önemi nedir?

Dernek olarak sosyal güçlenme üzerine çalışıyoruz. Bunun altını çizmeye çalışıyoruz. Çünkü spor, dans, hareket temelli terapi yöntemleri var. Onlar daha çok psikoloji ve travma üzerine çalışılan yöntemlerden oluşuyor. Biz biraz daha toplumsal adalete dair sporun erişime kapalılığının, bir lüks olarak görülmesinin önüne geçmek için çalışmalar yürütüyoruz. Herkesin bir bedeni var ve kendi bedenine erişimi en temel haklardan biri. Ama düzenden dolayı, endüstriden dolayı veya aşırı rekabetçi profesyonelleşmeden dolayı kendi öz bedenine erişim kapalı bir şekilde duruyor. Bu da toplumsal adalet sorunu. Bu yüzden sosyal güçlenmeden bahsetmeye karar verdik. Bireyler olaraktan ziyade toplumsal olarak erişimi kılmak amacımız. Sosyal güçlenme feminist literatürden gelen bir kavram. Güçlenmenin temellerinden bir tanesi bu gücün, yapabilirliğin keşfedilmesi sayesinde belli bir refaha, iyi olma haline kavuşması demek. Bu anlamda insanın fiziksel olarak güçlendikçe sosyal anlamda güçlenebileceğine dair çok büyük ipuçları veriyor. Tüm çalışmalarımızın neticesinde bu yaptığımız aslında bir girişimcilik, sosyal girişimcilik. Nasıl küçük girişimler destekleniyorsa belli bir sistem yaratılsa, çalışmalar desteklense  sivil toplum bu şekilde güçlenebilir.